Arama

Erkeklerin Cinsiyet Değiştirme Sebepleri

Güncelleme: 23 Temmuz 2016 Gösterim: 75.237 Cevap: 7
CeLebRindaL - avatarı
CeLebRindaL
VIP why did you go why
27 Aralık 2011       Mesaj #1
CeLebRindaL - avatarı
VIP why did you go why

TÜRK MEDENİ HUKUKUNDA CİNSİYET DEĞİŞTİRME


I. GENEL OLARAK


Sponsorlu Bağlantılar
Cinsiyet; yaşayan bir organizmada erkekle dişiyi ayırt etmeye yarayan yapı özelliğidir. İnsan, hayvan ve bitkilerde erkek, dişi bireylerde üremede ayrı ayrı bir rol veren ve erkekle dişiyi ayırt ettiren özel yaradılış, eşey ve cinsliğe cinsiyet adı verilmektedir. Cinsiyet, erkek ve kadının arasındaki cinsellik temelli biyolojik farklılığı ifade eden kavramdır. Bir bireyin sahip olduğu fizyolojik, biyolojik ve genetik özellikleri ifade etmek için cinsiyet kavramı kullanılmaktadır.
Cinsiyet değiştirme ise kadından erkeğe veya erkeğin kadına dönüştürülmesini sağlayan tıbbi müdahaleye verilen isimdir. Erkekten kadına dönüşümü sağlayan ilk cinsiyet değiştirme ameliyatı 1950 yılında Danimarkalı Doktor Christian Hamburger tarafından gerçekleştirilmiştir ve George Jargensen Christine Jangensen olmuştur.

Türk hukukunda cinsiyet değişikliği ile ilgili ilk düzenleme Medeni Kanunumuzda 1988 yılında yapılan değişiklik ile söz konusu olmuştur. 1988 yılında 3444 Sayılı Kanun ile EMK m.29 hükmüne eklenen ikinci fıkra ile doğumdan sonra meydana gelen cinsiyet değişikliğinin sağlık kurulu raporu ile belgelendirilmesi halinde nüfus sicilinde de gerekli düzeltmenin yapılmasının mümkün olduğu kabul edilmiştir . Yapılan bu düzenleme cinsiyet değişikliğinin hangi durumlarda ve koşullarda yapılacağını belirtmediği için eleştirilmiştir.

4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun m.40 hükmü ile cinsiyet değişikliği ile ilgili düzenleme yapılmıştır. Kanun koyucu cinsiyet değişikliği ile ilgili düzenlemeyi kişisel durum sicili (nüfus kütüğü) ile ilgili görerek bu bölümde IV. Düzeltme kenar başlığı taşıyan m.40 hükmü ile düzenlemiştir.

4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun m.40 hükmüne göre; cinsiyet değiştirmek isteyen kimse mahkemeye şahsen başvurarak cinsiyetinin değiştirilmesini talep edebilecektir. Mahkeme bu istem karşısında cinsiyet değişikliğine izin verebilmek için istem sahibinin 18 yaşını doldurmuş olması, evli olmaması, transseksüel yapıda olup cinsiyet değişikliğinin ruh sağlığı açısından zorunluluğunu ve üreme yeteneğinden sürekli olarak yoksun bulunduğunu bir eğitim araştırma hastanesinden alınacak resmi bir sağlık kurulu raporuyla belgelemiş olması şartlarını arayacaktır.
Bu izni alan başvuru sahibi yani cinsiyet değiştirmek isteyen kişi tıbbi yöntemlere uygun bir cinsiyet değiştirme ameliyatı sonucunda cinsiyetini değiştirdiğini ispat ederek nüfus sicilinden cinsiyetinin değiştirilmesini talep edebilecektir .

II. CİNSİYET DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN ARANACAK ŞARTLAR


A. Başvuru


Türk Medeni Kanunu m.40/1 hükmü gereğince; cinsiyet değiştirmek isteyen kadın veya erkeğin öncelikle mahkemeden izin alması gerekecektir. Mahkeme Medeni Kanun m.40 hükmünde cinsiyet değişikliği için aranan şartların var olup olmadığını inceledikten sonra tüm şartlar gerçekleşmiş ise cinsiyet değişikliğine izin verecektir.
Mahkemeye başvuran kişi için hâkim öncelikle başvuru sahibinin on sekiz yaşını doldurup doldurmadığını kontrol edecektir. İkinci olarak mahkemenin incelemesi gereken husus başvuru sahibinin evli olmamasıdır. Cinsiyetini değiştirmek isteyen kişi transseksüel yapıda olmalı sadece fiziken değil ruhen ve bedenen de cinsiyet değiştirmeye kendisini hazır hissetmelidir. Mahkeme son olarak başvuru sahibinin ruhen ve bedenen cinsiyet değiştirmeye uygun olup olmadığını belgeleyen ve eğitim- araştırma hastanesinden alınmış bir sağlık kurulu raporu isteyecektir.

Kanımızca mahkeme açısından özellikle belirleyici olan en önemli unsur eğitim ve araştırma hastanesi tarafından verilmiş olan resmi sağlık kurulu raporu olacaktır.

RAPOR
Yargıtay 2. HD., 2005/17485 E., 2006/1343 K., 13.02.2006 tarihli kararında; "Davacı Türk Medeni Kanununun 40. maddesi uyarınca kadın olan biyolojik cinsiyetin erkek olarak değiştirilmesine izin verilmesini, yasal koşullar gerçekleştiğinde de nüfus kaydında buna uygun cinsiyet ve isim düzeltiminim yapılmasını istemiştir. Yerel mahkeme bu isteği; dosyada bulunan raporda davacının ürolojik olarak erkek dış genital organlarına sahip bulunmadığı gerekçesiyle reddetmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacının dava tarihinde on sekiz yaşından büyük, bekar, kadın olarak nüfusta kayıtlı bulunduğu, transseksüel yapıda olup Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniğinde dört yıllık izleme sonucunda cinsiyetinin erkek olarak değiştirilmesinin ruh sağlığı açısından zorunlu bulunduğu dosyadaki tıbbi belge ve raporlardan anlaşılmaktadır. Mahkeme Türk Medeni Kanununun madde 40/1 uyarınca davacıya kadın olan cinsiyetinin erkek olarak değiştirmesi için 23.11.2004 tarihinde izin vermiş, karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir. Davacının, izin kararından sonra geçirdiği tıbbi operasyon sonucu düzenlenen raporda: "Labium minuslarının" çıkartıldığı, vajinanın kapalı olduğu, ürolojik olarak erkek dış genital organlarına sahip olmadığı, bununla birlikte kadın cinsel organlarına da sahip olmadığı, üreme fonksiyonlarının bulunmadığı, genital bölgesinin kadın görünümüne sahip olmadığı, biyolojik cinsiyetinin psikolojik cinsel kimliğine uygun olarak değiştirilmesinin ruh sağlığı açısından gerekli olduğu açıklanmıştır. Dosyadaki raporlar Türk Medeni Kanununun madde 40'a uygun nüfus sicilinde cinsiyet değişikliği yapılması için yeterli değildir. Ancak davacının sunduğu Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Plastik Cerrahi Uzman Doktoru imzalı yazıda: "Davacının kadın cinsiyetinden erkek cinsiyetine geçebilmesi için gerekli ameliyatlardan birincisini olduğu, kadınlık iç ve dış organlarının alınarak fiziksel kadın kimliğinin sonlandırıldığı, kadından erkeğe cinsiyet dönüşümünün ikinci aşama ameliyatının hastaya erkek cinsel organının takılması olduğu, bunun da tıbbi açıdan mümkün bulunduğu" ifade edilmiştir. Davacıya, cinsiyet değişikliğinin ikinci aşamasının da yapılıp Türk Medeni Kanununun 40/2. madde uyarınca tıbbi yöntemlere uygun "Resmi Sağlık Kurulu Raporu" sunması için imkân tanınıp, bunun sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gerekçeyle davanın reddi doğru bulunmamıştır".

Sağlık kurulu raporu ile başvuru sahibinin gerçekten tıbbi müdahaleye rıza gösterip göstermediği ve tıbbi müdahalenin sonuçları bakımından bilgi sahibi olup olmadığı hâkim açısından belirleyici olacaktır. Hâkimin bu noktada doktorun hastayı yapılacak olan tıbbi müdahalenin türü, sonuçları konusunda da yeterli derecede hastaya bilgi verip vermediğini sorgulayarak izin vermelidir. Bu husus da amaç doktoru ve doktorun bilgisini sınamak değil hastanın yeterli derecede aydınlatılmış olup bu aydınlatma doğrultusunda rıza gösterip göstermediğini tespit etmektir.

B. 18 Yaşını Doldurmuş Olma


Türk Medeni Kanunu m.40/1 hükmü gereğince; cinsiyetini değiştirmek isteyen kişinin 18 yaşını doldurmuş olması gerekmektedir. Kanun koyucu burada erginlik değil özellikle 18 yaşın doldurulması şartını aradığı için mahkeme kararıyla rüşt olunması veya evlenme sebebiyle rüşt olunması bu kapsamda değerlendirilemeyecektir.
Madde hükmünde belirtilmemiş olmakla birlikte cinsiyet değiştirmek isteyen kişinin ayırt etme gücüne sahip olması gerektiği de bir gerçektir. Mahkeme kararının etkisi araştırıldığında mahkeme kişinin cinsiyet değiştirmesine izin vermektedir. Dolayısıyla ayırt etme gücünün varlığı da aranacak şartlar içerisinde yer almaktadır.
Tam ehliyetliler yönünden evli olmama, transseksüel yapıda olma, resmi sağlık kurulu raporunun varlığı şartlarının sağlanması ile cinsiyet değiştirme yönünden herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.
Sınırlı ehliyetliler yönünden konunun ikiye ayrılarak açıklanması gerekmektedir. Sınırlı ehliyetli kişi evli olduğu için sınırlı ehliyetli olmuş ise evli olmama şartı yerine getirilemediği için cinsiyet değiştiremeyecektir. Kendisine yasal danışman atanan sınırlı ehliyetliler ise evli değiller ise ve transseksüel yapıda olma resmi sağlık kurulu raporunun varlığı şartlarının sağlanması ile cinsiyet değiştirebilecektir.

Sınırlı ehliyetsizler yönünden de durumun ikiye ayrılarak incelenmesi gerekmektedir. 18 yaşından küçük olan sınırlı ehliyetsizler cinsiyet değiştiremeyecektir. 18 yaşından büyük ergin ve kısıtlılar ise kanımızca yasal temsilcinin iznini almadan cinsiyet değiştirebilmeli- dir. Cinsiyet değiştirme şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hakkın kullanılması niteliğinde olduğu için yasal temsilcinin iznine ihtiyaç yoktur.
Tam ehliyetsizler ile 18 yaşını doldurmuş olsa dahi kanımızca ayırt etme gücünün varlığının aranması sebebiyle cinsiyet değiştirmeleri mümkün gözükmemektedir.

C. Evli Olmama


Türk Medeni Kanunu m.40/1 hükmünde aranan diğer bir şart cinsiyet değişikliği için başvuruda bulunan kişinin evli olmamasıdır. Burada önemli olan kişinin cinsiyet değiştirmek için başvurduğu tarihte evli olmamasıdır. Yoksa kişi cinsiyet değiştirme tarihinden önce evlenmiş ayrılmış olabilecektir. Kanımızca kişinin transseksüel yapıda olup bu sebebi genel boşanma sebebi olarak ileri sürmesi durumunda olay ikiye ayrılarak incelenmelidir. Çocuğu olmayan evli kişinin cinsiyet değiştirmek için boşanması haklı sebep olarak kabul edilmelidir. Yani kişinin cinsiyet değiştirmeyi istemesi ve bu sebeple evliliğine son vermek istemesi de evliliğin sonlandırılması için haklı sebep olarak kabul edilmelidir. Ancak çocuğu olan evli kişilerin cinsiyet değiştirmek amacıyla boşanmak istemesi kabul edilemez. Türk toplumun temelini aile olarak gören Anayasamıza da aykırı olacak bu düzenlemeye izin verilmemesi gerekmektedir.

Başvuran kişinin evli olmaması şartı Medeni Kanun m.40/1 hükmünün gerekçesinde; "toplumun temeli olan aile kurumunun cinsiyeti belirsiz kişiler nedeniyle sarsılmasını önlemek amacıyla öncelikle kişinin evli olmaması öngörülmüştür. Bu koşul kişinin bir yandan evliliğini sürdürmesi öte yandan da evlilik devam ederken cinsiyet değişikliğine gitmesi bunu eşinin ya da çocuklarının ortak yaşantıları içinde yapmasının psikolojik ve ahlaki tersliklerinin önüne geçmek üzere konulmuştur" olarak belirtilmiştir.

D. Transseksüel Yapıda Olma


Türk Medeni Kanunu m.40/1 hükmünde cinsiyet değiştirme için aranan diğer bir şart; kişinin transseksüel yapıda olmasıdır. Kişinin doğuştan sahip olduğu anatomik yapıdan dolayı sürekli rahatsızlık duyması, çatışma haline olması ve kişinin var olan cinsiyetinden dolayı rahatsızlık duymasıdır.
Transseksüeller, dış görünüşleri bakımından erkek ya da kadın olabilmektedir. Fakat bu kimseler kendilerini bulundukları cinsiyetin karşısındaki cinsiyetten saymaktadır. Bu kişilerin cinsiyet değiştirmeleri ruhsal sağlıkları açısından zorunludur ve tedavi amaçlıdır.

Bu hükmün kapsamına sadece transseksüeller girmez. Aynı zamanda hünsa olarak adlandırılan hermofroditler yani çift cinsiyetli kişiler de bu kapsamda değerlendirilmelidir. Bu kişilerin yapılacak olan ameliyat ile bu cinsiyetlerinden birisine kavuşturulması ve baskın cinsiyetle yaşamlarını sürdürmeleri içinde bulundukları ruhsal durum açısından zorunludur.
Travestilerin durumu ise en baştan bellidir. Psikiyatri onları karşı cinsten olan kişilerin elbiselerini giyme eğiliminde olan kimseler olarak tanımlar. Bu sebeple de travestiler için cinsiyet değişikliği zorunlu değildir.

Mahkemeye cinsiyet değiştirmek için başvuran kişinin sürekli olarak üreme yeteneğinden yoksun olması gerekmektedir. Üremeyi sağlayan organların ameliyat sırasında unutulması halinde üreme gerçekleşeceği için soy bağı hukuku alanında da farklı sorunlar ortaya çıkabilecektir. Kişinin üreme yeteneğinden sürekli olarak yoksun olması Medeni Kanun m.40/1 hükmünün uygulanmasını daraltmaktadır. Şöyle ki bir kişinin üreme yeteneğine sahip olduğu halde kendisini transseksüel yapıda hissetmesi ihtimal dâhilinde olabilecektir. Hükmün lafzına sıkı sıkıya bağlı kalındığında bu durumda olan kişiler açısından cinsiyet değiştirememe gibi bir durum söz konusu olacaktır. Üreme yeteneğinden yoksunluk mahkemeden cinsiyet değiştirme ameliyatından öncesi izin alma aşamasından önce veya cinsiyet değiştirme ameliyatı öncesinde aranırsa da kişi öncelikle üreme yeteneğinden yoksun bırakılacak ikinci olarak cinsiyet değiştirme ameliyatı uygulanacaktır. Bu sebeplerle üreme yeteneğinden yoksunluk şartının mahkemeden izin aşamasında değil, cinsiyet değişikliğinin hukuken kabulü aşamasında aranması daha doğru olacaktır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 23 Temmuz 2016 00:11
O Kadar Kalabalik ki Yalnizligim..
CeLebRindaL - avatarı
CeLebRindaL
VIP why did you go why
16 Ocak 2012       Mesaj #2
CeLebRindaL - avatarı
VIP why did you go why

E. Resmi Sağlık Kurulu Raporu


Türk Medeni Kanunu m.40/1 hükmüne göre cinsiyet değişikliği için aranacak son şart; cinsiyet değişikliğinin sağlık yönünden zorunlu olduğuna dair eğitim ve araştırma hastanesinden alınmış resmi sağlık kurulu raporu gerekmektedir. Madde hükmünde sağlık kurulu raporundan bahsedildiği için tek bir doktorun verdiği rapor hukuken yeterli değildir.
Sponsorlu Bağlantılar
Tıbbi müdahale yapılmadan önce doktorlardan oluşan sağlık kurulunun hastayı aydınlatması ve hastanın bu aydınlatma sonucunda cinsiyet değişikliği ve bu değişikliğin sonuçları konusunda yeterince aydınlandığı ve bu aydınlanmaya uygun rıza gösterdiğine dair kanaat oluşmalıdır. Cinsiyet değiştirme kişinin fizyolojik yapısını değiştireceği aynı zamanda ruh sağlığını dahi etkileyebileceği için bu noktada hastanın aydınlatılması ve bu aydınlatmanın neticesinde hastanın rızasının alınması çok önemlidir.

III. CİNSİYET DEĞİŞİKLİĞİNİN HUKUKİ SONUÇLARI


A. Genel Olarak


Cinsiyet değiştirme ameliyatının gerçekleştiği resmi sağlık kurulu raporu ile belgelendikten sonra mahkeme nüfus sicilinde gerekli olan düzeltmenin yapılmasına karar verebilecektir. Mahkeme tarafından böyle bir kararın verilebilmesi için cinsiyeti ameliyat ile değişmiş olan kişinin kayıt düzeltme davası açmış olması gerekmektedir. Nüfus sicilinin yeni duruma göre tekrar düzenlenmesi hukuki düzenin sağlanması amacına yöneliktir. Mahkemenin vereceği karar ile cinsiyet değiştiren kişinin nüfus cüzdanı da yeni cinsiyetine uygun olarak değiştirilecektir. Kişinin tanınmasına yarayan her türlü bilgi, belge ve fotoğraflı olan tüm resmi belgelerinin değişmesi gerekecektir.

Burada şöyle bir soru akla gelebilecektir. Cinsiyetini değiştiren kişi adını değiştirmek zorunda mıdır? Kişinin adı şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğu için kişi isterse adına değiştirecek istemezse var olan ismini kullanmaya devam edecektir. Ancak cinsiyet değiştiren kişi bakımından hâkim cinsiyet değişikliğini haklı sebep olarak kabul etmeli ve cinsiyetini değiştirecek kişinin adını da değiştirmesine izin vermelidir.

Cinsiyet değişikliği ve cinsiyet değişikliğini sağlayan ameliyat hukuken ileriye etkili sonuç doğurur. Yani, cinsiyeti nüfusa işleninceye kadar kişi eski cinsiyeti ile hukuki işlemleri yapacak cinsiyeti değiştikten sonra ise yeni kimliği ile hukuki işlemleri yapmaya başlayacaktır. Ülkemizde emeklilik yaşının kadınlar için farklı erkekler için farklı olması neticesinde kadın erkeğe veya erkek kadına cinsiyet değiştirmiş ise emeklilik yaşı da buna göre tespit edilecektir.
Cinsiyet değiştirme ameliyatının sağlık hizmetleri bakımından ameliyat ücretinin tamamının devlet tarafından karşılanıp karşılanmayacağı ise ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sorunun cevabını verebilmek için öncelikle cinsiyet değiştirmenin özel bir sağlık ihtiyacı mı yoksa lüks bir sağlık harcaması mı olduğu değerlendirmesinin titizlikle yapılması gerekmektedir. Kanımızca Türk Medeni Kanunu m. 40 hükmünde aranan şartlar incelendiğinde; özellikle üreme yeteneğinden sürekli olarak yoksun bulunan birisi ve transseksüel yapıda bulunan bu kişi açısından cinsiyet değiştirme ameliyatı tıbbi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Resmi sağlık kurulu raporu ile kişinin transseksüel yapıda olduğunun belirlenmesi ve üreme yeteneğinden sürekli yoksunluğun da bu raporla tespit edilmesi sebebiyle devletin sağlık harcamaları ve sağlık hizmetleri kapsamında kişinin cinsiyet değiştirme ameliyatı ücretlerini karşılaması gerektiğini düşünüyoruz.

B. Kişiler Hukuku Bakımından


Cinsiyet değişikliğinin kişiler hukuku bakımından en önemli sonucu kişinin cinsiyet değiştirmesi sebebiyle adının da değişikliğe uğrayacak durumda bulunmasıdır. Türk Medeni Kanununda cinsiyetini değiştiren kişinin adını da değiştirmesi ile ilgili herhangi bir hukuki düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla kişi kanunen adını değiştirmek zorunda değildir. Adın değiştirilmesini düzenleyen Medeni Kanun m.27/1 hükmüne göre adını değiştirmek isteyen kişi haklı sebeplere dayanarak hâkimden adının değiştirilmesini isteyebilecektir. Cinsiyet değiştirmenin haklı sebep olduğu ise tartışılmaz bir gerçektir.
Cinsiyetini değiştiren kimse ikametgâhını değiştirmek zorunda değildir. Dolayısıyla yerleşim yerinin değiştirilmesi anlamında cinsiyet değiştirme ile ikametgâh değiştirmenin bir ilişkisi bulunmamaktadır.
Hısımlık ilişkisi bakımından ise kişinin hısımlık bağlarında herhangi bir değişiklik olmayacaktır. Kişi kiminle kaçıncı dereceden hısım ise aynı hısımlığı devam edecektir. Dolayısıyla cinsiyet değiştirme hısımlık ilişkisini etkileyen bir durum ortaya çıkarmamaktadır.

C. Aile Hukuku Bakımından


A. Genel Olarak


Türk Medeni Kanunu m.40 hükmünde cinsiyet değişikliği için aranan şartlardan biri de cinsiyet değiştirecek olan kişilerin evli olmamasıdır. Olağan durum bu olmakla birlikte mahkemeden izin almadan evli bir kişinin cinsiyet değiştirmesi durumunda evliliği ne olacaktır?

Doktrinde bu konuda ileri sürülen görüşlerden ilki; cinsiyet değiştiren kişinin evliliğinin kendiliğinden sona ereceğidir. Bu görüşe göre; evlenirken aranan farklı cinste olma koşulunun yerine getirilmemesi nasıl evliliğin yok hükmünde kabul edilmesine sebep oluyorsa evlilik devam ederken cinsiyet değiştirilmesi halinde de evlilik hiçbir işlem yapılmasına gerek kalmaksızın kendiliğinden hükümsüz sayılmalıdır. Geçerli evlilik için aranan şartlar evliliğin devamı boyunca da aranmalıdır. Eşlerden birinin evli iken cinsiyet değiştirmesi aynı zamanda kamu düzenine de aykırıdır. Evliliğin butlanı sebepleri kanunda tüketici olarak sayıldığı için bu durumda cinsiyet değiştirme evliliğin butlanı sebepleri arasında sayılamayacaktır. Numerus Clasus ilkesine aykırı olacağı için bu durumu mutlak butlan sebebi sayılamayacağına göre tek çözüm yokluğu kabul etmektir.
Doktrinde bu konuda ileri sürülen diğer bir görüşe göre ise evlilik kanunda sayılan sebeplerden sadece ölüm halinde kendiliğinden sona erdiğine göre cinsiyet değiştirme durumunda evlilik kendiliğinden sona ermez. Mahkeme kararıyla evliliğin sona ereceği haller, boşanma ve butlan sebepleri ile evliliğin gaiplik nedeniyle feshi gibi kanunda sınırlı sayıda belirtilmiştir. Kanunda sınırlı sayıda sayılan bu durumlar dışında yeni bir durum yaratılamaz. Eşlerden birisinin cinsiyet değiştirmesinin kanuna butlan sebebi olarak eklenmesi gerektiği savunulmaktadır.

Medeni Kanun sistemine göre geçerli olarak kurulmuş bir evlilik ölüm dışında ancak mahkeme kararı ile sona erer. Bu itibar ile eşlerden birinin cinsiyet değiştirmesi evliliği kendiliğinden sona erdirmez. Bu halde mahkemeden izin alınmadan gerçekleştirilen cinsiyet değişikliği hukuken tanınmayacağından, kişi fiilen cinsiyetini değiştirmesine rağmen hukuken hala cinsiyetini korumaya devam edecektir. Dolayısıyla evlilik aynı cinsten farklı iki kişi arasında devam edecektir. Kanunda evliliğin geçersizliğine ilişkin haller sınırlayıcı olarak sayılmış olup, bunlar arasında evlenmeden sonra cinsiyet değiştirme kavramına yer verilmemiştir. Bu sebeplerle eşin başvurabileceği tek hukuki yol genel boşanma sebeplerine dayalı olarak boşanma davası açmaktır.

Kanımızca öncelikle 4721 Sayılı Medeni Kanunun genel sistematiği içerisinde bu durumu çözümlemek en doğru yol olarak karşımıza çıkmaktadır. Evliliği kendiliğinden sona erdiren tek neden ölümdür. Ölüm gerçekleşmediğine göre evliliğin kendiliğinden sona ermesi gibi bir durum söz konusu olamaz. Evlilik ancak mahkeme kararı ile sona erdirilmelidir. Mahkeme kararıyla evliliğin sona ereceği haller boşanma ve butlan sebepleri ile evliliğin gaiplik nedeniyle feshi gibi kanunda sınırlı sayıda belirtilmiştir. Kanunda sınırlı sayıda sayılan bu durumlar dışında yeni bir durum yaratılamayacağına göre eşlerden birisinin cinsiyet değiştirmesinin kanuna butlan sebebi olarak eklenmesi gerektiği savunulmuştur. Kanımızca uyuşmazlığın mevcut hukuki durum içerisinde değerlendirilmesi ve çözüme kavuşturulması gerektiği için yeni bir madde eklenmesi, kanunun değişmesi ya da Medeni Kanundaki cinsiyet değişikliğine ilişkin hükmün değiştirilmesi suretiyle mümkün olabilecektir.
Evliliğin yok hükmünde sayılması ancak evlilik sırasında mevcut olan evliliğin kurulmasına engel bir sebebin varlığını gerektirir. Örneğin; resmi evlendirme memuru önünde yapılmayan evlilik, keza aynı cinsten iki kişinin evliliği gibi. Hâlbuki cinsiyet değişikliğinde evlilik yapılırken buna engel bir hal mevcut değildir. Cinsiyet değişikliği geçerli evlilik yapıldıktan sonra ortaya çıkmıştır. Bir hukuksal işlem geçerli bir şekilde kurulmuşsa sonradan ortaya çıkan sebepler yok sayılmasına, iptaline, butlanına değil ancak feshine yol açabilir. Evlilik hukukunda ise sonradan ortaya çıkan sebepler ancak boşanmaya sebep olabilir. Bunun tek istisnası gaiplik halinde evliliğin feshinin talep edilebilmesidir. Bütün bunlar dışında "evliliğin yok hükmünde sayılması" demek diğer eşin ve çocukların yok sayılması demektir.

Evliliğin yokluğu veya butlanı evlenme anına kadarki bir sakatlıkla gündeme gelen yaptırımlardır. Evlilik gerçekleştikten sonra ortaya çıkan sebepler ise sadece boşanma sebebi olarak değerlendirilebilecektir. Eşler evlendikten sonra birisinin cinsiyet değiştirmesi evlenme anındaki bir sakatlık olmayıp, evlendikten sonra ortaya çıkan ve ortak yaşamı çekilmez hale getiren bir sebeptir. Bu nedenle evlilikten sonra cinsiyet değişikliği yokluk yaptırıma değil ancak boşanma sebeplerinden birisi olarak kabul edilebilecektir. Boşanma sebebi için ise en uygunu "evlilik birliğinin sarsılması" ile ilgili TMK md.166 hükmüdür. İster cinsiyet değiştiren kişi isterse diğer eş bu nedenle dava açabilir. Aynı cinsten iki kişinin evliliklerini devam ettirmesi mümkün olmadığından boşanmaya karar verilmelidir.

B. Evliliğin Sonuçları Bakımından


Cinsiyet değişikliği için aranan şartlardan birisi de evli olmama durumudur. Ancak kişi evli olmasına rağmen her nasılsa cinsiyetini değiştirmiş ise var olan evlilik "evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılacak boşanma davası" ile sonuçlandırılabilecektir.

Velayet hakkı bakımından cinsiyet değiştirme ameliyatında evli olmama şartı arandığı için velayet hakkı bakımında da herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Velayet hakkının düzenlendiği genel hükümlere göre sorunun çözümlenmesi gerekecektir. Çocukların velayeti konusunda boşanma halinde uygulanacak hükümler uygulama imkânı bulacaktır.
TMK m. 182/1 velayet hakkı konusunda hâkime takdir yetkisi tanımış ancak bu takdir yetkisinin sınırı olarak çocuğun yararının göz önüne alınması gerektiğini belirtilmiştir. Velayet hakkının tanınması bakımından anne ve baba eşit durumdadır. Bu bakımdan cinsiyet değiştiren kişinin de cinsiyet değiştirmeyen eşe göre velayet hakkı bakımından herhangi bir önceliği veya sonralığı söz konusu değildir. Cinsiyet değiştiren kişinin hayatı düzenli, sosyal ve maddi yaşantısında problem olmadığı gibi çocuğuna da rahatlıkla bakabilecek durumda ise velayet hakkı kendisine verilmelidir. Doktrinde aksi görüşe göre ise, hâkim çocuğun velayetini transseksüel yapıda olan eşe vermemelidir. Bu eşe çocuğun velayetinin verilmesi çocuğun psikolojisinin bozulmasına sebep olabilecektir.

Kanımızca velayet hakkı bakımından önemli olan çocuğun yararıdır. Çocuğun yararına olan eş transseksüel yapıda olsa dahi çocuğun bakımını üstlenebilecek durumda ise ayrıca sosyal, psikolojik ve maddi durumu da iyiyse çocuğun velayet hakkını almasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.

Velayet hakkının cinsiyet değiştiren eşe bırakılmaması durumunda; cinsiyet değiştiren eş Türk Medeni Kanunu m.182/2 hükmü anlamında çocuğu ile kişisel ilişki kurulmasını isteyebilecektir. Çocuğun psikolojisinin olumsuz etkilenebileceği durumlar söz konusu ise bu talep reddedilebilecektir. Örneğin; çocuğun yaşı küçük ise bu talep reddedilecektir.
Cinsiyet değiştirme ameliyatı ile diğer eş lehine tazminata hükme - dilmeli midir? Cinsiyet değiştirme ameliyatı, tıbbi bir zorunluluktur. Bu zorunluluk sebebiyle diğer eş lehine maddi veya manevi tazminata hükmedilememesi gerekmektedir. Kanımızca cinsiyet değiştirme "evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılacak boşanma davası" na konu olabileceği için maddi ve manevi tazminat talep edilebilmesi mümkün olmalıdır.
Cinsiyet değiştirme ameliyatı evliliğin sona ermesi bakımından nafaka ödenmesine de engel teşkil etmeyecektir.

SONUÇ


4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun m.40 hükmünde cinsiyet değiştirme ve cinsiyet değiştirme için aranan şartların hangi hususlar olduğu düzenlenmiştir. Bu hükme göre; cinsiyet değiştirmek isteyen kimse mahkemeye şahsen başvurarak cinsiyetinin değiştirilmesini talep edebilecektir. Mahkeme bu istem karşısında cinsiyet değişikliğine izin verebilmek için istem sahibinin 18 yaşını doldurmuş olması, evli olmaması, transseksüel yapıda olup cinsiyet değişikliğinin ruh sağlığı açısından zorunluluğunu ve üreme yeteneğinden sürekli olarak yoksun bulunduğunu bir eğitim araştırma hastanesinden alınacak resmi bir sağlık kurulu raporuyla belgelemiş olması şartlarını arayacaktır. Bu şartların yerine gelmesiyle cinsiyet değişikliği gerçekleşecek ve mahkemeden nüfus kaydının düzeltilmesi talebinde bulunularak yeni durum nüfus siciline işlenecektir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 23 Temmuz 2016 00:12
O Kadar Kalabalik ki Yalnizligim..
CeLebRindaL - avatarı
CeLebRindaL
VIP why did you go why
16 Ocak 2012       Mesaj #3
CeLebRindaL - avatarı
VIP why did you go why

Cinsiyet Değiştirmek veya Karşı Cinse Benzemeye Çalışmak


Cenab-ı Hakk’ın insanı en güzel surette halk ettiğini ve fıtrata sonradan yapılan müdahalelerin dinen yasak olduğunu yukarıda ifade etmiştik. Kadın veya erkeğin cinsiyetini değiştirmeye teşebbüs etmesi, fıtrata yapılacak en büyük bir müdahale olduğu için haramdır. Şeytan; “muhakkak onlara emredeceğim de onlar da Allah’ın yarattığını değiştirecekler” (Nisa Suresi, 4/119) şeklindeki küstahça ifadeleriyle, Allah’ın yarattığı fıtratı değiştirtmek suretiyle insanları baştan çıkaracağını haykırmıştı. Dolayısıyla cinsiyet değiştirmek şeytanın bu vesvese suretindeki emrine tabi olmaktır.
Peygamber Efendimiz (s.a.s) de birçok hadis-i şerifleriyle kadınları erkekleşmeye çalışmaktan, erkekleri de ne surette olursa olsun kadınlara benzeme gayretinden çok sert ifadelerle nehyetmiştir. Bu konuda varid olan hadislerden bazıları şu şekildedir:
“Üç kişi vardır, kıyamet günü Allah onlara nazar etmez: Anne ve babasının hukukuna riayet etmeyen kimse, erkekleşen kadın ve deyyus kimse.” (Nesâî, Zekat 69)

“Allah, erkeklere benzeyen kadınlara, kadınlara benzeyen erkeklere lânet etsin.” (Kenzü’l-Ummal, c. 16, s. 385).
“Allah'ın yaratışından nefret ederek kadınlara benzeyenlere Allah'ın öfkesi şiddetlidir.” (İbn Hacer, Fethü’l-bari, c. 9, s. 334).
“[Linkleri Görebilmek için Üye olmanız Gerekmektedir.Üye olmak için Tıklayınız.] kadın elbisesini giyen erkekle, erkek elbisesini giyen kadına lânet etti.” (İbrahim Canan, Kütüb-ü Sitte Tercümesi, c. 7, s. 493).
İbni Abbas anlatıyor: “Resûlullah (s.a.s) erkeklerden kadınlaşanlara, kadınlardan da erkekleşenlere lânet etti ve: “Onları evlerinizden çıkarın!” şeklinde ferman buyurdu.” (Buhârî, Libas 62, Hudûd 33).

Hz. Aişe (r.a) anlatıyor: “Bir kadın, perde gerisinden Resûlullah’a (s.a.s) eliyle bir mektup uzattı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) elini derhal geri çekip: “Ne bileyim, bu el kadın eli midir, erkek eli midir?” buyurdu. Kadıncağız: “Kadın elidir!” deyince Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): “Sen kadın olsaydın, tırnaklarının rengini değiştirirdin” buyurdu. Bununla kına yakmayı kastetmişti.” (Ebû Dâvud, Tereccül 4)

Zikrettiğimiz hadis-i şeriflerdeki nehiy, kadının erkeğe, erkeğin de kadına benzemesinin en ileri derecesi olan ameliyat yoluyla cinsiyet değiştirmekten başlayıp, giyim-kuşam, süslenme, konuşma ve tavırlarla karşı cinse benzemeye kadar bütün davranışları içine alır. Kadın kendi konumunda kaldığı müddetçe güzel olduğu gibi, erkek de Allah’ın kendisine bahşettiği erkeklik hususiyetlerini koruduğu sürece güzeldir. Yoksa kadının giyim kuşamıyla, hal ve tavırlarıyla erkeğe benzemeye çalışması dinimizce yasaklandığı gibi, erkeğin de kadınlara özenip süslenip püslenmesi, kadınsı tavırlar sergilemesi, saçıyla başıyla kadını andıran hallere girmesi de aynı şekilde nehyedilmiştir.

Nitekim yukarıdaki bir hadis-i şerifte Efendimiz (s.a.s) kendisine mektup uzatan kadının ellerinin kınalı olmaması karşısında tepkisini ortaya koymuştur. Çünkü kına, kadını erkekten ayıran bir alâmet-i farikadır. Ancak hadis-i şerifte Efendimizin (s.a.s) tepkisine neden olan hususu sadece kınayla sınırlı tutmak hadisin manasını daraltmak olur. Cenâb-ı Hak fıtrat olarak kadın ve erkeği farklı yarattığı için, burada mühim olan kadın ve erkeğin meşru dairede kendilerine mahsus alâmet ve hususiyetlerini muhafaza etmeleridir. Peygamber Efendimizin (s.a.s) kadınların saçlarını tıraş etmelerini yasaklaması da (Tirmizî, Hacc 74) bu hususu destekleyen hadislerden birisidir. Dolayısıyla örfü de göz önünde tutarak her iki cinsin, kendileri olarak kalmaları, karşı cinse benzemekten kaçınmaları Allah’ın ve Resûlünün razı olduğu haldir.
Son düzenleyen Safi; 23 Temmuz 2016 00:09
O Kadar Kalabalik ki Yalnizligim..
CeLebRindaL - avatarı
CeLebRindaL
VIP why did you go why
16 Ocak 2012       Mesaj #4
CeLebRindaL - avatarı
VIP why did you go why

İSLAM’DA CİNSİYET DEĞİŞTİRME (DÜZELTME) AMELİYATLARI


Bilindiği üzere Edille-i Şeriyye (İslam’ın/İslam Hukuku’nun Kaynakları) 4’tür. Bunlar sırası ile şöyledir;
1. Kur’an
2. Sünnet
3. İcma-ı Ümmet
4. Kıyas-ı Fukaha

Bir Müslüman herhangi bir konuda öncelikle Kuran’a bakmalıdır eğer aradığı şeyin kesin cevabını orada bulamıyorsa sünnete yani hadislere bakmalıdır orada da yoksa ümmetin görüş birliğine bakıp fıkıh alimlerinin görüşlerini Kuran, hadis, akıl ve toplumsal menfaatler ile kıyaslayıp sonuca varmalıdır.

Kur’an’ı Kerim’de eşcinsellik başta olmak üzere zina, sübyancılık, ensest (aile arası ilişki) gibi bir çok büyük günahı pervasızca işleyen ve helak olmasının ‘en büyük’ sebebi olan Allah’ı ve Peygamber’i inkar edip ona eziyet etmek olan Lut Kavminden bahsedilmektedir. Elbette ki burda ki bahsedilen asıl konu öncelikle toplumsal ahlaksızlaşma ve toplumsal bozulmalardır bütün İslam Tarihçilerimiz ve ulemamız da bilirler ki Lut Kavmi sadece ve sadece eşcinsellik yüzünden helak olmamıştır bu, içki, zina, taciz, tecavüz gibi bir çok büyük günahın yanında günahlarından sadece bir tanesidir.
Eşcinsel ise İslam Hukukunda ve Tıbbi literatürde şu şekilde tanımlanmıştır;
“Ruhsal ya da bedensel, kendi cinsi ile cinsel ya da duygusal faaliyette bulunan pasif ya da aktif rolde bulunan kişi.”

Bütün dinlerde ve bütün toplumlarda bilindiği üzere kadın-kadın’a ya da erkek-erkeğe yapan da yaptıran da her ikisi de eşcinsellik yapmıştır ve eğer eşcinsel birey eğer erkekse kendini erkek olarak tanımlar ve erkeklerle pasif ya da aktif rolde beraber olur ve kendini kadın hissetmez kadın olarak algılamaz cinsiyet değiştirmek gibi operasyonlara teşebbüs etmez, onlar kendi cinsi ile münasebet kurar öyle ki karşı cinsin tavırları giyimi kendinde bulunmayan ve kendi biyolojik cinsiyetine uygun davranan giyinen milyonlarca eşcinsel bulunmaktadır. Bu olayın ruhsal olarak kadın hissetme ya da bedensel, hormonal problemi olmakla uzaktan yakından hiçbir alakası yoktur birey erkek olarak doğmuştur hormonları veya duyguları sebebiyle kendini kadın hissediyorsa Transeksüel Kadın, Kadın olarak doğmuş ama yine hormonları ve duyguları sebebiyle kendini erkek hissediyor ise Transeksüel Erkek’tir eşcinsel (gey) değildir. Bunun yanı sıra çift cinsiyet olarak da bilinen yani bireyin bedeninde hem erkeklik organı hem de kadınlık organı bulunan kişilere ise ‘Hermoafrodit’ ya da Türkçe tabirle ‘Erdişi’ denilmektedir.

Bütün bu tanımlardan sonra Kuran’ı Kerim’de eşcinsellik ile ilgili bu fiili hoş görmeyen ayetler olmasına karşılık Transeksüeller ve Erdişiler ile ilgili bir hüküm bulunmamaktadır. Edille-i Şeriyye gereğince Kur’andan bulamadığımız bir şeyi Sünnet mercisine yani hadislere danışmamız gerekmektedir.

Hadislere baktığımızda ise o dönemde bu operasyonlar olmadığı için ‘Cinsiyet değiştirme (düzeltme) operasyonları’ hakkında açık bir hüküm bulunmamaktadır.
İcma-ı Ümmet’e geldiğimiz de ise bugün ehl-i sünnet, şia-alevi, mezhepli ya da mezhepsiz bütün İslam dünyasını ele aldığımızda İslam Alimleri arasında kati bir ittifak mevcut değildir bu konuda farklı görüşler vardır. Şu halde Kıyas-ı Fukaha devreye girmektedir yani Fıkıh Alimlerinin görüşlerini öncelikle ayet, hadis ışığında değerlendirip akıl, ilim ve toplumsal menfaatler bakımından kıyas etmek değerlendirmek gerekmektedir.

Bu konuda bütün İslam Alimleri arasında 3 görüş mevcuttur;

1’inci görüşteki alimler;
Kişi çift cinsiyetli de olsa ruhsal olarak da karşı cinsten hissetse ameliyat olamaz demektedirler.

2’inci görüşteki alimler;
Eğer kişi çift cinsiyetli ise hormona mormona yahut da kişinin hislerine bedenine falan bakılmaksızın nerden hangi organından idrarını yapıyorsa ona göre hüküm verilmelidir demişlerdir (Çiş ile cinsiyet belirleme) ve bundan sonra ameliyat olabilirler demektelerdir. Ehl-i Sünnet içindeki ‘en yaygın’ ve kabul gören görüşte budur Erdişilerin ameliyat olabilir hükmü…

3’üncü görüşteki alimler;

Sorun hormonal, ruhsal ya da bedensel ne şekilde olursa olsun ameliyat ameliyattır eğer tıbben gerekli ise doktorlar inceler ve kararını o bireyle birlikte verirler. Yani bedensel, hormonal bir sorun varsa (çift cinsiyetli) ya da ruhsal olarak karşı cinsten hissediyor (transseksüel) ise bunun kararını bireyle birlikte doktorlar verir ve ameliyat aynı ameliyattır olabilirler demektedirler.

FIKIH ALİMLERİNİN GÖRÜŞLERİNİN KIYASI


1’inci görüşteki alimler, Kuran ve Sünnet ışığında çok yanlış düşünmektedirler ve bu görüşlerini de Kuran ve Sünnet’e değil tamamen kanaatlerine dayandırmaktadırlar. Bu görüş ilim çin’de de olsa gidip onu alınız, Derdinizin dermanını arayınız, kolaylaştırınız zorlaştırmayınız gibi bir çok hadisi şerifle ve Kuranın ruhu ile uyuşmamaktadır. Zaten oranlamak gerekirse %99 Ehl-i Sünnet alimleri de bu görüşte değillerdir ve mesela erdişi olarak yani çift cinsiyetli biri olarak yaratılmış birine tıbben ameliyatı mümkünken öyle kal sen demek zulümdür demektedirler.

2’inci görüşteki alimler, Çift cinsiyetli ise ameliyat olabilir diğer şekilde yani Erdişi (Ruhsal olarak karşı cinsten hissediyor) ise ameliyat olamaz demektedirler. Madem ki bu ameliyat Allah’ın yarattığını değiştirmek, (haşa) Allah’a sen yaratamamışsın ben daha iyi yaparım demek Allah’ın yarattığını bozmak oluyor ise çift cinsiyetli yaratılan kişilere ‘nasıl’ izin verebiliyorsunuz? Onları da Allah o şekilde yaratmıştır ve çoğunun hiçbir ağrısı ve sızısı da yoktur bedensel olarak o zaman onlar da Allah’ın yarattığını değiştirmiş ve haşa Allah’a sen yaratamamışsın ben daha iyi yaparım demek olmuyor mu? Öyle ki onlar layıkı ile bu dediğiniz lağv (boş söz)’lara cuk diye oturmuş olmuyorlar mıdır?

3’üncü görüşteki alimler, Sorun ruhsal ya da bedensel (hormonal) ameliyat ameliyattır tıbben gerekli ise doktorların insiyatifi ve bireyin topluma bir kadın ya da erkek olarak sağlıklı bir birey olarak kazandırılması şartıyla izin vermişlerdir ve Kuran ve Sünnet ışığında değerlendirilip Toplumsal Menfaatler de göz önüne alındığında en isabetli en adil görüş de budur (işi ehline bırakmak)….
Son düzenleyen Safi; 22 Temmuz 2016 23:46
O Kadar Kalabalik ki Yalnizligim..
CeLebRindaL - avatarı
CeLebRindaL
VIP why did you go why
17 Ocak 2012       Mesaj #5
CeLebRindaL - avatarı
VIP why did you go why

HARAM’LIK İDDİASINA DAİR SUNULAN DELİLLER


Ne yazık ki bu deliller yüz binlerce kitaptan hadisten ve ayetten sadece iki tanedir

1. ERKEĞE BENZEYEN KADINA KADINA BENZEYEN ERKEĞE LANET OLSUN HADİSİ HAKKINDA(!)


Bu hadisi şerifin sahihliği konusunda ihtilaflar olduğu gibi biz bu ihtilaflara ve hadisin senet tahliline girmeden bu hadisi (olayı) direkt olarak doğru (sahih) kabul ettiğimizi varsayarak önünü arkasını tam bir metin olarak bütün halinde okuyalım;

1902; "... Peygamber'in eşlerinden Ümmü Seleme (r.a)'den rivayet olunduğuna göre:
(Tâif seferi esnasında) Peygamber (s.a.a) onun yanına girmiş. O sırada (Ümmü Seleme'nin kardeşi Abdullah bin Ebî Ümeyye ve kölesi Muhannes (kadınsı) orada idiler. Efendimiz (s.a.a) Muhannesin (kadınsının) Abdullah bin Ebî Ümeyye'ye şöyle söylediğini işitti; "Eğer Allah yarın Tâif'in fethini müyesser eylerse ben sana öyle bir (genç) kadın göstereceğim (yâni senin için yakalıyacağım, sana ayarlayacağım) ki (semizlikten karnı) dört büklüm karşılar, sekiz büklümle de arkaya döner.
Bunun üzerine Resûlullah (S.a.a) :
«(Ey Mü'minler!) bu adamı evlerinizden çıkartınız.» buyurdu."
1903; Ebû Hüreyre: Şöyle demiştir:
Resûlullah (s.a.a) kadın numarası yapan erkeklere ve erkek numarası yapan kadınlara lanet etmiştir." buyurmuştur.
SÜNEN-İ İBN-İ MACE, Nikah Kitabı, Muhannes Babı

Şimdi burada peygamber çift cinsiyet, hormonal ya da ruhsal olarak cinsiyet değişikliği yapmış kişilere mi lanet etmiş oluyor? Eğer ki bu hadis eşcinselik ile ilgili ise HİÇ KADINA BENZEMEYEN BELKİ ÇOĞU ERKEKTEN DAHA ERKEKSİ DAVRANAN MAÇO KIRO DİYE TABİR EDİLEN AMA OĞLANCI OLAN YANİ OĞLANLARA ERKEKLERE GİDİP AKTİF OLAN YADA AP OLAN KİŞİLER eşcinsel değil midir ona lanet yok mudur o zaman :) elbette ki HAYIR dine görede yapan da yaptıran da eşcinseldir dünyanın her yerinde böyledir bu.. MESELE ŞU Kİ BU AYETİN EŞCİNSELLİKLE CİNSİYET DEĞİŞTİRMEK İLE BİR ALAKASI YOKTUR DURUM FARKLIDIR BURDA OLAY FARKLIDIR

Allah'tan korkun! Hadisleri ve ayetleri kafanıza göre yorumlamayın her ayetin bir iniş sebebi her hadisin bir söyleniş sebebi vardır. Hiç bir hadisi ve ayeti biz işimize geldiği gibi kendi görüşlerimizi desteklemeye alet edemeyiz!
Kadına benzeyen erkek erkeğe benzeyen kadın diye çevirdiğiniz kelime ise; tefe'ulun babının ismi mefuludür, biraz Arapça bilen birisi bu babın fiile verdiği anlamın;
1- Taklit etmek
2- Numara Yapmak
olduğunu bilir...
Bu hadiste geçen olayda da anlatıldığı üzere burada bahdesilen kişi aslında bir erkektir kadınlık ile ruhsal ve bedensel uzaktan yakından bir alakası yoktur ancak insanları kandırmak için kadınların arasına rahat girebilmek için numara yapmaktadır ve kadınların orasını burasını heyecanla şevkle tarif etmesinden ve tabiri caizse erkek muhabbeti yapmasından da anlaşılmaktadır bu. Peygamberin kızdığı olay da budur ve bunun üzerine emretmiştir ki; bu adamı evlerinizden çıkarın ve kadınlar da bunu bir daha aralarına almasınlar demiştir bu olay olana kadar o kadınsı (muhannesin) taif seferi gibi mübarek bir sefere katılması kadınlar arasında hatta peygamber eşinin yanında olması da başka bir konudur
Taa o dönemde bile 1400 yıl önce kadınsılar ve bütün islam hukukçularına alimlerine göre özellikle çift cinsiyetli olanlar afedersiniz önlerinde hem kadınlık organı hem de ERKEKLİK ORGANIYLA KADIN hükmünde olup kadın gibi yaşar kadın gibi evlenir kadın gibi defnolunurlardı ve dışlanmazlardı Taif Seferi gibi kutsal mübarek her olaya alındığı görüldüğü üzere…
SENE 2015? Ya Bugün?

2. ALLAHIN YARATTIĞINI DEĞİŞTİRİRLER AYETİ


Bu ayetin iniş sebepleri ve Kuranda hilkat (yaratılma, yaratılış) kelimesinin kullanıldığı yerler bağlamında bu kelimenin anlamı nasıl anlamamız gerektiği yani yine Kurani ve Sünneti yorumlarla bu görüşün temelsiz ve bu ayetin bu olayla uzaktan yakından hiçbir bağlantısının olmadığının reddiyesi [Linkleri Görebilmek için Üye olmanız Gerekmektedir.Üye olmak için Tıklayınız.] sitesi tarafından yayınlanmıştır ve halen bu ameliyata karşı çıkan ve delil olarak da binlerce ayetin içinden çıkartabildikleri bu ayete zorlama yorum yapan bu gruptaki alimler tarafından cevap beklemektedir  bunu vermekle yetineceğiz.

Soru;
Acaba cinsiyeti değiştirmek Allahın yaratığını değiştirmek değil mi? “… Allah’ın yarattığını değiştirecekler…” (nisa 119) ayetini dikkate alarak cinsiyeti değiştirmek haram değil mi? Başka bir beyanla bazılarını erkek ve bazılarını da bayan olarak yaratan Allahın kendisidir. Cinsiyeti değiştirmekle Allah’u teala’nın hilkatini değiştirmek değil midir?

Ayrıntılı Cevap;
“Cinsiyeti değiştirme” bağlamında sorulan temel sorulardan birisi bu ameliyatın caiz olup olmadığı, uygun olup olmadığı ve kanuni olup olmadığıdır. Tabiidir ki düşünür ve söz sahibi olanlardan bir grup buna muvafık ve bir başka grupta buna muhaliftir. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta şu ki tartışma konusu olan asıl konunun ne olduğu ve hangi tür cinsiyet değişimi caiz ve hangi tür cinsiyet değişimi caiz değildir Bunun açık ve net bir şekilde belirtilmesi gerekir.

Cinsiyet değişimin türleri:

Cinsiyet değiştirmesi birkaç kısımdır. En azında iki grup cinsiyet değiştirme peşindedir ki şunlardır:
1- İki cinsiyetli (Hermaphrodite) olan kimseler: Bu kimseler her iki cinsin tenasül organlarına sahiptir. Bu nedenle hüviyeti belirsizdir. Buradaki cinsiyet değişimi sahip olan tenasül organlardan hangisi münasip değil ya zayıf ya küçük ise onu tespit ederek alınır ve diğerini de güçlendirmek anlamındadır. Bu tür değişim eskilerden beri vardı şimdi de devam etmektedir ve hiç kimse buna muhalefet etmemiştir. Zira bunların hastalıkları belli ve sabittir. Hatta cinsiyet değiştirmesine muhalif olan ehlisünnet hukukçuları ve Hıristiyan Kiliseleri bile buna muhalefet etmemişlerdir. Aslında buradaki cinsiyet değiştirmesi bir tür tedavi ve iki cins arasında kalıp hangi cinsten olduğu belli olmayan kimseyi bu ameliyatla belirsizlikten kurtarmak anlamındadır.
2- Cinsiyet psikolojisine (Transsexual) yakalanmış kimseler: Ruhsal hastalıklara sahip olanların bir kısmı kendini muhalif cinse ait olduğuna inanırlar. Günümüz dünyasında bazı kimselerle karşı karşıyayız ki fiziksel olarak cinsiyetlerinde hiçbir sorun söz konusu değil ama sahip oldukları cinsiyeti kabullenemiyorlar. Başka bir beyanla ruhsal hastalıklı olan bu kimseler kendilerini kadın bilen erkekler veya kendilerini erkek bilen kadınlardır. Bu hastalık yaklaşık olarak dünyanın bütün Ülkelerinde müşahede edilmektedir. Belli bir coğrafyaya has değil. Bazen bu tür hatalıklara müptela olan hastalar intihara bile başvuruyorlar ki İran’da en az üç kişi hakkında bu durum rapor edilmiştir. Bazı psikologlar bunların tedavisi sadece cinsiyetlerini değiştirmekle mümkündür diyorlar. Bu tür hastalıklara (Transsexual) yakalanmış kimselerin kendi cinsiyetini değiştirmesi caiz olup olmadığı konusunda alimler arasında şiddetli ihtilaf var.
İmam Humeyni cinsiyet değiştirmenin haram olmadığına inanıyor. Kendisi şöyle buyuruyor: Zahiren cinsiyet değiştirmek; erkek kadına, kadın da erkeğe, hunsa (ya iki cinsiyetli olan bir kimse) iki cinsten birisine kendini tebdil etmesi haram değildir.
Bunun yanı sıra İran İslam inkılâbından sonra 1984 yılında Feridun isminde bir şahıs teracinsiyet (Transsexual) hastalığına yakalanmış imam Humeyni’nin yanına gidiyor ve müptela olduğu ruhsal hastalığını anlatıyor ve cinsiyetini değiştirme konusunda imamdan fetva istiyor. İmam Humeyni kendisine vermiş olduğu fetva şöyle diyor: “cinsiyetini değiştirmek güvenilir olan doktor’un teşhisiyle olursa sakıncasızdır. İnşallah Allahın emanında olursun ve zikrettiğin kişilerde durumunuzu saygıyla karşılarlar”.
Feridun bu fetvaya dayanarak cinsiyetini değiştirip kadına dönüşüyor. İsim olarak da “Meryem” ismini kendisi için seçyor.
İmam Humeyni’den sonra İran’ın siyasi ve dini lideri yani seyit Ali Hameynei de cinsiyetini değiştirme hakkında fetva vermiştir.Bunun yanı sıra Şia âlimlerinden yaklaşık on kişiden daha fazla cinsiyetini değiştirme eyleminin caiz olduğuna inanıyor. Bunlardan bazılar şunlardır: Ayetullah seyit Ali Sistani, Ayetullah Mekarım-i Şirazi, Ayetullah Muhammed Fazıl-i Lenkerani, Ayetullah Huseyin Ali Muntezeri, Ayetullah Mehammed İbrahim Cennati, Ayetullah Yusuf Sanii, Ayetullah Muhammed Asıf Muhsini, Ayetullah Muhammed Mümin, Ayetullah Muhsin Harrazi ve… .

Şia olan bu fakihlerin itikadına göre cinsiyette yapılan değişiklik Allahın hilkatinde tasarruf etme anlamında değildir. Asılında bu ameliyatın haram olduğuna dair herhangi bir delil yoktur. Başka bir beyanla dört edillei şeriyeye; yani “kuran, İslami rivayetler, akıl ve icmaa” göre cinsiyetini değiştirmenin haram olduğuna dair her hangi bir delil bulunmamaktadır diyorlar.
Bu görüşün karşısında Ehlisünnet ve Hıristiyan Kiliselerine mensup bazı âlimler bu eylemin haram olduğunu savunmuş. Bunlara göre cinsiyet değişimi Allahın yaratığını değiştirme anlamındadır. Ehli sünnetin bazı âlimleri “… Allah’ın yarattığını değiştirecekler…” (nisa 119) mealindeki ayete istinat etmişlerdir. Onların itikadına göre bu ayet esasınca cinsiyetini değiştirme Allahın yaratıklarını değiştirme anlamındadır. Kuranı kerim bu ameli şeytanın ameli olarak değerlendirmiş. Buna binaen haramdır.
Konuyu söz konusu olan ayetin orijinalini ve tercümesini zikrederek nüzul sebebi ve tefsiri hakkında kısa bir açıklama yapmaya çalışacağız.

Ayet: "Ve le üdillennehüm ve le ümenniyennehüm ve le amürrannehüm fe le yübettikünne azanel en'ami ve le amürannehüm fe le yüğayyirunne halkallah ve mey yettehiziş şeytane veliyyem min dunillahi fe kad hasira husranem mübina"
Tercüme: “Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de (putlara adak için) hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.” Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o apaçık bir hüsrana düşmüştür”.

Nisa suresinin 119. Ayetten önceki ayetlerin tahlili:

Allah’ın yaratıklarını değiştirmekten maksadın ne olduğunu anlamak için söz konusu olan ayetten önceki üç ayeti incelemeliyiz.
1- Nisa suresinin 116. Ayeti:[6] Bu ayette çok büyük olan günaha; yani şirke işaret edilmiştir. Af ve bağışlanması kabul edilmeyen ve ondan daha büyük günah tasavvur edilmeyecek bir günah. Bu ayetin muhtevasının aynısı; biraz farklılıkla nisa suresinin 48. Ayetinde[7] zikredilmiştir.[8]
2- Nisa suresinin 117. ayeti:[9] Bu ayette şu noktaya değinilmiştir: Müşrikler o kadar dar düşüncelidirler ki varlık âleminin yaratıcısı olan Allah’ı bırakıp hiçbir eseri olmayan varlıkların karşısında eğilip secde ederler. Bazen de şeytan gibi bozguncu ve saptırıcı oluyorlar.[10]
3- Nisa suresinin 118. ayeti:[11] bu ayeti kerimede şeytan lanetlenmiş. Ve şeytan, “senin kullarından bir kısmını alacam” demiştir.
Konumuz olan 119. Ayetinde şeytan Allah’ın kullarından nasıl faydalanıyor ve onlardan pay alacaktır.
Konu olan ayete dikkatle “Allah'ın hilkatindeki değişlik”ten maksadın sadece zahiri ve fiziksel değiştirme değil bilakis değiştirmenin iki kısım olduğunu anlıyoruz: 1- zahiri ve fiziksel, 2- manevi; insanları saptırma ve arzularıyla meşgul ettirme gibi.
Her halükarda her iki tür değişiklik bu özelliğe sahip ve bu bağlamda ortaktırlar ki şeytanın hedefi doğrultusunda ve insanın fıtratını Allah u Teâlâ’ya kulluk yapmaktan saptırmaktır. Buna binaen şeytansal kastı, hedefi ve ilahi olamayan işleri içeren her çeşit değişiklik kötü ve gayri şer’idir.
İslam’dan önce cahiliyet döneminde bir deve bir kaç defa yavru yaptıktan sonra onun kulağı kesildikten veya yarıldıktan sonra putun yoluna bırakılıyordu. Bu eylemden sonra Araplar bu deveye binmekten ve kesmekten sakınıyorlardı. Böylelikle asıl itibarıyla bu deve put için vakıf edilmiş oluyordu. Bazı zamanlarda da Araplar hayvanın gözünü çıkarıp put için putun yoluna bırakıyorlardı.

Allah u Teala konu edilen ayetlerde bu tür eylemleri yasaklıyor ve bunu Allahın hilkatinde değişiklik olarak değerlendiriyor. Zira bu tür hayvanların yaratılışındaki hedef onların etlerinden yararlanıp ve onlara binin ve onlarla yük taşımaktır. Bu tür nimetler insanların kendilerinden yararlanması için yaratılmışlardır. Böylece insanlar onlardan yararlanarak güçlenip Allaha ibadet yapabilsinler diye. Bu hayvanlardan yaratılışlarından hedeflenen hedef dışında başa bir hedef izlenilirse yaratılışlarından gözetlenen hedefte saptırma olmuş olur. Bu tür saptırma hilkatte değişiklik yapılmış anlamındadır. Hilkatte yapılan her tür değişiklik mutlak bir şekilde beğenilmez ve şeytanın istek ve işlerinden olduğunu söylemek mümkün değil. Zira bazı işler; sünnet, yenidünyaya gelen çocuğun göbeğindeki şeridi kesmek, bedendeki fazla kılları almak, saçı kesmek gibi değişikleri yapmaktan bizi sakındırmamışla yetinmemiş bunun yanı sıra bu değişiklikleri yerine getirmekle emrolunmuşuz.
İmam Bakır ve imam Sadık’dan (a.s.) nakledilen rivayetler[12] esasınca “Allahın yaratığından” maksat Allahın dinidir. Buna delalet eden “Allah'ın yaratığında hiçbir değişiklik yoktur”[13] anlamında olan “la tebdile li halkillah” ayetidir. Buda Allahın dininde değişiklik yoktur anlamında olan “la tebdile li dinillah” anlamındadır. Başka bir beyanla Allah'ın dini tebdil edildiği takdirde ve onda inhiraf gerçekleştiği vakit Allahın hilkatinde değişiklik meydana gelmiş anlamındadır. Buna binaen “helal haram” ve “haram helal” edildiğinde Allah'ın dini değiştirilmiş ve bu Allahın hilkatinde yapılmış değişliğin reel örneklerinden biridir. Allah’u Teâlâ zikredilen ayeti kerimede bunu yasaklamış ve bunu Allahın hilkatinde değişiklik yapıldığı şeklinde değerlendirmiştir.

Buna binaen ayeti kerime şu konuya yöneliktir ki bazı şeyler has hedefler ve özel işler için yaratılmıştır. Her ne zaman bu asıl hedeflerinden ve bu asıl mesirlerinden saptırılırsa ilahi hilkatte değişiklik yapılmıştır anlamındadır. Örneğin; develer etlerinden istifade edilsin ve kendilerine binilsin ve yük taşınsın diye yaratılmışlardır. Her ne zaman insanlar ham Hayallarıyla onların etlerinden yararlanmayı kendilerine haram kılarlarsa bu bidat ve yasama yapmak anlamında ve benimsenmeyen bir değişikliktir.[14]
Başka bir beyanla ayeti kerime şu noktaya yöneliktir: Dinde yasama ve bidat kastıyla yapılan her çeşit değişiklik ve tebdil beğenilmez ve haramdır. Bu nedenle; evlilik mesirinde harcanması gereken şehvet eğer evlilik dışında bir yerde sarf edilirse bu benimsenmeyen bir değişikliktir.

Bu açıklamayla tağyir ayetinin (nisa 119) kadın kendi cinsiyetini erkek cinsiyetine veya erkek kendi cinsiyetini kadın cinsiyetine değiştirme konusuyla alakalı olmadığı anlaşılmış oldu. Bu ayete dayanarak cinsiyet değişimi haramdır demek doğru değildir. Cinsiyet değiştirmenin caiz olduğu hakkında fetva veren âlimler de bu ayetin cinsiyet değiştirmenin haram olduğuna delalet etmediğini savunmuşlardır.
Bunun yanı sıra eğer ayetin zahiri boyutunu ölçü alarak yaratıklarda yapılan değişikliklerin haram olduğu kabul edilirsek insan oğlunun varlık aleminin her şeyinde gerçekleştirmiş olduğu değişiklikler de haram olmalı ve şeytanın işlerinden sayılmalı; dağlarda açılan tüneller, ormanlarda yapılan tasarruflar, yerin derinliklerine inip yer altındaki zenginliklerinden; petrol, gaz, değişik madenlerinden yararlanmak için yerde yapılan değişiklerin bütünü, uzaya gitmek ve insanın tabiatta gerçekleştirmiş olduğu binlerce değişiklilerin bütünü haram olduğunu söylemek lazım gelir.
Bu konular istisna edilmiştir ve tağyir ayeti bu tür reel örnekleri kapsamıyor denilebilinir. Ama bu durumda bu söz ekserin tahsis edildiğine neden olmuş olur. Yani şöyle denilmesi lazım gelir: Allah’ın yaratıklarında ve varlık aleminde her çeşit değişiklik yapmak haramdır, ama insanın eliyle varlık aleminde gerçekleşen milyonlarca değişiklik istisna edilmiştir. Yani genel olan bir hükmün kapsamında bir kaç mesele kalmış olur ki husyeyi çıkarma, kulağı kesme, gözü çıkarma ve bunlara benzer bir kaç konu haram olmuş olur.

Bunun yanı sıra cinsiyet değiştirme olayı cisimsel veya ruhsal nedenlerden yapıldığı neredeyse ittifak edilmiş bir konudur. Hastayı tedavi etmek için gerçekleştirilen her cinsiyet değiştirmesi ki tedavi etmek için başka bir yol ve seçenek de yoktur. Buna rağmen yine cinsiyet değiştirme Allah'ın yaratıklarında tasarruf etme ve değişiklik yapmak ve bunun şeytanın işi olduğunu söylemek gerçekten doğru mudur?
Son düzenleyen Safi; 22 Temmuz 2016 23:49
O Kadar Kalabalik ki Yalnizligim..
CeLebRindaL - avatarı
CeLebRindaL
VIP why did you go why
18 Ocak 2012       Mesaj #6
CeLebRindaL - avatarı
VIP why did you go why

Gelişimi


Çoğu transseksüel bireyde, “başka biri olma” duygusu, okul öncesi çağlarda gelişmektedir; fakat bu duygu henüz somut olarak bağlayıcı olmayabilir. Bazıları da okul öncesi çağda bedensel cinsiyetlerinin aksine, kız veya erkek olmak istediklerine dair bir bilinç geliştirdiklerini belirtmektedir. Bu bilinç, ilk defa ergenlik ya da yetişkinlik döneminde de ortaya çıkabilmektedir. Böyle bir durumda, çocukluk dönemindeki anıların bastırılıp bastırılmayacağı sorusu akıllara gelmektedir. Transseksüel bireylerin karşılaştığı psikolojik baskılar zamanla artmaktadır; özellikle ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde. Psikosomatik hastalıklar ve diğer çeşitli psikolojik problemlerin yanı sıra bu baskıların sonucu olarak depresyon ve uyuşturucu kullanımı gibi sorunlarla karşılaşılmaktadır. Çoğu transseksüel, er ya da geç çevresini transseksüelliğiyle ilgili bilgilendirmeye, cinsiyet rolünü de kalıcı (resmi) olarak değiştirmeye mecbur kalacaktır. Özellikle kriz evresinde alınan bu tür bir kararın sonucu da bireyin hayatını tehdit edebilmektedir.

Transseksüellik sonucunda ortaya çıkan psikolojik problemlerin zamanı, bireyden bireye değişiklik göstermektedir. Bu, bireyin içinde bulunduğu sosyal çevreye ve edindiği bilgilere de bağlı olmaktadır. Yalnız değişmeyen şudur ki yıllardan beri tıbbi tedavi görmek isteyen bireylerde ortalama yaş oranı giderek düşüş göstermektedir.
Transseksüelliğe eğilim gösteren çocuklar, çoğunlukla çevrelerinin beklentilerine uymaya ve bedensel cinsiyetlerine uygun rolde yaşamaya çalışmaktalar. Bu tür baskılar da bedensel açıdan erkek olan transseksüellerde genellikle daha fazla olduğundan, trans erkek ve trans kadınlarda yaşanan tipik gelişimler farklı olmaktadır:
Trans kadınlar, ilk olarak klasik erkek profiline olabildiğince uyum sağlamak için çaba harcarlar. Evlenip aile kurmaları sık rastlanan bir olaydır; çünkü daha sonra partnerlerini zaten kadın olarak tercih ederler. Ayrıca meslek seçiminde, erkek gücü gerektiren alanları seçmeleri de yaygın bir durumdur. Eril rolde yaşadığı sıkıntılar, kendisini genellikle transvestizm ve aşırı yüklenme (Overcompensing) evresi arasındaki değişim esnasında gösterir. Örneğin, bu evrede kadın kıyafetlerini atıp, özellikle erkeksi bir görünüm sergilemeye çalışırlar.

Trans erkeklerin evlenip, çocuk sahibi olmaları sık rastlanan bir şey değildir. Meslek seçiminde ise ya cinsiyetin ön planda olmadığı ya da tipik erkek gücü gerektiren mesleklere yönelirler. Dişil rolde yaşadıkları sıkıntılarını da günlük hayattaki erkeksi davranış biçimlerine entegre ederek gösterirler. Bu davranış biçimi, kadınlarda erkeklerdeki kadınsı davranış biçimlerine göre daha kolay kabul edilmektedir. Bu nedenlerden dolayı, hala kadın gibi yaşayan trans erkekler, “avare” veya özgür görünürler. Partner olarak erkekleri tercih ettiklerinden, genellikle lezbiyenlere benzetilirler.

Cinsiyet rolünün değişimi, önemli sosyal problemlere yol açabilmektedir. Örneğin, her zaman olmasa da, genellikle bireylerin yaşadığı ikili ilişkiler sona ermektedir. Çocuklar, çoğu zaman anne veya babasının rol değişiminin, beklenilenden daha iyi üstesinden gelmektedir. Tabii ki istisnalar da söz konusudur. Bu istisnalar, ergenlik dönemindeki veya dış baskılardan fazlasıyla etkilenmiş çocuklarda görülmektedir. Bireyin, istifasını vererek, işini kaybetmesi de artık sık rastlanan bir olay değildir; çünkü Avrupa Adalet Divanı, cinsiyet değişiminden dolayı bir kişinin işten çıkarılmasının, cinsiyet ayrımcılığı olduğunu açıklamıştır. Buna rağmen, bugüne kadar cinsiyet rolünün değişimi sebebiyle psikolojik veya psikoterapik destek almayan transseksüeller, bu tür desteği almaya başlamışlardır; çünkü bir birey için, psikolojik yardım aldığını kanıtlamadan, tıbbi ve hukuki olanaklardan yararlanıp rapor alması hemen hemen imkânsızdır.

Son yıllarda transseksüel çocuğa sahip aile sayısı giderek artmaktadır. Aynı zamanda transseksüelliği reddetmek yerine, kabul eden aile sayısında da artış görülmektedir. Böyle durumlarda, ergenliğe girişi yavaşlatacak tıbbi önlemler alınmaktadır. Bu yolla, cinsiyet özelliğinin gelişimi engellenmektedir. Bu özellik, ilerleyen yıllarda büyük bir masraf ve şüphe götüren bir başarıyla, eski haline yeniden getirilmek zorunda olan veya artık geri dönüşü olmayan bir yapıdadır. Bu nedenle, ergenlik döneminde veya bu dönemden kısa bir süre sonra, cinsiyet rolünün değişmesine karar veren transseksüel bireylerin sayısı giderek artmaktadır.
Son düzenleyen Safi; 23 Temmuz 2016 00:13
O Kadar Kalabalik ki Yalnizligim..
CeLebRindaL - avatarı
CeLebRindaL
VIP why did you go why
19 Ocak 2012       Mesaj #7
CeLebRindaL - avatarı
VIP why did you go why
Uygulamada karşılaşılan sorunlar
Türkiye’de cinsiyet değiştirme ile ilgili kanunlar olmasına rağmen, uygulamada önemli sorunlar yaşanmaktadır. Bunlardan biri, ameliyat olmuş bireyin iş hayatında yaşadığı sıkıntılardır. İş başvurusu yapan bireyden talep edilen nüfus kaydı sonrasında, kayıtlarda yer alan ameliyat öncesi kimliğinin görülmesi, kişinin özel hayatına zarar verir.
Diğer bir sorun da yasalarda yer alan özürlülük ölçütü, sınıflandırılması uyarınca vücut fonksiyon kaybı cetvelinde bulunan transeksüellere ilişkin düzenlemedir. Bu cetvele göre, transeksüellik, özürlülük durumu olarak değerlendirilmektedir.
Türkiye'de iç hukukta da büyük sorunlar yaşanmaktadır.
Yaşanan onca soruna rağmen, cinsiyet değiştirmeye ilişkin durumlar zamanla gelişmektedir.
O Kadar Kalabalik ki Yalnizligim..
CeLebRindaL - avatarı
CeLebRindaL
VIP why did you go why
21 Ocak 2012       Mesaj #8
CeLebRindaL - avatarı
VIP why did you go why
Tarihi
Transeksüellik kavramı, çok eskilere dayanan bir olgusal duruma işaret eder. Türkiye'de ilk defa Bülent Ersoy'un geçirdiği cinsiyet değiştirme ameliyatı ile toplumun gündemine gelmiştir. Dünya çapında ise, ilk kez 1952 yılında Norveç 'te yapılmıştır. Bu ameliyatla, Amerikalı George Jorgensen kadın olmuş ve ismini değiştirmiştir.

Cerrahi uygulamaların başlangıcı birincil lenfoid organların ve ikincil cinsiyet özelliklerinin değişimine yönelikti. Bu değişim, cinsel ilişkide bulunma eğilimini hadımlaştırma gibi yöntemlerle tamamen ortadan kaldırma açısından, eski Mısır’dan, Hindistan gibi eski kavimlere kadar uzanırdı. Örneğin doğurganlık ayini Sümerliler ve Anadolu’da, insanların ana Tanrıça Kibele’ye olan bağlılıklarını göstermek için yapılmaktaydı. Bu ayinlerde kendinden geçen insanlarla hadımlaştırma törenleri gerçekleştiriliyordu. Hadımlaştırma ayini, Roma İmparatorluğu dönemine kadar, tanrıça Diana’nın şerefine de yapılmaktaydı. Bu uygulamalar öncelikle, Ortaçağ’da hadım veya harem ağası adı altındaki köleler üzerinde uygulanmaktaydı. Bireyleri bayıltmadan ve sıhhî olmayan ortamlarda yapılan bu operasyonlar çoğu zaman ölümle sonuçlanırdı veya bireyin Skrotum (penisin alt bölümündeki kesenin içinde bulunan organlar); bazen de penisi alınırdı.

Tıbbın ilerlemesiyle birlikte, bu tür operasyonlarda ölüm riski de azalmıştır. Başlangıçta yapılan operasyonlar toplumsal ve dini düşüncelerden etkilenerek yapılmış ve onur kırıcı bir cezalandırma yöntemi olmuştur. Rönesans döneminde, toplumda zamanla yeni bir cinsiyet tablosu gelişmişti. Bu oluşan tabloyu takiben, kadınların güçleri giderek artmış, erkeğe özgü cinsiyet özelliklerinin nasıl bir şey olduğunu hissetmişlerdir. Bu esnada da eril cinsiyetlerde de kadına özgü özellikler belirmiştir. Başka cinsiyete ait olma isteğinin, tarihsel bağlamda ne zaman ortaya çıktığına dair kesin bir tarih bulunmamaktadır. Barok ve Rokoko akımları, çoğu değişimin ve karşı cinsin görünüşüne bürünmenin moda olduğunu göstermiş ve bundan yola çıkarak bazı doktorlar 17. ve 18. yüzyıllarda cinsiyet değiştirme ameliyatı yapma cesaretini göstermişlerdir. Bu ameliyatlar, muhtemelen hastanın kendisini iyi hissetmesine yönelik değildi.

Doktorlar kendi çıkarları doğrultusunda, bilimsel deneylerine katkıda sağlamak için bu operasyonları yürütmekteydiler. En bilindik örneği, androjeni kişiliğindeki (kadın ve erkek rolünün gerekliklerini yerine getiren birey) bireyler, daha çok “canavar” adı altında pazarlarda veya sirklerde sunulmaktaydı. Buradan, bu operasyonlarda çoğu zaman ilkel aletler kullanıldığı sonucu da çıkarılabilir (bıyıklı kadın, sesi değiştirilmiş erkek opera aryalarının kalın seste opera söylemeleri gibi).
O Kadar Kalabalik ki Yalnizligim..

Benzer Konular

18 Kasım 2015 / ivanap69 Soru-Cevap
24 Temmuz 2012 / SaKLI Sosyoloji
7 Mayıs 2011 / Misafir X-Sözlük
16 Şubat 2012 / Misafir Soru-Cevap
9 Haziran 2013 / buz perisi Edebiyat