Arama


BARIŞ - avatarı
BARIŞ
Ziyaretçi
1 Kasım 2006       Mesaj #3
BARIŞ - avatarı
Ziyaretçi

TARİH


Rio de la Plata’ya ilk kez 1501-02’de Amerigo Vespucci’nin ayak bastığını öne sürenler olduğu kadar, bu sava karşı çıkan tarihçiler de vardır. Ama Vespucci’nin bölgeye düzenlediği yolculukların, İspanyolların güneyde bir boğaz aramasına önayak olduğu kesindir. Bu araştırmalar sonucunda 1516’da Juan Diaz de Solis, Rio de la Plata’ya, 1520’de ise Fernâo de Magalhâes (Macellan) kendi adını taşıyacak olan boğaza ulaştı. Ardından dikkatler bölgenin iç kesimlerine yöneldi. Portekiz’in Brezilya’da giderek artan bir varlık kazanmasından ürken İspanya, Peru’nun ele geçirilmesinden aldığı güçle 1535’te Pedro de Mendoza’yı Arjantin’e gönderdi. 1536’da Mendoza, bugün Buenos Aires olarak bilinen yerde ilk İspanyol kolonisini kurdu. Ama kentin önemli bir yerleşme durumuna gelmesi ancak 18. yüzyılda oldu. O tarihe değin, bugün Kuzey Arjantin olarak bilinen bölge ve Buenos Aires, daha çok Şili, Peru ve Paraguay gibi öteki İspanyol sömürgelerinden gelenlerin yerleştiği yerlerdi. İspanya’dan doğrudan göçün az olduğu bu dönem boyunca Arjantin topraklarında kurulan ilk yerleşmelerde, İspanyolların bölgeye getirdiği ırklara dayalı koyun, sığır ve at yetiştiriciliği, serf konumundaki Yerlilerin iş gücüne dayalı olarak patates ve mısır gibi kıtaya özgü ürünlerin tarımı yapılıyordu.
Ad:  arjantin3.JPG
Gösterim: 1102
Boyut:  58.1 KB

1776’ya değin Arjantin, Ispanya’ya bağlı Peru Genel Valiliğinin parçasıydı. Üç bü-yük kent Tucumân, Cördoba ve Buenos Aires, yörede birbiri ardından öncü konum üstlenerek bir topluluk bilincinin ilk tohumlarını attılar. İspanya, geleneksel düşmanı İngiltere’nin bağlaşığı olan Portekiz’in sömürgesi Brezilya’nın güçlenmesinden kaygı duyuyordu. Bu tehdide karşı koyabilmek için 1776’da La Plata Genel Valiliğini oluşturdu ve Buenos Aires yeni genel valiliğin başkenti oldu.

BAĞIMSIZLIK.


Arjantin topraklarında ilk bağımsızlık hareketi, 1808’de Napoleon’un İspanya’ya girmesi üzerine boy gösterdi. Napoleon’un tahttan indirdiği VII. Fernando’yu destekleyen Buenos Aires kent meclisi (cabildo) 1810’da Fernando’ya bağlılığını bildiren özerk bir hükümet kurdu. Ama 1814’te yeniden İspanya tahtına çıkan Fernando, kısa sürede ülke tarihinin en kötü krallarından biri olduğunu kanıtladı. 9 Temmuz 1816’da San Miguel de Tucumân’ da toplanan ve ülkenin büyük çoğunluğunu temsil eden bir meclis, Rio de la Plata Birleşik Eyaletleri adıyla Arjantin’in bağımsızlığını ilan etti. İspanya tahtından yana olanlara karşı yıllar süren mücadele, bu güçlerin merkezi Peru’nun 1824’te Simön Bohvar’ın önderliğinde bağımsızlığına kavuşması ile sona erdi. Bu arada 1814’te Paraguay’ın, 1825’te Bolivya’nın, 1828’de de Uruguay’ın bağımsız birer devlet olması ile Arjantin önemli topraklar yitirdi.

Arjantin’de ulusal iktidarın kimin elinde olacağı uzun süre belirlenemedi. On üç eyalet arasındaki çekişmelerden ve dış güçlerin çıkar çatışmalarından yararlanan Buenos Aires, ulusal düzeyde egemenliğini kabul ettirme yolunda önemli adımlar attı. Kralcılara karşı savaş döneminden kalan askeri örgütlenmeyi dağıtarak, hem dış güçlerin hem de toprak sahipleri ile tüccarların güvenini kazandı. Ulusal bir hükümet kurmak amacıyla ilk kurucu meclis Aralık 1824’te toplandı. Ama kurucu meclisin hazırladığı anayasa da, cumhurbaşkanlığına getirdiği Bernardino Rivadavia hükümeti de kısa ömürlü oldu. Brezilya ile 1825-27 savaşından dönen ordu, Uruguay’ın bağımsızlığını kazanmasına tepki göstererek Buenos Aires’te General Juan Lavalle’yi yönetime getirdi.

Ama Buenos Aires eyaletinin dış kesimlerinde çok geçmeden ayaklanmalar başgösterdi. Eyalet temsilcileri, Santa Fe’de, yerel çıkar gruplarının sözcüsü Juan Manuel de Rosas’ın önderliğinde toplandı. Rosas, Lavalle’in dağıttığı eski meclisi yeniden toplayarak, 5 Aralık 1829’da oybirliği ile başkan seçildi.

ROSAS DÖNEMİNDE KONFEDERASYON 1829-52.


Toprak sahipleri, ithalat-ihracatla uğraşan tüccarlar ve bu gruplarla bütünleşmiş olan İngiliz diplomatlar, Buenos Aires’ teki Rosas yönetimini destekledi. Rosas’ın ülke çapında yerleştirdiği federatif yapı, gerçekte Buenos Aires’in öteki eyaletler karşısındaki üstünlüğüne dayanıyordu. Çeşitli iç karışıklıklara, Ingiltere ve Fransa gibi ülkelerin askeri müdahale girişimlerine karşın Rosas, federasyon yönetimini yaklaşık 20 yıl sürdürdü. İçerdeki ayaklanma girişimlerine karşı acımasız, otoriter bir yönetim oluşturdu. Dış güçlerin müdahale girişimleri karşısında ise, yabancıların ekonomik imtiyazlarına dokunmayarak iktidarını korumaya çalıştı.

Brezilya’da 1835-45 arasında süren iç savaşın, bu ülkeyi etkisiz kılmasından da yararlanan Rosas yönetimi, Arjantin’i bölgede önemli bir askeri güç konumuna getirdi. Şili ve Bolivya sınıflarındaki bölgeler, Buenos Aires’in askeri denetimi altına sokuldu. Uruguay’ın yeniden ülke topraklarına katılmasına çalışıldı. Ama Brezilya’nın, iç savaştan sonra bölgede yeniden etkisini duyurması, hem bu girişimi başarısızlığa uğrattı, hem de Rosas yönetiminin sonunu getirdi. Brezilya ve Uruguay’dan destek alan bazı ordu birlikleri, Rosas’a bağlı kuvvetleri 1852’de Caseros savaşında yenilgiye uğrattı. Rosas, İngiltere’ye sığındı ve 1877’de ölene değin orada yaşadı.

Rosas döneminde, Arjantin toplumunda ve ekonomisinde önemli değişiklikler oldu. Uluslararası düzeyde yürürlükte olan serbest ticaret uygulamasından, en çok, Buenos Aires eyaletindeki sığır yetiştiricileri yararlandı. Askeri güç kullanılarak tüm ülkede Buenos Aires’in egemenliği sağlandı. Böylece ülke ölçeğinde de ticaret gelişti. Ama Rosas’ın devrilmesiyle Buenos Aires’ in öteki eyaletler üzerindeki üstünlüğü sona ermiş oluyordu.

ULUSAL BİRLİĞİN SAĞLANMASI 1852-80


Rosas’ın devrilmesinde önemli rol oynayan General Justo Jose de Urquiza’nın 1852’de Santa Fe’de topladığı kurucu meclise katılmayı Buenos Aires reddetti. Meclisin kabul ettiği yeni anayasa 25 Mayıs 1853’te yürürlüğe girdi ve yeni konfederasyonun ilk başkanlığına Urquiza seçildi. Buenos Aires, konfederasyona da katılmaya yanaşmayınca Parana ilk başkent oldu. Ülkenin gümrük gelirlerini elinde tutan Buenos Aires’in konfederasyonun dışında kalması, yeni devletin mali gücünü zayıflatıyordu. Urquiza yönetimi, 1859’da askeri güç kullanarak Buenos Aires’i denetim altına aldı. Ama Urquiza’nın başkanlık görevini Santiago Derqui’ye devretmesi, yeni bir iç savaşa yol açtı. Bu kez kazanan, Buenos Aires oldu. Derqui’nin yerine devlet başkanlığına Buenos Aires valisi Bartolome Mitre seçildi (1862) ve başkent, Buenos Aires’e taşındı.

Brezilya, Uruguay ve Arjantin’in oluşturduğu üçlü ittifak 1865’te Paraguay’a savaş açtı. 1870’e değin süren savaş, öncekilerin tersine, ülkenin dış ticaretinin gelişmesini engellemedi. 1860’lar ve 1870’lerde ülkeye Avrupa’dan yoğun bir yabancı sermaye akımı ve göç dalgası geldi. Demiryolu yapımı, et işleme ve dondurma tesislerinin kurulması, ekonomik gelişmeyi hızlandırdı. Paraguay savaşı, ordunun siyasal konumunu güçlendirmişti. Ordunun Mitre’ ye karşı tutum alması sonucunda, Rosas’ın sürgüne gönderdiği aydınlardan Faustino Sarmiento 1868’de başkan seçildi. Yeni başkan döneminde, dış kredilerin de desteğiyle ekonomik gelişme ve eğitimin yaygınlaştırılması yolunda önemli adımlar atıldı. 1874’te başkanlığa Nicolâs Avellaneda’nm seçilmesi, öteki eyaletlerin Buenos Aires’e karşı bir zaferiydi. Ama 1873’te Avrupa’da başlayan ekonomik bunalımın etkisi ile yabancı sermaye akımının duraklaması, ülkenin ekonomik durumunu olduğu kadar siyasal güç dengesini de etkiledi, mali sermayenin merkezi olan Buenos Aires’in federasyon içindeki konumunu da güçlendirdi.

Yerlilere karşı 1879’da açılan savaşı kazanarak Pampaların Avrupalı göçmenlerin yerleşimine açılmasını sağlayan General Julio Argentino Roca’nın 1880’de başkan seçilmesi, Arjantin’de yeni bir dönemin başlamasına yol açtı. Roca’nın adaylığına karşı Buenos Aires’te başlayan yeni bir ayaklanmanın ulusal ordu tarafından bastırılması, kentin federasyon içindeki konumunu kesin bir çözüme kavuşturdu. Böylece Buenos Aires, bir yandan federasyona bağlı bir eyalet haline geliyor, öbür yandan da ulusal başkent ilan ediliyordu, Eyaletin başkenti ise La Plata’ya taşınıyordu.

MUHAFAZAKÂR YÖNETİM 1880-1916.


Artık tüm ülke, büyük toprak sahipleri ile iş çevrelerinin desteğine dayanan Ulusal Özerklik Partisi’nin egemenliği altına girmişti. 1852’den, hatta bazı açılardan 1810’dan beri geçerli olan ihracata dayalı ekonomik gelişme politikası, Roca yönetimince de sürdürüldü. Tarım ve hayvancılığın yanı sıra, iç kesimlerin Buenos Aires’le bağlantısını sağlayan demiryollarına yönelik yabancı sermaye yatırımları, ekonomik büyümeyi sağladı. İngiliz sermayesinin etkinliği gitgide arttı. Göçler nedeniyle hızla artan ülke nüfusu 1869’da 2 milyondan, 1895’te 3.900.000’e, 1914’te 8 milyona ulaştı.

Ekonomik büyümenin yol açtığı enflasyon, Roca’nın ardılı Miguel Juârez Celman’ı anti-enflasyonist bir politika izlemeye zorladı. Ama Celman, daha süresi dolmadan 1890’da görevini yardımcısı Carlos Peliegrini’ye bırakarak çekilmek zorunda kaldı. Ekonomik bunalımı aşabilmek amacıyla, Arjantin’in dış borçları için moratoryum ilan etmesi konusunda yabancı alacaklılarla anlaşmaya varıldı. Arjantin, ayrıca para değerini istikrara kavuşturmayı ve altın standartma bağlamayı da kabul ediyordu.
Bunalım, muhafazakâr yönetime şiddetle karşı çıkan yeni bir siyasal partinin, Radikal Yurttaşlık Birliği’nin (UCR) doğmasına yol açtı. 1892’den sonra kısa aralıklarla değişen başkanlarm ardından 1898’de Roca ikinci kez başkan seçildi. Ama toplumsal hoşnutsuzluk giderek yaygınlaşıyordu.

Juan B. Justo tarafından 1896’da kurulan Sosyalist Parti ile anarşist hareket, sendikalar çevresinde etkili olmaya başladı. Jose Figueroa Alcorta (1906-1910) ve Roque Sâenz Pena (1910-14) yönetimleri bazı reform girişimlerinde bulundu. Sâenz Pena, 1912’de, bütün erkek yurttaşlara oy hakkı ve zorunluluğu getiren bir yasanın kongrece kabul edilmesini sağladı. Onun 1914’te ölümünden sonra, yeni seçim yasası ile iktidar yolu Radikallere açılmış oldu.

Bu demokratikleşme süreci, yalnızca I. Dünya Savaşı ile kesintiye uğrayan bir ekonomik büyüme dönemi ile de çakıştı. Daha çok büyük toprak sahipleri ile yabancı yatırımcıların yararlandığı bu büyüme sürecinde, kentli bir orta sınıf da doğmaya başladı. Ekonominin itici gücü hâlâ ihracattı; ama gıda, dokuma ve hafif metalürji gibi sanayi kollannda da önemli gelişmeler çağlandı.

RADİKAL YÖNETİM, 1916-30.


Genel oyla seçilen ilk başkan Hipolito Irigoyen (1916- 22) önderliğindeki Radikal cephe, değişik toplumsal kesimleri bir araya getirdi. Bu nedenle, ekonomik ve toplumsal reformları gerçekleştirmesi kolay değildi. Irigoyen, önce muhafazâkar yönetimden devraldığı siyasal düzenin aksaklıklarını düzeltmeye yöneldi. Bürokraside yapılan düzenlemeler, Radikallerin, tüm eyaletlerde seçimleri rahatça kazanabilmesini sağlayan bir yapı oluşturdu. Irigoyen, ayrıca işçi sendikalarının ılımlı kesimlerinin desteğini kazanan bir politika izledi.

Orta çiftçilerin örgütlenmesini özendirmenin yanı sıra, üniversitelerdeki muhafazakârların gücünü kırmak amacıyla, öğrencilerin de kısmen yönetime katılmasına olanak tanıyan bir üniversite reformunu yürürlüğe koydu. Kendisinden sonra Marcelo T. de Alvear’ m (1922-28) başkan seçilmesinde önemli rol oynayan Irigoyen, Alvear’ın giderek partinin tutucu kanadının önderliğini üstlenmesi üzerine 1928’de başkanlığa ikinci kez adaylığını koydu ve üçte iki çoğunlukla yeniden göreve geldi. Ama Irigoyen’in kurduğu parti örgütlenmesi, yerleşik çıkar gruplarının ve siyasal temsilcilerinin tepkisini çekiyordu. 1929 Büyük Bunalımı Arjantin ekonomisini de etkisi altına alınca, 6 Eylül 1930’da ordu Irigoyen yönetimine son verdi. Anayasal yönetim geleneği, ihracata dayalı ekonomik gelişme ve refah dönemi ile birlikte, böylece sona eriyordu.

1913-28 arasında Arjantin’in ihracatı iki katma çıkmış olmakla birlikte, dış ekonomik ilişkilerde zaten bazı sorunlar birikmişti. Ülkeye giren özel yabancı sermaye genellikle İngiltere kökenli olduğu halde Arjantin’in gereksindiği sanayi malları ile dış kredilerin kaynağı ABD idi. Buna karşılık ABD’nin, Arjantin’in ihraç ürünlerine sınırlamalar koyması, Irigoyen’in ABD karşıtı bir politika izleyerek Ingiltere ile ekonomik ilişkilerini geliştirmesine yol açmıştı. İngiltere’nin dünyadaki ekonomik durumunun görece zayıflaması, 1929 Bunalımı yaklaşırken Arjantin’in konumunu da güçleştiren etkenlerden biriydi.

kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 8 Temmuz 2016 01:28