Mavi Sular
Havada artık öğlenin yakıcı güneşi kalmamıştı.Havadaki büyük alev topu artık yavaş yavaş dünyanın diğer ucuna doğru yol alırken Mert'in bulunduğu kocaman su kütlesini yavaş yavaş karanlığa gömüyordu.Akşam vakti değildi ama saat öğle vaktini geçmişti. Sabahlar ve öğlenler Mert'e o kadar uzun gelmezdi.Sabah yatağından kalkar, kahvltısını yapar ve işine giderdi.Bir gazeteciydi Mert.Çok popüler olmayan bir gazetedeki ufak bir köşede yazardı.Hergün Bu köşeye hayatını sığdıracak kadar güzel yazılar yazar ancak gazete çok satmadığı için bu güzel yazıları çok az kişi okuyabiliyordu.Her yazısında hayattan, hayatın içinden ve okuyucuyu zayıf noktasından vuracak yazılar yazıyordu. Mert ''sanki herşey bitti'' diye düşündü.Etrafına bakındı.Her taraf ufuk çizgisi.Başka hiçbirşey yok.Elinde olan şeyler bir mayo, küreksiz küçük bir kayık ve yaklaşık 3 saat önce yaşadığı kötü bir anıdan kalma şarjöründe 3 mermi eksik olan bir silahtan ibaretti.Bir okyanusun açıklarındaydı Mert.Kaybolmuştu.Şimdilik tek istediği şey bir kara parçasıydı.Ama ileride daha büyük sorunlarıda olacaktı.Yemeksizlik ve susuzluk gibiydi.Altında tonlarca su kütlesi bulunmasına rağmen Mert onları içemezdi.Bir damlası bile işe yaramazdı.Çünkü tuzluydu. Mert küçük kayığında düşünmeye başladı.Karaya dönmek istiyordu.Dönse bile kim onu isteyecekti ki? kimse onu sevmiyordu.Geri dönebilse bile polis onu cinayetten hapse atacaktı.Birden İpek aklına geldi.Ona havada ateş ederken güzel yüzünde anlık bir sönme olmuştu.Keşke bunu yapmasaydı, keşke ona değilde arkadaki demir duvara ateş etseydi.Şimdi kim bilir ne haldeydiler.Peki bulunduğu duruma nasıl gelmişti Mert? Mükemmel bir oyuna kanmıştı ama ne yapabilirdi ki.En iyisi tüm olayı baştan düşünmekti.Belki hikayedeki bir ayrıntı onu bulunduğu durumdan kurtarabilirdi.Mert kollarıyla kayığı hareket ettirmeye çalışırken bir yandanda düşünmeye çalıştı.Gitmeye çalıştığı yerin karaya yakın olmasını diliyordu. Herşey kendini yalnız hissetmeye başlamasıyla olmuştu.''Ne yani sana bir kızmı ayarlamamı istiyorsun?'' dedi Ahmet.''Tamam ayarlarım tabiiki sen benim en iyi dostumsun''. Ahmet Mert'in dünyadaki en iyi arkadaşıydı.Daha doğrusu tek arkadaşı.Diğerleri öylesine konuştuğu sıradan kişilerdi.Ahmetle ilkokulda tanışmışlardı.Tesadüf aynı ortaokula, liseye ve üniversiteye gitmişlerdi.Bir tek askerliklerini farklı yapmışlardı.Şimdide aynı gazetede çalışıyırlardı. Mert o gün sadece bir arkadaşla yetinmenin iyi olmayacağını anlamış ve kendine bir eş bulma ihtiyacı duymuştu.Bunuda tek bir kişi yapabilirdi; Ahmet.Mert'in aksine Ahmet'in çok girişken bir yapısı bir sürü arkadaşı ve kızları tavlamak için milyonlarca taktiği vardı ancak Mert'in neden çok pasif ve arkadaşsız olduğunu anlayamıyordu.O gün Mert kendisinden ona bir kız ayarlamasını istediğinde bunu seve seve yapacağını ve ona en kralını getireceğini söyledi.Bunu yaptıda.Aynı günün akşamı lüks bir resturantta bir yemek ayarlamıştı.Yemeğe Mert Ahmet ve ayarlayacağı kız gelecekti.Ahmet Mert'e tüm gününü kızın yanında takınacağı tavırları, söyleyeceği lafları öğretmekle geçirmişti.Ve sonunda Mert'de güzel, kibar bir beyfendi olmuştu.Hep beraber resturanta gittiklerinde kız onları masada bekliyordu.Ahmet hemen Mert'in kulağına geç kaldığı için özür dilemesini ve selam vererek yavaşça yerine oturmasını fısıldamıştı. Yemek çok güzel geçti ve sonunda Mert'in istediği olmuştu.Bir kız arkadaşı olmuştu.Yemekten sonra Ahmet'i evine yollayıp resturantın ön bahçesinde birkaç güzel dakika bile geçirmişlerdi.Gece olup Mert kızı evinin önüne getirdiğinde ise birşeyin eksikliğini farketmişti.Kızın ismini sormamıştı.Hemen bu eksiğini telafi etti ve bu güzel varlığın ismini öğrendi.İsmi İpek'ti. İpek onu yarında bir buluşma yapmak için ikna etmişti.Ertesi gün kahvaltıyı beraber yaptılar, sonraki günün gecesi diskoya gittiler.Mert artık İpek'e iyice bağlanmıştı.İpek'te onu pek bırakacak gibi gözükmüyordu. Mert uzaktaki ufuk çizgisinden geçen küçücük bir karaltı gördü.Bir gemiydi bu.Ama çok uzaktaydı.Ne kadar çırpınsada o gemiye erişmek bir insanın yapabileceği iş değildi.Keşke ulaşabilsem diye düşündü.Yeniden kayığına sırtüstü yatıp kollarını çalıştırmaya devam etti.Tabi kafasını çalıştırmayada. Mert o günlerde hayatının en güzel ve mutlu anlarını yaşıyordu.İpek'i her an görebilmek ve ona dokunabilmek istiyordu.Tam altı ay boyunca hergün ama hergün beraber vakit geçirdiler.Hatta bazı günler Mert İpek'i evine çağırıp yattıkları zaman bile olmuştu.Mert'in gazetedeki yazıları artık bin kat daha güzel ve insana umut vericiydi.Sonunda Mert İpek'e evlenme teklifi etmişti.Ancak herşey burada şüphe uyandırıyordu işte.İpek ona neşeyle evet diyeceği yerde bunu biraz daha düşünmek istediğini ve daha erken olduğunu söylemişti.Aslında bu normal birşeydi.Çiftlerden biri diğerini iyice tanımadan evlenmek istememesi anormal değildi ama İpek hiçte öyle bir kadına benzemiyordu.Tam tersi Mert'e kendisi bile evlenme teklifi edecek biriydi.Hatta ona hayatında gördüğü en saf, dürüst, iyi, ve yakışıklı olduğunu onlarca kez söylemişti. İpek Mert'in evlenme teklifini biraz daha düşünmeye bağlamakla kalmayıp o günden sonra ona daha soğuk davranmaya başlamıştı.Daha az buluşuyorlar ve Mert'i hiç aramıyordu.Hep Mert İpek'i arıyordu.Mert'in aradıkları çoğu zaman kısa sürüyor hatta Mert İpek'i aradığında sık sık telefonun meşgul olduğunu görüyordu.Bu işte bir iş vardı.Ya Mert İpek'i eskisi kadar mutlu edemiyordu, ya da İpek'i Mert'ten daha çok etkileyen biri çıkmıştı.Yani Mert aldatılıyor olabilirdi. Bunun üzerine Mert İpek'le konuşmayı düşündü.Ancak bunu yaptığında İpek sert bir tepki gösterip kavgacı bir hava oluşturmuştu.Herşey bir anda neden böyle olmuştu? Neden mutluluk sürekli olmuyordu. Mert kafasını etrafta birşeyler varmı diye bir bakmak için yeniden kaldırdı.Kolları çok yorulmuştu.Biraz dinlenmek için doğruldu ve kayığın üstünde oturmaya başladı.Deniz alışılmadık bir şekilde sakindi.Ama Mert üşümeye başlamıştı.Artık yavaş yavaş hava kararıyordu.''Keşke İpek'le hiç tanışmasaydım'' diye düşündü.Ama bu düşünce sanki ona meydan okuyormuş gibi bir anda önünde gördüğü bir yüzgeçle irkildi.Köpek balığı.Nadirde olsa Mert'in bulunduğu sularda köpekbalığı bulunuyordu.Buraya kadardı.İşte Mert'in sonu gelmişti.Köpekbalığı Mert'i görmüştü ve yüzgeci suyun üzerinde ona doğru geliyordu.''Lanet olası şey gelde beni ye hadi! '' diye bağırdı.Sakin olmaya çalışıyordu.Bu en fazla bir dakika sürebilirdi.Dakikanın sonunda Mert çoktan ölmüş olacaktı.Sadece birkaç saniye canı yanacaktı o kadar.Küçükken ikinci kattan düştüğündede çok canı yanmıştı.Bir anlık dikkatsizlik sonucu ayağı kaymış ve kafa üstü toprağa düşmüştü.Sonraki üç ayını hastanede geçirmişti.Bu da böyle birşeydi herhalde hatta daha iyisiydi.Hastanede iğne olmayacak kolu, bacağı sarılmayacaktı.Sakince köpek balığının gelmesini bekliyordu. Mert bir anda kayığın ön tarafında duran silahı gördü.Üç saat önce yaşadığı kötü anının bir parçası olan silahı başka bir anıda da kullanabilirdi.Tek hareketle kayığın tabanından silahı aldı ama köpekbalığı çoktan oraya gelmişti bile.Mert bir anda kocaman dişler gördü ve üzernde bulunduğu kayık bir anda ortadan ikiye ayrıldı.Mert soğuk suların içine düşmüştü.Üşümesini dikkate bile almadan elindeki tabancayla köpekbalığına ateş etti.Hayvan tek mermiyle ölmemişti.Mert ateş etmeye devam etti.İkinci, üçüncü ve dördüncü mermilerle ancan etkisiz kalan balık okyanusun derinliklerine doğru batmaya başlamıştı.Mert şimdide kayıksız kalmıştı.Silahı mavi suların derinliklerine atarken çaresiz yoluna yüzerek devam edeceğini düşünmeden edemiyordu.İşte bu noktadaki şansı yüzmeyi çok iyi bilmesiydi.Rekoru yirmi sekiz saat boyunca hiç durmadan hızlı bir şekilde yüzmesiydi.Suyun üzerinde dinlenmeyide çok iyi biliyordu Mert.Ama bunlarla kayıktan daha az idare edebileceğinide biliyordu.Bilmediği şey ise ölümünün başka bir köpekbalığındanmı yoksa boğularakmı olacağıydı. Artık İpek'in bu soğuk tavırlarından iyice bıkmış olan Mert'in aklında bir tek plan vardı.İpek'i takip etmek. Not: Hikaye 3 bölümden oluşuyor.Bu 1. bölümüydü Mert'in daha yaşayacak olduğu ve yaşadığı çok şeyi var ayrıca yorumlarınızı bekliyorum diğer bölümlerin daha güzel olması için sizin eleştirilerinize ihtiyacım var.
Bir Kızın Hayatı
Bir zamanlar ülkenin birinde ailesiyle birlikte mutlu bir şekilde yaşayan bir kız varmış. Bu kız başka bir şehire taşınacakları için çok mutsuzmuş. Kızın adı Burçak'mış. Neyse gel zaman git zaman bu kız yeni okuluna başlamış. Okulunda büyük bir başarı göstermiş. Arkadaşları bu kızı çok kıskanıyor ve sürekli onu dışlıyorlarmış. Oturdukları evden ve mahalleden annesi ve babası memnun değilmiş. Bu yüzden bir ev bulup taşınmışlar. Burada kızda anneside babasıda çok mutluymuş. Zaman geçmiş, okullar açılmış, kız yeni okuluna başlamış. İlk dönem bir tane arkadaşı varmış. Diğer kızlar onun yanına gelmiyorlarmış. Tabi buradaki başarısıda arkadaşlarını kıskandırmış. Derken yarı yıl bitmiş. İkinci dönem buraçağa pas vermeyen kızlar burçakla çok iyi anlaşmaya başlamış. Burçak sınıfa geldiği günden beri beğendiği bir çocuk varmış. Adı murat'mış. Fakat o burçağa hiç pas vermiyormuş.Okuldaki erkeklerin çoğu burçağın peşinde koşarken murat ona hiç pas vermiyormuş ve burçağın gözüde murattan başkasını görmüyormuş. Gruplara ayrıldıklarında onun kendi grubunda olması için dua edermiş burçak. Neyse ikinci dönemin başlarında murat bu kıza aşık olmuş. Burçakta onu seviyor, fakat onun kendisine yaptıkları aklına gelince geri ondan soğuyormuş.Burçak muratı kendi peşinde koşturuyormuş.Bir gün murat burçakla fazla ilgilenmemeye başlamış daha sonra olaylar düzelmiş ve mutluluklarına devam etmişler.....