Tevekkül
MsXLabs.org & İslam Ansiklopedisi
Sözlükte, ümid bağlamak, güvenmek, birini kendine vekil edinmek demektir. Dini anlamı da Allah'a sığınmak, ona güvenip dayanmak, himmet ve iyiliği yalnız ondan beklemektir.
Allah'a tevekkül, ona sığınmak ve ondan yardım beklemek yatarak olmayacaktır. Kulun Allah'a tevekkül etmiş olması için, bir işte, elinden geleni yapması, çalışıp didinmesi, bütün önlemleri alması şarttır. Kul olarak yapabileceği bir şey kalmadığı andan itibaren Allah'a güvenmek tevekküldür. Hiçbir şey yapmadan, amaca ulaşmak için alın teri dökmeden "Ben Allah'a tevekkül ettim" demenin dinde değeri yoktur.
Tevekkül, baştan beri yanlış anlaşılmış kavramlardan biridir. Birçoklarının dilinde tembelliğin gerekçesi sayılmıştır. "Herkesin rızkı takdir edildiğine göre, çalışsam da çalışmasam da rızkım ayağıma gelir" zihniyeti tembelliğe dayanak olmuştur. Ruhları ve bedenleri miskinliğin işgaline uğramış kimseler hep tevekküle sığınmışlardır.
Gerçek manada tevekkül ilahi bir emirdir.
"Sen o mutlak galip ve engin merhamet sahibine dayanıp güven." (Şuara suresi, 217)
âyeti bu konudaki âyetlere bir örnektir. Peygamberimizin kendini ziyarete gelen bir yabancıya, devesini başıboş bırakıp Allah'a tevekkül ettiğini söyleyince, "Deveni bağla (tedbirini al) ve ondan sonra tevekkül et" buyurması ünlüdür.
Hz. Peygamberden itibaren bütün din büyükleri gerçek tevekkülü ortaya koydukları halde bu konu tam olarak anlaşılamamıştır.
Peygamberimizin hakiki tevekkülü ifade eden bazı hadisleri şöyledir:
"Kim insanlara es şereflisi olmak isterse Allah'tan korksun. Kim insanların en güçlüsü otaak isterse Allah'a tevekkül etsin. Kini de insanların en zengini olmak isterse, kendi elindekinden çok Allah'ın nezdindekine bel bağlasın."
"Bir şey istediğin zaman Allah'tan iste. Yardım dilediğin zaman Allah'tan dile. Şunu iyi bil ki bütün yaratılmışlar elbirliği ile sana bir menfaat bahsetmek isteseler Allah'ın sana yazdığından daha fazlasını bağışlayamaz. Yine yaratılmışların tümü elbirliği ile sana zarar vermek isteseler, Allah'ın sana takdir ettiğinden fazlasını yapamazlar."
"Üç kişinin duasını yüce Allah kabul etmez: Yıkılmak üzere bir eve konup da yıkdmamasını isteyenin; yolda yatıp uyuyup da malının korunmasını dileyenin; binek hayvanını başıboş bırakıp da Allah'dan muhafaza etmesini niyaz edenin."
Bu üç hadis, gerçek tevekkülü Peygamberimizin nasıl anladığını belgelemektedir.
Büyük veliler de tevekkülle ilgili değerli şeyler söylemişlerdir:
"Hakiki manada tevekkül, Allah'tan başkasından korkmamak, ondan başkasına güvenmemektedir." (Fudayl b. İyâz)
"İnsanı zarardan koruyan sebepler arasında tesiri kesin olan veya tesir ihtimali yüksek olan sebepleri bırakmak tevekkül'ün şartı değildir. Hırsız girmesin diye evin kapısını kilitlemek, tehlikeli yerde silah taşımak, düşmandan sakınmak tevekküle mâni değildir." (İmam Gazali)
Değerli şair Mehmet Akif de İslami her soruna eğildiği gibi yanlış anlaşılan tevekkül üzerine de eğilmiş Müslümanı uyandırıcı, aklını başına devşirmesine hizmet edici mısra'lar döktürmüştür: Allah'a dayandım diye sen çıkma yataktan,
Maânâyı tevekkül bu mudur hey gidi nadan!
"Çalış!" dedikçe şeriat, çalışmadın, durdun,
Onun hesabına birçok hurafe uydurdun,
Sonunda bir de "tevekkül" sokuşturup araya,
Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!
Bırak çalışmayı, emret oturduğun yerden,
Yorulma, öyle ya, Mevlâ ecir-i hâsın iken!
Yazıp sabahleyin evden çıkarken işlerini;
Birer birer oku tekmil edince defterini;
Bütün o işleri Rabbim görür:
Vazifesidir...
Yükün hafifledi...
Sen şimdi doğru kahveye gir!
Çoluk çocuk sürünürmüş sonunda aç kalarak...
Huda vekil-i umurun değil mi?
Keyfine bak!
Onun hazine-i inâmı kendi veznendir!
Havale et ne kadar masrafın olursa... Verir!
Ya sen nesin?
Mütevekkil! Yutulmaz artık bu!
Biraz da saygı gerekir...
Ne saygısızlık bu!
Huda'yı kendine kul yaptı, kendi oldu Huda;
Utanmadan da "tevekkül" diyor bu cür'ete...
Ha?