Arama


Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
29 Ocak 2013       Mesaj #4
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Sömürgecilik
MsXLabs.Org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Bir devletin başka topraklar ve halklar üzerinde egemenlik kurması ve bu egemenliği genişletip güçlendirmek için çalışması. Tarihte bilinen en eski sömürgeciler Fenikelilerdir.

Lübnan kıyılarındaki kentlerde yaşamakta olan Fenikeliler ticaret yapmak amacıyla bütün Akdeniz'de dolaştılar. Ticarî etkinliklerini güvence altına almak için de gittikleri yerlerde yeni yerleşim birimleri (koloniler) oluşturdular. Bu kolonileri kurarken kendilerinden daha geri bir uygarlık düzeyinde olan yerli halka zor yoluyla egemen olmaktan çok, onlara birtakım ticarî imtiyazlar tanıyarak kendilerine bağlama biçiminde barışçı bir yol izlediler. Fenikelilerden sonra eski bir Fenike kolonisi olan Kartaca ve Yunan siteleri Akdeniz egemenliğini ele geçirdiler. Yunanlılar Akdeniz'den başka Anadolu kıyılarında, Ege adalarında, Karadeniz'de yeni koloniler oluşturdular. Kartaca, Akdeniz çevresinde kurduğu ya da ele geçirdiği kolonilere Afrika içlerinden gelen hammaddeleri sattı. Onlardan aldığı çeşitli eşyayı da Afrika'ya götürdü. İlk Çağ'ın en son sömürgecileri Romalılar oldu. Romalılar daha çok askerî güçlerine dayanarak Akdeniz'de, Yakın Doğu'da, Kuzey Afrika'da, Batı Avrupa'da, hatta Britanya Adaları'nda geniş topraklara egemen oldular. Fenikelilerin ticarî amaçlarla başlattıkları sömürgecilik, zaman geçtikçe siyasî, askerî, sosyal boyutlar da kazandı: Yeni toprakların doğal kaynaklarından yararlanarak ana devletin zenginliğini artırma, başka devletlerin rekabet gücünü kırma, stratejik noktaları ele geçirme, kendi uygarlığını yayma, nüfus fazlasını yeni topraklara yerleştirme vb. Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra,

Orta Çağ'ın sonlarına kadar Avrupa ve Akdeniz çevresinde sömürgecilik hareketlerinin durduğu görülür. Bu dönemde Avrupa, daha çok barbar kabilelerin akınlarına ve göçlere sahne oldu. İlk Çağ'da Avrupa dışında en önemli sömürgecilik hareketiyse Çin'de gerçekleşti. İ.Ö. 4. ve 3. yüzyıllarda Hoang-Ho Irmağı'nın aşağı havzası halkı önce çevresindeki halkları sömürgeleştirdi (iç sömürgecilik); sonra egemenliğini Mançurya'ya kadar yaydı. Avrupa'da sömürgecilik yeniden ve gerçek anlamıyla, keşiflerin başlamasından sonra ortaya çıktı. Amerika'ya, Uzak Doğu'ya, Afrika'ya düzenlenen keşif gezileri Avrupalıların ilgisini yeryüzünün o güne kadar bilinmeyen bu yeni bölgelerine çekti. Amerika'nın doğal kaynakları, eski uygarlıklarının hazineleri, Afrika'nın madenleri, bitkisel ve hayvansal ürünleri, uygar Uzak Doğu'nun zenginlikleri, o güne dek görülmemiş çapta ve hızda bir sömürgeleştirme hareketinin hedefleri oldular. İlk sömürgeler, zamanın denizcilikte en ileri devletleri olan Portekiz ve İspanya tarafından kuruldu. 15. yüzyılın ilk yarısında Portekizliler, Afrika kıyılarına ve Hint Okyanusu'na seferler düzenlediler. 1492'de İspanyollar, Kristof Kolomb'un önderliğinde Küba'ya vardılar. Yeni bulunan yerlerin Avrupa'da abartılarak anlatılan zenginlikleri; maceracıları, güç ve iktidar hırsı peşinde koşanları, kısa sürede zengin olmayı amaçlayanları kitleler hâlinde bu topraklara çekti.

1435'ten başlayarak Portekizliler Gine kıyılarını, Kongo Irmağı çevresini, Hindistan'ı vd. yerleri sömürgeleştirerek köle, altın, fildişi ve baharat ticareti yapmaya başladılar. İspanyollar 1492'de Küba'yı, 1519'da Azteklerin ülkesi Meksika'yı, 1532'de de İnkaların ülkesi Peru'yu sömürgeleştirdiler. Ayrıca Afrika'da Gine Körfezi'nde sömürgeler kurdular. Doğrudan doğruya yerel kaynakların yağmalanması biçiminde ortaya çıkan bu dönem sömürgeciliği, bir yandan Avrupa'ya büyük zenginlikler yığarken öte yandan yerli halkların soykırımı gibi kanlı sonuçlara yol açtı. Yerli uygarlıklar yerle bir edildi. Özellikle Afrika yerlileri yüzyıllar sürecek köle ticaretinin kurbanı oldular. İspanya ve Portekiz arasındaki rekabet 1494'te papanın girişimi ve Tordesillas Antlaşması ile sonuçlandı.
Buna göre Atlas Okyanusu'nun ortasından geçen 45. boylamın batısı İspanya'ya, doğusu Portekiz'e bırakıldı. Böylece İspanyollar Orta Amerika'yı ve Güney Amerika'nın batısını, Portekizliler de Brezilya, Afrika, Hindistan, Endonezya ve Pasifik Okyanusu adalarını sömürgeleştirme hakkını kazandılar.
16. yüzyılın sonlarında ortaya üç yeni sömürgeci devlet çıktı: İngiltere, Fransa ve Hollanda. 17. yüzyılda İspanya ve Portekiz eski güçlerini, dolayısıyla sömürgelerini kaybetmeye başladılar. Hollanda, 1602'de kurduğu Doğu Hindistan Şirketi'yle Portekiz ile rekabete girişti. Sri Lanka ve Tayvan'ı ele geçirdi. Amerika'da ve Afrika'da koloniler kurdu. Bu sömürgelerin iklim özellikleri, Avrupalıların yerleşmesine uygun değildi. Bu nedenle Hollandalılar, sömürgelerinin doğal kaynaklarını yağmalamakla yetindiler. Kauçuk, baharat gibi maddeleri dünya piyasasına sürdüler. İngiliz ve Fransızlar ise ülkelerinin sınırlı olanaklarını yeni topraklarla genişletmek ve buralarda yerleşerek ekonomik sistemlerini güçlendirmek, anayurdun zenginleşmesini sağlamak amacıyla sömürgeciliğe yöneldiler. Bu nedenle, özellikle İngiltere'nin Kuzey Amerika'da giriştiği sömürgecilik hareketi, büyük bir göç olgusuyla birlikte yürüdü. İngilizler, yalnızca doğal kaynaklardan yararlanmayı değil, aynı zamanda İngiliz kültürünü yeni topraklarda yayarak, gerçek anlamda bir egemenlik ve dünya imparatorluğu kurmayı amaçladılar. Böylece Kuzey Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda'da yerleştiler. Ayrıca ekonomik güçlerini artırmak için Hindistan, Sri Lanka, Birmanya, Malaysiya ve Afrika'ya yöneldiler. Fransa da benzer amaçlarla Kuzey Amerika'da (örneğin Quebec), Kuzey Afrika'da (Cezayir), Antil Denizi'nde (Martinik), Afrika'da (Senegal) ve Hindistan'da sömürgeler kurdu. 18. yüzyılda İngiltere'nin en güçlü denizci devlet hâline gelmesi, Fransa'nın Kanada ve Hindistan'daki sömürgelerini kaybetmesiyle sonuçlandı.

Sömürgecilik, dünyadaki yayılmasını 19. yüzyıla kadar sürdürdü. 19. yüzyılın sonlarında artık dünyada sömürgeleştirilebilecek bir karış toprak kalmamıştı. Bundan sonraki dönem, sömürgelerin paylaşılması ve yeniden paylaşılması için Avrupa devletleri arasında bitmez tükenmez savaşların yapıldığı, günümüze kadar uzanan tarih bölümüdür. Bu dönemde sömürgelerin paylaşılması, bir yandan I. ve II. dünya savaşlarına, bir yandan da sömürgelerin kurtuluş mücadelelerine adı verilen yeni ve daha karmaşık bir olguya dönüştü. İlk Çağ'ın ticarî amaçlı sömürgeciliği, zaman içinde önce değerli madenleri ana ülkeye yığmak, sonra sanayi devriminin yarattığı üretim fazlasına yeni pazarlar ve sanayie yeni hammadde kaynakları; nüfus fazlasına yerleşim alanları bulmak, en sonunda da sermaye fazlalığına yeni yatırım olanakları yaratmak amaçlarına yöneldi. Emperyalizm çağında, sömürgeciliğin geleneksel biçimi olan askerî işgal ve sömürge halklarının kuvvet kullanılarak köleleştirilmeleri yöntemlerine; askerî gücü gözdağı vermek için kullanıp ekonomik ve siyasî egemenliği sağlama yöntemleri eklendi. 15-18. yüzyılın sömürgecileri, her ne kadar sömürgeleştirme hareketlerini askerî güçlerine dayandırdılarsa da uyguladıkları yöntemler, kurdukları idareler bakımından birbirlerinden az çok farklı yollar izlediler. İspanya, Portekiz ve Hollanda yalnızca sömürgelerinin doğal kaynaklarını yağmaladılar. Bu devletlerin sömürgeleri, elindeki askerî güce dayanan tam yetkili bir genel vali tarafından yönetilirdi. Yerli halkın yönetimde hiçbir söz hakkı yoktu. İspanya, Portekiz ve Hollanda yerli halkın eğitilmesi, yaşam koşullarının düzeltilmesi vb. konularla ilgilenmediler. Yalnızca ağır bir sömürüye dayanan ve aldıkları karşısında hiçbir şey vermeyen bu sistemler kısa zamanda dağılıp yıkıldılar. İngiltere, Fransa ve sömürgeciliğe çok daha sonra, 1867'de Ruslardan Alaska'yı satın alarak başlayan ABD ise sömürgeleriyle aralarında daha sağlam siyasî ve ekonomik bağlar kurdular. İlişkilerini sıkı kurallara bağladılar. Sömürgelerinde kendi kültürlerini yaymak amacıyla yerli halkın eğitimine önem verdiler. Bu da bir yandan sömürgelerde ana devlete bağlı yerel yönetici sınıfların doğmasına, öte yandan eğitim düzeyinin yükselmesiyle birlikte ulusal bilincin de yükselmesine yol açtı.

Bağımsızlığını kazanan ilk sömürgeler, İngiltere'nin Kuzey Amerika'daki sömürgeleri oldu (1776). 1783'te ABD kuruldu. 19. yüzyılın sonlarında başlayan özgürlük hareketleri 20. yüzyılda, özellikle II. Dünya Savaşı'ndan sonra hızla yayıldı. Birbiri ardı sıra birçok eski sömürge, siyasî bağımsızlığını kazandı. Ancak bunlardan eski İngiliz sömürgelerinin büyük bölümü Commonwealth (İngiliz Uluslar Topluluğu) bünyesinde kalarak, İngiltere ile ekonomik ve bir ölçüde siyasî ilişkilerini sürdürdüler. Amerika sömürgelerinin bir bölümüne siyasî bağımsızlık tanırken, bir bölümünü de eyalet statüsüyle kendi bünyesine kattı. Fransa eski sömürgelerinin bir bölümünün siyasi bağımsızlığını tanıdı. Bir bölümüyse (örneğin Cezayir) özgürlüklerini uzun mücadeleler sonunda kazandılar. Hollanda'nın sömürgeleri de bağımsızlıklarını kazanmak için kanlı mücadelelere girişmek zorunda kaldılar. Bugün yeryüzünde doğrudan doğruya sömürge statüsünde olan pek az ülke vardır. Ancak, ekonomik ve sosyal açıdan yeteri kadar gelişmemiş pek çok eski sömürgenin de emperyalist sistem içinde, sosyal, ekonomik ve siyasî açıdan büyük devletlere bağımlı olduğu bir gerçektir.
Sen sadece aynasin...