Arama

Go Oyunu - Tek Mesaj #3

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Ekim 2006       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Go
Siyah ve Beyaz Taşların Dansı
Hala oynanan en eski oyun olan Go'nun temelleri 4000 yıl öncesine dayanır. Peki insanlar nasıl oldu da bu oyunu oynamayı bu kadar zamandır devam ettirebildi? Yıllar boyunca değişen kültürlerde yaşamayı sürdürdü? Umarız bu yazıyı okuduktan sonra cevabı kendiniz vereceksiniz.
Go Felsefesinin Gelişimi
Çin'de eski Taocular Yin Yang felsefesindeki dengenin temellerini Go'da bulmuşlardır. Siyah Yang taşlar ve beyaz Yin taşlar önsezi ve ilhamla birbiri arkasından ahenkle sıralanır tahtaya. Taşlarla çevrelenen boşluklarda "gözler" (mu) oluşturulur. Bu boşluk kavramı bizi aynı zamanda Laozi'ye götürür. Taoculuğun üstadı 'boşluk' un önemini şöyle anlatıyor:
"Tekerleğin otuz parmağı tekerleğin ortasında birleşir, ama at arabasını yürüten ortasındaki boşluktur.
Testi kilden yapılır, ama içindeki boşluktur işimize yarayan
Evdeki pencere ve kapıların boşluklarıdır evi yaşanılır kılan."
Taocuların rakipleri olan Konfüçyüsçüler önceleri Go oynamanın zaman kaybından başka bir şey olmadığını düşünmelerine rağmen (M.Ö. 500 yılları), bin yıl içinde hatalarını anlamışlar ve Go'nun en hevesli oyuncuları haline gelmişlerdir! Go için 'elin konuşması' diyorlardı, ve erdemli bir insanın bulundurması gereken beş önemli özellikten biri olarak Go oynamayı da sayıyorlardı (müzik, şiir, güzel yazı yazma, ve sanatın yanında). Sadece Konfüçyüsçüler de değil, imparatorlar da Go'yu destekliyordu. Çünkü küçük evreni (mikrokozmos) kontrol eden büyük evreni (makrokozmos) de kontrol edebilirdi. Bir ülkenin savunması için geçerli olanların Go tahtası üzerinde de geçerli olduğu günümüzde pek çok savaş stratejistinin de dikkatini çeken bir gerçek.
Budistler de Go'ya kayıtsız kalamamıştır. Go'daki akışkanlığı, dengeyi fark edenler, onu evrenin aynası olarak kabul etmişlerdir. Onlara göre Go oynamak, cehaletin 27 maskesini yok etmek demekti. Onun sunduğu bilgiyle, kişi Buda'nın ölümsüzlüğüne ulaşabilirdi.
Satrancın bulunduğu yıllarda (500-700) Go Çin'den, Japonya ve Kore'ye çoktan yayılmıştı. Japonlar oyunu sosyal sistemlerine büyük bir hevesle dahil etmişlerdi, çünkü oyunun, savaşçıları, filozofları, rahipleri ve imparatorları için paha biçilmez bir beyin jimnastiği olduğunu anlamışlardı. Hatta Japon imparatorları oyuna o kadar değer vermişlerdi ki, 4 tane 'Go evi' adı verilen oyunun kuramsal olarak geliştirilmesini sağlayan yapıları oluşturdular.
Çin ve Japonya'daki eski uygarlıkların yıkılmasıyla Go'nun gelişimi de duraklamaya uğradı. Fakat Japon deniz kuvvetlerinin 1905'te Rusları yenmesi Go'nun yeniden doğuşu ve satranca karşı kazandığı bir zafer olarak görüldü.
Go'nun Özellikleri, Gerektirdikleri
Uzakdoğu dövüş sanatlarında olduğu gibi, Go size konsantre olmayı, dengeyi ve disiplini öğretebilir. Bu sanatlardaki gibi, Go'da da bir seviyelendirme sistemi vardır. Oyuncuların oynadıkları oyunlara göre seviyeleri belirlenir ve kendisinden güçlü bir oyuncuyla oynarken, zayıf oyuncuya belli bir sayıda taş avans verilir. Avans verilen taşlar tahtaya dizildikten sonra rakip oyuna başlar. Bu avanslara handikap denir. Böylece aradaki seviye farkı ne olursa olsun iki oyuncu da oyundan zevk alabilir. Oyunu hiç bilmeyen biri 35 kyu seviyesinde kabul edilir. Oyunun kurallarını bilen ve biraz oynamış biri 25 kyu seviyesindedir. Oyununu geliştirdikçe bu kyu seviyesi düşer ve en güçlü kyu olan 1 kyu'ya ulaşır. Daha sonra 'Shodan' denen amatör 1 dan'a ulaşılır. 7-dan en güçlü amatör seviyedir. Bundan sonra artık profesyonelliğe geçilir. Uzakdoğu oyunlarındaki siyah kuşağa karşılık gelen bu seviyenin en yükseği 9-dan'dır. Seviyeniz arttıkça, bir seviyeden diğerine geçmek daha uzun zaman alır.

Ad:  image003.jpg
Gösterim: 483
Boyut:  10.8 KB

"Birisiyle bir el Go oynamak, onunla bir yıl yaşamaya eşdeğerdir.." der Koreliler. Karşınızdakinin karakterinin saldırgan mı ihtiyatlı mı, yoksa umursamaz mı olduğunu onunla oyun oynayarak kolaylıkla anlayabilirsiniz.
Go, bir açıdan bakıldığında rekabete dayanan bir oyun gibi görünse de, temelinde hayati dersler veren bir uyum gizlidir. Her şeye sahip olmayı isteyen açgözlülük, sizi Go tahtasında fazla ileriye götüremez.
Qing Hanedanı döneminde yaşamış ünlü Go oyuncusu Shi Dingan (1710-1770) "Go'da ağırbaşlılık ve zarafet entrikalardan üstündür" demiştir.
Zhang Yunqi, Go oyununda gelişmek için gerekli olan özellikleri şöyle sıralıyor:
"Bir askerin taktik gücü, bir matematikçinin kesinliği, bir sanatçının hayal gücü, bir filozofun dinginliği ve güçlü bir zeka"
.
Bu özellikler arasında en önemlisinin dinginlik olduğunu vurguluyor.
"Sadece eğitimli insanlar Go oynayabilir. Çin'de bu zor oyunun bilgi düzeyi sıradan insanın üzerinde tutulur. Bu oyunun incelikleri tembel insanların ulaşamayacağı bir noktadadır. Go'nun zaferi kaba ve materyalistik biri karşısında o kadar kesindir ki... Go estetiği ve güzelliğiyle onların üzerinden yükselir." diyor Giles.
Go'da söylenmeyen söylenenden çok daha fazla yer kaplar:
Çok az kural vardır, geri kalan her şey oyunculara bırakılmıştır.
Go Felsefesiyle İlgili Bazı Notlar
19 yatay 19 dikey çizgi bulunan Go tahtasında 361 kesişim noktası vardır. Bu da Çin ay takvimine göre bir yıldaki gün sayısıdır. Tahtanın dört köşesi de, mevsimleri temsil eder. Ortası gökyüzü, kenarlar yeryüzüdür. Siyah taşlar geceyi, beyazlar gündüzü simgeler.
Go oyununda tek bir kural vardır:
"Tamamen çevrelenen gruplar oyundan çıkarılır."
Bu çevrelemedir ki aynı zamanda Go'yu dünyanın en karmaşık oyunlarından biri yapar.
Trevanian "Şibumi" adlı romanında Şibumi kavramını Go ile özdeşleştirir:
"Şibumi sıradan, olağan görünümlerin altında yatan gizli üstünlükleri anlatır...O kadar doğru bir söz ki, cesaretle söylenmesine gerek yok. O kadar dokunaklı bir olay ki, güzel olmasına gerek yok. O kadar gerçek ki, sahici olmasına gerek yok. Şibumi demek bilgiden çok anlayış demek. İfade dolu bir sessizlik demek. Kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçak gönüllük demek."
Go oynadıkça saldırmadan gözdağı verebileceğimizi, gücümüzü boşa harcamadan kendimizi koruyabileceğimizi anlarız. "Yerel bir savaşı niye, nasıl, ne zaman kesip daha uzakta bir başkasını başlatmayı, bir durumu bütünlüğü içinde değerlendirmeyi, olanaklı üç hamle arasından seçim yapmayı, önde mi geride mi olduğunu hesap etmeyi, av mı avci mı olduğunu (doğrusu çoğu kez aynı anda, aynı yerde hem av hem avcı olunur!) görmeyi, tuzak mı kurmalı tuzaktan mı kaçmalı diye karar vermeyi, kullanma anı gelesiye askıda bırakılacak bir gözdağı yaratmayı bilmek gerektiğini" zamanla öğreniriz.
" Samuraylar Go oynarken güzel bir biçem yaratmak için çabalarlar. Çinli oyuncular yarar sağlama yoluna giderler. Koreliler dövüşte iyidirler, tıpkı boksörler gibi.." diyor yaşlı bir Go oyuncusu.
Go Bağımlılık Yapabilir
Eski bir hikayeye göre, Japonya'daki Go evlerinden birinin ustasına onun yerine geçmek isteyen başka bir evin ustası meydan okur. Usta, öğrencilerinden birini onlara gönderir ve kazanmasını söyler. Öğrenci yapabildiğinin en iyisini yapar, ama oyunu kaybeder. İki hafta sonra da ölür. Oyuna bütün hayatını koymuştur. Japonya'da Go'ya 'kanlı oyun' denmesinin bir nedeni de budur.
Go
Engel tanımayan oyun

Go oynarken oyuncular kimi zaman öyle yoğunlaşırlar ki çevreyle olan ilişkilerini tamamen kaybederler. Bir efsaneye göre Kore'de bir evde Go oynayan iki kişi evde yangın çıktığını fark etmemişler ve yanarak ölmüşler. Çok daha eski bir efsaneye göre (III. yy), bir oduncu olan Wang Zhi Çin'deki Shishihan dağlarında dolaşırken Go oynayan iki kişi görmüş ve onları izlemeye başlamış. Aradan zaman geçmiş ve birden bir ses duymuş: "Neden evine gitmiyorsun. Baltanın sapına bir baksana". Bakmış ki baltasının sapı çürümüş, parçalanmış çoktan. Evine vardığında köyünde tanıdığı kimse olmadığını görmüş ve dağda yüzyıllar geçirdiğini anlamış. Daha çarpıcı bir örnek daha verelim -bu seferkinin gerçek olduğunu da belirtelim- 1945'te Japonya'ya atom bombası atıldığı sırada Go oynayan iki kişi sarsıntının etkisiyle dağılan taşları toplayıp oyuna hemen kaldıkları yerden (107. hamleden) devam etmişler! (Profesyonel oyuncular, bitirdikleri oyunları tekrar baştan sona hatırlayabilirler)
Go ve Strateji
Japon iş adamları Go oyunundaki düşünme şeklinin iş dünyasına uygulanabileceğini anlamışlardı. İş alanında asla bütün piyasaya sahip olamazsınız, tıpkı Go'da bütün tahtaya sahip olamadığınız gibi. Go sadece saldırgan taktiklerle kazanabileceğiniz bir oyun değildir. Bir yerlerde bir şey kazanıyorsanız, bilin ki başka bir yerde kaybediyorsunuzdur. Eğer erken kazanç elde ettiyseniz, daha sonra etki alanı kazanamazsınız. Çok fazla veya çok erken istiyorsanız, zayıflığınız sizi bitirir.
Yüzyıllar önce yazdığı "Savaş Sanatı" adlı eseriyle günümüz savaş stratejilerine ilham kaynağı olan Sun Tzu da aynı zamanda iyi bir Go oyuncusuydu. Sun Tzu'ya göre savaş aletleriyle yapılan savaş, zaferle bitse bile değersizdir. Önemli olan stratejileri kullanarak savaşmadan kazanmaktır. Go da, kılıç ya da yumruk kullanmadan oynanan bir spordur. Bu sporda ne kan ne de ter olur. Her şey geliştirilen stratejiler üzerine dayanır.
Go Şiirleri
Senryu insanların başından geçenleri anlatan yergili Japon şiiridir. Aşağıda Go oyunuyla ilgili yazılmış bazı Senryular ve anlamlarını bulabilirsiniz.
Ad:  1.JPG
Gösterim: 465
Boyut:  10.4 KB
Usta olmayan bir oyuncu, düşünür taşınır ve sonunda taşlarının tehlikede olduğunu görür, ama artık iş işten geçmiştir.
Ad:  2.JPG
Gösterim: 415
Boyut:  12.8 KB
Bu Senryu yazıldığında Japonya'da bir Efendi Go'da yenilirse, kılıcını kendinden daha alt tabakadan olan birine karşı kullanabilirdi. Bugün, Japonya'da bir şirketin patronu ne kadar zayıf olursa olsun, oyunun bir şekilde kendi lehine sonuçlandığını hayretle görebilir.
Ad:  3.JPG
Gösterim: 474
Boyut:  11.9 KB
Ne kadar çok amatörün kaybettikleri maçları, aslında birer zafere dönüştürebileceğini dinlemek ne muhteşem bir şeydir. Bu tip insanlar çoktan terk etmeleri gerekirken oyuna devam ederler. Kasvetli sona ulaştıklarında ise, rakibin oyununun aslında hatalarla dolu olduğunu, aslında Siyah oraya değil de şuraya oynasa, beyaz da buraya oynasa oyunu kazanabileceğini anlatırlar size.
Ad:  4.JPG
Gösterim: 472
Boyut:  10.1 KB
Oyuncu yaptığı hataları düşünmekten kendini alamaz. Yatakta uzanıp, odanın tavanına bakarken oyunu kafasında yeni baştan oynar. Go taşları tavandan gökyüzüne ulaşır. Tıpkı binlerce yıl önce doğmuş yıldızlar gibidirler.
Aşağıda kyoka denilen bir türde Honinbo Sansa (bu unvanı taşıyan ilk kişi) tarafından ölüm döşeğindeyken yazılmış şiir, kendi ölümünü konu alıyor:
Ad:  5.JPG
Gösterim: 507
Boyut:  15.4 KB
Murphy'nin Go Yasaları
1) Murphy'nin Yasası: "Eğer bir şeyin yanlış gitme olasılığı varsa, yanlış gider"
· Oyunu kazandığınızı düşündüğünüz anda kaybedersiniz.
· Oynanabilecek bir çok kötü hamle arasından, zayıf oyuncu en kötüsünü seçer.
· Zayıf oyuncu uzun süre düşündükten sonra, taşlarının ölmesini sağlayan tek hamleyi oynar.
· Her çözüm yeni sorunlar yaratır.
· Taşlarınız ölmüş gibi görünüyorsa daha fazla üzerinde durmayın.
2) Gelişim Yasası
· Joseki çalışırsanız iki seviye gerilersiniz.
· Meijin Joseki bilmez.
· İyi başlayan bir oyun kötü bitecektir. Kötü başlayan bir oyun daha kötü biter.
· Düşünmek, zayıf oyuncular için, uyumakla eşdeğerdir.
· Taşları esir edebilirsiniz, ama oyunu kazanamazsınız.
· Rakibiniz sizden güçlüyse ve onun sinirlendirmişseniz, hiç şansınız yok demektir.
3) Go Oyununda Dövüş Yasası:
· Kanlı bir dövüş yaşamadan oyun kazanan hiç bir usta yoktur.
· Çoğu zaman yardım için kullanılan taşların kendisi bizim için birer engel oluşturur.
· Saldırı en iyi savunmadır.
· İki çeşit şans vardır: Kötü şans (sizinki) ve iyi şans (rakibinizinki)
· Arka arkaya üç iyi hamle yapamazsınız.
4) Murpholoji'nin Go Oyununa Uygulanması:
· Eğer size eğlenceli geliyorsa oyundur, size rahatlık veriyorsa hobidir. Eğer sizi sinirlendiriyorsa bu Go oyunudur.
· Oyun biter bitmez en iyi nasıl oynamak gerektiğini anlarsınız.
· Hiçbir hamle planlandığı gibi bir sonuç doğurmaz.
· En yararlı tavsiye unutmuş olduğunuzdur.
· Eğer yaptığımız hatalardan öğreniyorsak, Go oyuncuları en çok öğrenen insanlardır.
· Joseki çalışarak geçen süre gelişmeyle ters orantılıdır.
· Fırsat he zaman en elverişsiz zamanda gelir.
· Eğer iyi ve kötü tavsiyeyi ayırt edebiliyorsanız tavsiyeye ihtiyacınız yok demektir.
Go Oyununda "EN"ler
· Cho Chikun en genç yaşta profesyonel olma başarısını göstermiştir (11 yaşında)
· Yine Cho Chikun 24 yaşında en yüksek seviye olan 9 dan'a ulaşan en genç oyuncu olmuştur.
· En çok unvan kazanan oyuncu Sakata'nın 64 unvanı var. En yakın rakibi Otake'ninse 39.
· Etkin olarak Go'ya devam eden en yaşlı profesyonel oyuncu Hashimoto Utaro 85 yaşındadır.
· En kısa süren oyun 2 hamle sürmüştür. Kang Hun (8 dan) Kim Seung-chun'a (4 dan) 1995'te yenilmiştir. Kang hastaydı, ama oynayabileceğini düşünmüştü. Oyuna başlandığında fikrini değiştirdi ve karşılaşma ücretini de ödedi
· En uzun maç, Yamabe Toshiro (5 dan) ile Hoshino Toshi (3 dan) arasında geçti. 1950'de oynanan oyun tam 411 hamle sürdü ve siyah 2 puan farkla kazandı.
· En uzun süren unvan maçı Sakata Eio ile Fujısawa Hosai arasında 1968'te oynandı. Oyun 361 hamle sürdü.
· Liao Xingwen daha 7 yaşına basmadığı halde amatör 4 dan seviyesine ulaşmıştır. 5 yaşında 1 dan'a ulaşan Liao, Çin'in en iyi Go oyuncusuna karşı 5 taş handikap alarak oynayabiliyor.

Mustafa Güney Çalışkan

20 Ocak 2002