Tarihi
Transeksüellik kavramı, çok eskilere dayanan bir olgusal duruma işaret eder. Türkiye'de ilk defa Bülent Ersoy'un geçirdiği cinsiyet değiştirme ameliyatı ile toplumun gündemine gelmiştir. Dünya çapında ise, ilk kez 1952 yılında Norveç 'te yapılmıştır. Bu ameliyatla, Amerikalı George Jorgensen kadın olmuş ve ismini değiştirmiştir.
Cerrahi uygulamaların başlangıcı birincil lenfoid organların ve ikincil cinsiyet özelliklerinin değişimine yönelikti. Bu değişim, cinsel ilişkide bulunma eğilimini hadımlaştırma gibi yöntemlerle tamamen ortadan kaldırma açısından, eski Mısır’dan, Hindistan gibi eski kavimlere kadar uzanırdı. Örneğin doğurganlık ayini Sümerliler ve Anadolu’da, insanların ana Tanrıça Kibele’ye olan bağlılıklarını göstermek için yapılmaktaydı. Bu ayinlerde kendinden geçen insanlarla hadımlaştırma törenleri gerçekleştiriliyordu. Hadımlaştırma ayini, Roma İmparatorluğu dönemine kadar, tanrıça Diana’nın şerefine de yapılmaktaydı. Bu uygulamalar öncelikle, Ortaçağ’da hadım veya harem ağası adı altındaki köleler üzerinde uygulanmaktaydı. Bireyleri bayıltmadan ve sıhhî olmayan ortamlarda yapılan bu operasyonlar çoğu zaman ölümle sonuçlanırdı veya bireyin Skrotum (penisin alt bölümündeki kesenin içinde bulunan organlar); bazen de penisi alınırdı.
Tıbbın ilerlemesiyle birlikte, bu tür operasyonlarda ölüm riski de azalmıştır. Başlangıçta yapılan operasyonlar toplumsal ve dini düşüncelerden etkilenerek yapılmış ve onur kırıcı bir cezalandırma yöntemi olmuştur. Rönesans döneminde, toplumda zamanla yeni bir cinsiyet tablosu gelişmişti. Bu oluşan tabloyu takiben, kadınların güçleri giderek artmış, erkeğe özgü cinsiyet özelliklerinin nasıl bir şey olduğunu hissetmişlerdir. Bu esnada da eril cinsiyetlerde de kadına özgü özellikler belirmiştir. Başka cinsiyete ait olma isteğinin, tarihsel bağlamda ne zaman ortaya çıktığına dair kesin bir tarih bulunmamaktadır. Barok ve Rokoko akımları, çoğu değişimin ve karşı cinsin görünüşüne bürünmenin moda olduğunu göstermiş ve bundan yola çıkarak bazı doktorlar 17. ve 18. yüzyıllarda cinsiyet değiştirme ameliyatı yapma cesaretini göstermişlerdir. Bu ameliyatlar, muhtemelen hastanın kendisini iyi hissetmesine yönelik değildi.
Doktorlar kendi çıkarları doğrultusunda, bilimsel deneylerine katkıda sağlamak için bu operasyonları yürütmekteydiler. En bilindik örneği, androjeni kişiliğindeki (kadın ve erkek rolünün gerekliklerini yerine getiren birey) bireyler, daha çok “canavar” adı altında pazarlarda veya sirklerde sunulmaktaydı. Buradan, bu operasyonlarda çoğu zaman ilkel aletler kullanıldığı sonucu da çıkarılabilir (bıyıklı kadın, sesi değiştirilmiş erkek opera aryalarının kalın seste opera söylemeleri gibi).
O Kadar Kalabalik ki Yalnizligim..