Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
01:01, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Perşembe, 11 Aralık 2025 - 01:03
Arama
MaviKaranlık Forum
Elizabeth Bathory
-
Tek Mesaj #2
ThinkerBeLL
VIP
VIP Üye
29 Ocak 2013
Mesaj
#2
VIP
VIP Üye
Elizabeth Bathory
Seri Katil, Vampir kontes...
600’den fazla kızın katili Elizabeth Bathory (Macarca’da Erszebet Bathory) 1560 yılında , Vlad Tepes öldükten yaklaşık 100 sene sonra, Macaristan'ın en zengin ve köklü ailelerinden birinde doğmuştur. Atalarından Prens Steven Bathory, 1546'da Vlad Tepes Eflak'da tacını geri isterken ona yardım etmiştir. Elizabeth doğduğu sıralar, ailesi Macaristan'ın en soylu ve zengin ailelerinden biriydi. Kuzeni Macaristan başbakanıydı. Amcası Stephan ise daha sonra Polonya Kralı olmuştur. Bathory ailesi zengin ve soylu olmasının dışında, çok güçlü ilişkilere ve tanıdıklara sahipti.
Elizabeth Bathory daha 4-5 yaşındayken sara nöbetlerine katlanmak zorunda kalıyordu ve sorunlu bir çocuk olarak yetişti. Sorunlu ve çekingen yapısına rağmen genel olarak entellektüel, becerikli ve akıllı bir kadındı. 1575 sonbaharında, 15 yaşındayken, 25 yaşındaki Kont Ferencz Nasdasdy ile evlendi ve kendi soyadını devam ettirmek için soyadını ona verdi. Evlilikten sonra Csetjhe Kalesi'ne yerleştiler. Kale, Macaristan'ın kuzeybatısında, şehire yukarıdan bakan bir tepede yer alıyordu. Evlilik, aslında Nasdasdy ailesinin bir sınıf atlama çabasıydı. Çünkü daha güçlü olan Bathory ailesi onlardan daha üst bir statüde bulunuyordu. Evlilikten sonra birçok spekülasyonlar oluştu. Evlilik sonrası da Nasdasdy ailesi daha soylu bir konuma atlamış oldu. Evlilik, meyvesini ilk birkaç yıl içinde verdi ve birkaç çocuk dünyaya getirdiler. Kont Ferencz zamanının büyük bir kısmını, evinden uzakta, Türkler ile savaşarak geçiriyordu. Savaş alanında cesur ve güçlü bir askerdi ve hayatının son döneminde Macaristan'ın "Kara Kahramanı" olarak anıldı. Evli oldukları 25 yıl içerisinde, kocası savaşa gittiği için yalnız kalan Elizabeth'in hayatı gittikçe sıkıcı bir hal alıyordu. Zaman öldürmek için saatlerce ayna karşısında güzelliğine bakıyordu ve genç erkeklerle birlikte oluyordu. Zaman zaman kalede, sado-mazoşist lezbiyen sex partileri veriyordu. Bir seferinde bir erkekle birlikteyken kocası tarafından yakalandı, ama kocası onu affetti. 20'li yaşlarında, kölelere işkence yapmanın ona zevk verdiğini farketti. Neden böyle olduğu hakkında bir bilgimiz olmasa da, tüm yaptıklarından, onun başkalarının acı çekmesinden zevk aldığını anlayabiliyoruz.
Anlatılan bir hikayeye göre; bir gün, genç bir hizmetçi kız, Elizabeth'in saçını tararken yanlışlıkla biraz çeker, ardından çok sert bir tokat yer, burnundan akan kan Elizabeth'in eline gelir ve o, kızın güzelligini aldığını düşünür. Ardından erkek uşağı Johannes Ujvary'e kızı soymasını söyler ve kızın kollarını bir fıçının üzerinde tutarken atar damarlarını kestirtir. Genç kız öldükten sonra Elizabeth bu kanla banyo yapar. Artık genç kalmanın yolunu bulduğunu ve vampirizim ile gelen bu kanın hayatı olduğunu düşünür. Bundan sonraki 10 yıl içerisinde Elizabeth Bathory'nin yardımcıları ona birçok güzel kız getirirler. Sadece o çevreden değil birçok başka şehirden de köle adı altında getirilen kızlar, kanlarının banyo yapmak için kullanılacağını bilmeden kaleye giderler. Elizabeth, bir süre sonra Dorotha Szentes (Darko) adlı gerçek bir büyücüden büyü ile ilgili bilgiler almaya başlar. Bunun üzerine Darko Elizabeth'in sağkolu olur. Bunun dışında eski hemşiresi Iloona Joo, erkek uşağı Johannes Ujvary ve Anna Darvula adlı hizmetçi kız da ona yardım ederler. Onların da yardımı ile Cetjhe Kalesi tüm kötülüklerin merkezi olmaya başlar. Elizabeth daha çok genç kızları seçer.
Eğitim veya çalıştırma adı altında kandırılarak kaleye getirilin k
ızları bağlayıp, ayak parmaklarının arasına yağlanmış kağıtlar koyup önlerinde ateş yakar. Bir şekilde ateşten kaçmak için kıvranan kızların önce ayakları alev almaya ve sonra tüm vücutları yanmaya
başlar
. Bilinen bir başka işkence yöntemi ise, kızların ağızlarını, çeneleri birbirinden ayrılana kadar çekmesidir. Huyu iyi olduğu günlerinde kızları soyarak erkek misafirlerin önüne çıkartır.
20'li yaşların sonuna doğru iki kızından ve bir oğlundan sıkılan Elizabeth, onları evlatlıktan reddeder, ama onları bu işkence ortamının içine sokmaz. Yıllar geçtikçe masum kızların kanına olan ihtiyacı gittikçe artar. Yeni işkence yöntemleri geliştirmiştir. Mesela kızları tamamen bal ile kaplayıp onları böceklerin ve arıların önüne atar. Bir başka işkence yöntemi ise soğuk su yöntemidir. Esir aldığı kızları çıplak olarak 0 derecenin altında, soğukta, buz gibi suyla, donarak ölene kadar yıkar. Kocasının ölümünden sonra, kendisiyle ve güzelliğiyle daha fazla ilgilenmeye başlar. Ardından onu gençleştirdiğini düşündüğü kan banyoları gelir. Kaleye getirilen kızların kanlarını emer, açılan yaralarındaki etleri yer. Kontes, Alman saatçilerinden ve demircilerinden işkence aletleri sipariş eder. Bir süre sonra Csetjhe Kalesi tamamiyle bir işkence merkezi haline gelmiştir. Çivili kafeslerde kızları öldürür, onun için özel yapılmış bu kafeslerin altına girip, kanın akması için yapılan delikten banyo yapar. Elizabeth bazen iç güzelliği için onların kanlarını da içer. Bir süre sonra artık bu basit köle kızların kanlarının bir işe yaramadığını düşünen Kontes, daha asil ailelerden köleler almaya başlar.
Elizabeth'in terrörü uzun yıllar devam eder. Kurban listesi gün geçtikçe artar. Kontes kurbanların isimlerini çalışma masasındaki defterine yazar. Cesetler kalenin koridorları altında yakılır veya ormana atılır.
40 yaşına yaklaşmıştır ve yavaş yavaş yaşlandığının belirtileri ortaya çıkıyordur. Ne yaparsa yapsın bu belirtiler ortadan kalkmaz ve güzelliğini kaybetmeye başlar. Bununla beraber Elizabeth yavaş yavaş çevre köylerde de konuşulmaya başlanır. Kendi ve Csetjhe Kalesi hakkındaki dedikodular Macaristan İmparatoruna kadar ulaşır. Bunun üzerine imparator tarafından, Elizabeth'in başbakan olan kuzeni Kont Cuyorgy Thurzo'ya kaleye baskın düzenleme görevi verilir. 30 Aralık 1610'da Elizabeth'in kuzeni tarafından yönetilen bir grup asker Csetjhe Kalesi'ni gece basarlar. Hepsi kaledeki korkunç görüntüden şaşkına döner. Ana holde yatan bir kız cesedinin kanının emildiği anlaşılır. Bir başka tarafta vücudu delinmiş ve hala canlı olan bir kız yatmaktadır. Daha sonra keşfedilen zindanda ise bazısı işkence görmüş birçok kız hücrelerde beklemektedir. Kalenin altında yaklaşık 50 ölü kızın cesedi bulunur. Kale basıldıktan sonra Elizabeth'in yardımcıları da cezalandırılır. Parmakları kesilerek ateşe atılırlar ve kazığa bağlanarak yakılırlar. Elizabeth cezasını da ağır bir şekilde çeker. Hayatı boyunca kendi kalesinde neredeyse tamamı duvarlarla çevrili bir odada kalacaktır. Odada sadece bir delik açılmıştır, o da yemek vermek ve hava almasını sağlamak içindir. Bir gün yemek vermeye gelen görevlilerden biri Elizabeth'e verdiği yemeğin hala aynı yerde durduğunu ve dokunulmamış olduğunu farkeder. 21 Ağustos 1614'd , 54 yaşındaki Elizabeth Bathory ölü olarak bulundu...
Elizabeth Bathory'nin kapatıldığı kule şu anki Slovakya'da bulunmaktadır. Tüm yaptıkları ve suçları da Macaristan devlet arşivinde yer almaktadır. Elizabeth Bathory'nin ölümünün ardından kale boşaldı ve terkedildi. Kontes, Bathory ailesinin mezarlığına yerleştirildi. Elizabeth Bathory tüm bu yaptıklarıyla ilerki zamanların da ilham kaynağı oldu. 1970'lerde çekilen “Drakula Kontes” adlı filmin hikayesi Elizabeth'in hikayesini anlatıyordu ve filmdeki ana karakterin adı Mathory idi. Söylenenlere göre Bram Stoker'ın Dracula'yı yazmasında da Elizabeth Bathory büyük ilham kaynağı olmuştur.
Özellikle Elizabeth Bathory'nin hikayesine yabancı olanlar için , "nasıl" ve "neden" soruları merak uyandırıcı olabilir. Bizler kuralların olduğu, kötü davranışların engellenmeye çalışıldığı bir zamanda ve toplumda büyüdük ve yaşıyoruz. Hepimizin, kimsenin haklarını engellemediğimiz sürece, özgür yaşama hakkı vardır. Elizabeth Bathory, soylu ve zengin bir ailede doğduğu ve büyüdüğü için herhangi bir kaygısı yoktu. Zamanın dünyasında kriminoloji kavramı yeterli derecede bulunmamaktaydı. Elizabeth, küçüklüğünde yaşadığı bazı olaylardan dolayı, öldürmenin serbest bir davranış olduğunu sanıyordu. Kafasında oluşan bu vahşi düşünce ve zihinsel sorunları, onu bu hale getirmişti. Güzellik onun en değer verdiği kavramdı ve yaşının ilerlemesiyle bu özelliğini kaybedeceği gerçeği, onun bu vahşi yanının oluşmasının önemli bir sebebiydi. Senelerce, hiçbir engele takılmadan terörü devam etmişti. Bathory'nin zamanlarında yerleşen aristokrasi, topraklardaki kanunları yönetme görevinden sorumluydu ve suçlu kişileri cezalandırmak görevini de kendilerinde görüyorlardı. Elizabeth Bathory'nin kanunları çiğnediği dönemlerde ise zaten kanunlar kendi ailesine aitti. Birçok kaynağa göre Elizabeth'in yakalanışının bu kadar uzun sürmesi, onun ailesinin soylu olmasından kaynaklanıyordu. Kontes Elizabeth Bathory, kendini beğenmiş, zihinsel açıdan dengesiz bir insandı ve koşullar onun içindeki şeytanın ortaya çıkmasını sağlamıştı. Ama tüm bunlara rağmen, zamanının kanunları eğer onu durdurmaya yönelik olabilseydi, bu kadar kızı öldürebilir miydi, bilemeyiz...
Alıntıdır.
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Cevapla
Kapat
Saat: 01:03
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...