Arama

Julius Sezar (Caesar) - Tek Mesaj #4

Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
9 Ekim 2012       Mesaj #4
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye

Caesar, (Gaius) Julius


(d. İÖ 12/13 Temmuz 100, Roma - ö. İÖ 15 Mart 44, Roma)
ünlü Romalı komutan, devlet adamı ve diktatör (İÖ 46-44).

Galya’yı fethettikten (İÖ 58-50) ve iç savaşı (İÖ 49-46) kazandıktan sonra, bir dizi siyasal ve toplumsal reformu gerçekleştirmeye çalışırken bir grup soylunun suikastına uğramıştır. Yoz ve çürümüş aristokrasi yönetimine son vererek, Roma’nın çöküşünü geciktiren otokratik bir yönetimin yolunu açmıştır. Almancadaki Kaiser, Slav dillerindeki çar ve İslam dünyasındaki kayzer gibi hükümdarlık sanları Caesar adından gelir.
Ad:  Julius Sezar3.jpg
Gösterim: 1327
Boyut:  57.3 KB

Aile kökeni ve ilk dönemi.


Caesar’ın ailesi, sayıları giderek azaİan patrici kabilelerden Julius’ların ayakta kalmış son üyesiydi. Yeni düşüncelere açık olan bu köklü aile, varlıklı ve etkili olmaktan uzaktı. En güçlü soylu ailelerden bazıları patrici kökenli olmakla birlikte, tribunus plebis (Eski Roma’da plebleri yöneticilerin keyfi eylemlerinden korumakla görevli memur) makamına seçilme hakkı bulunmayan patriciler eski siyasal üstünlüklerini yitirmişlerdi. Bir soylunun önemli kamu görevlerine seçilmesi, önde gelen varlıklı ve nüfuzlu ailelerin desteğini kazanmasına bağlıydı. Siyasal bir konum elde etme çabası sert bir rekabete yol açmıştı. Praetor’hık (yüksek yönetici) ve konsüllük gibi önemli makamlara ulaşmanın yolu, geniş yağma olanaklan sunan eyalet valiliklerinden geçiyordu. Bu sırada Roma ordularının başlıca insan kaynağı, II. Kartaca Savaşı’nın (İÖ 218-201) yol açtığı yıkımı izleyen ekonomik altüst oluşta önemli ölçüde mülksüzleşen Roma köylüleriydi. Gerek içerde, gerek dışarda Roma yönetici sınıfına karşı yoğun tepkiler vardı. Kitlesel patlamalar sürekli birbirini izliyordu. Yönetim bozukluğu ve siyasal çekişmeler mülksüzleştirilmiş köylülerin destekleyeceği bir askeri diktatörlük için elverişli bir zemin hazırlıyordu.

Caesar’ın ailesi, bu iktidar mücadelesinde önemli bir yer tutmamakla birlikte, birkaç konsül çıkarmıştı. İÖ 90’da konsüllüğe seçilen uzak akrabası Lucius Caesar, yönetime bağlı İtalya halklarına yurttaşlık hakkı tanınmasına ön ayak olmuştu. Halalarından biri de, soylu olmamasına karşın askeri yeteneğiyle konsüllüğe kadar yükselen Gaius Marius ile evlenmişti. Bu nedenle ailenin soylulara karşı olan partiyle bağları çok eskiye dayanıyordu.

Servetinin yetersizliğine karşın daha başından siyasette yükselmeyi hedef alan Caesar, İÖ 84’te Marius’u desteklemiş bir soylunun kızı olan Cornelia ile evlenerek, radikal tutumunu açıkça ortaya koydu. Ertesi yıl Doğu’dan dönerek yönetime egemen olan Lucius Cornelius Sulla’nın, karısını boşaması için verdiği emri dinlemediğinden servetinin yanı sıra yaşamını da yitirme tehlikesiyle karşı karşıya geldi. Roma’dan uzaklaşarak Anadolu ve Kilikya’da askeri hizmete girdi. Süha’nın İÖ 78’de ölmesi üzerine geri döndü. Halk savcısı olarak, önde gelen bir Sulla yandaşına karşı açtığı davayı kazanamayınca, ünlü hitabet öğretmeni Molon’dan ders almak amacıyla Rodos’a gitti. Yolda korsanlara tutsak düştü. Gerekli fidyeyi verip serbest kaldıktan sonra, kendi başına bir filo oluşturarak bu korsanları ele geçirdi ve hepsini çarmıha gerdi. İÖ 74’te Pontus kralı Mithradates VI. Eupator Roma’ya savaş açınca, özel bir ordu toplayarak çarpışmalara katıldı.

Yokluğunda siyasal ve dinsel nitelikli rahipler kuruluna seçilen Caesar, dönüşünde tribunus militum’hıga (Eski Roma’da piyade komutanı) getirildi. Süha’nın kurduğu yöntemi yıkmak için, onun ölümünden sonra saf değiştiren Gnaeus Pompeius ile işbirliği yapmaya başladı. İÖ 69 ya da 68’de quaestor'luğa (konsül yardımcısı) seçildi. Aynı yıl ölen karısı ile Marius’un dul eşi halasının cenaze törenlerinde Cinna ve Marius’u övücü konuşmalar yaptı. Daha sonra Pompeius’un uzak bir akrabası olan Pompeia ile evlendi.

Bugünkü Andalucia ve Portekiz’i içine alan Uzak İspanya eyaletindeki quaestor’luk görevinin ardından, İÖ 65’te curule aedilis (yüksek belediye görevlisi), İÖ 63’te de pontifex maximus (başrahip) oldu. Marcus Licinius Crassus ile birlikte Catilinus’un başarısız darbe girişimine karışmakla suçlandı. Praetor’hığa seçildiği İÖ 62’nin sonlarına doğru bir skandal nedeniyle karışından boşandı. Ardından iki yıllığına Uzak İspanya valiliğine getirildi. Daha önceki görevlerinde savurganca harcamalar yüzünden büyük bir borç altına girdiğinden, Roma’dan ancak Crassus’un borçlarının dörtte birine kefil olmasıyla aynlabildi. Eyaletin kuzeybatı sınırlarının ötesinde giriştiği askeri seferlerde yüklü bir ganimet toplayarak mali durumunu bir ölçüde düzeltti. Roma ya döndüğünde İÖ 59 yılı için konsüllüğe aday oldu.

Birinci triumvirlik ve Galya’nın fethi.


Senato’daki karşıtlarının çeşitli girişimlerine karşın konsüllüğe seçilmeyi başaran Caesar, Doğu’da düzeni sağladıktan sonra Roma’ya dönen ve terhis ettiği askerlerine toprak dağıtma girişimi Senato’nun engeliyle karşılaşan Pompeius ile gizli bir anlaşma yaptı. Pompeius’a karşı düşmanlık güden Crassus’u yumuşatarak bu ittifaka katılmasını sağladı. Tek çocuğu Iulia’yı Pompeius ile evlendirerek, triumvirliği (üçler meclisi) pekiştirdi. Kamu topraklarının dağıtılması tasarısını önleyen muhalefeti, Pompeius’un terhis edilmiş askerleri aracılığıyla karışıklıklar çıkararak sindirdi. Bu arada Gallia Cisalpina ve Illyricum valiliklerinin dört yıllığına kendisine verilmesini sağladı. Gallia Transalpina için atanan valinin ölmesi üzerine, Pompeius’un yardımıyla bu eyaleti de aldı. Böylece kuzeybatı sınırları ötesindeki fetihler için gerekli asker kaynağını ve sıçrama tahtasını elde etmiş oldu.

Bu sırada Roma’nın kuzeybatı sınırı Alpler’den başlayarak yukarı Rhöne Irmağının sol yakasına ve Pireneler’e kadar uzanıyordu. İÖ 58’de bu sınırı geçerek batıya doğru göç eden Helvetleri geri püskürten Caesar, ardından kiralık bir Germen komutanı olan Ariovistus’u yenilgiye uğrattı. İÖ 57’de kuzeydeki Gal kökenli Belgae halklarına boyun eğdirdi.

Komutanlarından Publius Licinus Crassus da bugünkü Normandiya ve Bretanya topraklarını ele geçirdi. İÖ 56’da Bretanya’nın güneyinde yaşayan Venetler, Dover Boğazının Galya kıyılarında oturan Moriniler ile Aşağı Ren’in güney kıyısındaki Menapilerin desteğiyle ayaklandı. Caesar güçlükle bastırdığı Venetlere karşı barbarca bir misihemeye girişti. Ama Morinler ve Menapileri tam anlamıyla sindiremedi. Ertesi yıl Menapileri yurtlarından kovan göçmen Germen kabilelerini kılıçtan geçirdi. Koblenz’in hemen aşağısında bir köprü kurarak, Germen topraklarına akınlar düzenledi. Ardından Manş Denizini geçerek Britanya’ya çıktı. İÖ 54’te yeniden Britanya’ya bir sefer düzenledi ve Galya’nın kuzeydoğusundaki ciddi bir ayaklanmayı bastırdı.

İÖ 52’de Arvernius’lu Vercingetorix’in önderliğinde birleşen Orta Galya halkları, Alpler’in ötesinde kışlamakta olan Caesar’ın ordularıyla bağlantısını koparmaya yöneldiler. Vercingetorix, ekinleri yakma ve süvari baskınları yoluyla Romalıları ikmalsiz bırakarak yenmeyi tasarlıyordu. Ama Galyalıların kentlerini savunmada diretmesi, Roma ordularının saldırıya geçmesine fırsat verdi. Vercingetorix’in çekildiği Gergovia önünde ilk doğrudan yenilgisini alan Caesar, sonunda Galya önderini Alesia’da desteksiz bırakarak teslim olmaya zorladı. Birbirinden kopuk son direnişleri sert yöntemlerle kırdıktan sonra, İÖ 50’de yeni fethedilen toprakları düzenlemeye girişti.

İç savaş.


Galya’daki fetihleri sırasında Roma’daki konumunu güçlendirmeye de önem veren Caesar, giderek artan servetinin bir bölümünü siyasetçileri kazanmaya ayırdı. Karşılıklı güvensizlikler nedeniyle çözülme belirtileri gösteren triumvirliğe, IÖ 56’da Luca’da düzenlediği bir toplantıyla yeniden işlerlik kazandırdı.

Böylece Pompeius ve Crassus’un ertesi yıl konsüllüğe seçilmesi ve üçlünün elindeki valilik görevlerinin beş yıl uzatılması konusunda anlaşmaya varıldı. Ama Crassus’un İÖ 53’te Partlar karşısında ağır bir yenilgi alarak safdışı kalması ve Iulia’nın ölümünün ardından Pompeius’un adım adım Caesar’dan uzaklaşarak soyluların safına geçmesi, triumvirliğin dağılması sonucunu getirdi.

Bu sırada Caesar için en önemli sorun, valilikten ve ordu komutanlığından ayrılmasından hemen sonra konsüllüğe getirilmesini sağlamaktı. Arada bir boşluğun doğması durumunda, sıradan bir yurttaş olarak düşmanlarının saldırılarına karşı koyması güç olacaktı. Bu nedenle daha Luca toplantısında komutanlığını devretmesi sorununun İÖ 1 Mart 50’den önce gündeme getirilmemesi için Pompeius ile gizli bir anlaşmaya varmıştı. Ama bu konu IÖ 51’den başlayarak birkaç kez Senato’da ele alındı. Caesar, Gaius Scribonius Curio ve Marcus Antonius gibi yandaşları aracılığıyla bu önerilerin veto edilmesini sağladı. İÖ 50’de konsüllerden Gaius Claudius Marcellus, Senato’dan Caesar’ın Pompeius’tan önce komutanlığı bırakması yönünde bir karar çıkartınca, siyasal bir bunalım doğdu. Curio 1 Aralık’ta her iki komutanın aynı anda görevden ayrılmasını öngören bir karar aldırdıysa da, Marcellus Senato’nun onayını almadan Pompeius’a İtalya’daki bütün birliklerin komutanlığını ve yeni asker toplama yetkisini verdi. Caesar’dan emir havası taşıyan bir mesaj alan Senato, Caesar’ın “belirlenecek bir tarihte” komutanlığı bırakmaması durumunda halk düşmanı ilan edileceğini açıkladı. Geri adım atmanın sonu olacağını gören Caesar’ın İÖ 10-11 Ocak 49’da Roma üzerine yürümesi, kaçınılmaz iç savaşı başlattı.

Caesar, güç gösterisi niteliğindeki ilk çarpışmaların ardından karşıtlarını Otranto Boğazının doğusuna çekilmeye zorladı. İspanya’da Pompeius’un ordusunu dağıttıktan sonra, İÖ 49’un sonlarında Pompeius’u izleyerek Adriya Denizini geçti. Dyrrachium’da içine düştüğü kötü durumdan kısa sürede kurtularak, Pharsalos’ta kesin bir zafer elde etti (İÖ 9 Ağustos 48). Tesalya’dan Mısır’a kadar kovaladığı Pompeius, burada Kral Ptolemaios’un bir subaymca öldürüldü. Kışı İskenderiye’de geçiren Caesar, halkın başlattığı bir ayaklanmayı bastırdıktan sonra Kraliçe Kleopatra ile eğlenceye daldı. İÖ 47’de Anadolu’nun kuzeydoğusundaki Pontus Krallığı’ın babasından almak isteyen Bosporos kralı Pharnakes’i kısa süren bir savaşta yendi. Caesar’ın ünlü sözü Veni, vidi, vici (“Geldim, gördüm, yendim”) bu seferle ilgilidir.

Diktatörlük.


Roma’ya dönerek diktatör unvanı alan Caesar, birkaç ay geçmeden karşıtlarının ayaklandığı Afrika’ya gitti. 1Ö 46’da Thapsus’ta karşıt orduları yenilgiye uğratarak döndüğü Roma’dan, bu kez Uzak İspanya’daki yeni bir direniş için ayrılmak zorunda kaldı. Bu ayaklanmayı İO 17 Mart 45’te Munda’da ezici bir zaferle bastırdıktan sonra, sürekli Roma’da kalarak imparatorluğu yeniden düzenlemeye yönelik taşanlarını gerçekleştirmeye girişti.

İÖ 46’da yanlışlarla dolu Roma takvimini değiştirerek bugünkü Gregoryen takviminin temelini oluşturan bir sistem kuran Caesar, yerel yönetim birimleri municipium’lm tekörnek bir yapıya kavuşturdu. Kartaca ve Korinthos gibi büyük kentleri yeniden canlandırarak, terhis edilmiş askerleri ve Roma’daki işsizleri buralara yerleştirdi. Yabancı halklara Roma yurttaşlığı hakkını tanıdı. Senato’nun üye sayısını artırarak temsil niteliğini yükseltti. Barbarlara karşı acımasız davranışlarıyla tanınmasına karşın, Romah karşıtlarını bağışlayarak önemli görevlere getirdi. Partlardan İÖ 53’teki yenilginin öcünü almak ve Fırat’ın batısındaki toprakları ele geçirmek amacıyla yeni bir sefere hazırlanırken, Senato’da önceden hazırlanmış bir suikast sonucu öldürüldü.

Sayılan 60’ı bulan suikastçılar arasında Caesar’ın yetkileri elinde toplamasından ve ayncalıklarım yitirmekten çekinen bazı eski Caesar yanlıları da bulunmakla birlikte, başı cumhuriyetçi eğilimleriyle tanınan ve Caesar’ın eski düşmanları olan Gaius Cassius Longinus ile Marcus Iunius Brutus çekiyordu. Caesar, bağışladığı ve güvendiği Brutus’un bıçak darbelerine hedef olmaktan duyduğu üzüntüyü tarihe geçen Et tu, Brüte (“Sen de mi Brutus?”) sözleriyle karşıladı. Suikast, Roma’yı 13 yıl sürecek yeni bir iç savaşa sürükledi.

Kişiliği.


Komutanlık ve yöneticilikteki dehasının yanı sıra perde arkasından iş yürütmede ve propaganda sanatında da usta olan Caesar, aynı zamanda çağdaşları Hortensius ve Cicero çapında yetenekli bir konuşmacıydı. Gerek yendiği düşmanlara karşı gösterdiği hoşgörülü tutumda, gerek yazılarında, siyasal tutkularının gerektirdiği katılığı aşan bir yumuşaklık görülür.

Caesar’ın Galya seferleri ve iç savaşa ilişkin, eksik ve sonradan ekler yapılmış yazıları dışındaki bütün konuşma, mektup ve broşürleri kaybolmuştur. Galya seferine ilişkin kitabı Türkçede Gallia Savaşı adıyla yayımlanmıştır (1942; 1973). Yazılarında okuyucunun olaylara kendi istediği gibi bakmasını sağlayacak ince bir kurgu vardır; nesnel bir anlatım izlenimi uyandıran, olgulara dayalı özlü ve kuru bir rapor üslubu kullanır. İÖ 46’da inançları uğruna yaşamını veren siyasal rakibi Marcus Porcius Cato için Cicero’nun kaleme aldığı övgü yazısına yanıt niteliğini taşıyan Anticato adlı kayıp broşüründe ölü bir kahramanın gölgesini silmeye çalışması, bunu başaramamış olsa bile, siyasal uzak görüşlülüğünü yansıtır. Caesar’m yazıları propaganda amacına yönelik olmakla birlikte, parlak bir sanatsal değer taşır.

En ilginç özelliklerinden biri de olağanüstü zihinsel ve bedensel enerjisiydi. Birçok yazısını seferler ve yoğun olaylar şırasında kaleme alma fırsatını bulmuştur. İÖ 57-56 kışında kendisine bağlı iki eyaleti dolaşması, İÖ 55 ve 54 seferleri arasındaki boşluktan yararlanarak Gallia Cisalpina’da bayındırlık işleriyle uğraşması, İÖ 49’jda aynı sefer mevsimi içinde Rubicou’dan Brundisium’a oradan da Ispanya’ya uzanan bir yolu alması ve İskenderiye’de ileri yaşına karşın beklenmedik bir ölüm tehlikesini uzun bir mesafeyi yüzerek atlatması enerjik yapısının çarpıcı örnekleridir. Kamuoyunun tepkisini çekmeyi göze alarak Kleopatra’yı Roma’ya getirtmesi, aralarında Pompeius’un karısı Mucia’nın da bulunduğu sayısız kadınla düşüp kalkması ve yaygın bir söylentiye göre Bitinya kralı Nikomedes’le eşcinsel ilişkiye girmesi içindeki taşkınlığı bastıramamasıyla açıklanabilir.

Caesar’ın yozlaşmış aristokratik oligarşinin yerine güçlü bir otokratik yönetim kurması, barbar istilalarının ve Partlann tehdidi altında olan Yunan-Roma uygarlığının uzun bir süre daha ayakta kalmasını sağlamıştır. Böylece Yakındoğu’da filizlenen Helenistik öğeler Hıristiyan ve İslam dünyası üzerinde önemli etkiler bırakırken, Akdeniz uygarlığıyla ilişkiye giren Galya da Frank istilası sırasında barbar kabileleri bünyesinde eritebilmiştir.

kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 30 Eylül 2016 21:22
Sen sadece aynasin...