Arama

Go Oyunu

Güncelleme: 6 Nisan 2008 Gösterim: 14.140 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Ekim 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sanat, Bilim ve Bilgeliğin kesiştiği oyun; Go
Bir oyun olmanın ötesinde Go, pek çok anlamları kendinde barındırır: Yaşamla eşdeğer bir yaratılış, yoğun bir meditasyon, insan kişiliğinin bir aynası, soyut düşünmeyi geliştirmede bir alıştırma, ya da iyi oynandığında, siyah ve beyaz taşların tahta üzerinde zarif bir dengeyle dans ettiği güzel bir sanat eseri.
Sponsorlu Bağlantılar
Hala oynanan en eski tahta oyunu olan Go'nun temelleri 4000 yıl öncesine dayanır. Peki insanlar nasıl oldu da bu oyunu oynamayı bu kadar zamandır devam ettirebildi? Yıllar boyunca değişen kültürlerde yaşamayı sürdürdü? Umarız bu yazıyı okuduktan sonra cevabı kendiniz vereceksiniz.
Go oyununu Trevanian'ın Şibumi adlı kitabında okumuş, ya da Akıl Oyunları, Pi gibi fılmlerde oynandığını görmüş olabilirsiniz. Go, kurallarının azlığından ötürü belki de dünyanın öğrenmesi en basit oyunlarından biri kabul edilebilir. Buna karşın, oyun ilerledikçe içerdiği karmaşıklığın ne büyük boyutlarda olduğu anlaşılır.
Go 19 yatay, 19 dikey çizgili kare şeklinde bir tahta üzerinde ince kenarlı mercek şeklindeki siyah ve beyaz taşlarla oynanan iki kişilik bir oyundur. Oyundaki amaç kendi taşlarınızla rakipten daha geniş alanlar oluşturmaktır.
Bunu yaparken tabi rakibiniz de aynı amaçla alanlar oluşturmaya başlayacak, ve oyunun ortalarınıa doğru birbirinizi de çevirmeye başladığınızı anlayacaksınız. (Go adı da aslında buradan gelmekte: Çevreleme) Çevrelenen taşlar esir düşmüş olacak, ölüm-kalım mücadeleleriyle, çarpışmalarla dolu bir oyuna başlamış olacaksınız.
Go'nun Bulunuşu:
Bir efsaneye göre Çin imparatoru Yao (M.Ö 2357-2255) Go'yu, oğlu Dan Zhu'yu aydınlatmak, bilgeleştirmek için buldu. Başka fakat benzer bir efsaneye göre Shun (M.Ö. 2255-2205) Go'yu pek de parlak bir zekaya sahip olmayan oğlu Shang Jun'u eğitmek amacıyla buldu. Brittannica Ansiklopedisi'ne göre Go, Çin'de milattan önce 2306 yılında bulunmuş.
Go'nun Özellikleri, Gerektirdikleri
Uzakdoğu dövüş sanatlarında olduğu gibi, Go size konsantre olmayı, dengeyi ve disiplini öğretebilir. Bu sanatlardaki gibi, Go'da da bir seviyelendirme sistemi vardır. Oyuncuların oynadıkları oyunlara göre seviyeleri belirlenir ve kendisinden güçlü bir oyuncuyla oynarken, zayıf oyuncuya belli bir sayıda taş avans verilir. Avans verilen taşlar tahtaya dizildikten sonra rakip oyuna başlar. Bu avanslara handikap denir. Böylece aradaki seviye farkı ne olursa olsun iki oyuncu da oyundan zevk alabilir.
Birisiyle bir el Go oynamak, onunla bir yıl yaşamaya eşdeğerdir der Koreliler. Karşınızdakinin karakterinin saldırgan mı ihtiyatlı mı, yoksa umursamaz mı olduğunu onunla Go oynayarak kolaylıkla anlayabilirsiniz.
Go, bir açıdan bakıldığında rekabete dayanan bir oyun gibi görünse de, temelinde hayati dersler veren bir uyum gizlidir. Her şeye sahip olmayı isteyen açgözlülük, sizi Go tahtasında fazla ileriye götüremez.
Qing Hanedanı döneminde yaşamış ünlü Go oyuncusu Shi Dingan (1710-1770) "Go'da ağırbaşlılık ve zarafet entrikalardan üstündür" demiştir.
Zhang Yunqi, Go oyununda gelişmek için gerekli olan özellikleri şöyle sıralıyor:
"Bir askerin taktik gücü, bir matematikçinin kesinliği, bir sanatçının hayal gücü, bir filozofun dinginliği ve güçlü bir zeka".
Bu özellikler arasında en önemlisinin dinginlik olduğunu vurguluyor.
Go'da söylenmeyen söylenenden çok daha fazla yer kaplar:
Çok az kural vardır, geri kalan her şey oyunculara bırakılmıştır.
19 yatay 19 dikey çizgi bulunan Go tahtasında 361 kesişim noktası vardır. Bu da Çin ay takvimine göre bir yıldaki gün sayısıdır. Tahtanın dört köşesi de, mevsimleri temsil eder. Ortası gökyüzü, kenarlar yeryüzüdür. Siyah taşlar geceyi, beyazlar gündüzü simgeler.
Kaynak: biltek.tubitak.gov.tr

Son düzenleyen Blue Blood; 11 Ekim 2006 23:03
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Ekim 2006       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  image002.gif
Gösterim: 487
Boyut:  516 Byte Kurallar

Sponsorlu Bağlantılar
Şimdi Go oyununun kurallarını öğrenmeye başlıyoruz. Kurallar dediğimize bakmayın, aslında pek kuralı da yok. Pekçok kaynak Go'nun aslında bir tek temel kuraldan oluştuğunu söyler.
Go oyunu 19 yatay, 19 dikey çizgili kare şeklinde bir tahta üzerinde ince kenarlı mercek şeklindeki siyah ve beyaz taşlarla oynanan iki kişilik bir oyundur.
Go taşı ve tahtası
Ad:  image004.jpg
Gösterim: 484
Boyut:  3.4 KBAd:  image006.jpg
Gösterim: 795
Boyut:  10.4 KB

Go oynamaya yeni başlayanlar, kolaylık olması açısından genellikle 19 yerine 9'a 9'luk bir tahta üzerinde oynarlar. Taş sayısı tahta üzerindeki kesişim noktaları kadardır (9x9=81 taş, bunların 41 tanesi siyah 40 tanesi beyazdır). Geleneksel 19x19 'luk tahtada 181 siyah, 180 beyaz olmak üzere 361 taş vardır. Fakat biraz sonra göreceğimiz gibi oyunda bütün taşlar kullanılmaz.
- Oyunun başında tahta boştur.
- Oyuna önce siyah başlar.
- Oyuncular sırayla taşlarını tahtaya
şekildeki gibi kesişim noktalarının üzerine gelecek şekilde boş noktalara yerleştirirler.

Ad:  image007.gif
Gösterim: 644
Boyut:  9.7 KB
ALIŞTIRMA
Tahtada 8 tane taş var.
4 tanesi doğru yerleştirilmiş,
4 tanesi de yanlış.
Yanlış yerleştirilenleri bulun.
Ad:  image008.gif
Gösterim: 1076
Boyut:  56.1 KB
Bu beyaz taş doğru. Taşları kenarlara ya da köşelere de yerleştirebiliriz.
Ad:  image009.gif
Gösterim: 452
Boyut:  335 Byte
Ad:  image010.gif
Gösterim: 760
Boyut:  55.0 KB
Kırmızıyla çevrelenmiş 4 taş doğru yerleştirilmemiş.
Çizgilerin kesiştiği noktalara oynamalıyız.
ALIŞTIRMA
Ad:  image011.jpg
Gösterim: 646
Boyut:  13.6 KB
Go oyununda, rakibinizin taşlarını esir edebilirsiniz. Taş esir etmek için, kendi taşlarınızla rakip taşları tamamen çevrelemeniz gerekir.
1) Bu beyaz taş üç taraftan çevrelenmiş.
2) Siyah, şimdi beyaz taşı esir etti ve onu tahtanın dışına çıkardı.
3) Eğer siyah şimdi buraya oynarsa, beyaz taş tamamen çevrelenmiş olur.
Ad:  image013.jpg
Gösterim: 649
Boyut:  14.8 KB
İki oyuncu da mümkün olduğu kadar çok rakip taşı esir etmek ister, ama oyundaki birincil amaç bu değildir. Önemli olan esir ettiğiniz taşlarla çevirdiğiniz alanlar toplamının rakibinizden çok olmasıdır.
ALIŞTIRMA
Ad:  image014.gif
Gösterim: 499
Boyut:  7.0 KB
Siyah nereye taş koymalı ki beyaz taşı esir etsin?
YANIT:
Eğer siyah buraya oynarsa, beyaz taş tamamen çevrilmiş olacak.
Beyaz taş hemen tahtanın dışına çıkarılır.
Tahtanın kenarındaki bir taşı esir etmek için 3 taş yeterli oluyor.

Ad:  image016.jpg
Gösterim: 549
Boyut:  15.4 KB
Köşedeki taşı esir etmek için de 2 taşa ihtiyacınız var:
Ad:  image018.jpg
Gösterim: 481
Boyut:  11.5 KB

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Ekim 2006       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Go
Siyah ve Beyaz Taşların Dansı
Hala oynanan en eski oyun olan Go'nun temelleri 4000 yıl öncesine dayanır. Peki insanlar nasıl oldu da bu oyunu oynamayı bu kadar zamandır devam ettirebildi? Yıllar boyunca değişen kültürlerde yaşamayı sürdürdü? Umarız bu yazıyı okuduktan sonra cevabı kendiniz vereceksiniz.
Go Felsefesinin Gelişimi
Çin'de eski Taocular Yin Yang felsefesindeki dengenin temellerini Go'da bulmuşlardır. Siyah Yang taşlar ve beyaz Yin taşlar önsezi ve ilhamla birbiri arkasından ahenkle sıralanır tahtaya. Taşlarla çevrelenen boşluklarda "gözler" (mu) oluşturulur. Bu boşluk kavramı bizi aynı zamanda Laozi'ye götürür. Taoculuğun üstadı 'boşluk' un önemini şöyle anlatıyor:
"Tekerleğin otuz parmağı tekerleğin ortasında birleşir, ama at arabasını yürüten ortasındaki boşluktur.
Testi kilden yapılır, ama içindeki boşluktur işimize yarayan
Evdeki pencere ve kapıların boşluklarıdır evi yaşanılır kılan."
Taocuların rakipleri olan Konfüçyüsçüler önceleri Go oynamanın zaman kaybından başka bir şey olmadığını düşünmelerine rağmen (M.Ö. 500 yılları), bin yıl içinde hatalarını anlamışlar ve Go'nun en hevesli oyuncuları haline gelmişlerdir! Go için 'elin konuşması' diyorlardı, ve erdemli bir insanın bulundurması gereken beş önemli özellikten biri olarak Go oynamayı da sayıyorlardı (müzik, şiir, güzel yazı yazma, ve sanatın yanında). Sadece Konfüçyüsçüler de değil, imparatorlar da Go'yu destekliyordu. Çünkü küçük evreni (mikrokozmos) kontrol eden büyük evreni (makrokozmos) de kontrol edebilirdi. Bir ülkenin savunması için geçerli olanların Go tahtası üzerinde de geçerli olduğu günümüzde pek çok savaş stratejistinin de dikkatini çeken bir gerçek.
Budistler de Go'ya kayıtsız kalamamıştır. Go'daki akışkanlığı, dengeyi fark edenler, onu evrenin aynası olarak kabul etmişlerdir. Onlara göre Go oynamak, cehaletin 27 maskesini yok etmek demekti. Onun sunduğu bilgiyle, kişi Buda'nın ölümsüzlüğüne ulaşabilirdi.
Satrancın bulunduğu yıllarda (500-700) Go Çin'den, Japonya ve Kore'ye çoktan yayılmıştı. Japonlar oyunu sosyal sistemlerine büyük bir hevesle dahil etmişlerdi, çünkü oyunun, savaşçıları, filozofları, rahipleri ve imparatorları için paha biçilmez bir beyin jimnastiği olduğunu anlamışlardı. Hatta Japon imparatorları oyuna o kadar değer vermişlerdi ki, 4 tane 'Go evi' adı verilen oyunun kuramsal olarak geliştirilmesini sağlayan yapıları oluşturdular.
Çin ve Japonya'daki eski uygarlıkların yıkılmasıyla Go'nun gelişimi de duraklamaya uğradı. Fakat Japon deniz kuvvetlerinin 1905'te Rusları yenmesi Go'nun yeniden doğuşu ve satranca karşı kazandığı bir zafer olarak görüldü.
Go'nun Özellikleri, Gerektirdikleri
Uzakdoğu dövüş sanatlarında olduğu gibi, Go size konsantre olmayı, dengeyi ve disiplini öğretebilir. Bu sanatlardaki gibi, Go'da da bir seviyelendirme sistemi vardır. Oyuncuların oynadıkları oyunlara göre seviyeleri belirlenir ve kendisinden güçlü bir oyuncuyla oynarken, zayıf oyuncuya belli bir sayıda taş avans verilir. Avans verilen taşlar tahtaya dizildikten sonra rakip oyuna başlar. Bu avanslara handikap denir. Böylece aradaki seviye farkı ne olursa olsun iki oyuncu da oyundan zevk alabilir. Oyunu hiç bilmeyen biri 35 kyu seviyesinde kabul edilir. Oyunun kurallarını bilen ve biraz oynamış biri 25 kyu seviyesindedir. Oyununu geliştirdikçe bu kyu seviyesi düşer ve en güçlü kyu olan 1 kyu'ya ulaşır. Daha sonra 'Shodan' denen amatör 1 dan'a ulaşılır. 7-dan en güçlü amatör seviyedir. Bundan sonra artık profesyonelliğe geçilir. Uzakdoğu oyunlarındaki siyah kuşağa karşılık gelen bu seviyenin en yükseği 9-dan'dır. Seviyeniz arttıkça, bir seviyeden diğerine geçmek daha uzun zaman alır.

Ad:  image003.jpg
Gösterim: 483
Boyut:  10.8 KB

"Birisiyle bir el Go oynamak, onunla bir yıl yaşamaya eşdeğerdir.." der Koreliler. Karşınızdakinin karakterinin saldırgan mı ihtiyatlı mı, yoksa umursamaz mı olduğunu onunla oyun oynayarak kolaylıkla anlayabilirsiniz.
Go, bir açıdan bakıldığında rekabete dayanan bir oyun gibi görünse de, temelinde hayati dersler veren bir uyum gizlidir. Her şeye sahip olmayı isteyen açgözlülük, sizi Go tahtasında fazla ileriye götüremez.
Qing Hanedanı döneminde yaşamış ünlü Go oyuncusu Shi Dingan (1710-1770) "Go'da ağırbaşlılık ve zarafet entrikalardan üstündür" demiştir.
Zhang Yunqi, Go oyununda gelişmek için gerekli olan özellikleri şöyle sıralıyor:
"Bir askerin taktik gücü, bir matematikçinin kesinliği, bir sanatçının hayal gücü, bir filozofun dinginliği ve güçlü bir zeka"
.
Bu özellikler arasında en önemlisinin dinginlik olduğunu vurguluyor.
"Sadece eğitimli insanlar Go oynayabilir. Çin'de bu zor oyunun bilgi düzeyi sıradan insanın üzerinde tutulur. Bu oyunun incelikleri tembel insanların ulaşamayacağı bir noktadadır. Go'nun zaferi kaba ve materyalistik biri karşısında o kadar kesindir ki... Go estetiği ve güzelliğiyle onların üzerinden yükselir." diyor Giles.
Go'da söylenmeyen söylenenden çok daha fazla yer kaplar:
Çok az kural vardır, geri kalan her şey oyunculara bırakılmıştır.
Go Felsefesiyle İlgili Bazı Notlar
19 yatay 19 dikey çizgi bulunan Go tahtasında 361 kesişim noktası vardır. Bu da Çin ay takvimine göre bir yıldaki gün sayısıdır. Tahtanın dört köşesi de, mevsimleri temsil eder. Ortası gökyüzü, kenarlar yeryüzüdür. Siyah taşlar geceyi, beyazlar gündüzü simgeler.
Go oyununda tek bir kural vardır:
"Tamamen çevrelenen gruplar oyundan çıkarılır."
Bu çevrelemedir ki aynı zamanda Go'yu dünyanın en karmaşık oyunlarından biri yapar.
Trevanian "Şibumi" adlı romanında Şibumi kavramını Go ile özdeşleştirir:
"Şibumi sıradan, olağan görünümlerin altında yatan gizli üstünlükleri anlatır...O kadar doğru bir söz ki, cesaretle söylenmesine gerek yok. O kadar dokunaklı bir olay ki, güzel olmasına gerek yok. O kadar gerçek ki, sahici olmasına gerek yok. Şibumi demek bilgiden çok anlayış demek. İfade dolu bir sessizlik demek. Kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçak gönüllük demek."
Go oynadıkça saldırmadan gözdağı verebileceğimizi, gücümüzü boşa harcamadan kendimizi koruyabileceğimizi anlarız. "Yerel bir savaşı niye, nasıl, ne zaman kesip daha uzakta bir başkasını başlatmayı, bir durumu bütünlüğü içinde değerlendirmeyi, olanaklı üç hamle arasından seçim yapmayı, önde mi geride mi olduğunu hesap etmeyi, av mı avci mı olduğunu (doğrusu çoğu kez aynı anda, aynı yerde hem av hem avcı olunur!) görmeyi, tuzak mı kurmalı tuzaktan mı kaçmalı diye karar vermeyi, kullanma anı gelesiye askıda bırakılacak bir gözdağı yaratmayı bilmek gerektiğini" zamanla öğreniriz.
" Samuraylar Go oynarken güzel bir biçem yaratmak için çabalarlar. Çinli oyuncular yarar sağlama yoluna giderler. Koreliler dövüşte iyidirler, tıpkı boksörler gibi.." diyor yaşlı bir Go oyuncusu.
Go Bağımlılık Yapabilir
Eski bir hikayeye göre, Japonya'daki Go evlerinden birinin ustasına onun yerine geçmek isteyen başka bir evin ustası meydan okur. Usta, öğrencilerinden birini onlara gönderir ve kazanmasını söyler. Öğrenci yapabildiğinin en iyisini yapar, ama oyunu kaybeder. İki hafta sonra da ölür. Oyuna bütün hayatını koymuştur. Japonya'da Go'ya 'kanlı oyun' denmesinin bir nedeni de budur.
Go
Engel tanımayan oyun

Go oynarken oyuncular kimi zaman öyle yoğunlaşırlar ki çevreyle olan ilişkilerini tamamen kaybederler. Bir efsaneye göre Kore'de bir evde Go oynayan iki kişi evde yangın çıktığını fark etmemişler ve yanarak ölmüşler. Çok daha eski bir efsaneye göre (III. yy), bir oduncu olan Wang Zhi Çin'deki Shishihan dağlarında dolaşırken Go oynayan iki kişi görmüş ve onları izlemeye başlamış. Aradan zaman geçmiş ve birden bir ses duymuş: "Neden evine gitmiyorsun. Baltanın sapına bir baksana". Bakmış ki baltasının sapı çürümüş, parçalanmış çoktan. Evine vardığında köyünde tanıdığı kimse olmadığını görmüş ve dağda yüzyıllar geçirdiğini anlamış. Daha çarpıcı bir örnek daha verelim -bu seferkinin gerçek olduğunu da belirtelim- 1945'te Japonya'ya atom bombası atıldığı sırada Go oynayan iki kişi sarsıntının etkisiyle dağılan taşları toplayıp oyuna hemen kaldıkları yerden (107. hamleden) devam etmişler! (Profesyonel oyuncular, bitirdikleri oyunları tekrar baştan sona hatırlayabilirler)
Go ve Strateji
Japon iş adamları Go oyunundaki düşünme şeklinin iş dünyasına uygulanabileceğini anlamışlardı. İş alanında asla bütün piyasaya sahip olamazsınız, tıpkı Go'da bütün tahtaya sahip olamadığınız gibi. Go sadece saldırgan taktiklerle kazanabileceğiniz bir oyun değildir. Bir yerlerde bir şey kazanıyorsanız, bilin ki başka bir yerde kaybediyorsunuzdur. Eğer erken kazanç elde ettiyseniz, daha sonra etki alanı kazanamazsınız. Çok fazla veya çok erken istiyorsanız, zayıflığınız sizi bitirir.
Yüzyıllar önce yazdığı "Savaş Sanatı" adlı eseriyle günümüz savaş stratejilerine ilham kaynağı olan Sun Tzu da aynı zamanda iyi bir Go oyuncusuydu. Sun Tzu'ya göre savaş aletleriyle yapılan savaş, zaferle bitse bile değersizdir. Önemli olan stratejileri kullanarak savaşmadan kazanmaktır. Go da, kılıç ya da yumruk kullanmadan oynanan bir spordur. Bu sporda ne kan ne de ter olur. Her şey geliştirilen stratejiler üzerine dayanır.
Go Şiirleri
Senryu insanların başından geçenleri anlatan yergili Japon şiiridir. Aşağıda Go oyunuyla ilgili yazılmış bazı Senryular ve anlamlarını bulabilirsiniz.
Ad:  1.JPG
Gösterim: 464
Boyut:  10.4 KB
Usta olmayan bir oyuncu, düşünür taşınır ve sonunda taşlarının tehlikede olduğunu görür, ama artık iş işten geçmiştir.
Ad:  2.JPG
Gösterim: 414
Boyut:  12.8 KB
Bu Senryu yazıldığında Japonya'da bir Efendi Go'da yenilirse, kılıcını kendinden daha alt tabakadan olan birine karşı kullanabilirdi. Bugün, Japonya'da bir şirketin patronu ne kadar zayıf olursa olsun, oyunun bir şekilde kendi lehine sonuçlandığını hayretle görebilir.
Ad:  3.JPG
Gösterim: 473
Boyut:  11.9 KB
Ne kadar çok amatörün kaybettikleri maçları, aslında birer zafere dönüştürebileceğini dinlemek ne muhteşem bir şeydir. Bu tip insanlar çoktan terk etmeleri gerekirken oyuna devam ederler. Kasvetli sona ulaştıklarında ise, rakibin oyununun aslında hatalarla dolu olduğunu, aslında Siyah oraya değil de şuraya oynasa, beyaz da buraya oynasa oyunu kazanabileceğini anlatırlar size.
Ad:  4.JPG
Gösterim: 471
Boyut:  10.1 KB
Oyuncu yaptığı hataları düşünmekten kendini alamaz. Yatakta uzanıp, odanın tavanına bakarken oyunu kafasında yeni baştan oynar. Go taşları tavandan gökyüzüne ulaşır. Tıpkı binlerce yıl önce doğmuş yıldızlar gibidirler.
Aşağıda kyoka denilen bir türde Honinbo Sansa (bu unvanı taşıyan ilk kişi) tarafından ölüm döşeğindeyken yazılmış şiir, kendi ölümünü konu alıyor:
Ad:  5.JPG
Gösterim: 506
Boyut:  15.4 KB
Murphy'nin Go Yasaları
1) Murphy'nin Yasası: "Eğer bir şeyin yanlış gitme olasılığı varsa, yanlış gider"
· Oyunu kazandığınızı düşündüğünüz anda kaybedersiniz.
· Oynanabilecek bir çok kötü hamle arasından, zayıf oyuncu en kötüsünü seçer.
· Zayıf oyuncu uzun süre düşündükten sonra, taşlarının ölmesini sağlayan tek hamleyi oynar.
· Her çözüm yeni sorunlar yaratır.
· Taşlarınız ölmüş gibi görünüyorsa daha fazla üzerinde durmayın.
2) Gelişim Yasası
· Joseki çalışırsanız iki seviye gerilersiniz.
· Meijin Joseki bilmez.
· İyi başlayan bir oyun kötü bitecektir. Kötü başlayan bir oyun daha kötü biter.
· Düşünmek, zayıf oyuncular için, uyumakla eşdeğerdir.
· Taşları esir edebilirsiniz, ama oyunu kazanamazsınız.
· Rakibiniz sizden güçlüyse ve onun sinirlendirmişseniz, hiç şansınız yok demektir.
3) Go Oyununda Dövüş Yasası:
· Kanlı bir dövüş yaşamadan oyun kazanan hiç bir usta yoktur.
· Çoğu zaman yardım için kullanılan taşların kendisi bizim için birer engel oluşturur.
· Saldırı en iyi savunmadır.
· İki çeşit şans vardır: Kötü şans (sizinki) ve iyi şans (rakibinizinki)
· Arka arkaya üç iyi hamle yapamazsınız.
4) Murpholoji'nin Go Oyununa Uygulanması:
· Eğer size eğlenceli geliyorsa oyundur, size rahatlık veriyorsa hobidir. Eğer sizi sinirlendiriyorsa bu Go oyunudur.
· Oyun biter bitmez en iyi nasıl oynamak gerektiğini anlarsınız.
· Hiçbir hamle planlandığı gibi bir sonuç doğurmaz.
· En yararlı tavsiye unutmuş olduğunuzdur.
· Eğer yaptığımız hatalardan öğreniyorsak, Go oyuncuları en çok öğrenen insanlardır.
· Joseki çalışarak geçen süre gelişmeyle ters orantılıdır.
· Fırsat he zaman en elverişsiz zamanda gelir.
· Eğer iyi ve kötü tavsiyeyi ayırt edebiliyorsanız tavsiyeye ihtiyacınız yok demektir.
Go Oyununda "EN"ler
· Cho Chikun en genç yaşta profesyonel olma başarısını göstermiştir (11 yaşında)
· Yine Cho Chikun 24 yaşında en yüksek seviye olan 9 dan'a ulaşan en genç oyuncu olmuştur.
· En çok unvan kazanan oyuncu Sakata'nın 64 unvanı var. En yakın rakibi Otake'ninse 39.
· Etkin olarak Go'ya devam eden en yaşlı profesyonel oyuncu Hashimoto Utaro 85 yaşındadır.
· En kısa süren oyun 2 hamle sürmüştür. Kang Hun (8 dan) Kim Seung-chun'a (4 dan) 1995'te yenilmiştir. Kang hastaydı, ama oynayabileceğini düşünmüştü. Oyuna başlandığında fikrini değiştirdi ve karşılaşma ücretini de ödedi
· En uzun maç, Yamabe Toshiro (5 dan) ile Hoshino Toshi (3 dan) arasında geçti. 1950'de oynanan oyun tam 411 hamle sürdü ve siyah 2 puan farkla kazandı.
· En uzun süren unvan maçı Sakata Eio ile Fujısawa Hosai arasında 1968'te oynandı. Oyun 361 hamle sürdü.
· Liao Xingwen daha 7 yaşına basmadığı halde amatör 4 dan seviyesine ulaşmıştır. 5 yaşında 1 dan'a ulaşan Liao, Çin'in en iyi Go oyuncusuna karşı 5 taş handikap alarak oynayabiliyor.

Mustafa Güney Çalışkan

20 Ocak 2002
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
6 Nisan 2008       Mesaj #4
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Go, tahta üzerinde oynanan iki kişilik bir strateji oyunudur.

Go çok eski bir oyundur. Çin kökenli olmasıyla birlikte bütün Doğu Asya'da tanınır ve oynanır. Oyunda siyah ve beyaz renklerdeki küçük ve yuvarlak taşlar kullanılır. Oyuna siyah başlar. Sırası gelen oyuncunun kendi taşını oyun tahtasındaki mümkün olan bir yere yerleştirmesiyle oyun devam eder. Tahtaya konulan taşlar esir alınmadığı müddetçe oyun sonuna kadar hareket etmezler. Tüm taşlar aynı değere sahiptir ancak birbirleri arasındaki stratejik konum oyunun yapısını belirler. Oyun sonunda en çok alana sahip olan oyuncu oyunu kazanmış olur.

Oyunun temel amacı şöyle bir benzetmeyle açıklanabilir: İki general bir bölgeyi kontrol altına almak istemektedir. Bunun için ilk önce gözetleme kuleleri dikerler ve sonra da kendileri için güvenli bir pozisyon kurmaya çalışırlar. Oyunun amacı rakibi tamamen ortadan kaldırmaktan veya taşlarını esir almaktan çok onun karşısında avantajlı bir konuma geçmek, kendi taşlarınızla mümkün olabildiğince çok alanı kontrol altında tutmaktır.

Go, kuralları çok basit olmakla birlikte oldukça karmaşık bir oyundur. Go oyununda satrançtaki gibi taşların hareket kabiliyetleri sınırlı olmadığından bir taşı oynayabileceğiniz çok fazla yer vardır. Satranç oyununda ilk yarım hamle için 20 olasılık , ikinci yarım hamle için 20, tam hamle (bir beyaz bir siyah) için 400 olasılık vardır. Go oyununda ise ilk taş (siyah) için 361 olasılık , ikinci taş (beyaz) için 360 olasılık, toplam 129.960 olasılık vardır. Hamle çeşitliliği o kadar çoktur ki bir go oyuncunun ustalaşma evresi ömrünün sonuna kadar sürebilir.

Goda hesaplı hareket etmek (strateji) önemli olsa da, oyunun tek önemli noktası değildir. Go, insanı düşündüren yönüyle meditasyona ilham verebilir, hatta insanın iç dünyasına bir ayna tutarcasına kendi kişiliğini ve dahası karşısındaki rakibin kişiliğini daha yakından tanımasına yol açar. Go birçok atasözünün çıkış noktası olmuştur, çünkü go hayatın gerçeklerini minyatür halde yansıtmaktadır.

II. Dünya Savaşı'nda ABD'nin savaşa giriş sebebi olan Pearl Harbor Saldırısı'nın, şaşırtıcı etkisi ve tahribatının arkasındaki soğuk mantığın temelinde basit bir go manevrası (yalnız olan taşa saldır) olduğu bilinen bir gerçektir.

“Eğer evrende bizden başka akıllı yaşam formu varsa, belki satrancı ya da büyük ihtimalle goyu tanıyorlardır.”
(Dünya satranç şampiyonu, Emanuel Lasker)


Geçmişi


Go bugün dünya üzerinde oynanan en eski oyundur. Çin efsaneleri kökenini kral Yao'ya dayandırmaktadır. Bu efsanelere göre Yao oğluna astronomiyi öğrtemeye çalışmaktadır ancak bir türlü oğlu yıldız sistemlerini anlayamamıştır. Bunun için bir tahta üzerine taşları dizerek açıklamaya çalışır ve go oyunu Çin'de bu şekilde wéiqí ismiyle (okunuşu -> veyçi) doğar. Gonun kökenine ait kesin bulgular ise bundan 2500 yıl öncesine, Çinli kralların birbirleri ile savaştıkları yıla dayanır.

Han Hanedanlığı zamanında go gözle görülür bir şekilde halk arasında yayılmaya başlamıştı. Ayrıca elit kesim tarafından da kabul gören bir hobiydi. Bu devirde go ile alakalı düşülen ilk kayıt M.S 127 yılını göstermektedir.

Çin tarihinde ayrı bir öneme sahip olan Tang Hanedanlığı zamanında ise go ilk altın çağını yaşamaktaydı. Bu hanedanlık döneminde go oyunu saraya kadar girmiştir. Bu hanedanlık zamanında Çin kültürü en yüksek seviyeye ulaşmıştı ayrıca gelişmiş bir bürokrasi sistemi de kurulmuştur. Bu bürokratik sistem çok sayıda eğitimli bürokatı içinde barındırıyordu ve bu durum yeni bir elit kesimin doğmasına yol açtı. Bunlar da dönemin diğer elit kesimleri gibi go ile yakından ilgilenmekteydiler. Oyuna olan ilgi ileriki hanedanlıklar zamanında da devam etti. Song kralı Huizong ve Ming başbakanı Zhang Juzheng gonun ateşli tutkunlarıydı. Krallık rejiminin 1911'de yıkılması ile (Çin'in diğer bütün toplumsal değerleri gibi) go oyunu da toplum içindeki önemini kaybetti. Ancak Kültür Devrimi'nden sonra tekrar toplumun gözünde hakkettiği değeri kazanmaya başladı.

Efsaneye göre Japonya'ya goyu getiren kişi Çin'in başkenti Çang-an'da görev yapmış olan Japon büyükelçisi Kibi no Makibi'dir. 717 ve 735 yılları arasında Çin'de bilim ve sanatla ilgili çalışmalar yürüten Kibi no Makibi ülkesine dönerken yanında bir adet go oyunu da götürmüştür. Sonraları bu oyuna "go" adını verir ve oyun Japonya'da o adla anılmaya başlanır. Kibi no Makibi'nin sayesinde oyun kısa sürede aristokratlar arasında yayılır... Kibi no Makibi'nin goyu Japonlar'a tanıtmasından 100 yıl önce de oyunun adı Japon kayıtlarında zikredilmektedir. Zamanla go Japonlar arasında yayılmaya başlar ve ikinci altın çağına girer. Oyunun bugün uluslarası arenada Çince adıyla değil de Japonca adıyla anılmasının sebebi de bu altın çağa dayanmaktadır.

17'nci yüzyılın başlarında, Edo Dönemi'nin başlaması ile Japonya'nın siyasi dengesi tamamen değişmiştir. Tokugawa ailesinden gelen yeni Shogun, go oyununa o kadar meraklıydı ki; gonun geliştirilmesini ve yayılmasını devlet eliyle desteklemeye başlamıştı. Bununla birlikte kendisinin en iyi go oyuncusunu tespit edebileceği, oshirogo adlı turnuvaların yapılmasını emretti. Bu turnuvayı kazananlar ödül olarak, o zamanlarda go oyunu üzerine akademik eğitim vermek üzere inşa edilen dört büyük go hanedanı için burslar elde ediyorlardı. Bu okulların adları şöyledir: Honinbo Hanedanı, Inoue Hanedanı, Yasui Hanedanı ve Hayashi Hanedanı.

Bu dört hanedan arasındaki büyüt rekabet go oyuncularının seviyesinin yükselmesine sebep oldu. O zamanki go oyuncularının seviyesine bugüne kadar kimse ulaşamamıştır. Ayrıca bu zaman diliminde dövüş sporlarından esinlenilerek rütbe sistemi de geliştirilmiştir. Edo Dönemi'nin en iyi go oyuncusu kendi adıyla anılan açılışı bulan Shusaku Kuwahara'dır. 33 yaşında koleradan ölünceye kadar 19 kez ardı ardına oshirogo şampiyonluğunu kazanan Shusaku'nun bulduğu Shusaku açılışı, 20. yüzyıl'ın ortalarına kadar yaygın olarak kullanılmıştır.

Tokugawa Shogunluğu'nun yıkılmasından sonra yönetimin go okullarına verdiği destek de son bulmuştur. Bugün Japonya'da, dönemin en güçlü oyuncularını yetiştiren Honinbo Hanedanı onuruna Honinbo Turnuvası düzenlenmektedir.

Go çeşitli sebepler yüzünden uzunca bir süre sadece erkeklerin oynadığı bir oyun olmuştur. Turnuvaların kadınlara açılması ve kadın oyuncuların arasından gittikçe daha güçlü oyuncular (özellikle Rui Naiwei) çıkması, kadın go oyuncularının da erkek rakipleri kadar yetenekli olduğunu ispatlamaktadır.

Son 20 yılda Çin ve Kore'nin go oyununda yaptığı büyük atılımlar, Japonya'nın uluslararası turnuvalardaki hegemonyasını kaybetmesine yol açmıştır.

Go, Avrupa'da ve Kuzey Amerika'da 100 yıldır tanınmasına rağmen hâlâ çoğunlukla Asyalılar'ın oynadığı bir oyun olmayı sürdürmektedir. Dünya çapında büyük çoğunluğu Uzak Doğu'da olmak üzere 100 milyondan fazla go oyuncusu olduğu tahmin edilmektedir. Japonya'da 10 milyona yakın go oyuncusu olduğu tahmin edilmektedir. Go oyuncularını konu alan Japon anime ve manga serisi "Hikaru no Go", gonun çocuklar ve gençler arasındaki popüleritesini büyük şekilde artırmıştır. Bugün dünya üzerindeki go klüplerinin, go şirketlerinin, genç go oyuncularının sayısı hızla yükselmektedir.

"Tarihin derinliklerinden bugüne dek, yeryüzünde iki aynı Go oyunu oynanmamıştır"
(Anonim)

Go ve Felsefe
Japon sanatında go (Kano Eitoku (1543-1590))
Japon sanatında go
(Kano Eitoku (1543-1590))

Gonun felsefik yönünü ve kültürel değerini açıklayan çeşitli efsaneler vardır. Bu efsanelerden birine göre eski zamanlarda yaşamaş bir Çin kralı oğluna disiplini, konsantrasyonu ve ruhsal dengeyi öğretmek için bu oyunu icat etmiştir. Kralın oğlu büyüyünce büyük bir go oyuncusu olmakla kalmayıp aynı zamanda dengeli bir kişiliğe sahip bir kral olmuştur. Diğer bir efsaneye göre eski Çin generalleri savaş alanını zihinlerinde daha iyi canlandırabilmek için yanlarında bir adet tahta ve çok sayıda taş götürüyorlardı ve oyunun kökeni de bu yönteme dayanıyordu. Bu efsanelerde gonun iki temel özelliğine vurgu yapılmaktadır; kendini, kişiliğini geliştirmek ve iki olgunun çarpışmasını resmetmek... Go hakkındaki efsaneler çoğu kez, Taoizm'den kaynaklanan ve go oyununun da temel güçleri olan Yin ve Yang'a da değinirler.

Go sadece mantıkla kavranabilecek bir oyun değildir. Onun karmaşık ve derin yapısını anlamak için kuvvetli iç güdüler ve çok fazla tecrübe gereklidir. Bu noktada go Budizm'in "mantığa dayanan bir aydınlama sadece aldatıcı bir aydınlanmadır" felsefesiyle de uyuşmaktadır.

Go oyununda aşırı cesaret ile korkaklık, güvenlik ile risk, saldırı ile savunma arasında (aslında temeli Uzak Doğu dinlerine dayanan) mükemmel bir denge vardır. Go ile diğer batılı oyunlar arasındaki en belirgin fark tamamen kazanma veya rakibi tamamen yok etme diye (satrançdaki mat olgusu gibi) bir durumun olmamasıdır. Kazanan oyuncunun diğer oyuncudan farkı, tahta üzerindeki daha fazla alan üzerinde egemenlik kurmuş olmasıdır. Kaybeden oyuncu tamamen yok olmuş değildir, sadece diğer oyuncudan daha az alan kontrol etmektedir.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....

Benzer Konular

11 Nisan 2012 / kurtarın bni Soru-Cevap
4 Mayıs 2011 / Kral_Aslan Spor
13 Ocak 2016 / dikkil Oyunlar