Arama

Friedrich Hegel - Tek Mesaj #9

bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
15 Ocak 2013       Mesaj #9
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
Hegel’in idealist diyalektiğinin kaynağı nedir?

Diyalektik ,Yunanca asıllı bir sözcüktür. Ve Hegel’e gelinceye kadar bu sözcüğün “konuşma ve tartışma sanatı” olarak ,”kavramları sınıflama sanatı” olarak ,”duyumlardan fikirlere yükselen düşünce hareketi” olarak “görünüş mantığı” olarak aldığı eski anlamlar ,burada bizim konumuz olmayacaktır. Hegel felsefesinde bu sözcük,etki karşıtlığı olgusunun ya da karşılıklı ilişkiler olgusunun kavramsal karşılığıdır. Başka bir deyişle ,etki-tepki ilişkisi kavramının karşılığı olarak diyalektik ,ilk kez Hegel’de görülmüştür. Ancak diyalektik düşüncenin tarihini Hegel’den başlatmanın kesinlikle doğru olmayacağı herkesçe bilinen bir gerçektir. Eski Yunan filozoflarının Herakleitos’un (MÖ 535-475) ve Platon’un bazı gözlem ve düşünceleri ,diyalektik düşünce tarihinin başlangıcı olarak sayılmaktadır. Herakleitos’ a göre evrende her şey sürekli bir değişim içinde,sürekli bir hareket halinde ve sonsuz bir başkalaşım içindedir. Yine Herakleitos’a göre her şey oluştur,ve çatışma evrenin yasasıdır. Platon’a göre diyalektik şeylerin özüne,yani kavramlara varmak için bir yoldur,bir yöntemdir. Fakat yine Platon’a göre ,her şeyin ya da gerçeğin özü,hareketsiz düşünceler ,bağımsız kavramlar ,evrendeki olaylar ,bu düşüncelerin bu kavramların taklitleri ,izleri cisimleşmiş görünümleridir.
Hegel’e göre evrendeki her şey aynı zamanda kendi içinde kendi karşıtını taşır ve dolayısıyla her şey kendi kendisiyle çatışma halindedir. Hareket karşıtlar arasındaki etki karşıtlığından ya da etki –tepki ilişkilerinden doğar. Başka bir deyişle ,bu karşılıklı ilişkiler ,hareketin kaynağıdır. Her şey ,kendi içindeki karşıtlar yoluyla kendini aşar, Ancak Hegel’in bu düşüncelerinin hangi doğrultuda değerlendirilmesi gerektiğini saptamak için,daha doğrusu Hegel’in bu düşünceleri nerede temellendirdiğini gğörmek için Hegel’in daha önceki görüş ve düşüncelerni açıklamak gerekecektir.
Hegel bilimsel hiçbir nedene dayanmadan ya da bilimsel hiçbir işlemden geçirmeden bir varlık kuramı (ontolojik kuram) geliştirmemiştir. Bu kurama göre Hegel,varlık ve düşünceyi bir tek ilkede görmektedir,yani bu ikisini bir tek ilkede özdeşleştirmektedir. Bu ilke Hegel’e göre doğaüstü evrensel bir ilkedir ve varlığın kaynağıdır. Başka bir deyişle bu evrensel bir akıldır,evrensel bir düşüncedir. Dolayısıyla bu ilke,manevi nitelikte yani maddesel olmayan bir şeydir ve sonunda insan düşüncesi olarak görünecektir. Hegel’e göre,varlığın kaynağı olan bu evrensel ilke diyalektik bir biçimde gelişerek,yani diyalektiğin ‘tez,antitez,sentez’ adımlarına ,bu üçlü aşamasına uygun bir biçimde doğayı,tarihi ve toplumu yaratmıştır;bir başka deyişle doğa,tarih ve toplum ,evrensel düşüncenin gelişmesinin aşamalarından geçerek çeşitli görünümler almışlar ya da çeşitli biçimlerde görünmüşlerdir;bu da evrensel ilkenin ereğinin gerçekleşmesidir. Hegel’e göre ,süreç şöyle açıklanmalıdır. Evrensel düşünce önce (ilk veri olarak) kendi içindedir,kendi kendinedir. ‘Tez dene bu aşamasında evrensel düşce,tek bir var olma tarzı gösterir yani kendisinin var olmasından başka hiçbir belirtide bulunamaz,ancak bu haliyle varoluşu ,bir olanaktır ya da olanakların yeridir. Evrensel düşüncenin kendisini tanıması ,kendisini bilmesi için kendisine bir gerçeklik kazandırması ,kendisini bir gerçekte görmesi gerekir. Ve bu gerçekliği kazanmak için evrensel düşünce,kendini doğa olarak ya da doğada gerçekleşir. Artık o,doğada ‘kendi kendine’ biçiminde değildir;başkalaşmıştır;özüne ters düşerek kendine yabancılaşmıştır;özüyle çelişen yeni bir durum yaratmıştır. Böylece ,’antitez’ denen ikinci aşama sağlanmıştır. Bu çelişme evrensel düşüncenin diyalektik gelişmesinde ‘sentez’ denen üçüncü aşamadaki kültürde ya da kültür yaratıcısı insan düşüncesinde kaybolur. Çünkü kendisini tanımak ve kendisini bilmek için hareket eden evrensel ilke ,evrensel düşünce,kendisini bir gerçeklik kazandırdığı doğadaki yabancılaşmasından sonra ,insan düşüncesinde kendisinin bilincine varır ve böylelikle ereğine ulaşmış olur. Artık o,yeniden kendisini bulmuştur ve bu buluş ,insanın bilincinde olmuştur. Bu ,evrensel düşüncenin ,yabancılaşmasından kurtularak özgürlüğüne kavuşması demektir. Ama bu özgürlük ,tek tek insanlar için öznel bir özgürlük değil,bireyüstü durumlarda yani genel durumlarda gerçekleşmiş ,nesnel bir özgürlüktür;yasaya bağlı bir özgürlüktür: Hukuk ,ahlak ,sanat,devlet gibi gerçeklerde genelleşmiştir ya da genelliğini gösterir. Bütün bunlar .evrensel düşüncedeki olanakların gerçekleşmeleridir. Belli bir ereğe doğru hareket eden evrensel düşüncenin ,doğadaki yasası zorunluluk ,yani zorunlu olarak doğanın yaratılması,kültürdeki yasasıysa özgürlük ,yani yabancılaşmasından kurtulmasıdır. Hegel’in ilk ve en büyük diyalektiği ,evrensel düşünce –doğa-bilinç olarak üç aşamada gelişme sürecini tamamlar. Ayrıca her aşama içinde bir çok başka diyalektik ya da üçlü hareketler vardır;bunlar bir aşamayı geliştirerek bir üst aşamaya götürürler. Görülüyor ki etki karşıtlığı ya ad karşılıklı ilişkiler hareketi olarak diyalektik kavramının ilk kullanıldığı yer, Hegel’in varlık kuramı olmuştur. Ve biliyoruz ki bu kurama göre ,varlığın başlangıcı somut değildir,hareketin somut bir başlangıcı yoktur;dolayısıyla bu kurama göre madde ,düşünceden türemiştir ya da maddi olanlar,manevi olanların görünümleri cisimleşmelridir. Kısacası , Hegel’de ilk diyalektik ,evrensel düşüncenin hareketinin yasası olarak görülür. Ve Hegel’in bu ilk diyalektiğe dayanan varlık kuramı (varlığı düşünceden hareket ederek açıklaması) her şeyden önce teleolojik’tir;yani erek kavramında temellenen bir açıklama biçimidir;çünkü,evrensel düşünce,ereği için,ereğini gerçekleştirmek için harekete geçmiştir. Aynı zamanda , Hegel’in varlık kuramı,varlığın temelinde gördüğü düşünceden dolayı,varlığı düşünceden türetmesinden dolayı,idealist bir varlık kuramıdır. Zaten Hegel,evrensel düşünceyi Tanrı ile bir tutmuştur. Hegel’in yaptığı açıklama ,varlığın diyalektik bir açıklamasıdır,fakat bunu idealist bir bakış açısından yapmıştır. İlk diyalektiği idealist bir diyalektik olan Hegel’in ,diyalektik yöntemi ve onun ilkelerini ,genel olarak hep idealizmde temellendirdiği ,geliştirdiği görülür.

kaynak:100 soruda sosyoloji