152. Abdullah bin Ömer (r.a.) rivayet ediyor:
"En'âm Sûresinin tamamı bir defada yetmiş bin melek tarafından uğurlanarak indi. Melekler yüksek sesle tesbih ve hamd ediyorlardı."[554]
İzah
Hadiste faziletine dikkat çekilen En'âm Sûresi, altı veya üç âyeti dışında Mekke'de nazil olmuştur. 165 âyettir. İfâde edildiği gibi, En'âm Sûresi hepsi birden bir defada inmiştir.
Sûrede iman esasları, bilhassa ALLAH'ın varlık ve birliği, peygamberlik müessesesi, öldükten sonra diriliş konuları, kesin ve parlak delillerle, veciz bir üslûpla beyan buyurulmaktadır. Allah'ın nimetleri zikredilirken, insanlar için yarattığı ehlî hayvanlara da bilhassa dikkat çekilmiş ve bu nimetin ehemmiyet ve büyüklüğüne bir işaret olarak sûreye de "ehlî hayvanlar" mânâsına gelen En'âm ismi verilmiştir. Sûrenin faziletini bildiren daha başka hadisler de vardır. Bir hadiste Peygamberimizin En'âm Sûresi nazil olduğunda tesbih ettiğini ve sûreyi ufuğu kaplayacak kadar meleğin uğurladığını bildirmiştir.[555]
Bir başka hadis de şöyledir:
"Kur'ân'da En'am Sûresinden başka hiçbir uzun sûrenin bana tümü birden inmedi. Şeytanlar bu sûre için toplandıkları kadar hiçbir sûre için toplanmamışlardı. Bu sûre bana Ceberâil'in emrinde elli bin melek olduğu halde gönderildi. Bunu kuşatmışlar, bir düğün debdebesiyle getirdiler. Havuza su kor gibi göğsümde kararlaştırdılar. ALLAH Teâlâ bununla bana ve size öyle bir ikramda bulundu ki, artık bundan sonra ebedî olarak saptırmaz. Bunda müşriklerin bütün delillerinin iptali ve ALLAH'ın bozulması mümkün olmayan bir vaadi vardır."[556]
Bu sûrenin iki âyeti şu mealdedir:
"De ki: Gökleri ve yeri yaratan, rızık veren ve rızka muhtaç olmayan ALLAH'tan başkasını mı rab edineyim? De ki: Bana Müslümanların ilki olmam emredildi ve 'Sakın ALLAH'a ortak koşanlardan olma' buyuruldu.
"De ki: Rabbime isyan edersem, o büyük günün azabından korkarım."[557]
ALLAH Yumuşaklığı Sever
153. Enes bin Mâlik (r.a.) rivayet ediyor:
"ALLAH yumuşaktır ve yumuşaklığı sever. Yumuşaklık karşılığında verdiğini sertlik karşılığında vermez."[558]
Malını Korurken Öldürülen Şehittir
154. Abdullah bin Amr (r.a.) rivayet ediyor:
"Kişinin malını korurken öldürülmesi kendisi için şehâdettir."[559]
İzah
Müsned'de yer alan hadislerin birinde malını korurken öldürülenin Cennette olduğu bildirilir. Başka bir rivayette de Resûlullah şöyle buyurmuştur:
"Malını korumak üzere öldürülen şehiddir, ailesini korumak üzere öldürülen şehiddir, dinini korumak üzere öldürülen şehiddir, canını korumak için öldürülen şehiddir."
Peygamberimiz bu hadisiyle meşru olan nefis müdafaasını göstermekte ve buna teşvik etmektedir. Kişinin malını müdafaa ederken öldürülmesi mümkün olduğu gibi, bu esnada karşıdakini öldürmesi de mümkündür. Bu durumda ne olacak? Bunu da hadisin Müslim'deki rivayetinden öğreniyoruz:
Bir adam Resûlullaha gelerek, "Ey ALLAH'ın Resulü, bir yabancı malımı zorla almak isterse ne yapayım?" diye sordu. Sonra da Resûlullah ile aralarında şu konuşma geçti:
"Malını ona verme."
"Beni öldürmeye kalkarsa ne yapayım?"
"Sen de onu öldürmeye çalış?"
"Ya o beni öldürürse?"
"Sen şehid olursun."
"Ya ben onu öldürürsem?"
"O Cehenneme gider."
Tâbi kişi karşı taraftakini hemen öldürme yoluna gitmeyecektir. Bu son çâredir. Ondan önce saldırganı uzaklaştırmak için başka şeyler yapacaktır. Nitekim Taberânî, Mu'cemü'l-Evsat'da şöyle bir hadis rivayet eder:
Bir zât, "Ey ALLAH'ın Resulü, bir yabancı malımı zorla almak isterse ne yapayım?" diye sordu.
Resûlullah (s.a.v.),
"ALLAH'ın ismini ver" buyurdu.
Suâli soran, "Söz anlamazsa?" diye sordu, Resûlullah yine, "ALLAH'ın adını ver" buyurdu.
Suâli soran, "Söz anlamazlarsa?" deyince Resûlullah şöyle buyurdu:
"O zaman onunla çarpış. Şayet öldürülürsen Cennettesin, öldürürsen o ateştedir."[560]
Evet, malını korurken öldürülen kimse manevî olarak şehiddir. Fakat defin noktasında şehid muamelesi görmez. Yıkanır, kefenlenir.
Şayet o saldırganı öldürürse, İslâm âlimlerine göre kendisine kısas uygulanmaz.[561]
Zulüm, Faiz Ve Haramdan Sakınmak
155. Abdullah bin Abbas (r.a.) rivayet ediyor:
"Kim temsil ettiği bâtıl ile bir hakkı ortadan kaldırmak isteyen zâlime yardım ederse, ALLAH ve Resulünün koruyuculuğundan mahrum kalır.
Kim bir dirhem faiz parası yerse, 33 defa zina etmiş gibi günah kazanır.
Kim de vücudunu haramdan beslerse, ateş ona daha layıktır."[562]
İzah
Ebû Dâvud, İbni Mâce ve Müsned'de hadisin baş tarafına benzer şöyle bir rivayet vardır:
"Kim zulmen yapılan bir düşmanlığa yardım ederse, bundan vaz geçinceye kadar ALLAH'ın gazabına hedef olmaya devam eder."[563]
Zâlime yardım etmekten sakındıran bir başka hadis de şu mealdedir:
"Kim bir zâlime yardım ederse, ALLAH o zâlimi kendisine musallat eder."[564]
İzahını yaptığımız hadisde ise temsil ettiği bâtıl ile hakkı ortadan kaldırmak için zâlime yardım edenin ALLAH ve Resulünün koruyuculuğundan mahrum kalacakları ifâde edilmektedir. Böyleleri sadece ALLAH ve Resulünün koruyuculuğundan mahrum kalmazlar, aynı zamanda onların düşmanlığını da kazanırlar. Düşmanı ALLAH ve Resulü olanların ise kıyamet gününde artık hiçbir koruyucuları olmaz.
Hadisin ikinci bölümünde bir dirhem faiz parası yiyenlerin 33 defa zina etme günahı kazanacakları ifâde edilmektedir. Gerek fâiz, gerekse zina büyük günahlardandır. Burada faiz yemenin zinadan daha dehşetli gösterilmesi, zinanın günahını azaltmaz. 3Çünkü Kur'ân, faizi şiddetle reddettiği gibi, fuhşu da reddeder.