Arama


_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
5 Şubat 2013       Mesaj #1
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Cennet Annelerin Ayakları Altındadır Hadisinin Anlamı

Allah Resulu şöyle söylemiştir " Cennet annelerin ayakları altındadır " peki bu sözün anlamı nedir?

Peygamber Efendimiz "Anne Cennet kapılarının ortasındadır" (İbn Hanbel, V, 198); "Cennet annelerin ayakları altındadır" (Nesâî, Cihad, 6) buyurmuştur.
21774db1a416ea18b [Isra Suresi 23,24 Ayetler]
“Cennet annelerin ayakları altındadır” mealindeki hadisin ifadesi, bütün annelerin cennete gideceği anlamına gelmez. Burada annelerden çok, evlatların annelerine karşı göstermeleri gereken saygıya işaret edilmektedir. Bu anlamda, Allah’ın emirlerine aykırı olmadığı sürece, bütün annelere itaat etmek, saygı göstermek, cennetin önemli bir anahtarıdır ve bu anlamda cennet bütün annelerin ayakları altındadır.

Nitekim, Lokman Suresinde Allah şöyle buyurmaktadır:

“Biz insana, anne ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye ettik. Annesi zayıflık üstüne zayıflık çekerek onu (karnında) taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (Onun için biz insana): “Bana ve anne-babana şükret” diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş, ancak Bana’dır.

Eğer anne ve baban, bilmediğin bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa onlara itâat etme. Ancak onlarla dünyâda iyi geçin. Bana yönelenlerin yolunu tut. Sonunda dönüşünüz yalnız bana’dır. O zaman ben size, yaptıklarınızı haber vereceğim”(Lukman, 31/14-15).

Görüldüğü gibi, Rahman ve Rahim olan Allah, çocuğunu Allah’a şirk koşmaya zorlayan anne ve babaya karşı bile, saygılı olmaya, dünyada kaldığı sürece onlarla iyi geçinmeye, onları incitmemeye davet etmektedir.

Bu açıdan diyebiliriz ki, İslam’a göre, bir kadının anne olarak yeri ayrıdır, bir insan olarak yeri ayrıdır. Bir insan olarak iyi olur, kötü olur, cennete gider, cehenneme gider, ahlaklı olur, ahlaksız olur, dinsiz olur, dindar olur. Bu konuda erkekle bir farkı yoktur.

“Erkek veya kadın, Mümin olarak kim yararlı işler yaparsa, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar da haksızlığa uğratılmazlar”(Nisa, 4/124) mealindeki ayette bu gerçeği, kul hakkı ve kulluk hukuku açısından eşit olduklarını görmekteyiz.

Ancak, kadın bir anne olarak, erkek bir baba olarak dinsiz olsun, dindar olsun fark etmez; her zaman evlatları tarafından saygı, sevgi ve yardım görmeye hakları vardır.

Lokman Suresinde olduğu gibi, söz konusu hadiste de özellikle annelere –güncel bir ifadeyle- pozitif ayrımcılık yapılmıştır.

Özetlersek, çocukların anne-babaya karşı sorumluluğu dinler üstü bir ilişkiye dayanır. Anne-babanın Allah’a karşı sorumlulukları ise, din çerçevesinde, kulluk ilişkisine dayanır.

Cennet Annelerin Ayağı Altındadır


Günlerden bir gün, bir kadın, iki kızıyla birlikte Peygamberimizin hanımı Hz. Âişe'yi ziyarete gelmişti.
Hz. Âişe validemiz, kadına üç tane kuru hurma ikram etti. Kadın çocuklarına birer hurma verdi, birini kendisi aldı.


Kızlar kendi hurmalarını yedikten sonra annelerinin elindeki hurmayı da ister gibi baktılar. Bunu gören kadın kalan üçüncü hurmayı da yine çocukları arasında paylaştırdı.


Bu durum Hz. Âişe'yi ziyadesiyle duygulandırmıştı.


Az sonra Peygamberimiz aleyhissalâtu vesselam eve geldiğinde, Âişe validemiz gecikmeden bu olayı kendisine anlatacaktı.


Hz. Âişe, bu olayı anlatmayı bitirdiğinde, Peygamber Efendimiz (s.a.v.):


- Ey Âişe! dedi. "Kadın bu davranışı sebebiyle cennete girdi. O kızlarına acıyıp şefkat edince, da ona acıdı ve günahlarını bağışladı."


Annelerle ilgili anlatılan her olay beni duygulandırır ve annemin hayatı aklıma gelir. Nice sıkıntılara göğüs gerişi, merhameti, şefkati, gözyaşı, duası…


"Ey Rabbim, annem ve babam küçükken beni nasıl yetiştirip büyüttülerse, sen de onlara merhamet et, acı." (İsra; 23-24) Onlara iyilik ve güzellik ihsan et…


Biz biliyoruz ki annelerin ayaklarının altı cennet bahçelerinden bir bahçedir. Cenneti kazanmak onlara iyilik etmekle mümkündür. Hatta anneler isterse dünyayı cennete çevirebilir.


Yetiştirdikleri mü'min ve salih evlatlarla çocukların saadet ve mutluluğunun temel taşını koyan yine annelerdir.


Kötülük ve bedbahtlıklarının ilk temel taşını koyan da annelerdir. Zira niyetleri, yedikleri lokmalar, amelleri, davranışları, imanı ve takvası rahimdeki çocuğu üzerinde de etkilidir. Doğduktan sonra da çocuk, anne ve babanın, özellikle annenin bütün hareketlerini izleyip taklit eder.


Anne, hiç karşılık beklemeden hep vermenin ve içtenlikle sevmenin sembolüdür. Çocuğunu güçlüklerle karnında taşımış, sıkıntılara katlanarak doğurmuş, büyümesi için eşi ile birlikte her türlü fedakârlığı göstermiş, bütün zorluklara da seve seve katlanmıştır. İnsanlığın gelecek nesli de onun şefkatli kucağına teslim edilmiştir.


Rivayet edildiğine göre birisi Resul-i Ekrem (s.a.v.)'e gelerek:


- Ya Resûlallah, ben çok kötü işler yaptım, acaba benim tövbem kabul olur mu? demiş. Resûl-i Ekrem (s.a.v.):


- Acaba annen veya baban yaşıyor mu? diye sormuş, o da:


- Babam yaşıyor, demiş. Resûl-i Ekrem (s.a.v.):


- Git ve ona iyilik et, buyurmuş. Adam çıkıp gittikten sonra, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) yanındakilere dönerek şöyle buyurmuş:


- Keşke annesi olsaydı da ona iyilik etseydi; tövbesi daha çabuk kabul olurdu.


Anneye iyilik, gönlünü almak, rızasını elde etmek farz-ı kifaye olan cihaddan bile önce tutulmuş, ehemmiyetli görülmüştür. Bu hususta Hz. Cuhame (r.ah.) ile Peygamberimiz (s.a.v.) arasında şöyle bir konuşma geçer:


- Ya Resûlallah, cihada katılmak istiyorum. Sizinle istişare etmeye geldim. Ne buyurursunuz?


- Annen var mı?


- Evet var.


- Öyleyse, git ona hizmet et. Çünkü Cennet onun ayaklarının altındadır.


Evet, anneye gösterilen bu sevgi ve iyilik dünya ile sınırlı kalmaz, ahirete göçtüğü zaman da devam eder. Fakat bu nasıl olacaktır? Bunu da Ensar'dan bir zat ile Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) arasında geçen bir sohbetten öğreniyoruz.


- Ya Resûlallah, ebeveynim öldükten sonra kendilerine yapmam gereken iyilik kaldı mı?


- Evet, diye cevaplayan Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle devam etti:


- Onlara dua etmek, istiğfarda bulunup günahlarının bağışlanmasını dilemek, vasiyetlerini yerine getirmek, akrabalarına karşı iyi münasebetleri devam ettirmek, dostlarına ikram ve iyilikte bulunmaktır.