Arama


_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
17 Aralık 2012       Mesaj #8
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Pamuk bitkisi, yaygın ve zorunlu kullanım alanıyla insanlık açısından, yarattığı katma
değer ve istihdam olanaklarıyla da üretici ülkeler açısından büyük ekonomik öneme sahiptir.
Artan nüfus, doğal elyafa olan ilginin giderek artması ve yaşam standardının yükselmesi,
pamuk bitkisine olan talebi de artırmaktadır. Buna karşın, sınırlı sayıda ülkenin ekolojisi
pamuk tarımına el verdiğinden, Dünya üretiminin yaklaşık % 80’i, Türkiye’nin de içinde
olduğu sekiz ülke tarafından gerçekleştirilmektedir.
Günümüzde, Türkiye, pamuk ekim alanı yönünden Dünya’da yedinci; birim alandan
elde edilen lif pamuk verimi yönünden dördüncü; pamuk üretim miktarı yönünden altıncı;
pamuk tüketimi yönünden beşinci; pamuk ithalat yönünden dördüncü ülke konumundadır.
Türkiye, organik pamuk üretimi yönünden de Dünya’nın en önde gelen ülkelerinden
birisidir.
Türkiye’de pamuk üretimi, genelde, Ege, Antalya, Çukurova ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerimizde yoğunlaşmıştır.
Pamuk ekim alanlarının, özellikle 1960’lı yıllardan sonra, Çukurova bölgesinde sürekli
bir düşüş gösterdiği (400.000 hektardan 130.000 hektara); GAP bölgesinde, özellikle 80’li
yıllardan, 2000’li yıllara kadar hızlı bir artış trendi (80.000 hektardan 330.000 hektara) içinde
olduğu; Ege bölgesinde, yıllara göre 200.000-260.000 hektar arasında değişim gösterdiği;
Antalya bölgesinde ise, yine, özellikle 90’lı yıllardan sonra sürekli bir azalış (30.000
hektardan 8.000 hektara) eğilimi içinde olduğu dikkati çekmektedir.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi, yaklaşık 300.000 hektardan fazla ekim alanı ve 400.000
tondan fazla lif üretimi ile, son yıllarda, Türkiye’nin en önemli pamuk üretim bölgesi
konumuna gelmiştir. Ülke üretiminin yaklaşık % 50’si bu bölgeden karşılanmaktadır.
Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki pamuk ekim alanlarının, özellikle GAP projesinin
tamamlanmasından sonra, daha da artacağı tahmin edilmektedir.
Türkiye’de, ekim alanının yaklaşık stabil bir yapıda olmasına karşın, pamuk lif veriminin,
yaklaşık 40 yıl öncesine göre, iki katın üzerinde bir artış gösterdiği; buna bağlı olarak pamuk
üretiminin 800.000-850.000 tonlara ulaştığı; ancak pamuk lif tüketiminin sürekli bir artış
içinde olup; 2003 yılında 1.300.000 tona yükseldiği bu açığın (yaklaşık 400.000-450.000 ton)
ithalat ile karşılandığı dikkati çekmektedir.
Türkiye’de, oldukça güçlü bir pamuk üretimi yapılanması olmasına karşın, bu güçlü
yapıyı olumsuz yönde etkileyebilen birçok sorunlar bulunmaktadır. Pamuk üretimini olumsuz
yönde etkileyebilen ve çözümlenmesi gereken bu sorunlar, politikalara ilişkin sorunlar; pamuk
tarımındaki üretim masraflarının yüksek olması; pamuk tarımında, çeşit, tohumluk ve üretim
tekniği konularındaki sorunlar; pamuk hasadı, hasat sonrası (çırçırlama) ve yabancı madde
sorunları; pamuk standardizasyon sistemindeki sorunlar; pamuk üretim ve işleme tekniği
konusundaki eğitim yetersizliği; pamuk ile ilgili kesimler arasındaki iletişim ve işbirliği
yetersizliği olarak özetlenebilir.
Daha güçlü bir pamuk üretimi için bu sorunların çözümlenmesi zorunludur.

Türkiye’de Pamuk Üretimine İlişkin Başlıca Sorunlar

Türkiye’de, oldukça güçlü bir pamuk üretimi yapılanması olmasına karşın, bu
güçlü yapıyı olumsuz yönde etkileyebilen birçok sorunlar bulunmaktadır. Pamuk
üretimini olumsuz yönde etkileyebilen bu sorunların başlıcaları;
I. Politikalara ilişkin sorunlar,
II. Pamuk tarımındaki üretim masraflarının yüksek olması,
III. Pamuk tarımında, çeşit, tohumluk ve üretim tekniği konularındaki sorunlar,
IV. Pamuk hasadı, hasat sonrası (çırçırlama) ve yabancı madde sorunları,
V. Pamuk standardizasyon sistemindeki sorunlar,
VI. Pamuk üretim ve işleme tekniği konusundaki eğitim yetersizliği,
VII. Pamuk ile ilgili kesimler arasındaki iletişim ve işbirliği yetersizliği,
olarak belirtilebilir.
Bu sorunlar ve çözüm önerileri, aşağıda özet olarak verilmiştir.
I) Politikalara İlişkin Sorunlar
Türkiye’de pamuk üretimi, bu kesime yönelik politikaların yanında, bir endüstri
bitkisi olması nedeniyle sanayi politikalarından; yoğun bir şekilde iç ve dış ticarete
konu olması nedeniyle de ticaret politikalarından etkilenmektedir. Bütün bu politikalarise ülkemiz önceliklerinin yanında, hatta ötesinde, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)
Antlaşması ve AB Ortak Tarım Politikası (OTP) yükümlülüklerimiz çerçevesinde
şekillendirilmektedir.
Günümüzde, tarım politikaları açısından genel eğilim, desteklerin üretim ve
ticaret üzerinde en az etkili araçlarla yürütülmesi, diğer bir anlatımla, giderek daha
rekabetçi bir ortam yaratılması yönündedir. Türkiye’de de bu genel eğilime uygun
olarak, 2000’li yılların başından itibaren, tarım politikalarında köklü değişikliklere
gidilmiştir. Bu kapsamda, taban fiyatı, destekleme alımları, ihracat teşvikleri ve dışa
karşı koruma şeklinde özetleyebileceğimiz pazar fiyatı desteklerinin kapsamı
daraltılmış, girdi sübvansiyonları ile sektöre yönelik ayrıcalıklı kredi uygulamasına ise
son verilmiştir. Buradan kaynaklanacak olası gelir kayıplarının ise belirli ölçülerde
doğrudan ödemelerle giderilebilmesi yönünde bir politika değişikliğine gidilmiştir.
Bu dönemde geleneksel destekler yerine arazi birimi başına yapılan Doğrudan
Gelir Destekleri (DGD) ve Akaryakıt (mazot) Destekleri gibi üretimden tamamen
bağımsız ödemeler ile bazı ürünlerde üretimle kısmen ilişkili Prim Ödemeleri
uygulaması başlatılmıştır. Pamuk, prim ödemelerinden yararlanan sınırlı sayıdaki
üründen biridir. Ancak, bu ödemeler, yıldan yıla değiştiği gibi uygulamalarının
sürekliliği konusunda da bir garanti yoktur. Tarım politikalarında yeniden yapılanma çalışmaları kapsamındaki en belirgin gelişmelerden biri, tarımda 30 yıldan beri süregelen değişken girdilerdeki (faiz, gübre, ilaç, tohum, elektrik ve sulama suyu) sübvansiyon uygulamasına tamamen son verilmiş olmasıdır. 1995-1997 döneminde tarımsal desteklerin %34.6’sını girdi sübvansiyonlarıoluştururken, 2001-2003 döneminde bu oran %5’in, 2003 yılında ise %2’nin dahi altına düşmüştür (OECD, 2004).
2003 yılında tarım sektörüne sağlanan DGD ve mazot desteklerinin toplam
tutarı, 1,50 milyar dolardır. Buna karşılık, uygulamadan kalkan girdi
sübvansiyonlarının, 1995-2000 dönemi ortalama tutarı 1,74 milyar dolardır. Yani,
sektör genelinde girdi sübvansiyonları yerine doğrudan ödemelerin ikamesi
yönündeki politika değişikliğinden kaynaklanan bir gelir kaybı söz konusudur. Ancak araştırma bulguları, söz konusu politika değişikliğinden her ürünün aynı ölçüde etkilenmediğini göstermektedir. Buğday, arpa gibi ürünleri üretenler, bu politika değişikliğinden kazançlı çıkarken, pamuk gibi girdi talebi yüksek ürünleriüretenler gelir kaybına uğramışlardır. Daha açık bir anlatımla, buğday, arpa gibi ürünleri üretenlerin eline geçen DGD ve mazot destekleri toplamı, girdi sübvansiyonlarının kalkması sonucu ortaya çıkan gelir kaybını rahatlıkla karşılarken, bu ödemelerlepamuk üreticilerinin uğradıkları zararın sadece yaklaşık yarısı (% 54’ü)karşılanabilmiştir (Ören ve Binici, 2004). Prim gibi fark giderici ödemelerle bu gelir kaybının telafi edilememesi veya prim tutarlarının bu farkı karşılayabilecek düzeylerde belirlenmemesi halinde, söz konusu politika değişikliğinin, pamuk gibi girdi talebi yüksek ürünler üretimini olumsuz etkileyeceği bir gerçektir.
Türkiye, pamuk bitkisinin isteklerine uygun bir ekolojiye sahip az sayıda ülke
arasında yer almaktadır. Mevcut durumda bile Türkiye, pamuk ve pamuklu dokuma sektöründe, Dünya ölçeğinde bir ekonomik değer yaratabilmektedir. Kaldı ki bu alanda yanlış politikalar sonucu değerlendirilemeyen büyük bir potansiyel mevcuttur.
Verim ve kalite avantajımıza rağmen, sektörü bir bütün olarak etkileyen vesonuçta ihracat rekabetine de yansıyan olumsuzluklar, artarak devam etmektedir. Dünya pamuk piyasasında Türkiye’nin en önemli rakipleri durumunda olan ülkelerde pamuk
üretimi yüksek oranlı sübvansiyonlarla desteklenirken, aynı dönemde, Türkiye, bir
yandan desteklerin kapsamını daraltmış, diğer taraftan tekstil ve konfeksiyonda aşırı
bir kapasite yaratmıştır. Bunun sonucu olarak pamukta dış ticaret açıkları giderek
artmış ve bugün yaklaşık 500 bin tonla Dünya’nın en önemli pamuk ithalatçıları
10arasında ilk sıralarda yer almıştır. Dünya pamuk fiyatları, rakip ülkelerin sektöre
sağladıkları sübvansiyonlarla düşerken, Türkiye’de girdi desteklerine son verilmesi,
prim desteklerinin ise yetersiz kalması, üreticilerin her geçen gün pamuk üretiminden
uzaklaşmasına ve sübvansiyonlu pamuk ithalatının artarak devamına neden
olmuştur. Bugün, yarım milyon tona ulaşan pamuk ithalatımızın yapıldığı en önemli
ülkeler arasında yer alan ABD, tek başına, üreticilerine dünya pamuk
sübvansiyonlarının yarısını sağlamaktadır. Bu alanda Türkiye’nin rakibi konumunda
olan diğer bazı ülkelerden Çin, Yunanistan ve İspanya’da da pamuk üreticilerine
sağlanan yüksek oranlı destek ve korumalarla pamuk üreticilerinin eline piyasa
fiyatlarının yaklaşık iki katı düzeyinde bir fiyat geçmektedir. Yüksek yurtiçi maliyetler,
buna karşılık önemli üreticilerin yüksek oranlı sübvansiyonları sonucu düşen Dünya
pamuk fiyatları, ülkemiz pamuk üretiminde bugün yaşanan sorunların en önemli
nedenlerinin başında gelmektedir. Bu durum, Türk pamuğunun rekabet gücünü
olumsuz etkilerken, tekstil sektörümüzü de ABD başta olmak üzere giderek artan
oranlarda dış pazarlara bağımlı hale getirmektedir.
Diğer taraftan ülkemiz, taraf olduğu DTÖ Tarım Anlaşması ile belirlenen sınırlar
dahilinde ithalata getirilen kısıtlamalarla bazı ürünlerin üretimini korumaya çalışırken,
pamuk ithalatında herhangi bir koruma önlemi bulunmamaktadır. Ayrıca, pamuk, AB
Gümrük Birliği Antlaşması kapsamında sanayi ürünü olarak işlem görmektedir. Bu
nedenle, Türkiye, AB pamuklarına, 1995 yılından beri sıfır gümrük uygulamaktadır.
Dolayısıyla pamuk, AB ile Türkiye arasında serbest dolaşıma tabidir. Buna karşılık
Türkiye, AB’nin pamuk üretimine sağladığı yüksek oranlı sübvansiyonlardan
yararlanamamaktadır.
Bütün bunlar, Dünya pamuk piyasalarında Türkiye’nin aleyhine haksız bir
rekabet ortamı yaratmakta bu olumsuz yapının giderilebilmesini zorunlu kılmaktadır.
Pamuk üretiminde karşılaşılan diğer önemli bir sorun da finansman sorunudur.
Ülkemiz koşullarında pamuk üretimi bugün için oldukça pahalı ve riskli bir üretim kolu
haline gelmiştir. Üretim aşamasındaki belirsizliklerin yanında, fiyat ve pazar
koşullarında da bir kararlılığın olmaması, üretimi olumsuz etkilemektedir. Artan üretim
maliyetleri, üreticilerin finansman gereksinimini artırırken, son yıllarda sektöre yönelik
ayrıcalıklı kredi uygulamasına son verilmiştir. Finansman gereksinimini örgütlü kredi
kuruluşlarından sağlamada zorlanan üreticiler, tefecilere yönelmekte, yüksek faizden
kurtulmak için de ürünü peşin, ancak düşük fiyatla tüccara satmak zorunda kalmakta,
bu da pamuk üretimini olumsuz yönde etkilemektedir.
II) Pamuk Tarımındaki Üretim Masraflarının Yüksek Olması
Pamuk üretiminin özellikle çapalama ve hasat yönünden büyük oranda insan
işgücüne dayanması ve üretim girdilerinin aşırı kullanılması, üretim maliyetinin
yüksek olmasında başlıca etkenlerdir. Üretim maliyetinin yüksek olması, pamuğun
karlılığı ve diğer ürünlerle olan rekabet gücünü azaltmaktadır.
Pamuk tarımının karlılığının korunması, üretim maliyetinin azaltması,
uygulaması gereken zorunlu bir politika olmalıdır. Ülkemiz koşullarında pamuk üretim
maliyetin azaltılabilmesi;
- Polikültür pamuk tarım alanlarının genişletilmesi,
- Minimum toprak işleme, insan gücüyle yapılan işlemlerin azaltılması, üretim
girdilerinin (tohum, gübre, su, ilaç, alet-ekipman, enerji vb.) optimum
düzeyde ve etkili kullanımı, hasatın makine ile yapılması ve bu konularda
üreticilerin eğitilmesi,
- Zararlılara, hastalıklara ve su azlığı başta olmak üzere gelişimi olumsuz
etkileyen faktörlere karşı dirençli pamuk çeşitlerinin geliştirilmesi,
11- Kültürel işlemlerin, tarımsal savaşı azaltıcı şekilde seçilmesi,
- Başlıca zararlıların, bunların biyo-ekolojilerinin ve ekonomik zarar eşiklerinin
tespit edilmesi ile olanaklıdır.
III) Pamuk Tarımında, Çeşit, Tohumluk ve Üretim Tekniği Konularındaki
Sorunlar
Türkiye’de, yaklaşık son 40 yıldır, pamuk ekim alanlarında önemli bir artış söz
konusu değildir. Buna karşın üretim, yüksek verimli çeşitlerin geliştirilmesi ve bunlara
uygulanacak uygun üretim tekniklerinin belirlenmesi; bir başka deyişle, birim alandan
elde edilen verimin artması ile yükselmiştir. Özellikle, özel sektörün bu çalışmalar
içerisinde yer almasıyla artan rekabet, bu konuda birçok olumlu gelişmelerin
oluşmasına da neden olmuştur. Ancak, Türkiye’de, özellikle son 5 yılda, 33 çeşidin
tescil edilmesi ve üretime alınması dikkat çekicidir. Bu durum, bir noktada, her ne
kadar pamuk üreticileri yönünden çeşit seçim şansını arttırmakta ise de bir noktada
Türkiye’de bir çeşit enflasyonu tablosunu da ortaya koymaktadır.
Bu enflasyonun, çeşitleri ayrı ayrı depolama olanağı olmayan çırçır fabrikaları ve
tek balya kontrol sistemini uygulayamayan Türkiye’de, homojen lif özellikleri isteyen
Türk tekstil sanayiinde birçok sorunlar oluşturabileceği bir gerçektir.
Pamuk üretim bölgelerimizde pamuk tohumluk sorunu yaşanmaktadır. Bu
sorun, özellikle sertifikalı tohumluk konusunda ortaya çıkmaktadır. Bu durum,
bölgelerimizde uygulanan tohumluk üretim ve dağıtım programına uygun satın
almanın yapılamamasından, sözleşmeli çiftçilerin ürettikleri sertifikalı kütlülerini, ilgili
kuruluşların fabrikalarına getirmemelerinden kaynaklanmaktadır. Çiftçiler, fiyatların
cazip olmadığı yıllarda, kütlü pamuk ürünlerini tüccar ve sanayicilere satarak, döl
kademeleri belli sertifikalı tohumlukların, yağ fabrikalarında gitmesine neden
olmaktadırlar. Satınalma işlemlerindeki hatalar, kuruluşlar arasındaki işbirliği
noksanlığı ve otorite boşluğu, pamuk tohumluğu sorunlarına neden olmaktadır. Bu
sorunların giderilebilmesi, tohumluk primlerinin yüksek tutulması ve bu primin peşin
ödenmesi; orijinal sınıftaki tohumluklardan elde edilen anaç kütlülerin, sawginde
çırçırlanmalarının temin edilmesi; pamuk tohumluklarının, temiz olarak hazırlanması;
havsız tohum kullanımı için alt yapı oluşturulması; kooperatiflerin, tohumculuk
konusundaki görevlerini ve sorumluluklarını tam olarak yerine getirebilmelerinin
sağlanması; özellikle tekstil sanayiinin gereksinimini karşılamak üzere uzun lifli, lif
teknolojik özellikleri üstün, doğal renkli lifli ve organik pamuk üretim tekniğine uygun
pamuk çeşitlerinin geliştirilebilmesine yönelik çalışmaların (projelerin) desteklenmesi
ve tohumluk üretim ve dağıtımında görev alan tüm kuruluşların, sıkı bir işbirliği içinde
çalışmalarının sağlanması ve teşvik edilmesi ile olasıdır.
Rekabet koşullarının çok büyük boyutlara ulaştığı Dünya ticaretinde, tekstil
ürünlerinin iyi pazarlanabilmesi için maliyetinin düşük, kullanım amacı
doğrultusundaki kalitesinin ise yüksek olması zorunludur. Kaliteli üretim için işleme
tekniklerinin yanında pamuğun kaliteli de olması zorunludur. Bir başka deyişle,
pamuk liflerinin, kendi tür ve çeşit yapısı içinde, en ince, en uzun, en yeknesak, en
olgun ve iplik olabilirlik düzeylerinin en yüksek düzeyde olması gerekmektedir. Bu
nedenle, bölgelerimizde uzun lifli, sağlam yapılı, ince ve olgun lifli pamuk üretimi ve
ıslahı çalışmalarına acilen başlanması ve bu çalışmaların teşvik edilmesi
gerekmektedir.
Çeşit tescil ve tohumluk sertifikasyon ile tohumluk temini konusundaki sorunlar,
resmi ve özellikle özel sektörün tescil konusunda daha sıkı ve güvenilir bir denetim
mekanizması içine alınması; tescil ve tohumluk sertifikasyonu kurumunun yeniden ve
12güçlü bir şekilde yapılandırılması; hatta bu kuruluşun özerk bir yapılanma içine
sokulması ile olasıdır.
IV) Pamuk Hasadı, Hasat Sonrası (Çırçırlama) ve Yabancı Madde Sorunları
Türkiye’nin tüm üretim bölgelerinde pamuk elle toplanmaktadır. Pamuk toplama
işçileri, “Elci yada Dayıbaşı” adı verilen şahıslarca organize edilmektedir. Elcilerle,
pamuk çiftçisi, iş ve işçi bulma gözetiminde, belirli sayıda işçi çalıştırabilme yönünden
anlaşma yapmaktadırlar. Ancak bu anlaşmaların yasal yönü bulunmamakta, bu
nedenle taraflar arasında sık sık sorun yaşanmaktadır. Bu nedenlerle sistemi ıslah
edici önlemlerin acilen alınması, ilgili kesim ve kurumların bir araya gelerek, karşılıklı
taahhütlerini yerine getirilebileceği yasal ve daha etkin bir sistemin geliştirilmesi
gerekmektedir.
Pamuk hasadı, büyük çoğunluğu Güneydoğu Anadolu Bölgesi illerinden gelen
mevsimlik toplama işçileri tarafından yapılmaktadır. Ancak, son yıllarda, GAP
alanında, kısmen sulu tarıma geçilmesi nedeniyle, bölgelerimize gelen pamuk
toplama işçileri sayısında önemli azalmalar olmuştur. İşçilik sorunları, üreticileri
makinalı hasada doğru yöneltmektedir. Ancak, hasatta kullanılacak toplama
makinalarının pahalı olması yanında varolan alt yapı ve bilgi noksanlıkları, makinalı
hasada geçişi zorlaştırmaktadır. Sorunla ilgili müteahhitlik hizmetleri desteklenmeli,
makina girişi teşvik kapsamına alınarak hasat makinası alım için üreticilere düşük
faizli ve uzun vadeli kredi olanağı sağlanmalıdır.
Hasat edilen pamukların işlenmesi (çırçırlanması) sırasında pamuklara
bilinçsizce su verilmektedir. Bu durum, pamuk liflerinin bozulmasına, renginin
sararmasına ve kalitenin tamamen bozulmasına neden olmaktadır. Bu nedenle,
pamuklara su verilme işleminin yasaklanması gerekmektedir. Bu sorun, pamukların,
çırçırlandıktan sonra dinlendirme ve nemlendirme ünitelerine alınması ile
çözümlenebilir. Bu nedenle, mevcut çırçır evlerinde, dinlendirme ve nemlendirme
ünitelerinin bulunması zorunlu hale getirilmelidir.
Pamukta yabancı madde sorunu, en önemli sorunlardan birisidir. Yabancı
madde, pamukla ilgili yabancı madde (çepel, şif, yaprak vb. gibi) ve pamuk dışında
yabancı madde (toprak, taş, naylon, jüt vb. gibi) olarak iki kısımda tanımlanmaktadır.
Pamuğun, tekstilde büyük sorun oluşturan yabancı maddelerden arındırılması, temiz
toplanmasının yanında çiftçi ve çırçırcıların ve hatta iplikçilerin eğitilmesi ile doğrudan
ilişkilidir. Bu nedenle, taraflar, bu yönden eğitilmeli ve birlikte çalışabilmelerini
sağlayabilecek bir düzen oluşturulmalıdır.
V) Pamuk Standardizasyon Sistemine İlişkin Sorunlar
Türkiye’de 1950 yılından sonra pamuğun ihraç ürünleri arasına da girerek önem
kazanması, pamuk standardizasyonu konusundaki çalışmaları hızlandırmıştır. 1952
yılında, Türkiye’de pamuk konusunda ilgili kurumların işbirliği ve katılımı ile Türk lif
pamuk standartları oluşturulmuş; bu standartlar, Bakanlar Kurulu’nun 5 Ağustos 1953
tarih ve 4/1283 sayılı kararı ile kabul edilen “Pamukların Kontroluna Dair Tüzük” ile
yürürlüğe girmiştir (Anonymous, 1975). Daha sonra (1961-1965 yıllarında), pamuk
standartları üzerinde bazı değişiklikler yapılmış; 1972 yılında, Türk lif pamuk
standartlarının günümüzde uygulanan şekli oluşturulmuş; 31 Temmuz 1999 tarih,
23772 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan bazı değişikliklerle son biçimini almıştır
(Anonymous, 1999).

Organik Pamuk Üretimi ve Başlıca Sorunları
Öteki ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de gıda ürünleri üretimi ile başlayan
organik ürün yapılanması, özellikle 1980’li yılların sonlarında tekstil ve konfeksiyon
ürünlerini de içine almış; tekstil endüstrisinin en önemli hammaddesi olan pamuk
üzerinde yoğunlaşmaya başlamıştır. Organik pamuk üretimi, özellikle yurt dışından
yapılan istekler doğrultusunda, her geçen yıl artmıştır.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, APK Etüt ve Proje Daire verilerine göre 1998
yılında 59 pamuk çiftçisinin, 806 ha alanda, yaklaşık 2500 kg toplam üretimi ile
başlayan organik pamuk üretimi, günümüzde 500 kadar pamuk üreticisi tarafından,
yaklaşık 10.000 ha alanda; yine yaklaşık, 35.000-40.000 ton düzeylerine ulaşmıştır.


Kaynaklar
AKSOY, E., ve DÖLEKOĞLU, T, 2003, Dünya’da ve Türkiye’de Organik Pamuk Üretim ve
Ticareti. Türkiye 6. Pamuk, Tekstil ve Konfeksiyon Sempozyumu Bildirileri, Tarımsal
Ekonomi Araştırma Enstitüsü, Yayın No: 106, s. 58-64, 24-25 Nisan, Antalya.
ANONYMOUS, 1975. Pamuk ile İlgili Mevzuat. Gıda-Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Pamuk
İşleri Genel Müdürlüğü, Ankara.
ANONYMOUS, 1989. T.C. Başbakanlık Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı, Şanlıurfa
ANONYMOUS, 1996. ITD, Türk Tarımında Pamuğun Yeri ve Önemi. İstanbul Ticaret Odası
İstatistik Şubesi. Yayın No. 1996-56.
ANONYMOUS, 1999. Pamukların Kontroluna Dair Tüzükte Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Tüzük. T.C. Resmi Gazete (310799). Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve
Yayın Genel Müdürlüğü, 31 Temmuz 1999. Sayı: 23772, Yürütme ve İdari
Bölümü Sayfa 2-5.
ANONYMOUS, 1996-2003. Cotton: Review of the World Situation. International Cotton
Advisory Committee.
ANONYMOUS, 1999-2003a. Cotton: Review of the World Situation. International Cotton
Advisory Committee.
ANONYMOUS, 1999-2003b. Pamuk Danışma Grubu Verileri.
ANONYMOUS, 2001. DİE, Tarımsal Gosteriler: 1923-1998, T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik
Enstitüsü, Yayın No: 2407, Ocak 2001, Ankara.
ANONYMOUS, 2003a. TKB, Pamuk Danışma Kurulu, Aralık 2003, Denizli.
ANONYMOUS, 2003b. http//www.ito.org.tr., Pamuk Sektör Profil Araştırması.
ANONYMOUS, 2003c. ÇUKOBİRLİK Verileri.
ANONYMOUS, 2003 -2004. Dış Ticaret Müsteşarlığı Dış Ticaret Standardizasyon Genel
Müdürlüğü Kayıtları.
ANONYMOUS, 2004. National List 2004. Republic of Turkey Ministry of Agriculture and
Rural Affairs General Directorate Protection and Control Seed Registration and
Sertification Center, Ankara.
GENÇER, O., 1999. Penbeden Pamuğa. Efsaneden Tarihe, Tarihten Bugüne Adana: Köprü
Başı, Yapı Kredi Yayınları-1392, S. 591-599, İstanbul.
GENÇER, O., ÖZMERİÇ, H., ve MOORE, J., 1999. Türkiye Ürün Pazarları Geliştirme
Projesi. Türkiye’deki Pamuk Standardları ve Tasnif Sisteminin Durum Tespiti
ve Geliştirme Önerileri. Nisan 1999, Ankara.
OECD, 2004. Producer and Consumer Support Estimates, OECD Database 1986-2003.
ÖREN, M.N., BİNİCİ,T., 2004. Doğrudan Gelir Desteği Uygulamasının GAP Alanı Tarımsal
Yapı ve Gelirlerine Etkileri, Türkiye VI. Tarım Ekonomisi Kongresi (16-18 Eylül
2004). Tokat.
ÖZÜDOĞRU, T., 2002. Pamuk Durum ve Tahmin 2002-2003. Tarım ve Koyisleri Bakanlığı,
Tarımsal Ekonomi Araştırma Enstitusu, Ankara.
ÖZÜDOĞRU, H., 2003. Türkiye’de Pamuk Pazarlamasında Kooperatiflerin Rolü. Türkiye 6.
Pamuk, Tekstil ve Konfeksiyon Sempozyumu Bildirileri.
ŞENGÜL, H., and ÖREN, M.N., 2001. The Cotton and Cotton Yarn Sectors in Turkey:
Policies and Cost Structure. The Inter-Regional Cooperative Research on Cotton.
A Joint Workshop and Meeting of the All Working Groups. WG-10 Economy.
Adana-Turkey, P. 316-320.
TARIM VE KÖY İŞLERİ BAKANLIĞI, APK, Etüt ve Proje Dairesi Kayıtları.