TARİH
Eski çağlar, Arap ve Berberi hanedanlar
Fenikelilerin Kuzey Afrika kıyılarında ticaret noktalan ve uğrak limanlan kurmaları İÖ 12. yüzyılda başladı. Kuruluşu İÖ 8. yüzyıla tarihlenen Tunus Körfezi kıyısındaki Fenike yerleşmesi Kartaca, zamanla egemenlik alanını genişleterek İO 6. yüzyıla doğru bugünkü Tunus topraklarının büyük bölümünü içine alan güçlü bir devlete dönüştü. Akdeniz ticareti üzerindeki rekabetin bir sonucu olarak Roma’yla girişilen Pön Savaşlan (İÖ 264-146), başlangıçtaki bazı başanlara karşın Kartaca’nın yıkılmasıyla noktalandı.
Romalılann Kartaca’ya bağlı topraklardan oluşturduğu Afrika Eyaleti, bölgedeki yayılmanın getirdiği yeni düzenlemelerle daha geniş sınırlara ulaştı. Bu arada çok sayıda koloninin kurulması bölgede Roma uygarlığının gelişmesine zemin hazırladı. Roma’nın zayıflamasıyla İS 5. yüzyılda bölgeye giren Vandallar Kartaca’yı başkent edinerek güçlü bir barbar kralhğı kurdular. Belisarios komutasındaki orduların 533te Vandal egemenliğine son vermesinden sonra bölge Bizans yönetimi altına girdi. Ama geçmişteki savaşların yol açtığı yıkımla ekonomik bakımdan çökmüş olan bölge eski refah düzeyine kavuşamadı.
İslamın doğuşundan bir süre sonra Kuzey Afrika’ya yönelen Araplar 7. yüzyılın ilk yansında bugünkü Tunus topraklanna da ulaştılar. Esld bir Bizans kalesinin bulunduğu yerde 670’te kurulan el-Kayrevan bölgede İslam yayılmasının başhca üslerinden biri durumuna geldi. Abbasi halifeliği sırasında İfrikiyye eyaleti olarak düzenlenen bölge, 800’de el-Kayrevan’ı başkent edinen Aglebilerin egemenliğine girerek yan bağımsız bir statü kazandı. Sicilya, Malta ve Sardinya’yı alarak Akdeniz’de güçlü bir konuma yükselen Aglebi hanedanı, Şii Fatımilerin sürekli saldınlan sonunda 909’da yıkıldı. Bölgeyi egemenlik altına alan Fatımiler, Mısır’ı ele geçirerek (969) başkentlerini Kahife’ye taşıdıktan sonra bugünkü Tunus topraklarını kendilerine bağlı olan Zirilere bıraktılar. Zirilerin çok geçmeden bağımsızhklanm ilan etmeleri üzerine, bölgeye yeni Bedevi akmlannın başlamasını sağladılar.
Bedevi istilası toplumsal, ekonomik ve kültürel alanda köklü değişikliklere yol açarak bölgenin Araplaşma sürecini daha da ileriye götürdü. Ayrıca tarıma dayalı köylü ekonomisinin yıkılması, birçok yerleşik kabilenin göçebe hayvancılığa geçmesi sonucunu getirdi. Berberilerin büyük bölümü baskılar karşısında iç kesimlere çekildi. Bunu izleyen karışıklık dönemi 12. yüzyıl ortalarında Berberi devletlerinden Muvahhidlerin bölgeye egemen olmasıyla son buldu. Muvahhidlere bağlı olarak Ifrikiyye’nin yönetimini üstlenen Hafsiler 1288’de, Tunus kenti merkez olmak üzere bağımsız bir hanedan olarak hüküm sürmeye başladılar. 13. yüzyıldaki fetihler hanedanın gücünün doruğuna ulaşmasını sağladı. Bu arada göçmen Endülüs Emevileri için bir sığmak durumuna gelen Tunus, bu toplulukların getirdiği uygarlıkla hızlı bir gelişme sürecine girdi. Daha sonra baş gösteren iktidar çekişmeleri ülkenin emirliklere bölünmesine ve dış müdahalelere yol açtı. Giderek zayıflayan Hafsi hanedanı 16. yüzyıl başlarında bölgede nüfuz kuran İspanyolların korumasını kabul etmek zorunda kaldı. Aynı dönemde Osmanlılann hizmetindeki korsanların saldırılan da yoğunlaştı.
Osmanlı egemenliği.
Cezayir’de temellerini Oruç ve Hızır (Barbaros Hayreddin) reislerin attığı bir Osmanlı beylerbeyliği oluşturulmasından sonra, 1569’da Tunus da Osmanh topraklanna katıldı. Hafsilerin son direnişi 1574’te kınldı.
Başlangıçta Cezayir’deki beylerbeyi aracılığıyla yönetilen Kuzey Afrika’daki yeni Osmanlı topraklan, 1587’de Cezayir, Tunus ve Trablusgarp eyaletlerine ayrılarak merkezden atanan paşaların yönetimine verildi. Sonraki yıllarda merkezî denetimin zayıflamasıyla birlikte Tunus’taki eyalet yönetimi yeniçeri ağalanna geçti. Bu süreçte 1591’de başlayan dayılara dayalı yönetim biçimi, 1705’te yerini Hüseyni hanedanma bıraktı. OsmanlIlardan veraset sistemine dayalı beylerbeyliği sanını alan bu hanedan 1710’da fiilen bağımsızlık kazandı.
Avrupa devletleriyle ittifak kurarak Tunus’un bölgedeki konumunu korumaya çalışan Hüseyni beyleri 18. yüzyılın ikinci yansından başlayarak çeşitli iç ve dış güçlüklerle karşı karşıya geldiler. Cezayir’den gelen sürekli tehditler karşısında Fransız desteğini kazanma girişimleri ülkeyi müdahalelere daha açık bir konuma getirmenin ötesinde bir sonuç vermedi.
Avrupa nüfuzunun artması. Avrupa devletlerinin baskısı üzerine 1819’da Berberi korsanlann eylemlerine son verilmesi Tunus’u önemli bir gelir kaynağından yoksun bıraktı. Ardından Fransızların Cezayir’e girmesi (1830) ve Trablusgarp’ta Osmanhların doğrudan yönetiminin yeniden kurulması (1835), Tunus’u önemli bir çekişme odağı durumuna getirdi. Bu ortamda başa geçen Ahmed Bey (hd 1837-55) Batılı danışmanlara dayanarak modern bir ordu ve donanma ile bunların gereksinimini karşılayacak sanayileri kurmaya çalıştı. Yerli Arapların yönetime katılmasını sağlama yönünde bazı adımlar atarken ülkenin Batı modeline uygun olarak kalkınmasına dönük çeşitli projeleri uygulamaya girişti. Aynca köleliğe son verme ve Yahudiler üzerindeki baskılan kaldırma gibi reformlan gerçekleştirdi. Geniş çaplı yeniliklerin mali yükü artırdığı bu dönemde ülkenin Avrupa’ya açılması süreci de hızlandı.
Muhammed Bey’in (hd 1855-59) Batı etkisini durdurma yönünde aldığı önlemler çok geçmeden İngiliz ve Fransız müdahalesine yol açtı. Birlikte hareket eden bu iki devlet Tunus beyini, Ahdü’l-Eman (Eylül 1857) adlı fermanı yayımlayarak mutlak yetkilerini sınırlamaya zorladı. Muhammed Sadık Bey döneminde (1859-82) bir anayasa (düstur) ilan ederek (1861) temsili yönetime geçme çabalan, yüksek faizlerle alınmış borçların yol açtığı ekonomik bunalım ortamında pek bir işe yaramadı. Mali durumu düzeltmek amacıyla vergilerin artınlması üzerine kırsal kesimde başlayan geniş çaplı ayaklanma (1864) ancak sert yöntemlere başvurularak bastınlabildi. Bir süre sonra borç ödemelerini düzenlemek gerekçesiyle İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerin yer aldığı bir uluslararası mali kurul oluşturuldu. Tunus hariciye müdürü Hayreddin Paşa başkanlığındaki reformcu yönetimin (1873- 77) ülkeyi bu güç durumdan kurtarma girişimleri, içerideki muhalefetin engellemeleri ve Avrupa konsoloslarının entrikaları yüzünden sonuçsuz kaldı.
Berlin Kongresi’nde (1878) Tunus üzerinde denetim kurma konusunda İngilizlerin onayını alan Fransızlar, 1881’de göçebe kabilelerin Cezayir sınırım ihlal etmesi gibi basit bir bahaneyi öne sürerek ülkeye asker gönderdiler. Ardından zorla imzalatılan bir antlaşmayla askeri işgal resmileştirildi. Aynı antlaşma uyarınca Tunus beyinin dış ilişkiler ve maliye alanındaki yetkileri Fransa’ya devredildi ve ortak sorunlarda ilişkileri yürütmek üzere ülkeye bir yüksek temsilci atandı. Güneyde işgale karşı başlayan direnişin bastırılmasından sonra, Fransız hükümetinin gerekli göreceği idari, adli ve mali reformların yerine getirilmesi yükümlülüğünü öngören Mersa Sözleşmesi’yle (1883) kesin bir denetim kurulmuş oldu.
Protektora yönetimi
İşgalin ardından Hüseyni hanedanının egemenliğinin kâğıt üzerinde sürmesine ve eski yönetim mekanizmasının temelde korunmasına karşın, ülkenin fiili yönetimi Fransız yüksek temsilcisinin eline geçti. Mecerde Vadisi ile Bon Burnundaki verimli tanm arazilerinin büyük bölümü AvrupalI göçmen çiftçilere dağıtıldı. İşletmeye açılan zengin fosfat yataklarının sağladığı gelir büyük ölçüde Fransa’ya aktarıldı. Bu arada Fransız yönetimi altında mali durum düzene sokuldu ve modern bir ulaşım ağı inşa edildi.
1890’larda genç Tunuslular adıyla ortaya çıkan, Batı eğitimi görmüş bir grup aydın, Batılı reformların gerçekleştirilmesi ve yönetime katılımın genişletilmesi taleplerinde odaklaşan ılımlı bir muhalefet hareketi başlattı. Daha çok yayın yoluyla propagandayı temel alan ve halk arasında zayıf bir desteğe dayanan bu hareket Fransız yönetiminin 1911-12 yıllarındaki bastırma kampanyası yüzünden yeraltına inmek zorunda kaldı. I. Dünya Savaşı’ndan sonra milliyetçi akımın yeniden canlanması, Genç Tunusluların 1920’de Düstur Partisi’ni kurarak bir kitle örgütlenmesine yönelmesini sağladı. Düstur Partisi aynı yıl Tunusluların AvrupalIlarla eşit haklardan yararlanmasına dayalı bir anayasal çerçeveyi öngören bir belgeyle Tunus beyine ve Fransız yönetimine başvurdu. Bu girişim partinin önderi Şeyh Abdülaziz es-Saalibi’nin tutuklanmasına ve yeni baskılara yol açtı. İki yıl sonra söz konusu programın benimsenmemesi durumunda çekileceğini belirten yaşlı bey Muhammed Nasır, gözdağı verilerek bu tutumundan vazgeçirildi. Daha sonra baskıcı önlemlerle birlikte uygulamaya konan küçük reformlar, milliyetçi hareketi belirli ölçüde zayıflattı.
Düstur Partisi’nden kopan Habib Burgiba önderliğindeki genç üyelerin 1934’te kurduğu Yeni Düstur, izleyen dönemde Fransızların sert önlemlerine karşın, savunduğu bağımsızlık programıyla halk arasında hızla iç toplamaya başladı. Fransa’da 1936’da alk Cephesi’nin başa geçmesi Yeni Düstur’a daha geniş bir çalışma ortamı sağladı. Ama iki yıl sonraki hükümet değişikliğiyle yoğunlaşan baskılar ve protesto gösterileri sırasında, Burgiba ve öteki parti yöneticileri tutuklandı.
II. Dünya Savaşı
Avrupa’da savaşın başlaması üzerine 1939’da Fransa’daki bir hapishaneye nakledilen Yeni Düstur yöneticileri 1942’de Nazi birliklerince serbest bırakılarak, Tunus üzerinde hak iddia eden İtalya’ya gönderildiler. Grubun Mart 1943’te Tunus’a geçmesinden sonra Muhammed Muhsif Bey, Yeni Düstur yanlılarından oluşan bir hükümet atadı. Daha önce Mihver kuvvetlerinin işgaline girmiş olan Tunus, aynı sıralarda yoğun çarpışmalara sahne oldu ve Müttefiklerin Sicilya’ya karşı giriştiği çıkarmada köprübaşı olarak kullanıldı.
Fransızların Tunus’ta denetimi yeniden sağladıktan sonra izledikleri katı politika tam bir hayal kırıklığı yarattı. Gizlice Mısır’a kaçmak zorunda kalan Burgiba, bağımsızlık için destek sağlamak üzere birçok ülkeyi dolaştı. Arap dünyasındaki gelişmeler ve içerideki muhalefet karşısında ödün vermekten başka bir yol bulamayan Fransızlar 1951’de milliyetçi eğilimli bir hükümetin kuruluşuna ve Burgiba’nın dönüşüne izin verdiler. Ama hükümetin parlamenter bir sistem oluşturmaya çalışması yeni bir tutuklama kampanyasına yol açtı. Bunun üzerine ilk kez geniş çaplı şiddet eylemleri başladı ve dağhk bölgedeki gerilla mücadelesi ülkedeki yaşamı felce uğrattı.
Fransız hükümetinin çağrısı üzerine Temmuz 1954’te görüşme masasına oturan taraflar, Haziran 1955’te dış politika, eğitim, savunma ve maliye alanlarında bazı haklar saklı tutularak Fransız protektora yönetimine son verilmesi konusunda anlaşmaya vardılar. Ardından büyük ölçüde Yeni Düstur üyelerinden oluşan bir hükümet oluşturuldu. Uzlaşmaya karşı çıkarak silahlı bir direniş örgütleyen partinin genel sekreteri Salah Ben Yusuf kısa sürede yenilgiye uğrayarak Mısır’a kaçtı.
Bağımsızlık ve sonrası
Özerklik adımından sonra yürütülen görüşmeler 20 Mart 1956’da tam bağımsızlığı öngören bir antlaşmayla sonuçlandı. Ardından beylik kaldırılarak Temmuz 1957’de cumhuriyet ilan edildi. Daha önce başbakanlığı üstlenmiş olan Burgiba, bu kararla birlikte geniş yetkilerle cumhurbaşkanı seçildi.
Ordunun gücünü olabildiğince küçük tutarak Yeni Düstur’a (1964’ten sonra Düstur Sosyalist Partisi) dayanma yolunu seçen Burgiba yönetimi, bağımsızlığı izleyen ilk yıllarda idari ve hukuki reformların yanı sıra eğitim ve sağhk hizmetlerine ağırlık verdi. Ahmed Ben Salah’m 1961’de hükümette güçlü bir konum kazanmasından sonra özellikle tanm sektöründe uygulanmaya başlayan hızlı modernleşme programı, yaygın tepkilerle karşılaştığından büyük ölçüde başarısızlığa uğradı. Kasım 1970’te Hedi Nuira’nm başbakanlığa getirilmesi daha ölçülü bir çizgiye dönüşün göstergesi oldu. Temsilciler Meclisi’nin 1975’te oybirliğiyle ömür boyu cumhurbaşkanlık makamını verdiği Burgiba’nın ardılı olarak görülen Nuira, 1980’de yerini siyasal yumuşamadan yana olan Muhammed Mzali’ye bıraktı.
Eski muhaliflerin Düstur Sosyalist Partisi’ ne geri ahndığı bu dönemde siyasal özgürlükler genişletilerek çok partili yaşama geçiş yönünde adımlar atıldı. Kasım 1981’deki genel seçimlere Tunus Genel İşçi Sendikalarıyla ittifak kurarak Ulusal Cephe adı altında giren Düstur Sosyalist Partisi, uygulanan büyük kısıtlamaların yardımıyla bütün sandalyeleri kazandı. Bununla birlikte giderek güçlenen muhalefet, kitlesel işçi eylemleri ve fiyat artışlarına karşı yaygın gösterilerle açık bir biçimde kendini gösterdi. Bu arada ülke içinde İslamcı akımlar da hızla güçlenmeye başladı. Temmuz 1986’da beklenmedik bir kararla Mzali’yi görevden alan Burgiba, Kasım 1987’de sağhk durumu gerekçe gösterilerek cumhurbaşkanlığından uzaklaştırıldı. Yerine ise kendisinin bir ay önce başbakanlığa atamış olduğu General Zeynel Abidin Ben Ali geçti.
Bu yönetim değişikliği ülkede belirli bir liberalleşmeyi getirirken ekonomide de köklü reformların önünü açtı. Nisan 1989’daki seçimler cumhurbaşkanının büyük bir çoğunlukla görevinde kalması ve Anayasal Demokratik İttifak adını alan iktidar partisinin gene kesin bir zafer elde etmesiyle sonuçlandı. Hükümet 1990’ların başlarında halk arasındaki etkisini gitgide artıran İslamcı Nahda (Yükseliş) Partisi’ne karşı sert bir mücadele başlattı.
Cezayir’deki bağımsızlık mücadelesine destek verilmesi, Bizerte’deki Fransız deniz üssünün boşaltılması (1961) ve yabancılara ait arazilerin kamulaştırılması gibi nedenlerle yaşanan bazı gerginliklere karşın, bağımsızlık sonrası dönemde Tunus’un Fransa’yla siyasal, ekonomik ve kültürel ilişkileri olumlu bir seyir izledi. Burgiba’nın Nasırcı Arap milliyetçiliğine karşı tutumu nedeniyle başlangıçta Arap dünyasında önemli ölçüde yalnız kalan Tunus, sonraları izlediği kararh politikalarla daha saygın bir yer edinmeye başladı. Arap Birliği’nin 1979’da Tunus’a taşınması ve 1982’de Lübnan’dan aynlan Filistin Kurtuluş Örgütü’ne Tunus’ta karargâh kurma izninin verilmesi bu gelişmeyi daha da ileriye götürdü. Tunus’un zaman zaman çatışmaya girdiği Cezayir ve Libya’yla ilişkileri de 1980’lerin sonlarında belirgin biçimde düzelmeye başladı.
Tunus’un Körfez Savaşı sırasında Irak’a yönelik müttefik saldırılarına karşı çıkması ABD’nin yapmaya söz verdiği askeri yardımları kısmasına ve Kuveyt’in bu ülkeye yaptığı yatırımları durdurmasına yol açtı. Cezayir’de İslamcı harekete karşı düzenlenen ordu destekli darbe Tunus’ta hükümet çevrelerince hoşnutlukla karşılanırken, Tunus Nahda Partisi’ne destek verdiği için Sudan’la diplomatik ilişki kurmayı reddetti.
kaynak: Ana Britannica