Arama

Balıkçılık - Tek Mesaj #2

asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
27 Mayıs 2011       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

TİCARİ BALIKÇILIK

Ad:  2.JPG
Gösterim: 588
Boyut:  71.2 KB

ilk gelişmeler


Avrupa’nın balıkçı filoları, Nevvfoundland açıklarındaki Grand Banks’te morina avına çıkacak kadar güçlü ve gözüpekti. Nitekim, Yenidünya’ya John Cabot’tan önce ayak basan ilk AvrupalIlar balık avcıları oldu. 17. yüzyılda balina avına çıkan büyük balıkçı filoları, Büyük Okyanusta ve Atlas Okyanusunda geniş bir alanı taradı. 19. yüzyılda sanayileşmeyle birlikte artan makineleşme balıkçılık sanayisinde de etkisini gösterdi. Böylece, çeşitli enerji kaynakları, radarlar, sonarlar ve bilgisayarlarla donatılmış bir tür açık deniz fabrikası gibi çalışan balıkçı filoları kurulurken, geleneksel yöntemlerle balık avlayan küçük birimler de varlıklarını sürdürdü.

Su ürünleri ve değerlendirilmesi


Ticari balıkçılığın ilgi alanına giren su ürünleri, deniz ve tatlı su balıklarını, kabukluları, memelileri ve deniz alglerini kapsar. Bunlar çok çeşitli ürünler halinde işlenerek insan ve hayvanlar için besin, bitkiler için gübre ve öteki ticari ürünler için katkı maddesi olarak kullanılır. Dünyada avlanan toplam balık miktarının yaklaşık yüzde 80’i deniz balıklandır. Öncelikle beslenme için avlanan ve pazarlanan bu balıklann başlıcaları morina, pisi, dilbalığı, ringa, mezgit, sombalığı, orkinos ve toriktir. Bunları hamsi, hani, berlam, uskumru, tirsi, sardalye, levrek, köpekbalığı ve mersinbalığı izler. Tatlı su balıklan ise bir yılda avlanan toplam balık miktannın yalnızca yüzde 10’unu oluşturur. Bu balıklann başlıcaları tatlı su levreği, sazan, yaymbalığı, yılanbalığı, tur- nabalığı ve alabalıktır.

Kabuklular terimi, geniş anlamıyla, eklembacaklı kabuklular ve yumuşakçalar gibi, gövdeleri bir kabukla korunan tüm omurgasız deniz canlılarını kapsar. Yengeç, kerevit, ıstakoz ve karides türleri; midye, istiridye ve salyangoz türleri, avlanan başlıca kabuklular ve yumuşakçalardır. Ahtapot, kalamar ve mürekkepbalıklan da yumuşakçalann kafadanayaklılar sınıfına girer. Ticari amaçla avlanan memeliler ise yunus, fok, mors ve balinadır. Bu hayvanlar etinden çok, başka ürünleri için avlanır. Örneğin balina ve yunusun yağı, fok ve morsun derisi değerlendirilir. Bununla birlikte, bu deniz memelileri, Kuzey Kutbu bölgesinde yaşayan Eskimolarm temel besin kaynağıdır. Ganj ve Amazon ırmaklarında yaşayan tatlı su yunusları da daha çok eti için avlanır.

Doğal ortamdan toplanan, aynca başta Uzakdoğu olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde kültür yoluyla üretilen deniz alglerinin bazı türleri sanayide kullanılır; yenebilen türleri ise hem besin olarak tüketilir, hem de vitamince zengin hayvan yemi halinde işlenir.

Balıklardan elde edilen başlıca yan ürünler balıkyağı ve balık unudur. Bunların büyük bir bölümü hamsi, ringa, uskumru, tirsi, sardalye gibi balıklardan ve balık sanayisi artıklarından elde edilir. Balıkyağı, boyalardan margarine kadar birçok üründe kullanılır. Balığın kurutulup öğütülmesiyle elde edilen balık unu ise bol proteinli hayvan yemi ya da yem katkı maddesi olarak kullanılır. Öbür yan ürünler arasında mersinbalığının yumurtaları (havyar), köpekbalığı derisi ve balık unundan elde edilen balık proteini sayılabilir. Yan ürünler ayrıca tutkal, balık jelatini ve eczacılık maddelerinin yapımında da kullanılabilir. Kabuklulardan da pek çok yan ürün sağlanır. İstiridyelerden doğal ve kültür incileri, çeşitli türde kabukluların öğütülmesiyle hayvan yemleri, düğme ve çeşitli süs eşyası elde edilir. Çeşitli alglerden agar-agar, aljinik asit (aljin) ve özellikle eczacılıkta kullanılan ürünler elde edilir.

Ticari balıkçılıkta yakalanan balıklar ve toplanan kabuklular ya taze, ya dondurulmuş olarak ya da konserve halinde pazarlanır. Bazıları da tuzlama ya da tütsüleme işleminden geçirilerek saklanır. Bu ürünlerin protein oranı yüksek, vitamin ve mineral içeriği zengin, ama kalorisi öbür etlerden daha düşüktür. Deniz ürünleri kıyı halklarının günlük besinleri arasında öteden beri önemli bir yer tutmuştur. Gelişmiş saklama ve taşımacılık yöntemleri, denize kıyısı olsun ya da olmasın, dünyanın her yerinde yaşayan insanların bu ürünlerden her mevsim yararlanmalarını sağlar.

Yöntemler


Balıkçılık yöntemleri uluslararası bir sınıflandırmaya göre 16 başlık altında toplanır:
1) Donatmışız balıkçılık,
2) zıpkın balıkçılığı,
3) şok yöntemleriyle (zehirli bitkiler, elektrik, dinamit) balıkçılık,
4) olta balıkçılığı (el oltası, dip oltası, parakete vb),
5) kapan ve tuzak balıkçılığı (ağ sepet, dalyan vb),
6) su üstü kapanlarıyla (özellikle uçanbalık ve bazı karides türleri için) balıkçılık,
7) torba ağlarla balıkçılık (özellikle güçlü akıntıların olduğu sularda),
8) sürütme ve trol balıkçılığı,
9) çekme ağ balıkçılığı,
10) çevirme ağlarla ya da gırgırla balıkçılık,
11) balıkları ağlara sürme yöntemiyle balıkçılık,
12) kaldırmalı ağlarla balıkçılık,
13) serpme ağlarla balıkçılık,
14) galsama ağlarıyla balıkçılık,
15) dolanmak ağlarla (fanyalı ağlar vb) balıkçılık,
16) makinelerle avlanma (pompa ve mekanik araçlarla balık ya da kabukluları sudan çıkarma).

Bu temel balıkçılık yöntemleri, uygulandığı yörenin koşullarına bağlı olarak bazı değişik özellikler gösterebilir. Yüzey balıklan için çevirme ağlar, dip balıkları için troller, ticari balıkçılığın en çok kullanılan yöntemleridir.

Oltayla avlanma, gerek amatör, gerek ticari balıkçılıkta çok eskiden beri kullanılan bir yöntemdir. El oltasıyla, kamışla, makaralı (mekikli) kamışla olmak üzere üç değişik biçimde yapılabilir. 400-450 bölümden oluşan, uzunluğu 180 km’ye, iğne sayısı 2.000’e kadar çıkabilen paraketeler ticari balıkçılıkta yaygın olarak kullanılır. Dip paraketeleri genellikle Kuzey Denizinde morina, pisi, kalkan gibi dip balıklarını, su üstü paraketeleri ise genellikle Japonya, Tayvan ve Kore açıklarında tonbalığı, mar- lin gibi yüzey balıklarını avlamak için kullanılır. Balıkçılık kapanlarla da yapılır. Bunların çoğu makineyle kapanmayan, tek yönlü ağızları olan, balık, böcek ve ıstakozun kolayca içeri girmesini sağlayan, ama çıkışını engelleyen sepetlerdir. İtalya ve Uzakdoğu’da ahtapotlar, doğal saklanma yerlerine benzeyen kapanlarla yakalanır. Öbür balıkçılık yöntemleri arasında zıpkınla avcılık ve sualtı avcılığı sayılabilir.

Balıkları bir ağla kuşatarak yakalama yöntemi Olan ağ balıkçılığında, balığın yaşadığı sulara göre değişik ağlar kullanılır. Serpme ağ kıyı avcılığında, özellikle kum dipli sığlıklarda, ırmak ve göllerde kullanılan en basit balık ağlarından biridir. Açık denizde ya da kıyıdan denize doğru elle atarak kullanılır. Etek bölümünde dizili kurşun ağırlıklar, fırlatma anında ağm yelpaze gibi açılarak suya batmasını sağlar. Bu ağlarda, balıkların yakalanmasını kolaylaştıran çar- mık ve cep adlı bölümler, ayrıca ağı geri çekmeye yarayan bir ip bulunabilir. Serpme ağlan sade (cepsiz, çarmıksız ve büzmesiz), merkezi ipsiz, merkezi ipli, çarmıklı, büzmeli, cepli gibi değişik sınıflara aynlır.

Genellikle tatlı suda kullanılan ağlardan biri de venter (ya da pinter) ağıdır. Bir girişli ve iki boğazlı olan bu ağlar kefal, sudak, kızılkanat, turna, karabalık ve sazan avında kullanılır. Çember ve boğaz sayısı yediye kadar çıkabilir; çift girişli olanları kerevit avında kullanılır. Pisi, dil, barbunya, tekir gibi dip balıklarının avlanmasında, deniz tabanını tarayan, kollu, torba biçiminde ağlar kullanılır. Dip trolü, denen bu ağlar, tekneye bağlı ağ kol, omuz, model, karın, tünel, torba ve katakulli denen bölümlerden oluşur. Trollerin orta sığlıktaki sularda kullanılan çeşitleri de vardır.

Çekme ağlarının, manyat, tarlakoz ve ığrıp olarak adlandırılan üç türü vardır. Uzun halatlar, kollar ve ağ torbadan oluşan çekme ağları, genellikle denizden kıyıya doğru çekilerek kullanılır. Yüzey balıklarının avlanmasında kullanılan çevirme ya da gırgır ağlarının ilkesi, sürüyü önce çevirip, sonra ağı alttan büzerek kapatmaktır. Gırgır ağları da kendi içinde palamut, uskumru, hamsi ve zargana gırgırı biçiminde dörde ayrılır. Galsama ağlarının temeli, ağm kafesleri (gözleri) arasından geçen balığın solungaçlarının (galsama) ağa takılması ilkesine dayanır. Dip ve yüzey ağlan olarak ikiye ayrılan galsama ağları en çok palamut, torik, istavrit, uskumru, lüfer, kötek, gümüş, sardalye ve zargana avında kullanılır.

Balığın ağa dolanmasını ya da ağdaki bir cebin içinde kapalı kalmasını sağlayan ağlar ise, tek kat dolanmak ağlar ve fanyalı ağlar olmak üzere ikiye aynlır. “Tor” denen ince gözlü ağın iki yanma, “fanya” denen geniş gözlü ağların tutturulmasıyla oluşan fanyalı ağlann da, tifana ve uskurçula gibi iki ayrı tipi vardır. Tek kat dolanmalı ağlar özellikle kalkan, mersinbalığı, böcek ve ıstakoz avında, fanyalı tifana ağlan ise tekir, barbunya, pisi, böcek ve ıstakoz avında kullanılır. Tifana ağları da kendi içinde genellikle yediye ayrılır. Bunlar tekir ağı, pisi ağı, barbunya ağı, böcek ağı, marye ağı, molozma ağı ve voli ağıdır. Molozma ve voli ağları balık sürülerini çevirerek, öbürleri ise mantar yakalan suyun içinde ve düz bir çizgi boyunca bırakarak kullanılır.

Geçici balıklan avlamaya yarayan ve kıyıya yakın yerlerde kurularak bir çeşit kapan işlevi gören dalyanlar, ağlarla çevrilmiş büyük havuzlardır. İlkçağlardan günümüze değin kullanılan dalyanlar zamanla eski önemini yitirmiştir. Genellikle, kepasti, kırma, kurtağzı ve şıra dalyanı olarak adlandınlan dört tipi vardır.

BALIKÇILIĞIN HUKUKSAL VE TİCARİ YÖNLERİ


Tatlı su ve denizlerden sağlanan su ürünlerinin ekonomik değeri çok büyüktür. Ayrıca balıkçılık, dünya yiyecek ve özellikle protein gereksinmesini giderek artan ölçülerde karşılamaktadır. En son BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre deniz ürünlerinin yıllık üretimi 80 milyon tonu bulmuştur. Ama eskiden sanıldığı gibi, su ürünlerinden sınırsız yararlanma olanağı yoktur. Beslenme zincirinin birer halkası olan bu canlılar, birbirlerinden ve yaşadıkları ortamdan beslenerek varlıklarını sürdürmekte, aşırı avlanma ve su kirliliği beslenme zincirini olduğu kadar doğal dengeyi de bozmaktadır.

Örneğin Güney Kutbu’na yakın sularda çok büyük çapta avlanan ve geleceğin en büyük protein kaynağı olarak görülen kril sürülerinin, bazı balık ve memelilerin tek besini olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle beslenme zincirinin vazgeçilmez bir halkası olan, karidese benzer bu küçük kabukluların avlanması bugün yılda 2,5 milyon tonla sınırlandırılmıştır. Uluslararası denetleme ve yaptırımların yetersizliği nedeniyle, kısıtlayıcı önlem ve kararlardan çoğunun askıda kaldığı da görülmektedir, ilgili ülkeler konunun önemini kavradıkça kirlenme, aşırı ve hatalı avlanma gibi sorunların çözüme kavuşacağı açıktır. Dünyanın çeşitli yerlerinde ekonomik kaygılarla aşırı avlanmaya gidilmesi sonucu, balık stoklarının hızla eridiği gözlenmektedir.

Örneğin 1970’lere girerken 10 milyon tona çıkardığı yıllık balık üretimiyle övgü toplayan Peru, 1980’lerin hemen başında bu kez sularındaki hamsi soyunu neredeyse tükettiği için tepkileri üstüne çekti. Öte yandan 1974’ten başlayarak bazı ülkeler, kıta sahanlığının yanı sıra özel ekonomik bölge kavramını da uluslararası deniz hukuku platformunda geliştirmeye başladılar. İki mil kıta sahanlığı, 12 mil kıyı şeridi ya da 200 m derinlik tartışmaları sürerken, kıyı ülkeleri kendilerini sınırlayan denizlerde 200 millik bir kuşak boyunca su altını devlete ait ekonomik bölge ilan ettiler. Av alanlarının giderek verimsizleşmesi ve uluslararası sularda yoğunlaşan rekabet, artan yakıt giderleri, bu gelişmelerde önemli bir rol oynadı. Özel avlanma alanlarını genişletme çabaları özellikle Kuzey Denizi ve Bering Denizinde yeniden gerginliğe yol açtı. İzlanda 1972’de balıkçılık sınırını 50 mile çıkarırken, İngiltere ve Federal Almanya’nın sert tepkisi Morina Savaşı adı verilen çatışmaya dönüştü. 1975’te 200 millik ekonomik bölge ilanıyla yeniden alevlenen bu savaş, 1976’da varılan anlaşmaya değin sürdü. Kıyı ülkeleri arasında 200 mil uygulaması ilk kez 1977’de geniş kabul gördü.

Aynı yıl AET ülkeleri de ortak bir balıkçılık politikası ve deniz alanı oluşturma kararı aldı. 1980’de 93 kıyı ülkesi bu karara katılırken, 1982’de BM Uluslararası Deniz Hukuku Konferansı’na katılan 154 ülkeden 119’u 200 millik özel ekonomik bölge kararını da içeren belgeyi imzaladı. 1990’lara gelindiğinde bir yandan balık stoklarında azalma, öte yandan ekonomik baskılar uluslararası toplantılarda gündemi belirleyen başlıca konulardı.

Türkiye'de balıkçılık


Türkiye’de balıkçılık, gelişmeden yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre 1987’ye değin sürekli bir artış ve 500 bin tonu aşan bir üretim söz konusudur (1987’de 562 bin ton). Ama bu üretimin 310 bin tondan çoğu hamsi, 100 bin tondan çoğu da istavrittir. 1989’da ise toplam balık üretimi 350 bin ton dolayına inmiş, sonraki yıllarda da özellikle hamsi üretimindeki azalmayı karşılamak için stoklan eritmek pahasına 8 cm’ye ulaşan hamsiler bile av yasağının dışında bırakılmıştır. Türkiye balıkçılığını ve bu ürünlere dayalı sanayinin geleceğini geniş ölçekli planlar yapmadan birkaç türe dayandırmak giderek çözümü güçleşen, geri dönüşü olanaksız sorunlar yaratmaktadır. Deniz, akarsu ve göllerde görülen kirlenmenin, aşırı avlanmanın, kıyıya yakın yapılan trol avcılığının, bombacılık olarak da bilinen dinamitle balık avının sulardaki canlı varlığı azalttığı, yer yer de tümüyle tükettiği görülmektedir.

Büyük denizlere yalnızca iki boğazla bağlanan ve kendini temizleme olanakları sınırlı olan Marmara Denizine, ülkenin en gelişmiş sanayi bölgesinin arıtılmamış atıklan boşaltılmaktadır. Denize boşaltılan çöpler, asıltı halindeki katı maddelerle birlikte dip çamuruna katılırken, bunlara lağım sulan ve sintine atıklan da eklenmekte, petrol türevi atıklar suyun üstünde ince bir katman oluşturarak denizin havanın oksijenini almasını engellemektedir. Bu gelişmeler Marmara’yı ölü denize çevirme yolundadır. 1960’larda yumurta dökmek için Marmara’ya giren uskumrular geceleri ışıkla, gündüzleri gırgırlarla toplanmış, geride yumurta bırakacak çok az balık kalmıştır. Bu yıllardan sonra da uskumru Ege’de kalıp Marmara’ya çıkamamıştır. Kalkan, dil ve pisi gibi dip balıkları da önemli ölçüde azalmıştır.

Balıkçılık, 1971’de çıkanlan 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu’na değin, OsmanlIlardan kalma 1882 tarihli Zabıta-i Saydiye Nizamnamesinle yürütülüyordu. Son yıllarda hamsi avına konan uzunluk sınırı önemli ölçüde geriye çekilmiş olmakla birlikte, balıkların yumurtlama döneminde konan av yasakları, trolle avcılığa karşı önlemler ve olumsuz gidişi yavaşlatan bazı girişimler gözlenmektedir. Balıkçılığın ve pazar olanaklarının geliştirilmesi için Et ve Balık Kurumu, Orman ile Tarım ve Köy İşleri bakanlıkları, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü, Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü gibi bilimsel kurumlar etkinlik göstermekte, Devlet Su İşleri’nin işbirliğiyle baraj gölleri ve öbür iç sularda balıklandırma çalışmaları yürütülmektedir.

kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 3 Ağustos 2017 18:56
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....