Arama


virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
6 Kasım 2006       Mesaj #2
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Komünizm, bir baska manasiyla sinifsiz, yani komüne dayali bir toplum düsüncesi temelini Marksizm adi verilen ideolojiden alir. Marksizm, kendi felsefesiyle birlikte tarih felsefesi ve iktisat teorisi gibi birbirine derinden bagli üç ana yapiya dayanir. Marksizm'in felsefesi diyalektik materyalizm (maddecilik)dir. Marks, her gerçegi maddî sayan ve ruhun, zihnin, kutsal varliklarin ayri gerçekler oldugunu reddeden klâsik maddecilikten hareket eder. Ne var ki, bu klâsik maddeciligin mekanik olmasina karsilik Marks'inki dinamiktir. Marks, dünyayi sürekli bir "olusum" hâlinde görür. Marks, bu görüsü belirtmek için Hegel'in tez, antitez, sentez diyalektigini kullanir ve dünyanin gelismesini kimi alanlarda zamanla birikmis belli belirsiz nicel degismelerin ortaya koydugu gerilimle ve denge bozukluklariyla kaçinilmaz biçimde meydana gelen devrimlerle (nitel siçrama) açiklar. Her devrimi yeni ve geçici bir denge izler. Hegel, diyalektigi tabiatta düsüncenin gerçeklesmesini göstermek için kullandigi hâlde Marks bu diyalektikten sadece maddî bir evreni ortaya koymak için yararlanir. Ayrica Marks'in Hegel'den aldigi bu diyalektik Hegel'inkinin aksine gerçekten hareket edip fikre gittigi iddiasindadir ve her gerçegin içindeki çatismalari aramakla ise baslar.
Marksizm'in tarih felsefesi de kendi diyalektik materyalizm felsefesinden türemistir. Marks'a göre her tarihî olay, bütün iktisadî (alt yapi), sosyal ve siyasî (üst yapi) sebeplerin etki ve tepkisinin bir sonucudur; toplum bu etkenlerin zoruyla sonunda kendi rolünü açar. Bugüne kadar yasayan bütün toplumlarin tarihi, sinif mücadeleleri tarihidir. Insanligin geçmisini ve bugününü niteleyen "sömürücü siniflar" ile "sömürülen siniflar" arasindaki mücadele dizisi sona erecektir. Çünkü proleterya (isçi sinifi) kendini sömüren siniftan yani burjuvaziden (kapitalist siniftan) kurtulabilmek için ayni zamanda toplumu insanin insani sömürmesinden ve sinif mücadelesinden kesinlikle kurtarmak zorundadir. Sinif mücadelesinden dogan kapitalizmi yikacak olan da yine sinif mücadelesidir. Toplumlarin gelisme yönünü olaylari gözlemleyerek, ilmî yoldan belirlemek isteyen Marks, proleteryanin zaferiyle kurulacak olan sinifsiz toplumun (kollektivist veya komünist) yapisi hakkinda açiklamakta bulunmaktan çekinir.
Sadece sömürülmekten kurtulan insanin kendi faaliyetlerine düsen gerçek paya hak kazanacagini ve kendi üretiminin tam karsiligini satin alabilecegini, dolayisiyla da toplumun insanin insani sömürmesinden ve buhranlardan büsbütün kurtaracagini ileri sürmekle yetinir. Marks, toplumlarin tarihini sinif mücadelelerine baglamakla hata etmistir. Çünkü dünya Orta Çag'da din mücadelelerine, Yeni Çag'da millî mücadelelere, yirminci asirdaki 2 dünya savasinda isçilerle diger ülkelerin isçileri, sermayedarlarla diger ülkelerin sermayedarlari arasindaki mücadelelere sahne olmustur.
Marks'in iktisat teorisinin temelleri sermaye, deger-emek ve artik deger kavramlarina verdigi tanimlarla ölçülür. Yalniz sahiplerinden baskalari tarafindan isletilen üretim ve mübadele araçlari sermaye sayilir. Bu araçlarin sahibi, mamul mallarin degeri ile proleterlere (isçilere) is gücü karsiliginda ödenen ücret arasindaki farka esit bir kâr saglar. Marks'a göre kapitalist üretim sistemi, üretim araçlarini ellerinde bulunduranlarla, is gücünü baskalari hesabina kullanan proleteryayi karsi karsiya getirir. Sermayenin birikerek ayri ellerde toplanmasi sanayinin issizler ve yoksullar gibi yedek ordusunu meydana getiren nispî bir nüfus fazlaligina yol açmistir. Bu, siniflar arasindaki karsitligi da arttiracaktir. Bu, Marks'a göre kapitalizmin iç gelismelerinden biridir. Iktisadî krizler sermaye biriminin sonucudur; bu krizler, üretici kesimin yeni imkânlariyla tüketicileri azalan satin alma gücü arasindaki dengesizlikten ileri gelir ve küçük bagimsiz üreticileri (orta sinifi) iflâsa sürükleyerek onlarin proleterlesmesine yol açar.
Böylece, üretim ve mübadele araçlari gittikçe kapitalistlerin elinde toplanmistir. Marks'a göre proleterya, sermayeyi tümüyle bu kapitalistlerin elinden almak, bütün üretim araçlarini devletin yani hakim sinif olarak teskilâtlanmis proleteryanin elinde toplamak ve üretici güçlerin miktarini bir an önce arttirmak için siyasî üstünlügünden faydalanacaktir. Ama ploterya eski üretim rejimini siddete basvurarak mahvederse ayni zamanda sinif karsitliginin sartlarini, ayrica siniflari ve dolayisiyla da sinif olarak kendi hâkimiyet sinirlarini da ortadan kaldirmis olacaktir. Bu durumda her ferdin hür gelisimine bagli sinifsiz bir toplum olacaktir. Marks burada da orta sinifin yok olmasi, kapitalizmin geliserek proleterya iktidarina yol açacak sartlari meydana getirmesi, sanayilesmis ülkelerde devrimin gerçeklesmesi, sinifsiz toplum, vb. konularda hataya düsmüstür. Marksizm'in pratige dönüstürülmüs bir sekli olan Leninizm, proleterya particiligi, köylülerin devrime katkisi, vb. konularda Marksizm'in gediklerini kapatmaya çalismissa da basarili olamamistir.
Ilk komünist Manifesto 1847'de; I. Enternasyonal ise 1864'te ilân edilmistir. Türkiye bu tarihten hemen sonra Osmanli Devleti zamaninda bu fikir hareketlerinden etkilenmistir. Ilk hareket, Abdülhamit'e karsi çikan tibbiye talebelerinin kurduklari Jön Türkler "Genç Türkler" teskilâtinin dagitilarak üyelerinin bir kisminin Paris'e kaçmasiyla baslar. 1895'te yurt disina kaçan Genç Türkler, materyalist fikirleriyle taninan Mesveret gazetesinin sahibi Ahmet Riza Bey'in etrafinda toplanmislardir. Genç Türkler teskilâtiyla hemen hemen ayni zamanda 1875'te Istanbul'da silâh fabrikalari isçilerinden bir grubun Osmanli Amele Cemiyeti adi altinda bir gizli örgüt kurduklarini fakat, bu örgütün 1 yil sonra kapatilarak üyelerinin 7-9 yil arasinda hapis ve sürgün cezalarina çarptirildigini görmekteyiz. 1891 yilinda Osmanli Sanatkârân Cemiyeti kurulduysa da çok kisa sürede kapanmistir.




1908 Mesrutiyet'ine kadar komünist hareket daha çok azinliklar arasinda ragbet görmüstür. Hatta bunlarin yurt disina kaçan Jön Türklerle iliskili olarak 24.7.1909'da Selânik'te Selânik Sosyalist Federasyonu adi altinda bir teskilât kurmuslardir. Ayni yil Istanbul'da sosyalist kökenli Sosyal Bilimleri Ögrenme Dernegi'nin kuruldugunu Amele ve Irgat adli gazetelerin çiktigini görmekteyiz. 1910 yilinda Istanbul'da Osmanli Sosyalist Firkasi kurulduysa da bu firka (parti) dagitilmistir. Ama bu firkanin Paris Subesi faaliyetlerine devam etmistir. Bu partinin sürgüne gönderilen üyelerinden bir kismi sürgün dönüsü Hürriyet ve Itilâf Partisi'ne katilmislardir. Burada dikkati çeken bir husus da Laos ve Dergatis gibi azinliktan insanlarin bu olusumda yer aldiklarini görmekteyiz. Rusya'daki 1917 Ekim Ihtilâli'nden sonra bir kisim Istanbul Üniversitesi ögrencisinin Lenin'e Nobel Baris Armagani'nin verilmesini teklif ettikleri de bilinmektedir. Osmanli Sosyalist Firkasi, Istirak ve Beseriyet adli dergileri çikarmistir. Bu dergilerin sahibi Hüseyin Hilmi olarak görülmektedir. Dergilerde Ismail Faik, Pertev Tevfik, Baha Tevfik, Hamit Suphi ve Sosyalist Gazetesi yazarlarindan Namik Hasan yazi yazmaktadir. Bu firkanin Meclis-i Mebusan'da hiç üyeleri olmamasina ragmen Vaham Papazyan, Hampersum Boyaciyan gibi Ermeni mebuslarin bu fikrayi destekledikleri görülmektedir. 1918 yilinin Subat ayinda Moskova'da Türkiye Komünist Partisi'nin Harici Bürosu kurulmus ve "Yeni Dünya" adli bir de yayin organi çikarmislardir (Daha sonra 1945 yilinda ayni adla Türkiye'de komünist bir derginin çiktigini görmekteyiz).
22 Eylül 1919'da Türkiye Isçi, Çiftçi ve Sosyalist Firkasi'nin Dr. Sefik Hüsnü, Ahmet Akif, Ethem Nejat gibi sahislarin önderliginde kuruldugunu görmekteyiz. Partinin özünü Almanya'dan dönen komünistler teskil ediyorlardi. Yayin organlari Kurtulus ve Aydinlik gazeteleriydi. 20 Subat 1919'da çok kisa süreli olarak Türkiye Sosyalist Firkasi kurulmustur. Bunun basinda Osmanli Sosyalist Firkasi'ndan tanidigimiz Hüseyin Hilmi bulunmaktaydi. Firkanin yayin organi da Idrak gazetesidir.
Yakin tarihimize damgasini vuran hadiselerden biri de 1920'de kurulan Yesil Ordu'dur. Baslangiçta Millî Mücadele'nin önemini anlatmak ve aykiri düsünceleri izole etmek amaciyla kurulan bu tesekkülün basinda Çerkez Ethem, Resit ve Tevfik kardesler bulunmaktaydi. Daha sonra Bakü'de kurulan Komünist Partisi (Istirakiyun Birligi) üyelerinden Baytar Salih, Serif Manatof, Ziynetullah, Nusirevan, Ahmet Hilmi (Emek gazetesi sahibi), Mustafa Suphi, Neriman Nerimanof'un Yesil Orduyla temasta bulunmalari ve Yesil Ordu'ya sizma hareketleri Atatürk ve arkadaslarinin gözünden kaçmamisti. Atatürk önce Yesil Ordu'yu lagvettirdi. Sonra Yesil Ordu'nun Kâtib-i Umûmîsi (genel sekreteri) Hakki Behiç Bey'e Meclis içinde Türkiye Komünist Partisi (TKP)'ni kurdurttu. Hatta yakin silâh arkadaslarini bu partiye sokturdu. Böylece Sovyetler Birligini de oyalamis oluyordu. Mustafa Suphi ve arkadaslari Türkiye'ye gizlice girip TKP'yi kurmak isterlerken Trabzon'da linç edilmislerdir. 1 Mayis 1925'te Takrir-i Sükûn Kanunu'nun nesrinden sonra gizli TKP ve Komünist Gençler Birligi teskilâti mensuplarindan 38 kisi tutuklanarak çesitli cezalara çaptirilmislardir. Kanunun çikmasindan bir müddet önce Dr. Sefik Hüsnü, Nazim Hikmet, Hasan Ali Ediz Rusya'ya kaçmislardir. Rusyaya kaçanlar sonra kilik degistirerek Fransiz pasaportuyla gizlice Türkiye'ye girmislerdir. Daha sonra 1927'de çikan aftan yararlanarak Süleyman Necati, Hikmet Kivilcimli, Sadrettin Celal, Mimar Samih komünist hareketlerin önderliginde bulunmuslardir. Bu konuda Istiklâl Mahkemesinin aldigi karar dikkate sayandir:
"Faaliyetin hedefi Türkiye'de bir ihtilâl yaparak proleterya diktatoryasini kurmak ve Sovyet rejimine iltihaki saglamaktir." Türkiye'de 1927, 1928, 1950, 1952 yillarinda da TGKP davalari açilmistir. Bu kapatmadan sonra Moskova'daki TKP'nin merkez komitesinde Dr. Sefik Hüsnü, Sadrettin Celâl ve Ahmet Cevat (Emre)'i görmekteyiz. 1927'deki tutuklamada aralarinda Sevket Süreyya ve Vedat Nedim (Tör)'in bulunduklari 89 kisi komünizm propagandasi yapmaktan tutuklanmislardir. 1930 yilinda ordu içinde komünist propagandasi yapmak suçundan Nazim Hikmet, Kemal Tahir ve kardesi Nuri Tahir 15 yil cezaya mahkûm olmuslardir. Ocak 1932'de yayin hayatina baslayan Kadro dergisini görmekteyiz. Derginin kuruculari Yakup Kadri (Karaosmanoglu), Sevket Süreyya (Aydemir), Dr. Vedat Nedim (Tör), Burhan Asaf (Belge), Ismail Hüsrev (Tokin'dir. Dergi açikça komünizm propagandasi yapmasa da zararli görüldügü için 1934 yilinda Atatürk'ün emriyle kapatilmistir.
1934-35 yillarinda ögrenciler arasinda Nazim Hikmet'e ve Kerim Sadi'ye bagli olarak komsomol "genç komünistler" teskilâtlarinin kuruldugunu hatta bu teskilâta bagli olanlarin tutuklandigini görmekteyiz. 1938 yilinda ayni teskilâtin Harp Okulu'nda da faaliyette bulundugunu, 21 ögrencinin tutuklandigini, üç ögrencinin ceza aldigini görmekteyiz. Komünistlerin ordu içindeki faaliyetleri bununla sinirli kalmamistir. Nitekim 1944 yilinda Resat Fuat Baraner'in önderliginde Deniz Harp Okulu ve Yedek Subay Okulu'nda komünizm propagandasi yapmaktan 64 kisi tutuklanmistir. Tek Parti Döneminde, komünistler komünizme müsaade etmeyen TCK' nin 141 ve 142. maddelerine takilmamak için partilesmekten çok dergiler ve gazeteler etrafinda toplanmayi yeglediler. Bunlarin içinde Projektör, Yeni Dünya, Gerçek, Gün, Görüsler, Ses'i sayabiliriz. Adini en çok duyuran dergi Ses'tir. Bu derginin asil kadrosunu Halikarnas Balikçisi, Bedri Rahmi, Ilhan Berk, Arif Dino, Sabiha Sertel ve Zekeriya Sertel olusturmakta; Melih Cevdet, Orhan Veli, Atilla Ilhan, Nazim Hikmet, Rifat Ilgaz, H. Izzettin Dinamo da yazilar yazmaktadir. Ses yazarlarindan Sabiha Sertel ve Zekeriya Sertel daha sonra Tan gazetesini çikarmislardir. Melih Cevdet Anday ve Rifat Ilgaz ise yanlarina DTCF kökenli Ilhan Basgöz, Pertev Naili Boratav, Sabahattin Ali ve Cevdet Kudret'i alarak Ant dergisini çikarmislardir.

1938'de Atatürk'ün ölümünden sonra Ismet Inönü devlet baskanligina Sükrü Saraçoglu da basbakanliga getirilmistir. Sükrü Saraçoglu'nun Maarif Vekili (Millî Egitim Bakani) solculuguyla bilinen Hasan Ali Yücel'dir. Yücel, 1940 yilinda köy enstitülerini kurdurmus, basina da Hulki Tonguç adli ayni zihniyetin adamini yerlestirmistir. Hasanoglu Köy Enstitüsü de bu enstitülere ögretmen yetistirecek bir merkez hâline getirilmistir. Bu enstitüde ders verenler arasinda Sabahattin Ali, Pertev Naili Boratav, Sabahattin Eyüpoglu, Behice Boran, Mediha Berkes ve Niyazi Berkes gibi komünistligi ile maruf sahislar bulunuyordu. Bunlar gerek derslerinde gerekse Köy Enstitüsü Dergisi'nde zararli faaliyetlerini sürdürmüslerdir. Devlet içinde komünistlerin gittikçe kadrolastigini gören Nihal Atsiz, kendi çikardigi Orhun dergisinde devrin basbakani Sükrü Saraçoglu'na iki açik mektup yayimlayarak komünistlerin devlet içinde nasil yuvalandiklarini genis bir sekilde belirtmistir. Bunun üzerine H.Ali Yücel'in kiskirtmasiyla Sabahattin Ali, Nihal Atsiz aleyhine dava açmistir. 26 Nisan 1944'te baslayan ilk durusma, milliyetçi ögrencilerin izdihami sebebiyle yapilamamistir. 2. Durusma 3 Mayis 1944'e atilmistir. Bu bir haftalik süre içerisinde ögrencilerin komünizm ve Hasan Ali aleyhindeki gösterileri devam etmistir. 3 Mayis günü ögrencilerin büyük bir yürüyüs yapmasi iktidari korkuttugu gibi tarihe Irkçilik-Turancilik davasi olarak geçen bu davanin sanik sayisini da çogaltmistir. Yüzlerce genç tutuklanmis, sonra sanik adedi 83'e inmis ve mahkemeye 23 kisi sevk edilmistir. Bu hadiseler sonucunda Cumhurbaskani Ismet Inönü'nün 19 Mayis 1944'te Ankara 19 Mayis Stadyumu'nda yaptigi konusmada milliyetçi gençleri kastederek "genç dimaglarin vicdansiz politikacilar tarafindan zehirlendigini" söylemesi komünistleri iyice simartarak tesvik etmistir.
Isteseler ve tertip etseler dahi hükûmetin milliyetçi gençlere cephe almasini saglayamayacak olan komünistler durumdan istifadeyle ayni yil TGKP'ye bagli olarak Ilerici Gençler Birligi-Vurgunculuk ve Fasizmle Savas Cephesi adli bir örgüt kurmuslardir. Bu örgütün kurulmasina Zeki Bastimar (Yakup Demir), Mihri Belli ve Emin Sekün Öncülük etmislerdir. Yukarida belirttigimiz komünist dergi ve gazetelerde daha açik komünizm propagandasi yapmaya baslamislardir. Fakat, Sabiha Sertel'in Tan gazetesinde yaptigi propaganda ve tahrikler neticesinde 4 Aralik 1945 günü milliyetçi gençler, Tan gazetesiyle Görüsler, Gerçek, Gün, Yeni Dünya dergilerinin büro ve matbaalarini, ABC kitap evini yerle bir etmislerdir. 1945'in sonlarina dogru San Fransisko'da kabul edilen "Birlesmis Milletler Anayasasi" hükümleri geregince yurdumuzda da tek parti dönemi sona ermis, siyasî partiler açilmaya baslamistir. Bundan faydalanan komünistler legal olarak partiler kurmus, illegal olarak da derneklerde yuvalanmislardir. Bu derneklerden birisi Istanbul Yüksek Tahsil Gençligi Dernegi, digeri de 1946'da Ankara'da kurulan Türkiye Gençler Dernegi'dir. Nitekim bu derneklerin üyelerinden 43 kisi 1951-52 TGKP davasinda tutuklanmislardir. 1946 yilinda Esat Adil Müstecablioglu tarafindan Türkiye Sosyalist Partisi, Dr. Sefik Hüsnü tarafindan Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi kurulduysa da kapatilmistir. Bu dönemde komünist yayin organi olarak Gerçek gazetesi ve Gün dergisini görmekteyiz. Esat Adil Türkiye Sosyalist Partisi'ni 1950 yilinda yeniden kurduysa da parti 1952 yilinda kapatilmistir.
Komünist teorisyenlerden Dr. Hikmet Kivilcimli 1954 yilinda Vatan Partisi'ni kurmus; parti 1957'de faaliyete geçmis 1958'de kapatilmistir ve tüm üyeleri hapsedilmistir. 1946 seçimlerinde tek parti baskisindan bikan halkin DP'ye yönelmesi ve DP'nin 50'ye yakin milletvekili çikarmasi sonucu CHP halkin tepkisini yumusatmak için komünistlere karsi birtakim tedbirler de almistir. Bunlarin basinda A.Ü.' den Pertev Naili Boratav, Behice Boran, Niyazi Berkes gibi komünistlerin atilmasi, Hür Gençlik Dergisi'nin Nazim Hikmet'e af için Çiçek Palas salonlarinda kavgali bir toplanti yapmasi sonucunda komünistleri tutuklamasi gösterilebilir. 1955 Mayis genel seçimlerden sonra DP' nin iktidara gelmesiyle komünist faaliyetler takip altina alinmis, 1951 ve 1952 yilinda yapilan tutuklamalarla TGKP üyesi oldugu tespit edilen ve aralarinda Asim Bezirci, Mihri Belli, Dr. Sevim Tari, Ulvi Uraz, Selçuk Uraz, Sükran Kurdakul, Adnan Sayilgan, Ruhi Su gibi bugün ön plâna çikarilmaya ve aydin gibi tanitilmaya çalisilan sahislarin da bulundugu 167 kisi tutuklanmistir.
27 Mayis 1960 Devrimi sonucunda MBK üyesi ve milliyetçi olarak bilinen komite üyelerinin sürgüne gönderilmesiyle bugün hâlâ tartisilan bir anayasa kabul edilmis ve dönemin Basbakani Menderes'le birlikte Zorlu ve Polatkan asilmistir. 1961 Anayasasi'nin kabulünden hemen sonra Mehmet Ali Aybar ve Behice Boran'in önderliginde kurulan Türkiye Isçi Partisi, sosyalist maske altinda eski TKP' nin stratejisini sürdürmüstür. Türkiye'de isçi sinifinin diktatörlügünü gerçeklestirmeye çalisan bu parti, 1965 seçimlerinde 15 milletvekili çikarmistir. Parti, Anayasa Mahkemesi tarafindan Türk vatandaslarini bölücü ve birbirine düsürücü faaliyetleri sebebiyle 1971 yilinda kapatilmistir.
Ülkemizdeki komünist örgütlenmelerin bu dönemde tarihî, sosyal ve ekonomik sartlar ile milletler arasi durumu dikkate alarak genelde iki temel stratejiyi benimsedikleri görülür. Bunlar Millî Demokratik Devrim Stratejisi ve Sosyalist Devrim Stratejisidir.


>>>>