Arama


Salça - avatarı
Salça
Ziyaretçi
9 Ocak 2012       Mesaj #2
Salça - avatarı
Ziyaretçi

Basmacı


Eskilerin en yaygın kullanılan kumaş olan basma olup; dar gelirli ve orta halli ailelerin kadın ve kızları basma kumaş giyerlerdi. Ayrıca dar gelirli erkekler ile amele, ırgat, yanaşma ve uşak boyundan erkeklerin mintanları da basmadan olurdu.. Halen kısmen Anadolu kırsalında kullanılan basma; dükkanlarda satıldığı gibi, çoğunlukla seyyar basmacılar tarafından mahalle aralarında satılırdı. Yelken bezinden büyükçe bir bohçayı sırtına atıp, elde demir arşın sokak sokak dolaşıp, güzel nağmelerle bunları satan seyyar bohçacı kadınları günümüzde de nadir de olsa zaman zaman görebiliriz.

Bacacı


Başta İstanbul olmak üzere kışın çıkan yangınların önemli nedenlerinden birisi soba borusu takılı bacaların temizliğinin hiç yapılmaması veya yeterli yapılmamasıydı. Özellikle ahşap binaların yaygınlığı ve yakınlığının yangını büyüterek yayması da söz konusu olduğu için bacaların temiz tutulması ve belirli periyotlarla temizlenmesi oydukça önemli ve ciddi bir işti. Ayrıca yönetimlerce ev ve özellikle fırınlarda bu temizliğin belirli periyotlarla yapılması zorunlu kılındığı için; bu işi ciddiye alanların ihtiyacı üzerine doğmuş bir meslek olup, halen de çok nadir dahi olsa devam etmektedir.

Bekereci:


Bekere, çıkrık iğinin dip kısmındaki ağaçtan yapılan yivli ve setli bir malzemedir. Çıkrık tekerleği bir kol vasıtasıyla döner ve bekere ile tekerlek arasındaki ipler bekereyi döndürür. Bekereyi yapan ve satan kişiye de bekereci denir. K.Maraş ilinde bu ismi almış olan bir köy bulunmaktadır.

Bileyci


Bıçak, bıçkı, testere vb. şeylerin çark tabir edilen zımpara taşına tutularak keskinlenmesi işini sabit veya seyyar olarak yapan esnaflara Bileyci denirdi ve eskiden bu esnafların büyük çoğunluğu seyyar olarak bu işi yapardı. Demirden yapılmış ev aletleri; yapımının zorluğu nedeniyle eskilerde değer olarak diğer eşyalara göre kıymetli ve pahalıydı. Özel ustalık gerektiren bu mesleği İstanbul’ da icra edenlerin çoğunluğu Karadenizli veya Buharalı olup; herhangi bir mahalleye belirli aralıklarla ve belirli yerlere giderlerdi; ve mesleği icra edenler tarafından bölge taksimi yapılmıştı.

Berber


Günümüzde sadece saç, sakal kesimi, epilasyon vb. işleri yapan bu esnaf; bu işler dışında de geçmişte diş çekimi, erkek çocuklarının sünneti, hacamatçılık denilen kan alınması gibi tıbbi ve cerrahi işlemlerle de uğraşırlardı. Bu işlemlerin temiz yapıldığını göstermek içinde beyaz renkli giysiler giyerler ve vücut temizliğin göstermek içinde ayakları çıplak ve kolları sıvalı olarak çalışma yaparlardı. .

Bezzaz


Eskiden kumaş vb. malzeme satan ve günümüzde manifaturacı olarak adlandırılan esnafa eskiden Bezzaz ve bunların yoğun olarak bulunduğu çarşı veya iş hanlarına ise Bezzazistan denilirdi. Zaman içerisinde Bezzazistan tanımı Bedestan/Bedesten şeklini almış olup; burada çalışan esnaf ise ürün türlerine göre farklı lakaplar almışlardır. Bezzaz olarak çalışan esnaftan kıymetli kumaş satanlara Üstüfeci Dibacı veya Kadifeci, Atlasçı” denirdi. Osmanlılar zaman içerisinde gerilemeye ve borçlanmaya başlayıp; bu bağlamda Kapitülasyonlar ortaya çıkınca bez ticareti, 19. yüzyılda büyük ölçüde İngilizlerin eline geçmiştir..

Celep


Koyun, keçi, sığır, deve gibi büyükbaş hayvanı üreterek doğrudan veya üreticiden alarak kent ve kasabalara götürüp, pazarlayan esnafa celep denirdi. Celeplik büyük sermaye gerektiren ve ciddi riski olan bir iş olup; geçmişte bu iş ancak belirli kesimlerce ve belirli yörelerin insanları tarafından yapılırdı. Sürülerin çobanlar tarafından uzak mesafelerden kente yaya getirilirken yaşanan zorluklar bir yana hırsızlık veya hastalıklar nedeniyle hayvan telefi gibi bir çok tehlike de günümüzde halen devam eden meslek riskleridir.

Ciğerci


Halen de devam eden bu meslek omuza koyulu sırığa takılı ciğer, böbrek, dalak, paça gibi sakatat olarak tanımlanan eti ve seyyar olarak satan kişilere denirdi. En çok sokak köpekleri ve kedilerin heyecanlı davranışından mahalleye geldiği belli olan ciğerciler sakatat denilen etleri güzel namelerle satarlardı. Ancak ciğerciler nadiren de olsa normal eti de bu şekilde satarlardı..

Çıracı


Kömür ancak 19.yüzyılda gündemimize gelmiş olup, geçmişte enerji kaynağı olarak en çok odun kullanmıştır ve bu odunların, kömürün yakılması için de çıra denilen reçineli ağaçların . çabuk yanabilen kesimleri ile reçineli ağaçların yağı kullanılmıştır. Genellikle belirli yörelerin insanlarının yaptığı çıracılık işi; tartıyla alınan uygun reçineli ağaçların kalem gib kesilip sokakta satılmasıdır. Özellikle kış aylarında rağbet gören, halen az da olsa varlığını devam ettiren ve Çıracılık mesleği, genellikle seyyar olarak icra edilmiş ve edilmektedir.

Çömlekçi


Geçmişte orta ve üst gelir grupları genellikle kalaylanmış bakırdan yapılmış mutfak eşyaları kullanırken; alt gelir grupları çoğunlukla topraktan yapılmış eşyalar kullanırlardı. Kil vb. topraktan yapılmış çanak, çömlek, tepsi, testi, sürahi, bardak, kase, küp ve saksı gibi eşyalar satan esnafa çömlekçi denirdi. .

Değirmenci


Günümüzde çok azalmış olup, kırsal yörelerde varlığını sürdürmeye çalışan Değirmencilik; tahıldan un elde edilmesi işidir. İnsanların tahıllarını götürüp ezici taş ve eleklerle una çeviren değirmencilik geçmişte büyük girişimcilik sayılırdı. Tahıl dışında mahalle aralarında kahveyi öğütmek içinde değirmen denilen basit aparatlarda kullanılır ve bunları satan kişilere de Değirmenci denilirdi..

Dondurmacı


Günümüzde ciddi bir sektör haline gelmiş olan dondurmacılık; halende kısmen devam ettiği üzere evlerde, atelyelerde el yordamıyla yapılan bir işti. Bu şekilde üretilmiş olan dondurmayı el arabasıyla veya sırtındaki özel kabı içinde taşıyarak ve satan kişilere dondurmacı denir. Şu anda tamamen mekanik olarak yapılan soğutma ve üretim işlemi önceleri dağlarda toprak altına stoklanarak bekletilen kar kullanılarak ve tamamen el kol yordamıyla yapılır ve üretim yapacak kişilerin bedenen güçlü olması gerekirdi.

Darıcı


Buğday, arpa, yulaf gibi bir tahıl türü olan mısırdan; hem buğday gibi un elde edildiği gibi, hem de ayçiçeği gibi yağ elde edilmektedir. Ülkemizin çoğu yöresinde mısırın yaygın ismi darıdır ve ateşte patlatılan darının ufak taneli olanları ise cin darısı adlandırılır. Cin darısını, patlatarak imal eden ve bunu seyyar olarak satan kişilere darıcı denirdi. Oldukça azalmış olan bu meslek halen Anadolu’ da yer yer devam etmektedir.

Deveci


Eskilerde kara ulaşımı at, eşek, deve, ren geyiği, köpek gibi hayvanlarla yapılırdı ve uzun mesafelerde karayolu ulaşımında en çok develer kullanılırdı. Yol emniyeti ve yardımlaşma için deve yolculukları kervan denilen birden çok sayıdaki deveyle yapılırdı. Kişisel veya konvoy ihtiyaçları için develeri besleyip, büyüten veya bunları yürüten kişilere deveci denirdi ki; bunlar daha ziyade Yörük denilen konar-göçer Türkmenler’ di. Giysi olarak kırmızı renkli sivri külah ve sarı renkli çizme giyen deveciler, devlet içinde de önemli yere sahiptiler. Osmanlı sarayında sürre alaylarında kullanılan ve padişah ağırlığını taşıyan hasa develeri kullanılır ve devecilere Şütürban Ağa denirdi. Baş Deveci; Yeniçeri Ocağı'nın cemaat ortalarındaki deveci ortalarının en kıdemlisine verilen addır ve Deveci ortası kumandanlığı mevkiine Yayabaşılık mevkiinden sonra terfi edilirdi geçilirdi

Demirci


Buharın icadıyla başlayan sanayi devrimi öncesinde önemli bir el sanatı demirin işlenip, dövülmesi ve bu surette belirli bir şekle sokulması olup; pek çok eşya ve alet, insan eliyle demirden yapılırdı ve demirden eşya imal eden veya demir eşyalara şekil veren kişilere demirci denirdi. Çok yorucu, ağır bir mesleği icra eden demirciler; sürekli ateş karşısında, kömür ve demir tozlarına maruz kalarak, örs üzerinde demiri ağır balyozla döverek sürekli güç harcarlardı. Güçlü ve dayanıklı beden ve titiz, dikkatli çalışma gerektiren bu meslek; uzun sürede, disiplinli çalışılarak öğrenilebilirdi. Büyük ölçüde ortadan kalkmış olsa da demircilik mesleği, yer yer kırsal yörelerde icra edilmektedir.

Erikçi


Önceleri günümüzde olduğu gibi fazla sayıda meyve üretilmez ve ulaşım da zor olduğu için insanlar kendilerine ait alanlarda yetiştirdikleri meyveleri tüketirlerdi. Zaman içerisinde kentleşme ve üretim ilişkilerine bağlı olarak bazı meyveler pazara çıkmaya veya seyyar satıcılar yardımıyla sokaklarda satılmaya başlandı. Pazarda ve sokak satıcıları vasıtasıyla satılan ve yazın geldiğini gösteren önemli bir gösterge erik olup, eriği sokaklarda seyyar olarak ve bağırarak satan kişilere erikçi denirdi.

Fotoğrafçı


İslam dininin resim cevaz vermemesi nedeniyle Osmanlı’ da resim sanatı ve ressamlık gelişmediği gibi fotoğraf da ancak 19. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı’ya ulaşmış ve bu iş ağırlıkla seyyar olarak icra edilmiştir. Ayak fotoğrafçısı, şipşakçı ve dakikacı gibi kategorilere ayrılan bu mesleği yapanlara fotoğrafçı denirdi.

Fesçi


Fes, II. Mahmud devrinde resmi serpuş olarak kabul edilmiş, Cumhuriyet’in başlarına kadar Osmanlı erkeğinin kimliğini oluşturan fes; padişah II.Mahmut döneminde resmi giysi olarak kabul edilmiştir. Çoğunlukla Avusturya’ dan ithal edilmesine karşım Osmanlı döneminde yerli esnaf tarafından da fes üretilirdi. Özellikle İstanbul’ da Feshane denilen yerin isim yaptığı yer olmak üzere değişik yerlerde fes imal eden ve bunun ticaretini, ithalatını yapan kişilere Fesçi denirdi.

Hallaç


Giderek azalmış olsa da Anadolu’ da halen devam eden Hallaçlık evlerde veya işyerlerinde hanesinde kullanılan yatak, yorgan, döşek gibi ev eşyasında dolgu malzemesi olarak pamuk ya da yünün kiriş ve tokmakla dövülerek kabartılmasıdır. Hallaç denilen kişilerce yürütülen bu meslek daha ziyade yaz başlangıcında yapılan mevsimlik çalışmalardan birisidir.

İncirci


İnsanlar geçmişte şeker ihtiyaçlarını önemli ölçüde üzüm, incir, dut gibi meyveler ile bunlardan elde edilen ürünlerden sağlarlardı ve insanlar bu ihtiyaçlarını kendilerine ait bağ, bahçelerden elde ederlerdi. İncir yaş olarak yenildiği gibi, kurutularak da tüketilen bir meyve olup; İncirci denilen kişiler inciri kurutup satan kişilere verilen isimdir.

Kalaycı


Temizlendikten sonra körükte ısı verilerek tavına getirilen kapların sıcaklıktan dolayı çubuk halinde bulunan kalayın sürülmesi ile kolay şekilde kaygan hale gelmesine kalaylama denir. Kalayın kalaycı pamuğu ve nişadır yardımı ile zemine düzenli şekilde dağıtılması işlemini yapan kişiye ise kalaycı denir. Büyük ölçüde kaybolsa da bu meslek özellikle kırsal yöreler olmak üzere bir çok yörede devam etmektedir.e kalaylama denir.

Karcı


Eskiden soğutucular olmadığı için karcı denilen kişilerin kışın hazırladıkları kar yığınlarından getirilen kar parçaları soğutma ve dondurma yapımında kullanılırdı. Oldukça zor olan bu iş yapılırken önce dağda kayaların dibinde veya oyuğunda güneşten fazla etkilenmeyen bir yerinde yer seçilir ve seçilen yer taşı ve toprağı atılıp temizlenir ve düzeltilir. Üzerine saman ve tuz serpildikten sonra bu düzeltilen yerin üzerine bir kat kar, bir kat tuz atılır ve küreğin tersiyle veya loğla sıkıştırılır. Sıkıştırılmış kar yığınının üzerine bir kat daha kar atılıp, üzerine tuz serpilip, sıkıştırılır ve her kar atımında işlem yinelenir. Hacım dolana kadar devam eden bu işlemlerden sonra daha kalın tuzlama ve saman serimi yapılarak kar yığını hazırlanır. Yaz geldiğinde bıçkılarla kesilerek ve hayvanlara yüklenerek getirilen sıkıştırılmış kar parçaları pazarlarda veya sokaklarda satılır.

Keçeci


Günümüzde çok az kişi tarafından bazı bölgelerde yürütülen en eski Türk el sanatlarından birisi olan keçecilik, kaybolmaya yüz tutan mesleklerden birisidir. Yapağı veya keçi kılının dokunmadan, yalnızca dövülmesiyle elde edilen kaba bir kumaş olan keçeyi yapan ve bunu pazarlayan kişilere keçeci denir.

Kilimci


Tarihi araştırmalara göre Türk düz dokumalarının bilinen en eski örneği XIV ve XV. yüzyıl tarihli Osmanlı kilimleridir. İki iplik sistemine göre dokunmuş yünden yapılan havsız bir dokuma olan kilim; yer sergisi, duvar örtüsü, yük örtüsü, perde, yastık kaplaması vb. yerlerde kullanılır. Türkçe bir kelime olan ve diğer dillere dilimizden geçen kilim;hem madde olarak hem de boyanması ve eğrilmesi yönünden halı ile aynıdır.

Kolancı


Kelime anlamı hayvanın semerini ya da eyerini bağlamak için kullanılan örme ya da kayış bağ olan kolan; imalatıyla uğraşan kişilere Kolancı denirdi. Eskiden taşımacılıkta ekseri yük hayvanları kullanıldığından dolayı ortaya çıkan mesleklerden birisi olan bu mesleği icra eden kişiler daha ziyade yol güzergahlarında dükkan açarlardı.

Kozacı


Daha çok üst gelir gruplarınca İpekli kumaş üst gelir gruplarınca tüketilen Osmanlı ipekli kumaşlarının imalatı ve satışı en önemli bir sektördü. İpekli üretiminin ham maddesi ipek böceği kozası, dokuma sektörünün temel girdilerinden biriydi ve özellikle Bursa ve çevresinde yaygındı. Koza üretenler ile ipekli kumaş imalatçıları arasında ticaret yürüten ve iozacı, olarak adlandırılan kişiler halende azalmış olsa da bulunmaktadır.

Kavuncu


İstanbul’ un civarındaki çevre bostanlarda yetişenler ile Anadolu’ dan getirilmiş olan kavun ve karpuz seyyar satıcılar aracılığıyla tüketiciye ulaştırılıyordu. Anadolu’ dan göç etmiş veya mevsimlik olarak İstanbul’ a gelmiş kişilerce bu faaliyeti yürüten kişilere kavuncu denirdi.

Kazaz:


Şu anda büyük ölçüde makinalaşmış olan ipek ipliği ve ibrişim imalatı eskiden elle yapılırdı ve elle ham ipeği iplik ve ibrişim durumuna getiren kimselere kazaz denirdi.
Son düzenleyen Safi; 6 Mayıs 2019 14:23