Arama

Şeyh Galip - Tek Mesaj #3

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Şubat 2013       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Asıl adı Mehmed’dir. Şiirlerinde önce “Es’ad” daha sonra da “Gâlib” mah­lasını kullanmıştır. Babası ve dedesi Mustafa Reşid ve Mehmed efendiler de kendisi gibi Mevlevî, ilim-irfan sahibi ve şair kimselerdi. İlk eğitimini babasın­dan görerek ondan Farsça öğrenen Gâlib, daha sonra Galata Mevlevîhânesİ Şeyhi Hüseyin Dede ve Hoca Neş’et Efendi’den dil ve edebiyat dersleri almış, genç yaşlarda şiire başlamıştır.

Çocukluk yıllarından itibaren Vak’anüvis Pertev, Reisülküttâb Râşid gibi çağdaşlarına; Fuzûlî, Hayalî Beğ, Nâbî ve Nedîm gibi es­ki üstatların şiirlerine nazireler yazıyor ve İran şairlerinden Şevket-i Buhârî’nin Sebk-i Hindî üslûbunu uygulamaya özen gösteriyordu. Henüz 24 yaşındayken ilk şiirleri divan oluşturacak bir yekûn oluşturan Gâlib, bundan iki yıl kadar sonra da Hüsn-ü Aşk’ı nazmetmiştir.

Otuz yaşlarındayken ailesine haber vermeden an­sızın Konya’ya giderek çileye başladıysa da anne ve babasının ısrarlı mektupla­rı ve Ebûbekir Çelebi’nin ricası üzerine çilesinin geri kalan kısmını Yenikapı Mevlevîhânesİ’nde tamamlamak üzere İstanbul’a döndü. Binbir günlük çile so­nucunda 11 Haziran 1787′de “dede” ve “hücre-nişîn” oldu ve Ali Nutkî Dede’den hilâfet aldı. Çile süresince şiirle uğraşmayan Gâlib, tekrar yazmaya baş­ladı. Şiir ve musikîden çok hoşlanan ve Mevlevîliğe ilgi duyan Sultan III. Selim, Gâlib’in şiirlerini beğenenler arasındaydı.