Karagöz: “ Evet Hacivat, bir şey istemiştim. Duyduğuma göre, Küheylan’ı satın almışsın. Onu bana satar mısın? “ Hacivat: ” Neden olmasın Karagöz’üm. İyi bir fiyat verirsen satarım. De bakalım, ne veriyorsun? “ Karagöz: “ Hı?..” Hacivat: “ Yani kaç para verirsin? Küheylan’ı kaça alırsın? “ Karagöz: “ On altın veririm. Sattın mı? “ Hacivat: “ Dur bakalım, Karagöz’üm. Hemen sattın mı olur mu? Bir pazarlık yapalım, değil mi? “ Karagöz: “ Nazarlık taktırırım, Küheylan’a. Anlaştık o zaman. “ Hacivat: “ Yapma Karagöz’üm. Alışverişi oldubittiye getirme. On altına Küheylan mı satılırmış? Çık biraz, çık çık. “
Hacivat: “ Çık Karagöz’üm, çık çık. “ Karagöz: “ Kapıya kadar çıktım. Daha fazla çıkamıyorum. “ Hacivat: “ Ben sana merdivenleri çık demedim. Fiyatta çık, yani on altın dedin ya onu arttır, yirmi de, otuz de. “ Karagöz: “ Yirmi, otuz. “ Hacivat: “ Çık, çık. “ Karagöz: “ Elli, altmış. “ Hacivat: “ Çık, çık. “ Hacivat’ın çok para istemesine kızan Karagöz bağırır: “ Çık çıkı, çık çık. Sanki zil takıp oynuyorsun. Bre Hacivat, sen ne istiyorsun bu ata, onu söyle bakalım. “ Hacivat: “ Bak Karagöz’üm, ben atı yüz altına aldım. Üstüne kar da koy.Yüzü geç, yüzü geç.” Karagöz: “ Yüzgeç balıklarda olur, alık. “ Hacivat: “ Hemen sinirlenme Karagöz’üm. Şunun şurasında ne güzel pazarlık yapıyoruz. Bak Karagöz’üm, Küheylan’ı sana veririm ama yüz yirmi altınını alırım. Bir kuruş aşağı olmaz. “