Arama

Elizabeth Bathory

Güncelleme: 28 Şubat 2013 Gösterim: 6.220 Cevap: 2
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
29 Ocak 2013       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Elizabeth Báthory
MsXLabs.org & Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar

"Kanlı Kontes"in bir portresi
Ad:  Elizabeth_Bathory.jpg
Gösterim: 717
Boyut:  19.2 KB
Elizabeth Báthory (7 Ağustos 1560 - 21 Ağustos 1614), Macaristan asıllı seri katildir.
Báthory, kendinden "Kanlı Kontes" olarak bahsettirmiştir. Kocası öldükten sonra büyücülükle uğraşmaya başlamıştır. At ve türevleri hayvanların kurban edildiği ayinlere katıldığı da söylenmektedir.
40 yaşına geldiğinde, yaşlanıp güzelliğini kaybedeceği telaşına düşen "Kanlı Kontes", bir gün hizmetkarı olan genç bir kızın saçlarını tararken canını acıtması üzerine ona öyle bir tokat atmıştır ki, genç kızın yüzünden düşen bir damla kan Kontes'in ellerine dökülmüştür. Kontes bu kanla, kızın gençliğini ve güzelliğini aldığını zannetmiş ve uşağına emir vererek kızın bütün kanını bir küvete doldurtup "kan banyosu" yapmıştır.
Sonrasında iyice yoldan çıkan Kontes, 612 bakire kızı kaçırtıp, bu kızlara tepesinden asılı bir kafeste, işkence çektirmiş; kafesten akan kanlarla ise duş almıştır.
Yaptıkları anlaşılan Báthory hücreye kapatılmış, 1614 yılında ise hücresinde ölü olarak bulunmuştur. Şizofreni hastasıdır. Aynı zamanda Bram Stoker'in Dracula isimli romanının, III. Vlad'dan sonraki en büyük esin kaynaklarından birisidir. Ayrıca kanlı kontes olarakta bilinen Madam Bathory'nin küçüklükte yaşadığı öne sürülen bir rivayet vardır bathory annesiz ve babasız amcasının evinde yaşamaktadır bathory küçüklükte kişilik bozukluğu yaşamıştır bunun sebebi amcasının ve yengesinin işkenceye düşkün insanlar olması ve küçük kız bathory önünde bir adamı işkence için bir atı ikiye bölüp içine o adamı soktukları ve yine bathory'nin önünde bu atı tekrar diktikleri ve bugünden sonra bathorynin işkenceye meraklı normal çocukların oynadığı oyunlardan uzak ve herkesin yapmaya korktuğu bazı uygulamaları vardır bu yüzden madam bathory küçüklükten gelen bir kişilik bozukluğu yüzünden ruhsal olarak üzerine sıçrayan kanın onu güzelleştirdiğini düşünmektedir.

Elizabeth Báthory'nin Hayatı
Macaristan Krallığı’nın en ünlü soylu ailelerinden biri olan Bathory ailesinden gelen Kontes Elizabeth Bathory, tarihin en kötü şöhretli kadınları listesinde kuşkusuz ilk sıralarda yer alıyor. Bathory, 54 yıllık yaşamı boyunca işlediği korkunç cinayetler nedeniyle de dünyanın en ünlü kadın seri katili ünvanını taşıyor. 15 yaşındayken evlendirildiği kocası Ferenc Nádasdy’nin ölümünden sonra suç ortağı hizmetçileriyle birlikte yüzlerce (söylentiye göre 650) genç kızın işkEnce edilerek öldürülmesinden sorumlu tutulan Bathory, ömrünün kalan 4 yılını kendi şatosu olan Csejte’de küçük bir odaya hapsolmuş bir şekilde geçirdi. Cinayetleri bizzat işlettiği yardımcıları korkunç cezalar alırken Bathory bir soylu olduğu için ne yargı önüne çıkartılmış ne de söz konusu suçlardan hüküm giymiştir. Öte yandan Csejte şatosunda kapısı tuğlalara örülen bir odada unutulmaya terk edilen kontesin adını anmak bile yasaklanmıştır. Bathory’nin gençliğini koruyabilmek amacıyla bakire kızların kanlarıyla banyo yaptığı söylentileri onun uzak bir akrabası sayılabilecek Wallachia prensi Vlad Tepeş gibi bir vampir olduğuna inanılmasına yol açmıştır.
Macarca ismiyle Erzsébeth Báthory, 1560 yılında doğdu ve çocukluğunu Ecsed şatosunda geçirdi. Macaristan’ın Osmanlılar ve Avusturyalılarla gerçekleştirdiği savaşların yaşandığı bu dönemde Bathory Latince, Almanca ve Yunanca dillerini iyi derecede bilen bir Protestan genç kız olarak yetiştirilmişti. Acımasızlığıyla şöhret kazanan kuzeni Transilvanya prensi Stephen gibi Elizabeth de çocukluğundan itibaren ani öfke nöbetleri geçirmekteydi. Araştırmacılar bunun aileden gelen genetik bir bozukluk olduğuna ve Bathory’nin epilepsi hastası olma ihtimaline inanıyor. Günümüzdeki tarih uzmanları ve psikiyatrlar Bathory’nin aynı zamanda cinsel kimlik bozukluğuna da sahip olduğunu belirtiyorlar. Henüz 14 yaşındayken hamile kalan Elizabeth, söylenene göre kadın ya da erkek istediği herkesle birlikte olabilmekteydi. Öte yandan Bathory’nin kimi akrabalarının da sicili pek parlak değildi. Halasının lezbiyen bir cadı, amcasının şeytana tapan bir simyacı ve erkek kardeşinin ise birlikte yalnız kalınmaktan korkulan bir cinsi sapık olarak tanınması Bathory’nin çevresinde öyküneceği yeterince kötü örnek olduğunu gösteriyor. Öte yandan çocukluğundan beri Elizabeth’le ilgilenen bakıcısının da kara büyüyle uğraşan ve ayinlerinde küçük çocukları kurban etmekten çekinmeyen biri olduğunu da eklersek Bathory’nin bu durumda bir seri katile dönüşmemesi neredeyse imkansızdı. Elizabeth, evlendikten sonra kocasının evlilik hediyesi olan Csejte şatosuna yerleşti. Şato etrafındaki birbirine bitişik 17 köy ve tarım arazileriyle çevriliydi ve Küçük Karpat dağlarının kayalıkları üzerinde yükseliyordu. Kocasının sürekli savaşta ve evden uzakta oluşu Bathory’i ticari ve politik konularla ilgilenmek zorunda bırakmıştı. Tarihçilere göre Bathory bu konuda da oldukça başarılıydı. Öte yandan Bathory güzelliğiyle övünmek, aynalar karşısında zaman geçirmek ve günde neredeyse beş defa kıyafet değiştirmekten de geri kalmıyordu. Bathory’nin babasından ve kocasından öğrendiği acımasızlığı sarayındaki hizmetçilere göstermesi ise en sıradan uğraşıydı. Yaşlanmaya başladığını düşündüğü andan itibaren cildini yenileyebilmek için kendini farklı büyülerle uğraşmaya verdiği de biliniyor.
Öte yandan Bathory’nin bölgedeki savaşta çaresiz kadınların koruyuculuğunu üstelendiği söylentileri de var. Örneğin Bathory, kocası Osmanlıların eline esir düşen bir kadın ya da kızı tecavüze uğrayıp hamile bırakılan bir kadın için politik hünerlerini sergilemekten çekinmemişti. Diğer yandan şatosunun bir bölümünde istemeden hamile kadınların çocuklarının düşürüldüğü de biliniyor. Bathory bunları kuşkusuz daha fazla genç kızı öldürebilmek için yaptığı düşünülüyor. Önceleri sadece köylü kızlarını katlederken kocasının ölümünden sonra artan kan arzusu bu seri katilin soyluların kızlarına da göz dikmesini sağlıyor. Böylece görgü ve terbiye öğrenmeleri için sarayına kabul ettiği kızların tamamı sırra kadem basıyor. Öte yandan bölgedeki kız kaçırma olayları da artıyor. Saray çevresindeki dedikodular ayyuka çıktığında kralın emriyle görevlendirilen György Thurzó şatoya incelemeye geliyor ve yaklaşık 300 kişilik bir tanık ordusu dinlendikten sonra korkunç gerçekle yüzleşiyor. Kralın Bathroy’nin kocasına olan borcu nedeniyle eyleme geçtiği ve böylece Bathory’den kurtulmak istediği de bir başka korkunç gerçekti. Bugüne dek Elizabeth’in suçsuzluğunu savunanlar krallık tarafından gerçekleştirilen bir komploya kurban gittiği ve bir Protestan olmanın cezasını çektiğini öne sürüyor. Elizabeth Bathory, özellikle kocasının ölümünün ardından işkence yöntemlerini giderek artırmıştı. Psikologlar Bathory’nin yaşlandıkça artan akıl hastalığının bu dönemde iyice kötüleştiğini iddia ediyorlar. İyi ödeme vaatleriyle kandırılan ya da kaçırılan genç kızlar mahzene kapatılıyor ve bedenleri tanınmaz hale gelene dek dövülüyor, sonra da yakılıyor ya da parçalanıyordu. Kurbanların ölesiye dövüldüğü, açlığa terk edildiği, canlı olarak yakıldığı, iğnelerle işkenceye uğradığı, kışın dışarıda üzerlerine su dökülerek donmaya bırakıldığı, yüzlerinin, kollarının ve cinsel organlarının ısırıldığı ve cinsel anlamda tacize uğradıkları da biliniyor. Bathory’nin bu korkunç işkencelerini 1585 yılından 1610’a kadar sahip olduğu tüm şatolarda gerçekleştirdiği ortaya çıkmıştır. 650 kişilik kurban sayısına Bathory’nin hala hükümet arşivlerinde saklı olduğuna inanılan günlük ve mektuplarından ulaşılmıştır. Bathory, bir seri katil olarak çok da becerikli sayılmazdı, bir asil olmasının avantajlarını sonuna kadar kullanmış fakat işlediği cinayetlerin üzerini örtmek konusunda da yeterince titiz davranmamıştır. Tüm bu imtiyaz ona sadece mahkeme aşamasında yaramıştır, yargılanmadan doğruca kendi şatosunda müebbet hapse konulmuştur. Öte yandan kralın Bathory'e borcunu ödemesine gerek kalmadığı hükmüne de varılmıştır.
Bathory, Csejte şatosunda ölü bulunduğunda odasında el sürülmemiş pek çok kap yemek bulunuyordu, bu nedenle tam ölüm tarihi bilinemiyor. Önce Csejte kilisesinin bahçesine gömülen cesedi Csejte’li köylülerin ayaklanması sonucu Ecsed’deki Bathory aile kabristanına defnedilmek üzere buradan taşınmıştır. Kontes Bathory denince aklımıza gelen kan banyosunun bu efsaneye sonradan eklendiğini de belirtelim. Bathory aleyhine ifade veren tanıklardan hiçbiri bir kan banyosundan söz etmediği ve bunun sadece Transilvanya vampir inanışıyla alakalı olarak uydurulmuş olduğu bilinmektedir. Bathory’nin hikayesi farklı perspektifler ya da kurgusal olaylar içeren pek çok filme de konu olmasının yanısıra sulandırılarak “Kontes Dracula” ve benzeri filmlerin yapılmasına da esin kaynağı olmuştur.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Biyografi Konusu: Elizabeth Bathory nereli hayatı kimdir.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
29 Ocak 2013       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Elizabeth Bathory

Sponsorlu Bağlantılar
Seri Katil, Vampir kontes...
600’den fazla kızın katili Elizabeth Bathory (Macarca’da Erszebet Bathory) 1560 yılında , Vlad Tepes öldükten yaklaşık 100 sene sonra, Macaristan'ın en zengin ve köklü ailelerinden birinde doğmuştur. Atalarından Prens Steven Bathory, 1546'da Vlad Tepes Eflak'da tacını geri isterken ona yardım etmiştir. Elizabeth doğduğu sıralar, ailesi Macaristan'ın en soylu ve zengin ailelerinden biriydi. Kuzeni Macaristan başbakanıydı. Amcası Stephan ise daha sonra Polonya Kralı olmuştur. Bathory ailesi zengin ve soylu olmasının dışında, çok güçlü ilişkilere ve tanıdıklara sahipti.
Elizabeth Bathory daha 4-5 yaşındayken sara nöbetlerine katlanmak zorunda kalıyordu ve sorunlu bir çocuk olarak yetişti. Sorunlu ve çekingen yapısına rağmen genel olarak entellektüel, becerikli ve akıllı bir kadındı. 1575 sonbaharında, 15 yaşındayken, 25 yaşındaki Kont Ferencz Nasdasdy ile evlendi ve kendi soyadını devam ettirmek için soyadını ona verdi. Evlilikten sonra Csetjhe Kalesi'ne yerleştiler. Kale, Macaristan'ın kuzeybatısında, şehire yukarıdan bakan bir tepede yer alıyordu. Evlilik, aslında Nasdasdy ailesinin bir sınıf atlama çabasıydı. Çünkü daha güçlü olan Bathory ailesi onlardan daha üst bir statüde bulunuyordu. Evlilikten sonra birçok spekülasyonlar oluştu. Evlilik sonrası da Nasdasdy ailesi daha soylu bir konuma atlamış oldu. Evlilik, meyvesini ilk birkaç yıl içinde verdi ve birkaç çocuk dünyaya getirdiler. Kont Ferencz zamanının büyük bir kısmını, evinden uzakta, Türkler ile savaşarak geçiriyordu. Savaş alanında cesur ve güçlü bir askerdi ve hayatının son döneminde Macaristan'ın "Kara Kahramanı" olarak anıldı. Evli oldukları 25 yıl içerisinde, kocası savaşa gittiği için yalnız kalan Elizabeth'in hayatı gittikçe sıkıcı bir hal alıyordu. Zaman öldürmek için saatlerce ayna karşısında güzelliğine bakıyordu ve genç erkeklerle birlikte oluyordu. Zaman zaman kalede, sado-mazoşist lezbiyen sex partileri veriyordu. Bir seferinde bir erkekle birlikteyken kocası tarafından yakalandı, ama kocası onu affetti. 20'li yaşlarında, kölelere işkence yapmanın ona zevk verdiğini farketti. Neden böyle olduğu hakkında bir bilgimiz olmasa da, tüm yaptıklarından, onun başkalarının acı çekmesinden zevk aldığını anlayabiliyoruz.

Ad:  Elisabeth_Bathory_2.jpg
Gösterim: 1568
Boyut:  47.8 KB

Anlatılan bir hikayeye göre; bir gün, genç bir hizmetçi kız, Elizabeth'in saçını tararken yanlışlıkla biraz çeker, ardından çok sert bir tokat yer, burnundan akan kan Elizabeth'in eline gelir ve o, kızın güzelligini aldığını düşünür. Ardından erkek uşağı Johannes Ujvary'e kızı soymasını söyler ve kızın kollarını bir fıçının üzerinde tutarken atar damarlarını kestirtir. Genç kız öldükten sonra Elizabeth bu kanla banyo yapar. Artık genç kalmanın yolunu bulduğunu ve vampirizim ile gelen bu kanın hayatı olduğunu düşünür. Bundan sonraki 10 yıl içerisinde Elizabeth Bathory'nin yardımcıları ona birçok güzel kız getirirler. Sadece o çevreden değil birçok başka şehirden de köle adı altında getirilen kızlar, kanlarının banyo yapmak için kullanılacağını bilmeden kaleye giderler. Elizabeth, bir süre sonra Dorotha Szentes (Darko) adlı gerçek bir büyücüden büyü ile ilgili bilgiler almaya başlar. Bunun üzerine Darko Elizabeth'in sağkolu olur. Bunun dışında eski hemşiresi Iloona Joo, erkek uşağı Johannes Ujvary ve Anna Darvula adlı hizmetçi kız da ona yardım ederler. Onların da yardımı ile Cetjhe Kalesi tüm kötülüklerin merkezi olmaya başlar. Elizabeth daha çok genç kızları seçer.
Eğitim veya çalıştırma adı altında kandırılarak kaleye getirilin kızları bağlayıp, ayak parmaklarının arasına yağlanmış kağıtlar koyup önlerinde ateş yakar. Bir şekilde ateşten kaçmak için kıvranan kızların önce ayakları alev almaya ve sonra tüm vücutları yanmaya başlar. Bilinen bir başka işkence yöntemi ise, kızların ağızlarını, çeneleri birbirinden ayrılana kadar çekmesidir. Huyu iyi olduğu günlerinde kızları soyarak erkek misafirlerin önüne çıkartır.
20'li yaşların sonuna doğru iki kızından ve bir oğlundan sıkılan Elizabeth, onları evlatlıktan reddeder, ama onları bu işkence ortamının içine sokmaz. Yıllar geçtikçe masum kızların kanına olan ihtiyacı gittikçe artar. Yeni işkence yöntemleri geliştirmiştir. Mesela kızları tamamen bal ile kaplayıp onları böceklerin ve arıların önüne atar. Bir başka işkence yöntemi ise soğuk su yöntemidir. Esir aldığı kızları çıplak olarak 0 derecenin altında, soğukta, buz gibi suyla, donarak ölene kadar yıkar. Kocasının ölümünden sonra, kendisiyle ve güzelliğiyle daha fazla ilgilenmeye başlar. Ardından onu gençleştirdiğini düşündüğü kan banyoları gelir. Kaleye getirilen kızların kanlarını emer, açılan yaralarındaki etleri yer. Kontes, Alman saatçilerinden ve demircilerinden işkence aletleri sipariş eder. Bir süre sonra Csetjhe Kalesi tamamiyle bir işkence merkezi haline gelmiştir. Çivili kafeslerde kızları öldürür, onun için özel yapılmış bu kafeslerin altına girip, kanın akması için yapılan delikten banyo yapar. Elizabeth bazen iç güzelliği için onların kanlarını da içer. Bir süre sonra artık bu basit köle kızların kanlarının bir işe yaramadığını düşünen Kontes, daha asil ailelerden köleler almaya başlar.
Elizabeth'in terrörü uzun yıllar devam eder. Kurban listesi gün geçtikçe artar. Kontes kurbanların isimlerini çalışma masasındaki defterine yazar. Cesetler kalenin koridorları altında yakılır veya ormana atılır.
40 yaşına yaklaşmıştır ve yavaş yavaş yaşlandığının belirtileri ortaya çıkıyordur. Ne yaparsa yapsın bu belirtiler ortadan kalkmaz ve güzelliğini kaybetmeye başlar. Bununla beraber Elizabeth yavaş yavaş çevre köylerde de konuşulmaya başlanır. Kendi ve Csetjhe Kalesi hakkındaki dedikodular Macaristan İmparatoruna kadar ulaşır. Bunun üzerine imparator tarafından, Elizabeth'in başbakan olan kuzeni Kont Cuyorgy Thurzo'ya kaleye baskın düzenleme görevi verilir. 30 Aralık 1610'da Elizabeth'in kuzeni tarafından yönetilen bir grup asker Csetjhe Kalesi'ni gece basarlar. Hepsi kaledeki korkunç görüntüden şaşkına döner. Ana holde yatan bir kız cesedinin kanının emildiği anlaşılır. Bir başka tarafta vücudu delinmiş ve hala canlı olan bir kız yatmaktadır. Daha sonra keşfedilen zindanda ise bazısı işkence görmüş birçok kız hücrelerde beklemektedir. Kalenin altında yaklaşık 50 ölü kızın cesedi bulunur. Kale basıldıktan sonra Elizabeth'in yardımcıları da cezalandırılır. Parmakları kesilerek ateşe atılırlar ve kazığa bağlanarak yakılırlar. Elizabeth cezasını da ağır bir şekilde çeker. Hayatı boyunca kendi kalesinde neredeyse tamamı duvarlarla çevrili bir odada kalacaktır. Odada sadece bir delik açılmıştır, o da yemek vermek ve hava almasını sağlamak içindir. Bir gün yemek vermeye gelen görevlilerden biri Elizabeth'e verdiği yemeğin hala aynı yerde durduğunu ve dokunulmamış olduğunu farkeder. 21 Ağustos 1614'd , 54 yaşındaki Elizabeth Bathory ölü olarak bulundu...

Elizabeth Bathory'nin kapatıldığı kule şu anki Slovakya'da bulunmaktadır. Tüm yaptıkları ve suçları da Macaristan devlet arşivinde yer almaktadır. Elizabeth Bathory'nin ölümünün ardından kale boşaldı ve terkedildi. Kontes, Bathory ailesinin mezarlığına yerleştirildi. Elizabeth Bathory tüm bu yaptıklarıyla ilerki zamanların da ilham kaynağı oldu. 1970'lerde çekilen “Drakula Kontes” adlı filmin hikayesi Elizabeth'in hikayesini anlatıyordu ve filmdeki ana karakterin adı Mathory idi. Söylenenlere göre Bram Stoker'ın Dracula'yı yazmasında da Elizabeth Bathory büyük ilham kaynağı olmuştur.
Özellikle Elizabeth Bathory'nin hikayesine yabancı olanlar için , "nasıl" ve "neden" soruları merak uyandırıcı olabilir. Bizler kuralların olduğu, kötü davranışların engellenmeye çalışıldığı bir zamanda ve toplumda büyüdük ve yaşıyoruz. Hepimizin, kimsenin haklarını engellemediğimiz sürece, özgür yaşama hakkı vardır. Elizabeth Bathory, soylu ve zengin bir ailede doğduğu ve büyüdüğü için herhangi bir kaygısı yoktu. Zamanın dünyasında kriminoloji kavramı yeterli derecede bulunmamaktaydı. Elizabeth, küçüklüğünde yaşadığı bazı olaylardan dolayı, öldürmenin serbest bir davranış olduğunu sanıyordu. Kafasında oluşan bu vahşi düşünce ve zihinsel sorunları, onu bu hale getirmişti. Güzellik onun en değer verdiği kavramdı ve yaşının ilerlemesiyle bu özelliğini kaybedeceği gerçeği, onun bu vahşi yanının oluşmasının önemli bir sebebiydi. Senelerce, hiçbir engele takılmadan terörü devam etmişti. Bathory'nin zamanlarında yerleşen aristokrasi, topraklardaki kanunları yönetme görevinden sorumluydu ve suçlu kişileri cezalandırmak görevini de kendilerinde görüyorlardı. Elizabeth Bathory'nin kanunları çiğnediği dönemlerde ise zaten kanunlar kendi ailesine aitti. Birçok kaynağa göre Elizabeth'in yakalanışının bu kadar uzun sürmesi, onun ailesinin soylu olmasından kaynaklanıyordu. Kontes Elizabeth Bathory, kendini beğenmiş, zihinsel açıdan dengesiz bir insandı ve koşullar onun içindeki şeytanın ortaya çıkmasını sağlamıştı. Ama tüm bunlara rağmen, zamanının kanunları eğer onu durdurmaya yönelik olabilseydi, bu kadar kızı öldürebilir miydi, bilemeyiz...


Alıntıdır.

Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
_GüzelikMeleği_ - avatarı
_GüzelikMeleği_
Ziyaretçi
28 Şubat 2013       Mesaj #3
_GüzelikMeleği_ - avatarı
Ziyaretçi
Elizabeth Báthory
MsXLabs.org

1560-1614 yillari arasinda yasamis olan Macar kontesi. Bazilari o'nun seytandan daha kötü oldugunu söyleseler de, isledigi suçlar "kötü" kavraminin çok ötesindeydi. Bram Stroker, vampirler hakkindaki romaninin arastirmasini yaptigi siralarda Sabine Baring -Gould'un "The Book Of Werewolves " adli kitabina rastladi. Bu çalismada "Blood Countess" denilen merhametsiz bir kadinin yaptiklari anlatiliyordu. Görünüse bakilirsa bu hikaye Stroker'in Kont Drakula'yi yaratmasinda esin kaynagi olmustur. Gerçekte Elizabeth'in kuzeni Stephan Bathory bir gün Transilvanya'da bir prens olacakti.

Elizabeth iyi egitim görmüs, akilli bir kadin olmasina ragmen çok acimasiz ve zalim bir kisilige sahipti. Anlasilan kocasinin ölümünden sonra ortaya çikan ölüm korkusuyla, usaklarina ve kölelerine karsi sadist davranislar içersine girmisti. Sonsuzluk ya da uzun hayat olmazsa bile en azindan kan banyosu yaparak genç görünümlü bir ten elde etme çabasindaydi. Kocasi bir asker olarak, savasta esir düsmüs Türk askerlerine duygusuzca iskence ederdi ve Elizabeth aslinda, nasil zulmedilecegi hakkinda bilgileri kocasindan almisti.

Söylendigine göre Bathory, çok sayida kadin öldürmüs ve yaptigi insanlik disi eylemlerinde kendinden mevki olarak asagidaki kimseler tarafindan yardim görmüstür.

Bathory, kurbanlarini dövmeyi aliskanlik haline getirdigi gibi ayni zamanda onlari sakat birakirdi. Yine söylentilere bakilirsa Castle Csejthe adli evinin yakinlarinda kurbanlarindan bazilarini kisin karli ve soguk havasinda üzerlerine buzlu su dökerek dondururdu. Bunun disinda olasi yamyamlik davranislari da sergilemekteydi. Iddiaya göre Bathory bir defasinda, yasayan hizmetçi bir kizin vücudundan birçok isirik almistir. Blood Countess'in genç kalma umutlari için bakire genç kizlarin kaniyla banyo yaptigi gibi efsanevi hikayelerde vardir. Baska bir kaynaga göre de 650 kizi öldürüp kanlarini içtigi söylenir. Yine de kesin olan tek bir sey vardir ki, o da Elizabeth Bathory gerçekten var olmus ve seytanca isler yapmistir.

Ölü sayisi arttiginda Bathory'nin usaklari cesetleri satonun disina attilar. Kan içindeki ölü vücutlari bulan köylüler dogal olarak onlarin vampirler tarafindan öldürüldügünü düsündüler dedikodular böylelikle yayilmaya basladi.

Bathory 1610 yilinda, genç yastaki kizlari öldürme tesebbüslerinden sonra tutuklandi. Büyücülükle ilgisi oldugu iddiasi tutuklama nedeni olarak gösteriliyordu. Söylentilere göre, kurbanlarin cesetleri kanlar içinde satosunda bulunmustu. 1611 yilinda yapilan 2 durusmada Bathory'nin isledigi suçlar hakkinda tek ve gerçek ifadesi alindi. Kendisi bizzat mahkemede ortaya çikmadigi halde, usaklari orda bulunuyordu. Mahkemenin ardindan kontes'in sadik usaklari yetkililer tarafindan öldürüldü ve Elizabeth, Karpatya daglarinda bulunan satosundaki yatak odasina, ölümünden yillar sonrasina degin hapsedildi. O'nun hakkinda anlatilan efsaneler hala devam etmektedir. Bugün bile bazi insanlar Bathory'nin hayaletinin, anavatani olan Karpatya'da geceleri etrafta dolasarak kan aradigini söylerler.

Bir baska efsanede Kanli Kontesin yaptigi iskenceler ve cinayetler söyle anlatilir.
Kocasi öldükten sonra büyücülükle ugrasmaya baslamistir. Hatta at ve diger hayvanlarin kurban edildigi ayinlere katildigi düsünülmektedir. 40 yasina geldiginde yaslanmaya basladigini düsünüp güzelligini kaybedecegi telasina düser. Bir gün, genç bir hizmetçi kiz, sacini tararken yanlislikla biraz çeker ve o da kizin eline sert bir sekilde vurur, kizin elinden akan kan Elizabeth'in elinin üstüne düser ve oda kizin güzelligini ve tazeligini aldigini düsünür. Daha sonra bas usagina emir vererek kizin bütün kanini bir tekneye akittirir ve orada "kan banyosu" yapar. Daha sonra isi iyice abartir ve zaman içerisinde 612 genç kizi kaçirarak bunlarin ölümüne sebep olur. Kizlar, tepeye asili bir kafeste iskence görür ve Elizabeth de bu kafeslerden akan kanla dus alir. Çok ses çikartan bir hizmetçisinin de agzini diktigi söylenir, ayrica bakire cesetlerini ormana atarak kurt adam ve vampir söylentilerinin çikmasina neden olur. Kurbanlarini önce baglar sonra atardamarlarina delikler açarak kanin disari daha kolay bosalmasini saglar. Kurban için kan kaybindan ölmeyi beklemekten baska çare yoktur artik. Kurbanlarindan biri kaçmayi basarmis ve Castle Csejthe de dönen olaylar böylelikle gün yüzüne çikmistir. En sonunda bu yaptiklari anlasilir ve 1611 de kaziga baglanip diri diri yakilmaya mahkum edilir ancak sarayli oldugu için bu cezayi satosunda küçük bir odaya kapatmaya ve ölene kadar orada kalma cezasina dönüstürürler. Yalniz yemeginin verilebilmesi için küçük bir delik bulunan bir oda. 1614 yilinda burada ölü olarak bulundu.
Son düzenleyen _Yağmur_; 1 Mart 2013 13:28

Benzer Konular

3 Ağustos 2011 / ThinkerBeLL Siyaset ww
7 Ocak 2016 / ThinkerBeLL Siyaset ww
10 Aralık 2012 / kavun8 Soru-Cevap
2 Aralık 2012 / Jumong Sinema ww