Arama

Amadeo Preziosi - Tek Mesaj #3

bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
27 Aralık 2012       Mesaj #3
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
AMADEO PREZIOSI
Renkli Bir Ressam


19’uncu yüzyıl ressamları Osmanlı Türkiyesi’ni farklı bir konumda işlemeye başladılar. Bunların içinde İtalyanların yaklaşımı çok daha ustacadır ki, bu bir tesadüf değildir. Evvela bu topraklara yerleşen İtalyanlar vardı. Bu ırk Akdeniz’in doğusuna karşı daha yakındı ve bu yakınlık yerleşip hayat kuracak düzeydeydi İstanbul’u resmeden Avrupalıların teknik kusurları dışında, hayata ve insanlara bakışlarındaki yabancılık onlarda yoktu. Ayrıca iyi ressamlardı. Müzisyenleri de öyleydi; Donizetti Paşa olsun, Guatelli Paşa olsun, evvela yerel müziği iyi inceleyip, dinleyip ona göre kendilerinden istenen marşları ve eserleri bestelemişlerdi. Ressamlar da resimledikleri çevrenin bir parçası olmayı bilmişlerdir.

Osmanlı’nın resim dünyası ve anlayışı, çevreyi ve portreyi resmetmekten çok olayları ve hikâyeyi nakletmeye dayanır. Gerçi Osmanlı minyatür sanatında Matrakçı Nasuh gibi şehirleri resmedenler, Nigari gibi Kanuni Sultan Süleyman veya Barbaros Hayrettin Paşa’nın portrelerini çizenler de vardı.

Ama daha çok çiçek sevilirdi, hayvan sevilirdi ve gündelik hayattan çok törenleri, portrelerden çok olayları seven Türk resmi, bitkilerin dünyasını üsluplaştıran ölümsüz çinileri yaratan bir dal oldu.

İstanbul Halkını Resmetti

Fatih Sultan Mehmed’den beri portre yapmaya gelenler İtalyanlardır. Bir bakıma İtalyan resmini Türklerin niçin benimsemediği tartışılabilir. Bazı az düşünmeyi benimseyenlerin tekrarladığı gibi sebep portrenin dinen yasak olması mıdır? O zaman İstanbul’un fatihi niçin Bellini’nin karşısına oturmuştur? Vakıa Kanuni Sultan Süleyman ünlü Venedikli Tiziano’nun karşısına portre için oturmamıştır ama Tiziano’nun o portreyi yapması için raporlara dayanan padişah tasvirleri yetmez, birilerinin bakarak yaptığı portrelerin eline ulaşması gerekir.

Amadeo Preziosi 1816 yılında Malta’da doğdu. Zeynep İnankur araştırmış, Korsikalı bir korsan aileden geliyormuş. Korsanlık eskiden devletlerin destek olarak kullandığı meşru bir meşgaleydi. Preziosi ailesi de Sicilya-Napoli Krallığı’nın bu yolla işine yaradığından olacak, aynı zamanda Savoy Dükü olan Sicilya kralı Il. Vittorio Amadeo, aileye kontluk rütbesi verdi. Artık pek de zengin olamayan kont hazretlerinin torunlarından Amadeo İstanbul’a geldi ve toplumumuzun 19’uncu asrının en renkli ressamı böylece ortaya çıktı.

1867’de Paris uluslararası sergisine Osmanlı-Türk ressamı olarak katıldı. Ömrünü geçirmek için Yeşilköy’e yerleşti, ta ki bir av kazasında kendini yaralayana kadar. 1882 yılında da hayatını kaybetti. Evinin bahçesine gömüldü.

Preziosi suluboya resimlerde İstanbul halkını, çarşılarını, hayran olduğu mezarlıkları ve dergahları resmetti.

Buradaki Hayata intibak Etti

Bir başka İtalyan, Brindisi benzer bir görevi yerine getirmiştir, fakat ondan çok eser kalmamıştır. Preziosi’nin bıraktığı yerden Fausto Zonaro (1854-1929) aynı iştiyakla devam etti. Kim ne derse desin, tarihçiler açısından bu resimler o dönemin fotoğrafçılarının çekimlerinden çok daha değerli, çünkü hiçbir fotoğrafçı o resimlerdeki ruh halini yansıtamaz.

Nitekim Preziosi’nin resmettiği dükkanda oturup eskiciyle pazarlık eden esnafın yüzündeki tevazuyla karışık kendini beğenmişlik, kuşağını sokulu divitle gösterdiği okuryazarlık fotoğrafla değil, ancak firçayla verilebilir. Hiç kimse İstanbul esnafını, çarşıda gelinen halkı ve gururla at üstünde dikilen süvariyi bu kadar iyi tasvir edemez.

Preziosi için kanaatler muhtelif... Hatta sergi defterine imza atan Emel Hanım (“Panter” lakabıyla da tanınan Emel Yıldız), ressamın trajik sonuna değinerek “Bütün ava gidenler senin gibi av kazasında ölsünler” diye yazmış.

Sıradan ressam olduğunu iddia edenler, büyük sanatçı olduğuna değinenler onu ekol olarak oryantalizme sokanlar, hatta bu tabiri onu küçümsemek için kullananlar var.

Ama Preziosi bir İtalyan ve on binlerce İtalyan gibi Osmanlı şehirlerine hayat kurmaya gelenlerden; Beyoğlu’nun taş binalarını yükselten duvar ustaları, limanda çalışan işçiler buraya nasıl intibak ettilerse o da etmiş. Ve Donizetti ve Guatelli paşalar nasıl önce halk türkülerini, Türk müziğini dinleyerek Avrupai tarzda eserlerini besteledilerse, Preziosi’nin de Türkiye’deki minyatürü, nakışı, çiniyi ve çarşıdaki kalabalığın renklerini adamakıllı inceleyerek resimlerini yaptığı anlaşılıyor.

Nasıl Edmondo d’Amicis Türkiye’yi en iyi tasvir eden bir seyyahsa; İtalyan ressamlar, müzisyenler için de aynı şey söylenebilir. Akdeniz milletleri birbirini tanıyor ve onların sanatçıları da bu dünyayı daha yakından anlatabiliyor.


KAYNAK: DEFTERİMDEN PORTRELER (İLBER ORTAYLI)