Arama

123 - Tek Mesaj #2

Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
19 Mayıs 2012       Mesaj #2
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
313257 10150293833057115 8955692114 8046932 1239489239 n

123, daha önce Tamburada ve DadadaDan adlı gruplarda çalmış üç genç arkadaşın oluşturduğu bir grup.

Berke Can Özcan: Davul, Glockenspiel, Vokal Burak Irmak: Rhodes, Org Feryin Kaya: Bas, Akustik Gitar, Lido Org.

123’ün hikayesi nasıl başladı?

İlk önce Tamburada adlı yedi kişilik bir grubumuz vardı. Daha sonra yolumuza dört kişiden oluşan DandadaDan grubuyla devam ettik. 123 ise üç kişiden oluşan bir grup ve üçümüz geçmişteki grupların hepsinde beraber çalıyorduk. Tamburada ile 2004 yılında Norveç’e gidip bir albüm kaydettik ve bunu yayınladık. DandadaDan ile ise “Sen Bana Birini Android” adında rock tarzı diyebileceğimiz, biraz daha sert bir albüm yapmıştık. Şimdi 123 olarak yaptığımız yeni albüm, geçmişte yaptığımız tarzlardan tamamıyla farklı ve yılbaşına doğru kendi plak şirketimizden çıkacak.

Bütün işiniz müzik mi yoksa başka işlerle de uğraşıyor musunuz?

Berke: Aslında işimiz müzik. Sadece ben mümkün oldukça ailemin işine de yardımcı oluyorum ama odaklandığım konu hep müzik. Ben ve Feryal 1982 doğumluyuz, Burak ise 1981 doğumlu. Burak, her ne kadar grubumuzda org ve rhodes çalıyor olsa da aslında Mimar Sinan Üniversitesi Klarnet Bölümü’nde eğitim görüyor. Feryal bu sene işletme bölümünü bitirdi, ben ise Bilgi Üniversitesi’nde müzik okuyorum. Genç bir grup olmamıza rağmen, uzun süredir beraber çalan bir ekibiz, sonuçta baktığımız zaman ortada üç grup ve oluşturulan üç albüm var.

Akbank Caz Festivali’nde nasıl sahne fırsatı yakaladınız?

Festival ile hep bir ilişkimiz olmuştu çünkü Tamburada ve DandadaDan iki senedir Akbank Caz Festivali’nde çalmıştı. Onlar ilk çaldığımız günden beri yaptığımız işlerle ilgileniyorlar ve sürekli iletişim halindeyiz.

İlk anda buluşmanız nasıl gerçekleşti, bu tarz önemli sahne imkanları nasıl çıkıyor grupların karşısına?

Tamburada ile Norveç’te yaptığımız albümün hemen sonrasında, Akbank Caz Festivali’nin basın açıklaması esnasında çaldık. 17 Ekim’de katılacağımız festivalden önce de yaptığımız işlerin dosyasını gönderdik, onlar da yaptığımız işe değer verdikleri için bize sahneye çıkma imkanı sundular.

Festivalde kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz?

Festivalin kendisi çok çeşitli ve biz de başka bir yerini dolduruyoruz. Yaptığımız müziği hüzünlü, sakin, melodik ve huzurlu olarak adlandırabiliriz. Yeni şarkıları yazışımız huzurlu olmak istediğimiz bir döneme geldi ve bu şekilde onları oluşturduk. Bu projenin ilk konseri Babylon’da düzenlendi ve ikincisi Akbank Caz Festivali’nde gerçekleşecek. Feryan: Biz kendimizi belirli bir tarza ait hissetmiyoruz, bizim kaygımız baştan sonra bir kompozisyon kurmak. 50’leri ve 60’ları devam ettirmek bize pek doğru gelmiyor çünkü bizim cazdan anladığımız yeni şeyler deniyor olmak. Cazın temelinde klasikçilere alınmış bir tavır söz konusu ve ben bu bağlamda kendi yaptığımızı daha çok caz olarak düşünüyorum.

Sizinle ilgili okuduğumuz bilgilerde, geçmişte ürettiğiniz duygu yüklü ve ritmik şarkılardan sonra, şimdilerde akustik ve melodik şarkılara yöneldiğinizi okuyoruz. Zaman içerisinde müziğinizin değişimini nasıl anlatıyorsunuz?

Üçümüz sahip olduğumuz elektronik müzik altyapısı ile çok uzun looplar çaldığımız bir müzik üretiyorduk. Bu 2004 ve 2005 senelerinde yaptığımız müziği açıklıyor. Ancak o zamandan bugüne hep farklı tarzlar denedik ve müziğimiz çok değişti. Bu sene yeni bir albüm yapmaya başladık ve karşımıza çok akustik bir çalışma çıktı. İçinde kontrbas, orglu olan bambaşka bir şey yaparken bulduk kendimizi. Kışın çıkartacağımız albüm bu tarzın hakim olduğu 14 şarkıdan oluşuyor.

Albümden biraz bahseder misiniz?

Adına henüz karar vermedik ancak albüm kalın bir illüstrasyon kitabıyla beraber gelecek, kitapta şöyle bir hikaye anlatılıyor: Bir çocuk ormanda bir baykuş buluyor ve onunla yolculuğa çıkıyor, bütün şarkılar da bununla alakalı. Burada hikayeyi anlatan şey sözlerden çok illustrasyonlar olacak. Biraz daha soyut; bakan ve dinleyenin kendisinin çıkarım yapması gereken bir çalışma gerçekleştirdik.
Bu albümü kaydetmek için İzlanda’daki bir yapımcı ile çalışacaktık, kendisi müziğimizi çok beğenmişti ancak maddi problemlerden ve başka kişisel sebeplerden dolayı İzlanda’ya gidemedik. Ancak oluşturduğumuz dinginliği ve konsantrasyonu başka şekilde kullanmaya karar verdik. Bunun için Bulgaristan sınırında bir köy bulduk ve bir dağ evinde, ineklerin sokaklarda yürüdüğü bir sakinlik içinde 2,5 haftada yeni albümümüzü kaydettik.

Siz karşılaştığınız problemleri bir şekilde aşan ve aşmaya çalışan bir ekipsiniz, bu yolda ilerlemek isteyen müzisyen arkadaşlara hangi tecrübelerinizi aktarabilirsiniz, özellikle maddi konularda olan sıkıntıları aşmak için bir yolunuz var mı?

Biz de maddi problemleri henüz aşabilmiş değiliz, ne yazık ki bu, ülkemizdeki çoğu müzisyenin ortak problemi. Yıllar içerisinde elimize ne kadar para geçtiyse hep bu işe yatırdık. Zorluklar yaşadığımız dönemde de farklı yollar aradık. Mesela İzlanda’ya gitmek yerine Yalıköy’e gidip, kaydımızı orada gerçekleştirdik. Bir de ümidi kaybetmemek gerekiyor çünkü görüp duyuyoruz ki, Eczacıbaşı gibi bazı büyük şirketler albümlere sponsor oluyor. Bizce önemli olan tek bir motivasyon var o da genç müzisyenlerin bağımsızca, kendi canlarının istedikleri şeyleri yapabileceklerine dair gücü içlerinde hissetmeleri. Belki İzlanda’ya gidemedik ama döndük baktık, aradığımız huzuru başka bir yerde bulduk ve istediğimiz müziği eninde sonunda yaptık. Tek bir yol yok, grupların bağımsızca, istedikleri gibi çalıyor olmaları sahip oldukları en büyük lüks ve sadece buna ihtiyaçları var. Yapılan müzik güzel ve içten olduktan sonra kötü kayıt donanımı bile hiç problem değil. Biz zaman içerisinde sadece yapmak istediğimiz müzik için uğraştık; biraz zaman geçti ama güzel oldu.

Akbank yetkililerine festivalde genç müzisyenlere sahne imkanı verilmesini durumunu sorduğumuz zaman, genç gruplara şans vermekten mutluluk duyacaklarını ancak tecrübeli grupları tercih edeceklerini söylemişlerdi. Peki, böyle bir festivalde çalacak kadar tecrübeyi genç bir grup nasıl kazanabilir?

Akbank Caz Festivali özel bir sahne ve herkese şans veremiyorlar, onların da bir seçki yapması lazım ve bunu anlayabiliyoruz. Bu sorunun cevabı aslında biraz önce bahsettiğimiz vizyonda saklı: Grupların sadece kendileri olmaları ve yaptıkları müziğe inanmaları gerekiyor. DandadaDan hiç prova yapmayan, sahnede buluşup çalan ve çok küçük bir mekanda sahneye çıkan bir gruptu. Ancak yapılan müzik çoğunlukla doğaçlamaydı ve sonuna kadar deniyorduk. Bir zaman sonra, yaptığımız müzik kulaktan kulağa yayıldı ve insanlar mekana sığmayıp, dışarıdan bizi dinlemeye başladılar. Bu şekilde daha farklı ve daha büyük yerlerde sahne imkanı bulduk. Bu tecrübelerimizi bir tavsiye haline getirmek için şöyle diyebiliriz, mekana, ekipmana bakmadan sürekli çıkıp çalmak gerekiyor. Biz birbirimizle çok çaldık ve sahip olduğumuz en büyük değer, kendimize ait prova yapabilecek bir yerimiz olmasıydı çünkü istediğimiz zaman istediğimiz şekilde çalabiliyorduk. Ayrıca, Avrupa’da katılıp tecrübe kazandığımız festivaller oldu. Mesela Berlin Caz Festivali’nde Tamburada olarak çaldık. DandadaDan ile Münih’te Bridges Turkey adlı bir festivalde bulunduk. Benzer şekilde Belçika’da 090 adlı bir Türk festivalinde çaldık. Genel olarak baktığımız zaman Türk müziğini Avrupa’da duyurmaya çalışan festivallere katıldık. Akbank Caz Festivali’nden sonra 18 Ekim’de Contemporary İstanbul çerçevesinde bir konser vereceğiz. Kasım ve Aralık ayı içinde görüşmelerimiz var ancak daha kesinleşen bir durum yok. 123’e bize zaman ayırdığı için çok teşekkür ederiz. Umarız onların başarıları daha birçok genç müzisyene örnek olur.

genccazcilar.org/grup123
🌘 🚀