Arama


GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
2 Ekim 2006       Mesaj #3
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
7.Bölüm

Bunalım ve bilimsel kuramların ortaya çıkışı, adını taşıyan yedinci bölümü gelindiğinde şu savlarla karşılaşmaktâyız: Kuhn 'a göre yeni kuramların icat edilmesi, keşiflerden daha çok etki yaratır. Bundan ötürü de “Yeni kuramları ortaya çıkışını ele alırken, tabii ki kaçınılmaz olarak keşifler konusundaki bilgi ve anlayışımızı da genişleteceğiz” (s. 85), diyen Kuhn şu soruyu sorar: “Olağan bilim, kuram değişikliklerine bulgulardan bile daha az yönelik bir çaba olduğuna göre, böyle yeni kuramların meydana çıkmasına nasıl yol açabilmektedir?” (s. 85) . Bu sorunun yanıtını bilimsel devrimler öncesi yaşanan bunalım dönemlerinde bulan Kuhn şöyle demektedir: “Yeni kuramların ortaya çıkışı, paradigmada büyük bir çapta bir yıkım yaptığı ve olağan bilimin temel sorunları ile tekniklerinde `büyük değişiklikler gerektirdiği için, genellikle meslekte ciddi belirsizliklerin yaşandığı dönemler sonucunda mümkün olur. Kolaylıkla tahmin edebileceğimiz gibi, söz konusu belirsizlik olağan bilimde ele alınan bulmacaların beklenen sonuçlara sürekli olarak direnmelerinden kaynaklanır. Var olan kuramların başarısızlığı, yenilerinin aranması için bir nevi geçiş taksimi sayılır» (s. 86) . Su savını üç büyük tarihsel örnekle destekleyen Kuhn, bu örneklerin de ortak özelliklerini sıralayarak bu konudaki görüşlerini şöyle noktalıyor: “Bilim felsefecilerinin de tekrar tekrar gösterdikleri gibi hazırda duran bir veri birikimi üzerinde birden fazla kuramsal yapı inşa etmek mümkündür. Bilim tarihine baktığımızda da, bu tür almaşıkları üretmenin, özellikle yeni bir paradigmanın ilk gelişme aşamaları sırasında hiç zor olmadığını görüyoruz. Fakat bu almaşık üretme işi bilim adamlarının, çalıştıkları bilim dalının gelişmesindeki paradigma-öncesi aşamalar dışında, pek seyrek olarak giriştikleri bir çabadır ve bilimin daha sonraki evriminde de ancak çok özel durumlarda rastlanabilen bir olgudur. Bir paradigmanın sağladığı kavramsal araçlar gene aynı paradigmanın belirlediği sorunları çözümlemekte yeterli oldukları sürece bu araçların güvenli kullanılması sayesinde bilim en hızlı ilerlemesini kaydeder ve sorunların en derinlerine kadar işleyebilir. Nedeni gayet açık: tıpkı üretimde olduğu gibi bilimde de üretim araçlarının yenilenmesi büyük bir lüks sayılır ve ancak ,bunu mutlaka gerektiren koşullarda yapılır. Bunalımların da zaten en büyük önemi, araçlar” da bu tür bir yenilenmeyi gerektirecek koşulların en şaşmaz habercisi olmalarıdır» (s. 92-93) .

8.Bölüm

Sekizinci bölüm olan `bunalıma gösterilen tepki' adlı bölümde Kuhn, bilim adamlarının başgösteren bunalıma nasıl tepki gösterdiklerine bakılırken, bilim adamlarının ne yaptıklarına değil, ne yapmadıklarına bakmamız gerektiğini söylüyor. Bilim adamlarının genellikle kullandıkları paradigmayı bırakmak istemedik- leri savını ileri sürüyor. Bir bilim adamının önüne sorun çıktığında bunu kendi beceriksizliğinde arar. Aksi takdirde “meslektaşların tarafından kendi beceriksizliğinin suçunu aletlerinde arayan bir marangoza benzetilebilir» (s. 90) . Hem bilim adamı, aykırılıklar, kuram ile doğa arasında uyuşmazlıklar çıktığı zaman bu sorunların belirli süreç içinde giderileceği inancını taşır her zaman. Ayrıca bunalımın etkilerinin duyulması bilim tarihinde çok seyrektir. Bu yüzden bir paradigmadan diğerine geçiş bir süreç izlemez Kuhn'a göre, devrimsel bir yapı taşır. Yani “yaşanan yeni bir paradigmaya geçiş bilimsel bir devrimdir” (s. 103) . Yeni bir paradigmaya yönelik temel buluşları yapan bilim adamlarının çok genç ya da mesleğe yeni girmiş kimseler olmaları çok doğaldır. Çünkü b.u kişiler ' “önceki uygulamalar sonucunda olağan bilimin geleneksel kurallarına fazla bağlanmadıkları için, bu kuralların tanımladığı oyunun artık oynanamayacağını görerek yerlerini alacak yeni bir dizi kural tasarlamak açısından işe zaten ayrıcalıklı başlamış oldukları besbellidir” (s. 103) .