Arama


AndThe_BlackSky - avatarı
AndThe_BlackSky
VIP VIP Üye
14 Haziran 2011       Mesaj #1
AndThe_BlackSky - avatarı
VIP VIP Üye
Yer: İstanbul, Türkiye
Mimar: Sedefkar Mehmet Ağa
Mimari tür: Cami
Mimari biçim: Osmanlı
İnşaat başlangıç yılı: 1609
Sultan Ahmed Külliyesi, İstanbul’da, bugünkü Sultanahmet semtinde I. Ahmed’ in yaptırdığı cami, medrese, darülkurra, sıbyan mektebi, türbe, arasta, dükkânlar, hamam, darüşşifa, imaret ve üç sebilden oluşan külliye.

Mimar Sedefkâr Mehmed Ağa tarafından yapılmış, 1609’da başlanan cami ve arasta 1617’de, öbür yapıların çoğu 1620’de tamamlanmıştır.
Ad:  Sultan Ahmet Camii1.jpg
Gösterim: 1376
Boyut:  101.3 KB
Duvarlarla çevrili bir dış avlunun içinde yer alan cami, her ikisi de kareye yakın planlı bir ibadet mekânı ile bir şadırvan avlusundan oluşur. İbadet mekânını örten 22 m çapındaki orta kubbe dört yandan yarım kubbelerle çevrilmiş, boş kalan dört köşeye de birer küçük kubbe getirilerek tam bir merkezî plan şeması oluşturulmuştur. Büyük kubbeyi taşıyan kemerlerin oturduğu daire kesitli dört filayağı dilimli yapılarak kalınlık etkisinin azaltılmasına çalışılmıştır. Kubbeye geçiş büyük pandantiflerle sağlanmıştır. Caminin duvarlan, ikinci pencere sırasına kadar mavi rengin egemen olduğu çinilerle kaplıdır. Duvarların ve filayaklannın yandan yukarısı, kemerlerin, pandantiflerin, yanm kubbelerin ve büyük kubbenin içi gene mavi ağırlıklı kalem işleriyle bezenmiştir. Bu yüzden cami özellikle AvrupalIlar arasında Mavi Cami olarak bilinir.

Dört yanı revaklı şadırvan avlusunun dış avluya bakan iki yan duvanyla, caminin iki katlı revaklarla zenginleştirilmiş yan duvar- lannm üstünde, zemin hizasında abdest muslukları sıralanmıştır. İkisi iç avlunun dış köşelerinde, dördü de cami kütlesinin köşelerinde yer alan minarelerin ilk ikisi ikişer, öbürleri üçer şerefelidir.

Dış avluda, caminin güneydoğu köşesinde yer alan ve bir rampayla çıkılan hünkâr kasn bu uygulamanın ilk örneğidir. Burası bugün Hah Müzesi olarak kullanılmaktadır. Caminin bodrumunda da Kilim ve Düz Yaygılar Müzesi açılmıştır.
İçinde I. Ahmed’le oğullarının ve annesinin yattıkları türbe, sıbyan okulu ve medrese dış avlunun kuzeydoğu köşesinde bir grup oluşturur. Tek kubbeli türbenin önünde (doğu) üç gözlü bir giriş revakı, arkasında da (batı) çıkıntılı bir bölüm vardır. Sıbyan mektebi merdivenle çıkılan, tek mekânlı, fevkani (yükseltilmiş) bir yapıdır. Medrese, revaklı avlusunu dört yandan çeviren hücreleriyle klasikleşmiş plan şemasını yineler; dershanesi kuzeydoğu köşesinde ana kütleden dışarıya taşar. Gene buradaki türbedar evinin, külliyenin darülkurrası olduğu sanılmaktadır.

Arasta caminin kıble duvarının ilerisinde, doğu-batı doğrultusunda, üzeri açık bir yolla bunun iki yanındaki tonozlu dükkân sıralarından oluşur. O da külliyenin bütün yapıları gibi Bizans Dönemine ait Büyük Saray’ın kalıntıları üstünde kurulmuştur. Batı ucuna yakın bir yerde 1933’te başlanan kazılarda ortaya çıkan bu saraydan kalma büyük taban mozaiği duvarla çevrilip üzeri kapatılarak korumaya alınmıştır. Başka kazılarda ele geçen mozaiklerin de öbür dükkân hücrelerine konmasıyla burası Mozaik Müzesi haline getirilmiştir. Daha sonra onarılan dükkânların doğu ucu da bugün turistik bir çarşıdır. Varlığı kayıtlardan bilinen külliye hamamının, arastanın batı ucundaki kalıntı olduğu sanılmaktadır.

Mutfak, kiler ve fırın yapılarından oluşan imaret ile bitişiğinde bir de hamamı bulunan darüşşifa ikinci bir grup halinde Sultanahmet Meydam’nın batı ucunda, bugün Marmara Üniversitesi Rektörlüğü (eskiden Mekteb-i Sanayi) olan yapının arkasındadır. Bu yapılar, 19. yüzyılın sonlarında sanayi mektebi yapılırken kısmen yıkılmış, günümüze ancak mutfak ulaşabilmiştir. Kayıtlardan darüşşifanın da bir avlu çevresindeki revaklarla bunların arkasındaki hücrelerden kurulu olduğu anlaşılmaktadır.

Külliyedeki üç sebilden ikisi cami dış avlusunun Sultanahmet Meydam’na açılan kapılarının yanında, biri de arastanın doğu ucundadır.

Sultan Ahmed Külliyesi, İstanbul’daki Fatih ve Süleymaniye külliyeleri kadar olmasa da büyükçe bir yapılar topluluğudur. Onlardan en büyük farkı ise yapılarının düzgün ya da simetrik bir plana göre konumlandınlmayıp daha çok belli gruplar halinde bir araya getirilmiş olmasıdır. Büyük olasılıkla, külliyenin var olan bir mahalle dokusunun içinde yer alması bu sonucu doğurmuştur.

kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 31 Aralık 2016 01:04