Arama


_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
31 Aralık 2012       Mesaj #16
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Deniz kızı
Ad:  denizkızı.jpg
Gösterim: 10403
Boyut:  28.1 KB

Deniz kızları, belinden yukarısı dişi bir insan görünümünde olan, ama aynı zamanda bir balık kuyruğuna sahip olan efsaneleşmiş düşsel inanışlardır.
Dünya üzerinde birçok kültürde deniz kızları farklı, ama birbirine çok yakın şekillerde betimlenmiştir. Sirenler gibi bazı deniz kızları denizcilere şarkılar söyleyip onları büyülerler, işlerinden alıkoyarlar ve güverteden denize yuvarlanmalarına ya da daha kötüsü geminin batmasına neden olurlar. Diğer hikâyelerde ise deniz kızları boğulma tehlikesi geçiren erkekleri kurtaran iyi kalpli deniz canlıları olarak betimlenmişlerdir. Aynı zamanda bu erkekleri su altındaki krallıklarında yaşamaya da davet ederler. Hans Christian Andersen'in Küçük Deniz Kızı'ında ise deniz kızlarından bazılarının erkekleri denizin altına doğru çekerken insanların su altında nefes alamadıklarını unuttukları ya da bilmedikleri söylenir.
Yunan Mitolojisi'ndeki Sirenler ise daha sonraları deniz kızlarıyla bir tutulmuş, hatta bazı dillerde iki yaratık için de aynı sözcük kullanılmıştır. Deniz kızlarına benzeyen diğer mitolojik ve efsanevî deniz yaratıkları ise su perileri (Nemfler gibi) ve başka formlara (Başka hayvanlara ya da diğer efsanevî hayvanlara) bürünebilen hayvanlardır.

Efsaneler
Bu yarı insan yarı balık vücutlu insansıların efsaneleri M.Ö. 5,000 yılına kadar dayanır.Genel bir kanı ise, bu efsanelerin oluşumunda, deniz ineklerinin büyük etkisi olduğudur. Bu teoriyi destekleyecek bir örnek olarak, Christopher Columbus'un yeni dünyaya olan yolculuğu sırasında deniz kızları gördüğünü, ama çok çirkin olduklarını ve daha cazip olmalarını beklediğini söylemesi verilebilir. Deniz inekleri gibi büyük vücutlu deniz memelilerinin kolları, yavrularını bir beşikte gibi taşıyabilmeleri için evrim geçirmiş ve insan kollarına benzemiştir. Denizcilerin bu deniz memelilerini görüp doğa üstü yaratıklar olduklarını düşünmeleri oldukça mümkündür. Geleneksel deniz kızı betimlemelerindeki, akan uzun saçların ise, deniz ineklerinin okyanus yüzeyine yakın yerlerde yüzerlerken kafalarına dolanan yosunların verdiği uzun saçlı görüntüsünden kaynaklandığı düşünülmektedir. Deniz kızı gördüğünü iddia edenlerin verdiği ortak bilgiler de yosun renkleriyle ve deniz ineklerinin özellikleriyle oldukça uygundur. Deniz kızlarını konuşmayan, yeşil, siyah, kahve rengi veya sarı saçlı, balık kuyruklu, genelde okyanuslarda ve bazen de nehirlerde yüzen doğa üstü insansılar olarak tanımlarlar.

Antik Yakın Doğu

Deniz kızı hikâyeleri neredeyse evrenseldir. Bilinen ilk deniz kızı hikâyesi M.Ö. 1,000 yılında Asurlularda görülmüştür. Asur kraliçesiSemiramis'in annesi Atargatis, ölümlü bir çobana aşık olan ölümsüz bir tanrıçadır. Fakat aşık olduğu genç çoban ölür ve o da bir balığa dönüşmek için bir göle atlar. Ama su, onun mükemmel vücudunu ve doğasını gizlemez, bunun yerine ona bir balık kuyruğu ve suda nefes alabilme yetisi verir. İlk Atargatis betimlemeleri insan kafası ve bacakları olan bir balık şeklindedir (Babil tanrısı Ea gibi). Yunanlılar ise Atargatis'i Derketo diye tanımışlar ve Afrodit'in yanında betimlemişlerdir.

M.Ö. 546'dan önce, Miletli filozof Anaximander, insanlığın hızla suda yaşayan bir tür hayvana dönüştüğü teorisini önermiştir. Ona göre, bu uzatılmış çocukluk yılları olan adam, çocukluğunun aksine uzun süre yaşayamaz. Aslında, bu "uzunluk" gelip geçici bir şeydir. Ama bu fikir, Anaximander'in ölümünden sonra bir daha hatırlanmamıştır. Zaten o yaşarken de bir çok insan tarafından anlaşılmamıştır da.
Popüler bir Yunan efsanesine göre Büyük İskender'in kız kardeşi Thessalonike, öldükten sonra bir deniz kızına dönüşmüştür.Deniz kızı formunda Ege Denizi'nde yaşadığı ve denizciler onu bulduğunda onlara tek bir soru sorduğu söylenir: "Kral İskender yaşıyor mu?" (Yunanca: Ζει ο βασιλιάς Αλέξανδρος, ve denizcilerin de ona "Yaşıyor ve hâlâ yönetiyor" (Yunanca: Ζει και βασιλεύει) dedikleri anlatılır. Bu cevaptan başkası, onu bir Gorgon'a dönüşmesine, ve gemiyi batırıp üzerindeki denizcileri öldürmesine yol açacaktır.

Suriyeli Lucian (M.Ö. 2. yy) De Dea Syria ("Suriye tanrıçasına ilişkin") adlı, ziyaret ettiği Suriye tapınaklarını yazdığı eserinde şöyle demiştir:
"Aralarında - Şimdi onların arasındaki, tapınağı ilgilindiren geleneksel bir hikâye. Ama diğer adamlar, Asya'da çok ün salmış olan Babilli Semiramis'in de bu yeri kurduğunu, ama bunun Hera Arargatis için olmadığını, kensi annesi Derketo için olduğuna yemin ederler.""Phoenicia'daki Derketo'nun benzerliğini gördüm. Vücudunun yarısı tam bir kadındı. Ama diğer yarısı, ayaklarından kasıklarına dek, bir balık kuyruğuyla kaplı gibiydi. Ama kutsal şehir Kudüs'teki görüntüsü tam bir kadına benziyordu. Balıkların kutsal olduğunu hesaba katarlar, ve asla yemezler. Ama diğer bütün kümes hayvanlarını yerler. Güvercin hariç. Onun da kutsal olduğuna inanırlar. Tamamı olağan şeyler. İnanıyorlar, çünkü Darketo'nun yarısı balıktan. İnanıyorlar, çünkü Semiramis bir güvercine dönüştü. Aslında, belki de bu tapınağın Semiramis'in işi olduğuna izin verebilirim. Ama asla inanmadığım üzere, tapınak Derketo'ya ait. Mısırlıların arasında, balık yemeyenler var. Ve bunun Derketo'nun onuruna olduğu söylenemez."Perilerin daha romantik yönünü temsil ettiğine inanılan deniz kızları mitlerin içinde en masum olanlarıydı, hastalık vb. çaresiz durumdaki kişilerin rüyalarına girerse, karşılarına çıkarsa iyileşecekleri inanışı yaygındı, denizkızları modern rüya tabirlerindede yardımseverdir, rüyada peri görmek en ümitsiz hayallerin gerçek olacağına işarettir.
Bundan başka İncinin esiri olduğu medusanın derinlerdeki başının yuttuğu balıkçılara her akşam ağlayan deniz kızının gözyaşları olduğuna ve takılmasının hüzünlü bir sevgi getireceğine inanılır.

Bin Bir Gece Masalları
Bin Bir Gece Masalları "Deniz İnsanları"na ait çok çeşitli öyküler içerir. Efsanelerden farklı olarak, Bin Bir Gece Masalları'nda bu deniz insanları karada yaşarlar, ama suya girdiklerinde de hiçbir zorluk çekmeden nefes alabilirler ve denize girdiklerinde kıyafetleri ıslanmıyor. Aynı zamanda insanlarla cinsel ilişkiye girdiklerinde doğacak çocukları da kendileri gibi "Deniz insanı" olarak doğacaktır. Deniz insanlarının, insan görünüşünden farkları yoktur. Bu efsane hâlâ yaşamaktadır. (Bkz. Pers Kralı ve Denizin Prensesi.)

İngiliz kaynakları
Deniz kızları İngiliz kültüründe uğursuz, felaketlerin haberci yaratıklar olarak gözükmüşlerdir. Bazıları devasa büyüklükte, 160 feetten uzundur.
Ayrıca deniz kızları nehirlerde ve tatlı su göllerinde de yüzebilirlerdi. Bir gün, Lorntie'li Laird, evinin yanındaki gölde, boğulan bir kadın olduğunu düşündüğü bir şey görür ve yardım etmek için suya atlar. Ama uşaklarından biri onu geri getirir ve göldekinin bir deniz kızı olduğu konusunda efendisini uyarır. Bunun üzerine deniz kızı, uşak orada olmasaydı o adamı öldürebileceğinden yakınıp yakarmaya başlar.
Yukarıdaki efsanedekinin aksine, deniz kızları çoğu zaman daha iyilikseverdirler ve insanların yaralarını tedavi ederler.
Bazı söylenceler deniz kızlarının kötü yönde kullanacakları ölümsüz bir ruhları olup olmadığı sorularını arttırmıştır.Liban adlı bir başka yaratık ise kutsal bir deniz kızı olarak kabul görmüştür. Aslında baştan insandır ama sonradan deniz kızına dönüşmüştür. Üç yüz yıl sonra, İrlanda Hristiyanlaşınca, Liban'ın da vaftiz edildiğine inanılmıştır.
İngiliz kaynaklarında, aynı zamanda deniz erkeklerinden de bahsedilmiştir. Deniz erkekleri deniz kızlarından daha vahşi ve çirkindir. Ama az da olsa insanlarla ilgilenirler.

Diğer
Karayiplerin Neo-Taíno uluslarından olanlar, deniz kızlarına Aycayía adını vermişlerdir. Aycayíanın özellikleri tanrıça Jagua ile de ilişkilendirilmiştir. Aycayíalar genellikle majagua ağacının amberçiçeği Hibiscus tiliaceus ile betimlenmişlerdir. Diğer kültürlerden örnekler ise,
Mami Wata (Batı ve Orta Afrika kültürlerinde),
Jengu (Kamerun kültüründe),
Merrow (İrlanda ve İskoçya kültürlerinde),
Russalki (Rusya ve Ukrayna kültürlerinde),
ve Oceanid, Nereid, ile Naiad - (Yunan kültüründe)
Tatlı sularda yaşayan deniz kızı benzeri bir yaratık olan ve Avrupa kültürüne yerleşen Melusine, çoğu zaman iki balık kuyruğuyla ya da bazen yılan bedeniyle betimlenir. Japon kültüründe deniz kızı eti yiyenlerin ölümsüz olacağına inanılır. Bazı Avrupa efsanelerine göreyse, deniz kızları kendilerine söylenen dilekleri yerine getirirler.
Aynı zamanda, bazı insanlar İskoçya, Malezya ve İngiliz Kolumbiyası gibi yerlerde ölü deniz kızları gördüklerini iddia etmişlerdir. En yaygın iki görüntü ise Kanada'da, Straight of Georgia'da yakalandığı iddia edilenlerdir.
Güney Afrika'nın "pelerinli" komüteleri Little Karoo'da deniz kızları bulunduğu söylentisini çıkarmışlardır. Bazı yaşlı pelerinliler ise çocukluklarında tatlı su hauzlarında deniz kızı gördüklerini iddia etmişlerdir. Little Karoo çok kuru bir alanken, çok uzun zamn önce bir okyanusun bir parçası olduğu, bulunan deniz kabuğu fosillerinden anlaşılmaktadır. Deniz kızı hikâyeleri, bilinmeyen bir türün dilden dile yayılmasıyla oluştuğunun düşünülmesine neden olabilir. Bazı yerel Güney Afrika kabileleri üyelerinin, Little Karoo yerleşkesi yakınlarında, deniz kızlarının varlığına dair 11 kanıtlayıcı taş belge gösterdikleri iddia edilir. Diğer açıklamalarda "Swallow" denen ve mağara duvarlarında rastlanan, insan başlı bir kuş resminden yola çıkılarak yapılır. Bu örnek, ruhsal ayinler sırasında ruhun beden dışındaki hâlini temsil etmektedir.

Edebiyat
Deniz kızları popüler kültürün en ünlü yaratıklarındandır ve bu yüzden olsa gerek edebî eserlerde ve filmlerde pek çok kez konu olmuşlardır. Pek çok dile tercüme edilen Hans Christian Andersen'in "Küçük Deniz Kızı" adlı öyküsü de bu tezi destekler. Andersen'in bu öyküsü, Kopenhag limanındaki bronz deniz kızı heykeliyle ölümsüzleştirilmiştir. Küçük Deniz Kızı, basıldığından beri, tartışmaları beraberinde getirse de batı dünyasında "deniz kızı"nı tanımlayan en önemli simge hâline gelmiştir. Hikâye, televizyon programları, filmler ve diğer sihirli öyküler içerisinde defalarca anlatılmıştır. Küçük Deniz Kızı, çeşitli filmlere de konu olmuştur. Bunlardan en ünlüsü 1989 Disney yapımı hikâyeyle aynı adı taşıyan filmdir.
L. Frank Baum (Oz Büyücüsü'nün yaratıcısı), deniz altındaki yaşam hakkında The Sea Fairies (Perilerin Denizi) adlı bir kitap yazmıştır. Sonradan, The Scarecrow of Oz (Oz'un Korkuluğu) adlı yapıtında da, aynı karakterler deniz kızları tarafından kurtarılmışlardır.
T.S. Eliot, "The Love Song of J. Alfred Prufrock"ta Prufock'ın kötü durumuna dikkat çekmek için bir deniz kızı mecazlaması yapar:
“Deniz kızlarının birbirlerine şarkı söylediklerini duydum.
Ama bana şarkı söyleyeceklerini hiç sanmıyorum.

Deniz kızları, Peter Pan, roman, çizgi roman ve filmlerinde (Hook) ve Harry Potter serilerinde (Özellikle de Harry Potter ve Ateş Kadehi'nde) ortaya çıkarlar.
Pek çok deniz kızı/insanı yapımı hayalî şeylerin anlatıldığı her türden eserde ortaya çaıkmıştır. Poul Anderson'nin The Merman's Children'ı (Deniz Erkeğinin Çocukları) da bunlardan biridir.

L. Sprague de Camp'ın The Goblin Tower kitabındaki hikâyelerden birinde de, insan krallarından biri, bir deniz kızında aşık olur. Hikâye, çiftin bedensel olarak çok zor ve enredeyse ölümle birlikteliklerinin neşeli ayrıntılarını anlatır (Kral, su altında cinsel ilişkiye girmeye çalışırken az daha boğularak ölecektir, bunun üzerine kralına adamları da intikam için deniz kızını öldürmek isterler). Hikâyenin sonunda, hâlâ deniz kızını platonik olarak seviyor olsa da, kral bir insanla evlenir.
Çizgi roman dizisi, Tales to Astonish'in, #4 (Temmuz 1959) basımında, 4 sayfalık bir hikâye (I Love a Mermaid! - Bir Deniz Kızına Aşığım!) yer alır. Hikâyede, Alethea adında bir deniz kızına aşık olan bir denizci anlatılır. Hikâyesin sonunda, zaten denizcinin de bir deniz erkeği olduğu anlaşılır ve su altı krallığında Alethea ile birlikte yaşarlar.

Süper kahraman Superman ise kendini, Lori Lemaris adlı bir deniz kızıyla romantik bir ilişki içinde bulmuştur. "Lori Lemaris" adı, muhtemelen Ren Nehri'ndeki Lorelei kayalıklarından ve Latincede okyanus anlamına gelen mare sözcüğünden doğmuştur. Başka bir not da, Superman'in diğer sevgilileri gibi onun da ad ve soyadının baş harflerinin L olmasıdır (Lois Lane ve Lana Lang gibi).

Harry Potter serisinin dördüncü filmi Harry Potter ve Ateş Kadehi'nde ise, Harry, Hogwarts arazisindeki gölün altında yaşayan bir deniz halkıyla karşılaşır. Bu gölün suyu tuzlu gibi gözükse de, dev bir mürekkep balığının orada yaşamaya başlamasından beri öyle oladığı anlaşılır. Romanda, deniz halkı da kadın ve erkek olmak üzere iki cinsiyettedir. Saçları ve derileri yeşil, dişleri ise sarı ve yosunlu olarak betimlenmiştir. Deniz halkı, Harry'nin katıldığı büyücü turnuvasının ikinci görevi olan "Büyücünün yaşamındaki en önemli kişi"yi ellerinde tutmaktadır. Romanda, Harry'nin en önemli "şey"i, en iyi arkadaşı Ron Weasley'dir. Harry diğer rehineleri kurtarmaya gelen olmadığını görünce, onları da kurtarmaya yeltenmiş, ama deniz halkı ona saldırmıştır. Yine de rehinelerden birini daha kurtarabilen Harry, görevi zamanında tamamlayamamıştır. Harry'ye saldırırken oldukça vahşi gözüken deniz halkı aslında oldukça uyumlu ve adaletlidir. Harry'nin göllerinde sergilediği büyük cesareti Prof. Dumbledore'a anlatmış, ve onun yüksek puan almasını sağlamışlardır. Harry Potter dizisinde anlatılan diğer büyülü yaratıklar gibi, deniz insanları da büyü yapmayı bilmezler ve yapamazlar...

Aquamarine, Alice Hoffman'ın bir romanıdır. Romanda, 13 yaşındaki iki kızın, arsız ve ergen bir deniz kızı keşfetmelerini anlatır. Roman, basıldığı dönemde genç kızlar tarafından ilgiyle okunmuştur. Romandan esinlenerek aynı adda bir film de 2006 yılında gösterime girmiştir. Filmdeki oyunculardan bazıları Sara Paxton, Emma Roberts ve JoJo'dur.
"The Tail of Emily Windsnap" adlı kitapta, yüzme dersleri sırasında kuyruğu olduğunu keşfeden Emily anlatılır. Babasını aramak için su altı krallığına gider ve buranın kralı Neptune'ü insanlarla deniz halkının birlikte yaşayabileceğine ikna eder.
Birçok mitolojik yaratık gibi, deniz kızları da Dungeons & Dragons oyununda ortaya çıkar. J.K. Rowling, "Fantastic Beasts and Where to Find Them" (Fantastik Yaratıklar ve Bulundukları Yerler) adlı özel bir kitap yazmıştır. Siren, Selkies ve Merrow'lar olmak üzere üç çeşit oldukları belirtilen deniz kızlarının dördüncü kitapta görülen cinsi Selkiestir. Orhan velinin'de bir şiirine konu olmuştur.
Son düzenleyen Safi; 22 Kasım 2016 17:02