Ziyaretçi
17. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin yaptığı mimari çalışmalar nelerdir?
Balkanlar'daki hakimiyeti yaklaşık 500 yıl sürmüştür. Bu uzun dönem boyunca Müslüman-Türk kültürüne ait önemli eserler inşa edilmiş
bölgenin gayrimüslim halkları da bu zengin kültürden faydalanmıştır.
köprüler
camiler
medreseler inşa etmiş
ardında sayısız eser bırakmıştır. Ancak kültür mirası
mimari eserlerle sınırlı değildir; Balkan topraklarında yerleşen Müslüman-Türk gruplar
beraberlerinde halk ve tasavvuf edebiyatını
çeşitli sanat kollarını
yeme-içme kültürünü
daha doğrusu Müslüman-Türk medeniyetinin bütün unsurlarını bu bölgeye taşımış
yaygınlaştırmış ve günümüze kadar yaşamasını sağlamışlardır.
börek
kebap
dolma
somun
gevrek
sarma
helva
boza
salep
kahve
şerbet
kadayıf
baklava
fincan
bardak
tas
cezve gibi sayısız kavram Balkan kültürüne geçmiştir. Bugün Balkan ülkelerinde gezen bir turist
hemen her adımında Osmanlı'dan kalma bir eserle karşılaşmakta
o kültürün izlerini takip edebilmektedir. Uzun yıllar boyunca ihmal edilen ve ancak son zamanlarda yeni yeni ilgi görmeye başlayan bu eserler 500 yıl boyunca kök salmış bir kültürü temsil etmektedir.
Osmanlı dönemine ait Türk şehir mimarisinin en güzel örnekleri verilmiştir. Bu çerçevede şehir merkezlerine cami-mescit
tekke-zaviye ve türbe gibi dini yapılar; han
bedesten
kervansaray
arasta ve çarşı gibi ticari yapılar; imaret
hamam
köprü
su kemeri
çeşme ve saat kulesi gibi sosyal yapılar; mektep
medrese ve kütüphane gibi eğitim merkezleri; kale
kule-ocak
burç ve tabyalar gibi askeri yapılar inşa edilmiştir.
İslam ahlakıyla şereflenmelerinin ardından
diğer pek çok kültürel alanda olduğu gibi mimari alanında da büyük bir yükseliş yaşamışlardır. Kuran'da Hz. Süleyman'ın estetik zevkini ve yaptırdığı büyük mimari eserleri bildiren ayetler tüm Müslümanlar için yol gösterici olmuştur:17. Yüzyılda Osmanlı Mimari Eserleri
sabah gidişi bir ay
akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık... Ona dilediği şekilde kaleler
heykeller
havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı... (Sebe Suresi
12-13)
İslam tarihinin her döneminde görmek mümkündür. Osmanlı ise bu alandaki zirveyi temsil etmektedir. Türk mimari tarihinin ünlü isimlerinden Ekrem Hakkı Ayverdi
uzun araştırmalar sonucunda yayınladığı Avrupa'da Osmanlı Mimarisi adlı eserinde
Osmanlı'nın sadece Balkanlar'da 15.787 adet mimari yapı inşa ettiğini ortaya koymuştur.Sadece Bulgaristan'daki mimari eserlerin sayısı 3399 adettir; bu sayı
2356 adet cami-mescit
142 medrese
273 mektep
174 tekke-zaviye
42 imaret
116 han
113 hamam-ılıca-kaplıca
27 türbe
24 köprü
16 kervansaray
74 çeşme
saat kuleleri
hastaneler
bedestenler
kütüphaneler ve çeşitli sanat eserlerinden meydana gelmiştir. Günümüzde bu eserlerin büyük bir kısmı yok olmuştur; orijinal halini koruyan eser sayısı ise çok azdır
Fatih Sultan Mehmed Han tarafından yaptırılan Taş Köprü (Fatih Köprüsü) ve Samokov'da bir Türk çeşmesi.
Uludere Harmanlı Köprüsü; Budapeşte'de Gül Baba Türbesi; Kosova Priştine'de Sultan Murat Hüdavendigar Türbesi; Üsküp'te Sultan Murat Camii
Kurşunlu Han; Filibe'de Sultan Murat Hüdavendigar Camii
Karagöz Paşa Medresesi
Hünkar Hamamı
Şahabeddin Paşa Hamamı; Saraybosna'da Gazi Hüsrev Bey Camii; Sofya'da Mahmut Paşa Camii ve Kervansarayı
Şumnu'da Şerif Halil Paşa Camii
saat kulesi; Yunanistan Kavala'da Mehmet Ali Paşa Medresesi
yeniden inşa edilen Mostar Köprüsü; Manastır-Bitola
Pirlepe'de saat kuleleri; Peç'te Kazım Paşa Camii gibi çeşitli örnekler günümüze kadar ulaşmıştır.. Ancak ne var ki
bu yapıların bazıları bakımsız ve ihmal edilmiş durumdadırlar.
Romanya
Sırbistan
Macaristan gibi ülkelerdeki eserler
Eski Yugoslavya'da bulunanlara göre çok daha kötü durumdadır. Türk kültür mirasının bir parçası olan bu önemli eserler
yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. İhmal ve bakımsızlığın yanı sıra yıkılmayan bazı önemli tarihi binaların farklı amaçlarla kullanılması
bilinçsiz bir şekilde tadilat çalışmalarında bulunulması
eserlerin ideolojik olarak tahrip edilmesi bu mimari yapıların tükenmesine yol açmaktadır. Türkiye'nin bu eserlerin restorasyonu ve korunması için girişimde bulunması
Balkan ülkeleriyle bu konuda iş birliği imkanları araması son derece isabetli bir politika olacaktır.
Hunyadi Yanoş heykeliyle yüz yüze Peç'in en kalabalık meydanına bakıyor.17. Yüzyılda Osmanlı Mimari Eserleri
Kanuni döneminde kuşatılmasına rağmen
kışın bastırması sebebiyle alınamayan
1596 yılında III. Mehmed tarafından fethedilen Eğri Kalesi'nden bir görünüm. III. Mehmed
bu zaferden dolayı
Osmanlı tarihinde "Eğri Fatihi" olarak anılır.
Osmanlı yönetimi tarafından sürdürülen imar faaliyetleri
bilim
kültür ve sanat konusunda önemli ilerlemelere yol açmıştır. Özellikle bu dönemde inşa edilen medrese
mektep
tekke ve zaviyeler
yeni bilim ve sanat insanlarının yetişmesini sağlamıştır. Nitekim II. Beyazıd döneminden itibaren yazılı metinler üreten sanatçılara rastlanmaya başlanmıştır. Balkanlar
Osmanlı İmparatorluğu içinde
sanatçı
bilim ve devlet adamı üreten bir merkez haline gelmiştir. 16.-17. yüzyıllar arasında
devlet içinde görev alan 22 sadrazam Bosnalı'dır. 16. yüzyıla gelindiğinde
Osmanlı edebiyat eserlerinin büyük bir kısmı da Balkanlar'da üretilir olmuştur.
kendi konumlarına uygun bir sanatçı kadrosunu maiyetlerinde bulunduruyorlardı. Böyle bir kadro
yöneticiliğin şartlarından sayılıyordu. Osmanlı Rumelisi özel konumu nedeniyle çok sayıda akıncı ailesinin de barınma yeriydi. Bu yüzdendir ki akıncı beyleri
çevrelerinde maiyetlerindeki serdengeçtileri sürekli istim üzerinde tutacak derviş-meşrep şairlere ihtiyaç duyarlar ve onları himaye ederlerdi. Bu ve buna eklenecek başka sebepler yüzünden Rumeli adeta şairler ocağıdır.."
şair tezkirelerine dayanarak Bulgaristan
Yunanistan
Makedonya
Yugoslavya gibi Balkan ülkelerinde yaşamış çok sayıda Osmanlı şair ve edebiyatçısını da tanıtılmaktadır.
bu edebi anlayış
bölgede kök salmış ve yerel halkların kültürüyle kaynaşmıştır. Balkan ve Türk grupların arasındaki kültür alışverişi
ortak bir kültürün temelini oluşturmuştur. Bölgede konuşulan Slav ve Türk dilleri alışverişe girmiş
sayısız Türkçe kökenli kelime
çok sayıda atasözü
deyim
fıkra Balkan kültüründe yerini almıştır. Bunun en güzel örneklerinden biri Nasrettin Hoca'dır. Anadolu'dan göç eden Türkmenlerle Balkanlar'a ulaşan Nasrettin Hoca fıkraları yerel halk tarafından benimsenmiş ve kendi halk kültürlerine maledilerek sahiplenilmiştir:
Bulgarca'da kullanılmakta olan Türkçe kökenli atasözlerinin sayısının 500 olduğunu söylüyor. Bulgarlar arasında bilinen Nasrettin Hoca fıkralarının 900
çeşitleriyle birlikte 2000 dolayında olduğunu yazıyor Sava Popov.
Slav ve Türk kültürünün kaynaşarak ortak ve zengin bir edebi kültür oluşturduğunu
Balkan kültüründe Türk izlerini takip etmenin kolay olduğunu ortaya koymaktadır.
Balkanlar'daki hakimiyeti yaklaşık 500 yıl sürmüştür. Bu uzun dönem boyunca Müslüman-Türk kültürüne ait önemli eserler inşa edilmiş
bölgenin gayrimüslim halkları da bu zengin kültürden faydalanmıştır.
köprüler
camiler
medreseler inşa etmiş
ardında sayısız eser bırakmıştır. Ancak kültür mirası
mimari eserlerle sınırlı değildir; Balkan topraklarında yerleşen Müslüman-Türk gruplar
beraberlerinde halk ve tasavvuf edebiyatını
çeşitli sanat kollarını
yeme-içme kültürünü
daha doğrusu Müslüman-Türk medeniyetinin bütün unsurlarını bu bölgeye taşımış
yaygınlaştırmış ve günümüze kadar yaşamasını sağlamışlardır.
börek
kebap
dolma
somun
gevrek
sarma
helva
boza
salep
kahve
şerbet
kadayıf
baklava
fincan
bardak
tas
cezve gibi sayısız kavram Balkan kültürüne geçmiştir. Bugün Balkan ülkelerinde gezen bir turist
hemen her adımında Osmanlı'dan kalma bir eserle karşılaşmakta
o kültürün izlerini takip edebilmektedir. Uzun yıllar boyunca ihmal edilen ve ancak son zamanlarda yeni yeni ilgi görmeye başlayan bu eserler 500 yıl boyunca kök salmış bir kültürü temsil etmektedir.
Osmanlı dönemine ait Türk şehir mimarisinin en güzel örnekleri verilmiştir. Bu çerçevede şehir merkezlerine cami-mescit
tekke-zaviye ve türbe gibi dini yapılar; han
bedesten
kervansaray
arasta ve çarşı gibi ticari yapılar; imaret
hamam
köprü
su kemeri
çeşme ve saat kulesi gibi sosyal yapılar; mektep
medrese ve kütüphane gibi eğitim merkezleri; kale
kule-ocak
burç ve tabyalar gibi askeri yapılar inşa edilmiştir.
İslam ahlakıyla şereflenmelerinin ardından
diğer pek çok kültürel alanda olduğu gibi mimari alanında da büyük bir yükseliş yaşamışlardır. Kuran'da Hz. Süleyman'ın estetik zevkini ve yaptırdığı büyük mimari eserleri bildiren ayetler tüm Müslümanlar için yol gösterici olmuştur:17. Yüzyılda Osmanlı Mimari Eserleri
sabah gidişi bir ay
akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık... Ona dilediği şekilde kaleler
heykeller
havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı... (Sebe Suresi
12-13)
İslam tarihinin her döneminde görmek mümkündür. Osmanlı ise bu alandaki zirveyi temsil etmektedir. Türk mimari tarihinin ünlü isimlerinden Ekrem Hakkı Ayverdi
uzun araştırmalar sonucunda yayınladığı Avrupa'da Osmanlı Mimarisi adlı eserinde
Osmanlı'nın sadece Balkanlar'da 15.787 adet mimari yapı inşa ettiğini ortaya koymuştur.Sadece Bulgaristan'daki mimari eserlerin sayısı 3399 adettir; bu sayı
2356 adet cami-mescit
142 medrese
273 mektep
174 tekke-zaviye
42 imaret
116 han
113 hamam-ılıca-kaplıca
27 türbe
24 köprü
16 kervansaray
74 çeşme
saat kuleleri
hastaneler
bedestenler
kütüphaneler ve çeşitli sanat eserlerinden meydana gelmiştir. Günümüzde bu eserlerin büyük bir kısmı yok olmuştur; orijinal halini koruyan eser sayısı ise çok azdır
Fatih Sultan Mehmed Han tarafından yaptırılan Taş Köprü (Fatih Köprüsü) ve Samokov'da bir Türk çeşmesi.
Uludere Harmanlı Köprüsü; Budapeşte'de Gül Baba Türbesi; Kosova Priştine'de Sultan Murat Hüdavendigar Türbesi; Üsküp'te Sultan Murat Camii
Kurşunlu Han; Filibe'de Sultan Murat Hüdavendigar Camii
Karagöz Paşa Medresesi
Hünkar Hamamı
Şahabeddin Paşa Hamamı; Saraybosna'da Gazi Hüsrev Bey Camii; Sofya'da Mahmut Paşa Camii ve Kervansarayı
Şumnu'da Şerif Halil Paşa Camii
saat kulesi; Yunanistan Kavala'da Mehmet Ali Paşa Medresesi
yeniden inşa edilen Mostar Köprüsü; Manastır-Bitola
Pirlepe'de saat kuleleri; Peç'te Kazım Paşa Camii gibi çeşitli örnekler günümüze kadar ulaşmıştır.. Ancak ne var ki
bu yapıların bazıları bakımsız ve ihmal edilmiş durumdadırlar.
Romanya
Sırbistan
Macaristan gibi ülkelerdeki eserler
Eski Yugoslavya'da bulunanlara göre çok daha kötü durumdadır. Türk kültür mirasının bir parçası olan bu önemli eserler
yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. İhmal ve bakımsızlığın yanı sıra yıkılmayan bazı önemli tarihi binaların farklı amaçlarla kullanılması
bilinçsiz bir şekilde tadilat çalışmalarında bulunulması
eserlerin ideolojik olarak tahrip edilmesi bu mimari yapıların tükenmesine yol açmaktadır. Türkiye'nin bu eserlerin restorasyonu ve korunması için girişimde bulunması
Balkan ülkeleriyle bu konuda iş birliği imkanları araması son derece isabetli bir politika olacaktır.
Hunyadi Yanoş heykeliyle yüz yüze Peç'in en kalabalık meydanına bakıyor.17. Yüzyılda Osmanlı Mimari Eserleri
Kanuni döneminde kuşatılmasına rağmen
kışın bastırması sebebiyle alınamayan
1596 yılında III. Mehmed tarafından fethedilen Eğri Kalesi'nden bir görünüm. III. Mehmed
bu zaferden dolayı
Osmanlı tarihinde "Eğri Fatihi" olarak anılır.
Osmanlı yönetimi tarafından sürdürülen imar faaliyetleri
bilim
kültür ve sanat konusunda önemli ilerlemelere yol açmıştır. Özellikle bu dönemde inşa edilen medrese
mektep
tekke ve zaviyeler
yeni bilim ve sanat insanlarının yetişmesini sağlamıştır. Nitekim II. Beyazıd döneminden itibaren yazılı metinler üreten sanatçılara rastlanmaya başlanmıştır. Balkanlar
Osmanlı İmparatorluğu içinde
sanatçı
bilim ve devlet adamı üreten bir merkez haline gelmiştir. 16.-17. yüzyıllar arasında
devlet içinde görev alan 22 sadrazam Bosnalı'dır. 16. yüzyıla gelindiğinde
Osmanlı edebiyat eserlerinin büyük bir kısmı da Balkanlar'da üretilir olmuştur.
kendi konumlarına uygun bir sanatçı kadrosunu maiyetlerinde bulunduruyorlardı. Böyle bir kadro
yöneticiliğin şartlarından sayılıyordu. Osmanlı Rumelisi özel konumu nedeniyle çok sayıda akıncı ailesinin de barınma yeriydi. Bu yüzdendir ki akıncı beyleri
çevrelerinde maiyetlerindeki serdengeçtileri sürekli istim üzerinde tutacak derviş-meşrep şairlere ihtiyaç duyarlar ve onları himaye ederlerdi. Bu ve buna eklenecek başka sebepler yüzünden Rumeli adeta şairler ocağıdır.."
şair tezkirelerine dayanarak Bulgaristan
Yunanistan
Makedonya
Yugoslavya gibi Balkan ülkelerinde yaşamış çok sayıda Osmanlı şair ve edebiyatçısını da tanıtılmaktadır.
bu edebi anlayış
bölgede kök salmış ve yerel halkların kültürüyle kaynaşmıştır. Balkan ve Türk grupların arasındaki kültür alışverişi
ortak bir kültürün temelini oluşturmuştur. Bölgede konuşulan Slav ve Türk dilleri alışverişe girmiş
sayısız Türkçe kökenli kelime
çok sayıda atasözü
deyim
fıkra Balkan kültüründe yerini almıştır. Bunun en güzel örneklerinden biri Nasrettin Hoca'dır. Anadolu'dan göç eden Türkmenlerle Balkanlar'a ulaşan Nasrettin Hoca fıkraları yerel halk tarafından benimsenmiş ve kendi halk kültürlerine maledilerek sahiplenilmiştir:
Bulgarca'da kullanılmakta olan Türkçe kökenli atasözlerinin sayısının 500 olduğunu söylüyor. Bulgarlar arasında bilinen Nasrettin Hoca fıkralarının 900
çeşitleriyle birlikte 2000 dolayında olduğunu yazıyor Sava Popov.
Slav ve Türk kültürünün kaynaşarak ortak ve zengin bir edebi kültür oluşturduğunu
Balkan kültüründe Türk izlerini takip etmenin kolay olduğunu ortaya koymaktadır.




derscalismak




| 2 Aralık 2015 / sergenrdrd Soru-Cevap |
| 24 Aralık 2012 / Misafir Soru-Cevap |
| 6 Mart 2011 / Misafir Soru-Cevap |
| Kapat Saat: 18:32 Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Benzer Konular
Son MesajlarYenile Yükleniyor... |