Arama

Tarikatlar - Mevlevilik - Tek Mesaj #7

HANDSOME - avatarı
HANDSOME
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
14 Ocak 2012       Mesaj #7
HANDSOME - avatarı
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
Ad:  Mevlevilik.JPG
Gösterim: 1216
Boyut:  63.2 KB
İlk kadın semazen 18 yıl önce erkeklerle beraber semaya durduğunda çok tartışılmıştı. Şimdi sayıları giderek artıyor. Semazen kadınlar hikâyelerini ve semada ne bulduklarını anlattılar.

Yıl 1993... İlk kadın semazenler toplum önünde sema ayinine katıldıkları zaman büyük bir gürültü kopmuştu. Kimileri buna karşı çıkmış, kimileriyse desteklemişti. Aradan geçen zaman içinde bu konu hakkında neredeyse söylenmedik görüş kalmadı gibi. Ancak kadın semazenler hâlâ sema etmeye, ayinlere katılmaya, her ortamda olmasa da rengârenk tennureleri içinde erkeklerle beraber devran etmeye devam ediyorlar. Bugün sayıları çığ gibi artmasa da ilk semaya duran Didem Edman’dan sonra bu yola devam eden kadınların sayısı 10’ları geçmiş durumda. İşte kadın semazenler, hikâyeleri, duyguları ve düşünceleri.

“Gösteri değil, ibadet” Bir Ramazan akşamı Silivrikapı Mevlana Kültür Merkezi’ndeyiz. Yerli ve yabancı ziyaretçilerin doldurduğu bu mekânda her perşembe gecesi kadın ve erkeklerin beraber gerçekleştirdikleri sema ayinleri düzenleniyor. Ancak burası daha ilk andan itibaren sadece bir kültür merkezi olmadığını da gösteriyor. Burası bir anlamda modern bir Mevlevi dergâhı aslında. Ancak burada katılacağımız sadece bir sema ayini olmuyor. Her perşembe yapılan sorulu cevaplı sohbete katılıyor, iftarla beraber lokma yiyor ve Mevlevi Dedesi Hasan Çıkar mahiyetinde Çağdaş Mevlana Âşıkları Topluluğu mensupları ve kalabalık bir yerli-yabancı ziyaretçi grubu ile beraber sema ayinini izliyoruz. Üstelik bugün topluluğun deyişiyle Birlik Semaı’na yani Alevi Semahı ile beraber Mevlevi Semaı’nın dönülmesine şahit oluyoruz.

Ancak sema etsin etmesin burada konuştuğumuz tüm Mevlevilerin dikkatimizi çektiği bir şey var. O da burada yapılan sema ayinini bir gösteriden ibaret olmadığı. Hepsi 1989’da kendi sema grubunu kurup, 1993’te ilk defa kadın semazenleri de bu gruba dâhil eden “Dede”leri Hasan Çıkar gibi düşünüyor: “Burada folklorik hiçbir şey yok. Yapılan tamamen bir ibadet.”

“Hz. Muhammed Kâbe açılışını erkeklerin yanında kadınlarla beraber yaptı. Hac’da kadın-erkek beraber Kâbe’yi tavaf ediyor. Beraber el açıp Allah’a yakarıyor” diyen Hasan Dede bize semayı açıklıyor: “Semada esnasında semazenler sağ ayaklarını yere vururken kalpleriyle Allah’ı zikrediyorlar. Sema Mevlevilikte bir zikirdir. Mevlana’nın felsefesine baktığımız zaman kadın erkek ayrımı yoktur. Çünkü Tanrı katında ikisi de birdir.”

NİLÜFER ÖZÇİÇEK AKÇIN

“SEMA MEVLEVİLERİN CEZBESİDİR”
Semazenlik nasıl bir seyir?Aslında bu herkesin kendi kişisel yolculuğu. Bu macera herkeste farklı oluyor. Tabii ki bir uğraşı ve zorluk aşaması da var. Ancak her sema ayini sırasında ve sonrasında başka bir enerji yükleniyorsunuz, farklı şeyler hissediyorsunuz?

Sema etmeye başladıktan önce ve sonrası arasında ne gibi farklılıklar görüyorsunuz?
Sema etmek bir ibadet... Ancak onun öncesinde dedemizden öğrendiğimiz insan olmak, insanlığa yakışır vasıfları temsil ediyor olmak yönünde bir eğitimimiz söz konusu. Sema bizim için Allah’la rabıta kurduğumuz, Hakk’ın sevgisini derunumuzda hissettiğimiz, kendisini onun huzurunda bulduğumuz bir an. Sema ederken neler hissettiğimi ne kadar anlatmaya çalışsam mümkün değil.

DİDEM EDMAN
(Erkeklerle beraber semaya çıkan ilk kadın semazen)

“HUZUR, MUTLULUK, RUH HAFİFLİĞİ”
Sema ve beraberinde aldığınız manevi eğitim sizde bir dönüşüme sebep oldu mu? Hayatınızda ya da hayat algınızda nasıl bir değişiklik oldu? Tabii ki oldu. Hz. Mevlana’ya bağlanmadan önce dinin gereği olduğu için sorgulamadan ibadetlerimi yaparken, şimdi daha bilinçli ve aşkla ibadet ediyorum. Önce kendimi ve sonra da insanları anlamaya başladım ve daha hoşgörülü oldum.

Yıllardır sema yapıyorsunuz, bu sürecin size neler kattığını, neler kazandırdığını anlatabilir misiniz?
Sema etmek kişisel olarak insana hem huzur hem de sağlık verir. Toplumsal olarak da sorumluluk verir. Cumhuriyet tarihinde erkeklerle meydana çıkan ilk kadın semazen olduğum için ilk günden beri hep ilgi odağı oldum. Yerli yabancı medyada birçok röportajlarım çıktı. Bu sayede de birçok insanın ilgisini çekti ve Hz. Mevlana ile ilgili araştırma yapmaya ve ilgilenmeye başladılar. Böyle bir görev üstlenmek çok sorumluluk gerektiriyor, her zaman örnek olmak zorundasınız.

ZEYNEP İNCEOĞLU

“BULUTLARIN ARASINDA”
Hiç bilmeyen ve tatmayanlar için sema ederken hissettiklerinizi nasıl tarif edebilirsiniz?Semaya çıkarken başımıza sikkemizi geçirip kulaklarımıza kadar çektiğimizde dünyaya kulaklarımızı tıkamış oluyoruz. Allah’la baş başa olduğumuzu hissediyoruz. Ben sema ederken kendimi gökyüzünde, bulutların arasında hissediyorum. Dünyaya ait herhangi bir duygudan sıyrılıyorum. Kısacası dünyadan kopuyoruz. Anlatılabilir bir şey değil. Benim için sema dünya ile bağımı koparan bir ibadet. Semadan sonra bütün sıkıntı ve günahlarım üzerimden alınmış, kelebek hafifliğine bürünmüş hissediyorum.

Kadınların sema yapmasını uygun görmeyen görüşler konusunda ne düşünüyorsunuz?
Mevlana döneminde de hanımlar sema yapmış ama erkeklerden ayrı olarak dönmüşler. Buraya gelip de başlarına sikkelerini geçirdikleri zaman artık semazenler erkek ya da kadınlıktan sıyrılmış olurlar. Sema sırasında kadınerkek diye bir şey kalmıyor.

SİBEL AVCI

“SEYRETMEK BİLE RUHANİYETİ HİSSETTİRİYOR”
Sema hakkında başladıktan önce ve sonra ne düşünüyordunuz?
Zannetmiyorum ki bir insan sema ayinine katıldıktan sonra o ruhaniyeti hissetmesin. Sadece seyretmesi bile size bir ruhaniyeti hissettiriyor. Burada yaptığımız sema ayini ne bir gösteri ne de folklorik bir şey. Erkek ve kadınların birlikte sema etmelerine birçok kimse karşı çıkıyor fakat dedemizin buna cevabı Hz. Muhammed’in Kâbe’yi erkek ve kadın müminlerle beraber açması ve Hac’da tavafın kadınerkek karışık yapılması şeklinde. Zaten tarihte de hanım semazenlerin sema ettikleri devirler olmuştur.

Size neler kazandırdı, neleri değiştirdi?
Mevlana’nın öğretisi aşk, hoşgörü ve tevazuya dayanıyor. İnsanı sevmeye, insanı kendi içinde bulmaya dayanıyor. Buraya gelmeden önce hepimiz dünyanın karmaşası içinde koşuşturan kişilerdik. Ama buraya geldikten sonra nefsimizi terbiye etmeye başladık. İnsanlara karşı daha hoşgörülü ve mütevazı olmaya başladık. Pirimizi ve dedemizi örnek almaya başladık. Bunu çevremizdeki insanlara da yansıtmaya çalışıyoruz.

“SEMA EDERKEN RUHİ BİR BANYO YAPIYORUZ”
Her bir kadın semazenin semaya başlama hikâyesi var. 79 doğumlu bir bankacı olan Nilüfer Akçın, 1999’dan beri semazenlik yapıyor. Ama duyguları hâlâ çok taze: “Bu yolla tanışmış ve devam ediyor olmamı kendim için bir lütuf olarak görüyorum” diyor. Daha önceleri bir arayış içerisine girip “Dünyaya gelişimizin amacı nedir?” diye sorgularken Üsküdar Numan Dede Dergâhı’nda Mevlevilerin sohbetlerine katılmaya başlamış. Kafasındaki sorulara cevap bulurken, zamanla sema etmeye de yönelmiş. O da semaya diğerleri gibi yaklaşıyor: “Sema kesinlikle bir gösteri ya da dans değildir. Bir ibadet şeklidir. Biz semayı ibadet şekillerimizden biri olarak yapıyoruz.”

Burada sema etmenin yanında sohbetle manevi bir eğitim de görüyorlar. İnsanın nasıl olması gerektiğinden, buna örnek olarak peygamberlerden ve velilerden örnekler dinliyor; onların örneklerini huy edinmeye çalışıyorlar. Misal olarak iki yıldır semazenlik yapan 33 yaşındaki Sibel Avcı’yı Mevleviliğe götüren süreç ise Mevlana ve Şems arasındaki aşkı konu alan bir kitapla başlamış. Babasını kaybettikten sonra manevi arayışları güçlenmiş. Önce ney üflemeye yönelmiş. İnternette araştırırken bu topluluğa rastlamış. Topluluğun onu çekme sebeplerinden birisi de kadınların da sema etmeleri olmuş. Sohbetlere katıldıktan sonra ise “ikrar” vermiş ve bir süre sonra da semazen olmaya karar vermiş.

Semazenler diğer talimlerinin yanında her perşembe gerçekleştirdikleri sema ayinine şartları ne olursa olsun katılmamazlık etmiyorlar. Hatta yıllardır her perşembe Ankara’dan İstanbul’a ayin için gelen Zeynep İnceoğlu gibi semazenler de var. Topluluğa altı yıl önce katılan İnceoğlu, sadece semazenlikle kalmamış aynı şekilde mutrib heyetinde rebab da çalıyor. Bir zamanlar semayı sadece bir gösteri olarak görmekteyken şimdi bunu bizzat ibadet olarak yapıyor: “Buraya gelene kadar sema ayinlerinin maneviyatına inanmıyordum. Folklorik bir şey ya da dans olarak görüyordum. Ancak bu toplulukla tanıştıktan sonra bu düşüncemin çok yanlış olduğunu anladım” diyor. Şimdi o da diğerleri gibi bir ibadet, bir zikir olarak semaya yaklaşıyor.

Hissettikleri ise aşağı yukarı diğerleri gibi: “Sema ederken ruhi bir banyo yapıyoruz adeta. Semadan sonra bütün sıkıntı ve günahlarım üzerimden alınmış, kelebek hafifliğine bürünmüş hissediyorum.” Onlara göre sema sırasında kadın-erkek diye bir şey kalmıyor. Seyretmeye gelenler de erkek-kadın olarak bakmıyorlar. “Başımıza sikkemizi geçirip kulaklarımıza kadar çektiğimizde dünyaya kulaklarımızı tıkamış oluyoruz” dedikleri gibi eleştirilere de kulaklarını kapatıyorlar.
Son düzenleyen Baturalp; 23 Aralık 2016 21:18 Sebep: sayfa düzenlendi
Adam Olmak; Cinsiyet Meselesi DeğiL.! Şahsiyet Meselesidir!..