Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
00:46, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Çarşamba, 24 Nisan 2024 - 00:46
Arama
MaviKaranlık Forum
Kut anlayışı nedir?
-
Tek Mesaj #3
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
7 Ocak 2013
Mesaj
#3
Kayıtlı Üye
Kut (mitoloji)
Kut – Türk, Moğol ve Altay şamanizminde ve halk inancında kutsal enerji, yaşam gücü. Hut, Kud, Gut da denir. Moğollar Kutag, Hutag derler.
Anlam ve İçerik
Kutsal yaşam gücü, bereket, hayat verici, mübareklik, canlılık gibi anlamları vardır. Yiğitler kut sayesinde ölümden kurtulur veya yaşama döner. Bu güç Tanrı’dan kaynaklanır. Tanrı bu gücü geri çekerse kağanlar tahtı ve yaşamlarını yitirirler. Padişahların ve soylarının kanı kutlu sayıldığından, hanedandan birisi idam edileceği zaman boynu kılıçla vurulmaz, yay kirişiyle boğularak öldürülür. İnsanın kutu doğmadan önce gökyüzünde yer alır. Şarap gibi akıcı, su gibi durudur.
Kut, Orta Asya'daki şamanist, göçebe Altay uluslarında "yaşam gücü" anlamına gelen bir kelimedir. Çağdaş Türkiye Türkçesinde kut şu anlamlarda kullanılmaktadır:
1.
Devlet idaresinde güç, yaratıcılık ve yetki bakımından sahip olunan üstün güç.
2.
Mutluluk.
3.
İlahi bir kaynaktan gelen rahmet, bereket.
Jean-Poul Roux "Altay Türklerinde Ölüm" adlı eserinde kut kavramına çok geniş yer vermiş olup, bu kitabında kutu şu şekilde izah etmektedir;
Akışkan, jelatine benzer bir madde,
Zihin, ruh, hayati güç,
Şans, talih, uğur,
Sürüleri koruyan bir muska ya da nazarlık.
Eski Orta Asya Türk ve Moğol inanışlarına göre yaşam kaynağını Göktanrı'dan alır. Yiğitler Tanrı'nın kendilerine inayet ettiği; kut sayesinde ölümlerden kurtulur ve başarıdan başarıya koşarlar. Beyler ve kağanlar kutsanmıştır, yani kut sahibidir. Ancak doğuştan itibaren kut sahibi olabilmek için çeşitli ritüeller gerekir. Tanrı'nın kutu geri çekmesi kağanın tahtını ve yaşamını yitirmesi anlamını taşır. Bunun için eski Altay inanışlarına göre Tanrı'dan kut dilenir. Örneğin, ilk Türk eserlerinden Irk Bitig'de;Tanrı tarafından kutu alınan bir savaşçının, Göktanrı'ya yakarışı ve eski gücünü yeniden kazanması anlatılır. Kutun değişik türleri vardır.
Bor Kut: Cisimleşmiş kuttur. Bir nesneyi temsil eden onun küçük bir modeli gibidir. Yer ruhudur.
İye Kut: Bir varlığı koruyan ruhsal enerjidir ve tamamen soyuttur. Ana ruhtur.
Sal Kut: Hareketli kuttur. Rüzgar gibi esebilir. Hava ruhudur.
Bu inancın Sahalardaki adı Kut-Sür İteğele (Kut-Sür İnancı) veya Tañara Üöreteğe (Tanrı Öğretisi)'dir. Sahaların günlük yaşamlarında bu inancının izlerini her zaman görmek mümkündür. Kut, bütün canlı varlıkların ruhu ve yaşam enerjisidir. Kut üç unsurdan oluşmuştur. Bor kut (toprak-can), Salgın kut (hava-can) ve İye kut (ana-can). Bazı saha efsanelerine göre kut Ürüñ Ayı Toyon tarafından verilmektedir. Bunu ilahe Ayıhıt insanlara getirmektedir (ulaştırmaktadır).Bazı kikâye ve masallarda Ağa kut (baba-can) ve Sür kut (hayat-can) ifadelerine de rastlanmaktadır.
Abdülkadir İnan'ın aktardığı bilgilere göre, kutun bedenden ayrılması ile ölüm gerçekleşmez ama kişide var olan kutsallık ortadan kalkar, o kişi sıradanlaşır. Kut, insan için kesinlikle bir güç ve uzun ömür kaynağıdır. Birey onsuz hayatını çok da fazla uzun sürdüremez.
Altay kavimlerinde kut
Eski Türklerde öldükten sonra göğe çıkılacağı inancı hakimdir. Bununla birlikte başlıca ikametgahı gökte olan insan ruhları, bir dağda mensup olduğu boyun ilk yerinde evinin çevresinde, bozkırda gezebilir. Ruh, mezarda boyun atalarını temsil eden ongunlarda, öldürülen düşman yansıtan balbal taşlarında ve boyun bayrağında (tuğ) barınabilir. Bu biçimde ruhun dünyaya dönüşü mümkündür. Ayrıca ölen kişinin öldürdüğü hayvanların ve insanların öteki dünyada ona hizmet edeceğine inanılır. Bu yüzden hayvanları ile birlikte gömülür. Her öldürdüğü düşman içinse taş (bal-bal) dikilir. Hayvanları öldürmek bu yüzden kurallarına uygun bir biçimde yapılmak zorundadır. Hayvanın iskeleti korunmak zorundadır ve kanı -yani "Yaşam gücü" sayılan
kut
u- akıtılmamalıdır. Moğol Kağanı
Cengiz Han Büyük Yasası
; kan akıtılmadan öldürme biçimini şöyle açıklar:
Bir hayvan kesilirken bacakları bağlanmalı, karnı açılmalı ve ölünceye kadar kalbi elle sıkılmalıdır".
Altay kavimlerince (Türkler, Moğollar...) böyle olursa hayvanın yeniden dünyaya geleceğine inanılır. Nitekim Osmanlı'da da bu eski Türk geleneği vardır. Padişahların kardeşlerini öldürmesi bir gelenektir. Ama öldürme biçimi eski adetlere uygun yapılır. Kanı yani
kut
u (Yaşam Gücü) akıtılmadan
yay kirişi
yle veya
kayış
la boğulur. Günümüzde bu kelime uğur, şans anlamında kullanılmaktadır. Kutsamak, kutlamak... gibi bereket ve esenlik bildiren kelimeler
kut-
kökünden türetilmiştir.
Devlet geleneğinde
Kut inancı, Türk devletlerinde başta olan insanların, kendilerine bu görevin Allah tarafından verilmiş olduğuna inanması. Osmanlı padişahlarında da bu inanç görülür ve yazdıkları fermanlarda Zillullah unvanını da kullanırlardı. Zamanla bu inanç halk tarafından da benimsenmişdir. Bu inançın etkisiyle padişahlar katledilirken kanları akıtılmaz genellikle kendi yaylarının ipi ile boğulurlardı.
Herhangi bir kişinin yönetici olmayı hak etmesi için Tanrı’nın ona “kut” vermesi gerekir. Türk yönetim felsefesinde “Göktengri” den gelen “kut”, yöneticilerin yönetmiş oldukları toplum üzerinde âdil bir yönetim tarzını ortaya koymaları için vermiş olduğu “geçici” bir yönetim yetkisidir. Başarılı olmayan, sorunları çözemeyen kağan Tanrı tarafından kendine verilmiş olan “kutu” kaybetmiş sayılır. “Kutu” alınmış olan kağanının Türk Milletini yönetme hakkı yoktur. Kağanın almış olduğu “kut”, onun sezebilme, hissedebilme, anlayabilme, kavrayabilme ve toplumu yönetebilme yeteneğini canlı tutar. “Kut”un hakkını vermenin temel ölçüsü ise kağanın “bilgeliğidir”.
Türk yönetim tarihinde kağan ve hükümdarlarının kullandığı ad ve unvanları kut anlayışı ile bağlantıları bakımından önemlidir. Meselâ, Türk tarihinin önemli liderlerinden Mete’nin unvanları; “Tanrı-kut” ve “İdi-kut”; Göktürk kağanının unvanı ise “Kutlug Beg”dir.
Etimoloji
(Kut/Kud) kökünden türemiştir. Temizlik anlamını içerir. Farsça Hüda kelimesinin dönüşmüş biçimi olduğu öne sürülse de aslı Türkçe Kut (kutsallık, kutluluk) kökünden türemiştir. Bereket, yaşam gibi anlamlar içerir. Kutan, dua, yakarış demektir. Evenk dilinde Khutu sözcüğü kutsallık manası içerir. Kudagaçı sözcüğü, büyücü, şaman anlamına gelir. Kuthu şeklinde Tunguzcaya ve Hutu şeklinde Mançucaya geçmiştir. Sümercede de ayen Kut biçimiyle yer aldığı görülmektedir. İtelmenlerin (Kamçadalların) Kuth veya Kutka (Kutku) adlı dünyayı ve canlıları yaratan bir Tanrıları vardır.
Uta
Türk, Altay ve özellikle Moğol halk inancında ve şamanizmde ruh enerjisi. Koruyucu ruh ve (daha doğrusu ruh şeklinde düşünülen) koruyucu enerjidir. Kut'un farklı bir türü olarak kabul edilir. Bazen iyicil ruhları tanımlamakta da kullanılır. Sözcük Moğolca kökenlidir. Dagur dilinde Huta, Moğolcada Utaga duman anlamına gelir ve yarı şeffaf (yarı soyut) bir görüntüyü ifade etmektedir. Utga ise Moğolcada his demektir.
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Cevapla
Kapat
Saat: 00:46
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...