Arama

Roman ve Roman Türleri - Tek Mesaj #6

Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
5 Ağustos 2012       Mesaj #6
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Roman
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Anlatım yolu olarak düzyazının kullanıldığı bir edebiyat türü. İnsanların serüvenlerini, iç dünyalarını, toplumsal bir olayı ya da durumu ayrıntılarıyla öykülemeyi amaçlayan anlatı biçiminde tanımlanabilir. Yalnız roman türünü tek bir tanımla sınırlamak sakıncalıdır. Türün gelişim sürecinde verilmiş örneklere dayanılarak yapılan tanımlar yeni örneklerle aşılabilir. Roman teriminin kavramsal gelişimi de bunu kanıtlar. Bilindiği gibi Roma İmparatorluğu devlet dili olarak Lâtinceyi benimsemiş, imparatorluğun egemenliği altında bulunan ülkelerde konuşulan, Lâtinceden türemiş diller topluluğuna Roman dilleri adı verilmiştir. Dilbilimcilerin sınıflamasına göre Roman dilleri topluluğu şu dillerden oluşmaktadır:
  • Fransızca
  • Provansça
  • İspanyolca
  • Portekizce
  • İtalyanca
  • Rumence
  • Sardca
  • Reto-Romanşça.
İşte sözcüğün bu anlamından yola çıkılarak, Roman dilinde koşuklu ya da düzyazı halinde kaleme alınmış, gerçek ya da uydurma bir olay anlatan yapıtlara roman denmiştir. 15.-16. yüzyıllarda ise geçmiş ya da geçmesi mümkün bir olayı ayrıntılarıyla betimleyen, bunu yaparken de ahlâkı, töreleri, duyguları ve olasılıkları göz önüne alan yapıtlar roman sözüyle nitelenmiştir. Böylece roman, destandan, Orta Çağ öyküsünden ayrılır, şiirin egemenliğinden kurtulur. Günümüzdeki anlamıyla romanın başlangıcı sayılan bu dönem yapıtları için düzyazı roman kavramını kullanmak daha doğrudur. Bu anlamda roman, öteki edebiyat türleriyle karşılaştırıldığında, oldukça yeni bir türdür.

Dünya Edebiyatında Roman
Nitekim roman sanatının ilk yetkin örneği sayılan Don Kişot (Miguel de Cervantes Saarvedra'nın El İngenioso Hidalgo Don Quijote de la Mancha adlı yapıtı, 1605-1615) 17. yüzyılın ürünüdür. İngiltere'de, Fransa'da da ilk örnekler 17. yüzyılda verilmiştir. Ama roman asıl 18. yüzyılda, giderek bu yüzyılın ikinci yarısıyla 19. yüzyılda gelişmiştir. Bunun nedeni Batı'da romanın, feodalizmin yıkılıp burjuvazinin egemen olduğu dönemde belirmiş olmasıdır. Edebiyat türü olarak olgunlaşması ise bu egemenliğin pekişme süreciyle doğru orantılıdır. Yani roman, insanın birey olma bilincine ulaştığı, insani ilişkilerin karmaşıklaştığı bir sosyo-ekonomik gelişim sürecinde doğmuş ve yetkinleşmiştir.

Türk Edebiyatında Roman

Türk edebiyatında roman Tanzimat'tan sonra görülür. Üstelik bir gelişim değil, doğrudan aktarmacılığın ürünüdür. Tür olarak Batı edebiyatından yapılan çevirilerle edebiyatımıza girmiştir. Bu yolda ilk örnek, Fénelon'dan çevrilen Telemak'tır. Onu Robinson Cruzoe, Monte Kristo gibi yapıtlar izler. İlk yerli romanlar ise Şemsettin Sami'nin "Taaşşuk-i Talat ve Fitnat" (1872), Namık Kemal'in "İntibah" (1876), Ahmet Mithat'ın "Hasan Mellah", "Hüseyin Fellah", "Felatun Beyle Rakım Efendi" (1875-1876) adlı yapıtlarıdır. Klasik tanımlara göre tür olarak romanın başlıca özellikleri, uzun oluşu, kişilerin sayıca çokluğu, kişilerin ya da başkişinin yaşamının ayrıntılı anlatılması, genellikle geniş bir zaman parçasını kapsamasıdır. Öykü türü göz önünde tutularak sıralanan bu özellikler, her roman için kesin, belirleyici bir özellik sayılmamalıdır.

Roman Türleri
Romanlar, konuları, anlatım biçimleri, kişileri, giderek okurlarına göre çeşitlere ayrılmış, edebiyat tarihlerinde, eleştirilerde bu adlarla nitelenmişlerdir. Başlıca roman türleri şunlardır: Okuru heyecanlandırıp gerilim içinde tutmak amacıyla sürükleyici olaylarla örülü romanlara serüven romanları denir. Bu tür yapıtlarda olağanüstü kahramanların olağanüstü serüvenleri sergilenir. Dil ve üslup kaygısı yoktur. Polisiye olaylar üzerine kurulmuş romanlar polis romanı adını alır. Hemen her polis romanında çözülecek bir problem vardır. Olayın gelişimi, okurun merak duygusunu kamçılayacak biçimdedir. Ayrıca birçok polis romanı yazarı, resmî ya da sivil bir detektif tipi yaratmıştır. Halk romanı, popülist roman ya da yığın romanı denilen yapıtlar da bir bakıma serüven romanı içinde ele alınabilir. Yalnız bu yapıtlarda serüvenin boyutları değişmiştir. Konular genellikle duygusal, acıklı olaylardır. Kurgusu yalındır. Olaylar tek bir çizgide gelişir ve genellikle mutlu sona ulaşır. Konularını geçmişten, tarihî olay ve kişilerden alan romanlara da tarihî roman denir. Bu tür yapıtlarda olayların ve kişilerin geçmişten seçilmesi yetmez, geçmişin kendi gerçekliğiyle verilmesi gerekir. Biyografik ya da yaşamöyküsel romanlar, gerçekten yaşamış bir kişiyi konu edinen romanlardır. Romancı nesnel verilere, belgelere, tanıklara dayanarak anlattığı insanın kişiliğini oluşturan belirleyici nitelikleri onun yaşam serüveni içinde yeniden yaratarak yansıtır. Nesnel verilerden, iletişim araçlarından yararlanıp araştırma ve incelemeye dayanan romanlara da belgesel roman denir. Bu tür yapıtlarda yazar aradan çekilir, topladığı malzemeyi kurgulayarak romanlaştırır. Roman kişilerinin iç dünyalarını yansıtmayı amaçlayan, ruh çözümlemelerinin ağır bastığı romanlar ise psikolojik roman adını alır. Ayrıca edebiyat akımlarına bağlı olarak romantik roman, gerçekçi roman, natüralist roman, toplumsal gerçekçi roman biçiminde ayrımlara da gidilmiştir.