Arama


derscalismak - avatarı
derscalismak
Ziyaretçi
28 Mart 2012       Mesaj #3
derscalismak - avatarı
Ziyaretçi
Osmanlı Mimari Eserleri 17. Yüzyıl


17. Yüzyılda Osmanlı Mimari Eserleri

Osmanlı Devleti'ninvirgs Balkanlar'daki hakimiyeti yaklaşık 500 yıl sürmüştür. Bu uzun dönem boyunca Müslüman-Türk kültürüne ait önemli eserler inşa edilmişvirgs bölgenin gayrimüslim halkları da bu zengin kültürden faydalanmıştır.


Osmanlı Devleti imar çalışmalarına büyük önem vermiş; yollarvirgs köprülervirgs camilervirgs medreseler inşa etmişvirgs ardında sayısız eser bırakmıştır. Ancak kültür mirasıvirgs mimari eserlerle sınırlı değildir; Balkan topraklarında yerleşen Müslüman-Türk gruplarvirgs beraberlerinde halk ve tasavvuf edebiyatınıvirgs çeşitli sanat kollarınıvirgs yeme-içme kültürünüvirgs daha doğrusu Müslüman-Türk medeniyetinin bütün unsurlarını bu bölgeye taşımışvirgs yaygınlaştırmış ve günümüze kadar yaşamasını sağlamışlardır.

Örnek olarak Türk yemek kültürüne ait birçok unsur bugün Balkanlar'da gelenek haline gelmiştir; bu çerçevede pidevirgs börekvirgs kebapvirgs dolmavirgs somunvirgs gevrekvirgs sarmavirgs helvavirgs bozavirgs salepvirgs kahvevirgs şerbetvirgs kadayıfvirgs baklavavirgs fincanvirgs bardakvirgs tasvirgs cezve gibi sayısız kavram Balkan kültürüne geçmiştir. Bugün Balkan ülkelerinde gezen bir turistvirgs hemen her adımında Osmanlı'dan kalma bir eserle karşılaşmaktavirgs o kültürün izlerini takip edebilmektedir. Uzun yıllar boyunca ihmal edilen ve ancak son zamanlarda yeni yeni ilgi görmeye başlayan bu eserler 500 yıl boyunca kök salmış bir kültürü temsil etmektedir.


Mimari Eserler


Balkanlar'davirgs Osmanlı dönemine ait Türk şehir mimarisinin en güzel örnekleri verilmiştir. Bu çerçevede şehir merkezlerine cami-mescitvirgs tekke-zaviye ve türbe gibi dini yapılar; hanvirgs bedestenvirgs kervansarayvirgs arasta ve çarşı gibi ticari yapılar; imaretvirgs hamamvirgs köprüvirgs su kemerivirgs çeşme ve saat kulesi gibi sosyal yapılar; mektepvirgs medrese ve kütüphane gibi eğitim merkezleri; kalevirgs kule-ocakvirgs burç ve tabyalar gibi askeri yapılar inşa edilmiştir.


Mimari zenginliğin de İslam ahlakının uluslara kazandırdığı bir vasıf olduğunu belirtmek gerekir. İslam öncesinde Ortadoğu ve Orta Asya halkları mimari yönden oldukça geri bir düzeyde olmalarına karşınvirgs İslam ahlakıyla şereflenmelerinin ardındanvirgs diğer pek çok kültürel alanda olduğu gibi mimari alanında da büyük bir yükseliş yaşamışlardır. Kuran'da Hz. Süleyman'ın estetik zevkini ve yaptırdığı büyük mimari eserleri bildiren ayetler tüm Müslümanlar için yol gösterici olmuştur:17. Yüzyılda Osmanlı Mimari Eserleri

Süleyman için devirgs sabah gidişi bir ayvirgs akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık... Ona dilediği şekilde kalelervirgs heykellervirgs havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı... (Sebe Suresivirgs 12-13)

Bu şuurla yapılan mimari eserlerivirgs İslam tarihinin her döneminde görmek mümkündür. Osmanlı ise bu alandaki zirveyi temsil etmektedir. Türk mimari tarihinin ünlü isimlerinden Ekrem Hakkı Ayverdivirgs uzun araştırmalar sonucunda yayınladığı Avrupa'da Osmanlı Mimarisi adlı eserindevirgs Osmanlı'nın sadece Balkanlar'da 15.787 adet mimari yapı inşa ettiğini ortaya koymuştur.Sadece Bulgaristan'daki mimari eserlerin sayısı 3399 adettir; bu sayıvirgs 2356 adet cami-mescitvirgs 142 medresevirgs 273 mektepvirgs 174 tekke-zaviyevirgs 42 imaretvirgs 116 hanvirgs 113 hamam-ılıca-kaplıcavirgs 27 türbevirgs 24 köprüvirgs 16 kervansarayvirgs 74 çeşmevirgs saat kulelerivirgs hastanelervirgs bedestenlervirgs kütüphaneler ve çeşitli sanat eserlerinden meydana gelmiştir. Günümüzde bu eserlerin büyük bir kısmı yok olmuştur; orijinal halini koruyan eser sayısı ise çok azdır

Vardar Nehri üzerindevirgs Fatih Sultan Mehmed Han tarafından yaptırılan Taş Köprü (Fatih Köprüsü) ve Samokov'da bir Türk çeşmesi.

Bu mimari yapılardan Romanya Babadağ'daki Sarı Saltuk Türbesi; Arnavutluk Kruya'da Sarı Saltuk Türbesi; Bosna-Hersek Blagay'da Sarı Saltuk Türbesi; Bulgaristan Obroçişte-Balçık'ta Akyazılı Tekkesi ve İmareti; Köstendil'de Koca İsnak Paşa Köprüsüvirgs Uludere Harmanlı Köprüsü; Budapeşte'de Gül Baba Türbesi; Kosova Priştine'de Sultan Murat Hüdavendigar Türbesi; Üsküp'te Sultan Murat Camiivirgs Kurşunlu Han; Filibe'de Sultan Murat Hüdavendigar Camiivirgs Karagöz Paşa Medresesivirgs Hünkar Hamamıvirgs Şahabeddin Paşa Hamamı; Saraybosna'da Gazi Hüsrev Bey Camii; Sofya'da Mahmut Paşa Camii ve Kervansarayıvirgs Şumnu'da Şerif Halil Paşa Camiivirgs saat kulesi; Yunanistan Kavala'da Mehmet Ali Paşa Medresesivirgs yeniden inşa edilen Mostar Köprüsü; Manastır-Bitolavirgs Pirlepe'de saat kuleleri; Peç'te Kazım Paşa Camii gibi çeşitli örnekler günümüze kadar ulaşmıştır.. Ancak ne var kivirgs bu yapıların bazıları bakımsız ve ihmal edilmiş durumdadırlar.

Özellikle Bulgaristanvirgs Romanyavirgs Sırbistanvirgs Macaristan gibi ülkelerdeki eserlervirgs Eski Yugoslavya'da bulunanlara göre çok daha kötü durumdadır. Türk kültür mirasının bir parçası olan bu önemli eserlervirgs yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. İhmal ve bakımsızlığın yanı sıra yıkılmayan bazı önemli tarihi binaların farklı amaçlarla kullanılmasıvirgs bilinçsiz bir şekilde tadilat çalışmalarında bulunulmasıvirgs eserlerin ideolojik olarak tahrip edilmesi bu mimari yapıların tükenmesine yol açmaktadır. Türkiye'nin bu eserlerin restorasyonu ve korunması için girişimde bulunmasıvirgs Balkan ülkeleriyle bu konuda iş birliği imkanları araması son derece isabetli bir politika olacaktır.

Macaristan'da Osmanlı'dan kalan en büyük mimari eser olan Gazi Kasım Paşa Camii şu anda kilise olarak kullanılıyor. can kubbesivirgs Hunyadi Yanoş heykeliyle yüz yüze Peç'in en kalabalık meydanına bakıyor.17. Yüzyılda Osmanlı Mimari Eserleri

Macaristan'ın her yerinde Osmanlı'nın izlerine rastlamak mümkün. İştevirgs Kanuni döneminde kuşatılmasına rağmenvirgs kışın bastırması sebebiyle alınamayanvirgs 1596 yılında III. Mehmed tarafından fethedilen Eğri Kalesi'nden bir görünüm. III. Mehmedvirgs bu zaferden dolayıvirgs Osmanlı tarihinde "Eğri Fatihi" olarak anılır.


Edebiyat Mirası

Balkanlar'davirgs Osmanlı yönetimi tarafından sürdürülen imar faaliyetlerivirgs bilimvirgs kültür ve sanat konusunda önemli ilerlemelere yol açmıştır. Özellikle bu dönemde inşa edilen medresevirgs mektepvirgs tekke ve zaviyelervirgs yeni bilim ve sanat insanlarının yetişmesini sağlamıştır. Nitekim II. Beyazıd döneminden itibaren yazılı metinler üreten sanatçılara rastlanmaya başlanmıştır. Balkanlarvirgs Osmanlı İmparatorluğu içindevirgs sanatçıvirgs bilim ve devlet adamı üreten bir merkez haline gelmiştir. 16.-17. yüzyıllar arasındavirgs devlet içinde görev alan 22 sadrazam Bosnalı'dır. 16. yüzyıla gelindiğindevirgs Osmanlı edebiyat eserlerinin büyük bir kısmı da Balkanlar'da üretilir olmuştur.

Bu konuda önemli eserler veren Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Mustafa İsen yaptığı araştırmalara dayanarak bu konuyu şöyle açıklamaktadır:

"Osmanlı sarayından başlanarak taşrada şehzade sancakları ve beylervirgs kendi konumlarına uygun bir sanatçı kadrosunu maiyetlerinde bulunduruyorlardı. Böyle bir kadrovirgs yöneticiliğin şartlarından sayılıyordu. Osmanlı Rumelisi özel konumu nedeniyle çok sayıda akıncı ailesinin de barınma yeriydi. Bu yüzdendir ki akıncı beylerivirgs çevrelerinde maiyetlerindeki serdengeçtileri sürekli istim üzerinde tutacak derviş-meşrep şairlere ihtiyaç duyarlar ve onları himaye ederlerdi. Bu ve buna eklenecek başka sebepler yüzünden Rumeli adeta şairler ocağıdır.."

Ayrıca İsen'in araştırmasındavirgs şair tezkirelerine dayanarak Bulgaristanvirgs Yunanistanvirgs Makedonyavirgs Yugoslavya gibi Balkan ülkelerinde yaşamış çok sayıda Osmanlı şair ve edebiyatçısını da tanıtılmaktadır.

Balkanlar'da Türk edebiyatının tasavvuftan halk edebiyatına kadar her türünde önemli eserler verilmişvirgs bu edebi anlayışvirgs bölgede kök salmış ve yerel halkların kültürüyle kaynaşmıştır. Balkan ve Türk grupların arasındaki kültür alışverişivirgs ortak bir kültürün temelini oluşturmuştur. Bölgede konuşulan Slav ve Türk dilleri alışverişe girmişvirgs sayısız Türkçe kökenli kelimevirgs çok sayıda atasözüvirgs deyimvirgs fıkra Balkan kültüründe yerini almıştır. Bunun en güzel örneklerinden biri Nasrettin Hoca'dır. Anadolu'dan göç eden Türkmenlerle Balkanlar'a ulaşan Nasrettin Hoca fıkraları yerel halk tarafından benimsenmiş ve kendi halk kültürlerine maledilerek sahiplenilmiştir:

Sırpça-Hırvatça'da Türkçe kökenli kelimelerin sayısının 7000 dolayında olduğu yıllar önce tespit edilmiştir. Bulgarca'da bunların sayısının 5000 dolayında olduğu B.Tsonev tarafından ortaya atılmıştı. Ancak yapılan en yeni araştırmalar Bulgarca'daki Türkçe kökenli kelimelerin 6500'ün üzerinde olduğunu göstermektedir .

Ünlü Bulgar mizah yazarı Radoy Ralinvirgs Bulgarca'da kullanılmakta olan Türkçe kökenli atasözlerinin sayısının 500 olduğunu söylüyor. Bulgarlar arasında bilinen Nasrettin Hoca fıkralarının 900virgs çeşitleriyle birlikte 2000 dolayında olduğunu yazıyor Sava Popov.
Türk edebiyatının Balkanlar'da geniş olarak özümsenmiş olduğunu gösteren örnekleri artırmak mümkündür. Bu konuda yapılmış çok sayıda bilimsel araştırmavirgs Slav ve Türk kültürünün kaynaşarak ortak ve zengin bir edebi kültür oluşturduğunuvirgs Balkan kültüründe Türk izlerini takip etmenin kolay olduğunu ortaya koymaktadır.