Arama

Zemahşeri - Tek Mesaj #2

bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
22 Mart 2013       Mesaj #2
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
Zemahşeri (1075-1144)

Zemahşeri bir kelamcı, müfessir, dilci ve lügatçidir. 12. yy'da Kuran çalışmaları ve Arap dili alanında en önemli kişilik olup Taberi'den sonra en büyük tefsiri kaleme almıştır. Mükemmel üslubu ve dili nedeniyle beğenilen tefsiri, her yerde ün kazanmıştır. Ayrıca Mutezili (akılcı) bir yorum arayışıyla tefsirine felsefi anlatım katmıştır. Standart bir eser ha¬line gelen bir Arapça gramer, ayrıca sözlük ve diğer alakalı konularda eserler, bir atasözleri derlemesi, kimi hadis çalışmaları hatta şiirler yaz¬mıştır.

Ebu'l Kasım Mahmud îbn Ömer el-Zemahşeri, 1075'te Özbekistan'da, şimdilerde Hiva olarak bilinen Harezm'de dünyaya gelmiştir. Batı Özbe¬kistan'daki Buhara'da ve Irak'ın Bağdat kentinde çalışmış olsa da yaşamı¬nın büyük bölümünü Harezm'de geçirmiştir. İki kez hacca gitmiş ve her iki ziyarette de iki ila üç yıl orada kalmıştır. O dönemde İslam dünyası¬nın birçok önemli entelektüel merkezine yolculukta bulunmuş ve birçok önde gelen âlimden ders almıştır. Zemahşeri'ye Mutezileyi takdim eden Ebu Mudar el-Isfahani, bu âlimlerden birisidir. Anadili Farsça'dır ancak ilmi çalışmalarda Arapça'yı tercih edip Farsça kullanmayı reddetmiştir. Zemahşeri vezir Nizamülmülk idaresinde yüksek bir idari görevi almayı hayli arzulamış ancak bunda başarılı olamamıştır. 1118-1119'da geçirdi¬ği ciddi rahatsızlıktan sonra yaşamının geri kalanını ders verme ve eser yazmaya adamaya karar verir. Yaşamının geri kalanını memleketinde geçirir ve 1144'de burada vefat eder.

Zemahşeri farklı konularda yazsa da -o dönem Müslüman âlimler arasında hiç de sıra dışı bir uygulama değildir- ününü pekiştiren abi¬devi tefsiri el-Keşşaf an Hakaikı't-Tenzil ve Uyuni'l-Ekavil fı Vücühi't- 7e VıTdir. Zemahşeri eserin mukaddimesinde, bu kitabın yazılışının asıl gerekçesinin, Mutezili kelam duruşunu yansıtacak bir Kuran tefsiri gereksinimi olduğunu hisseden Mekkeli bir Mutezili âlimin ricasıdır.

Açıkçası Zemahşeri bu eseri yazmaya hayli isteklidir. Bu da onu yalnızca iki senede tamamlayabilmesini sağlaması açısından önem taşır.

Bu eseri bağlamı içerisinde değerlendirirsek, Arapça'da Kuranın yo¬rumu için kullanılan kelime tefsir olsa da tevil terimi de kullanılmıştır ancak tevil alegorik yorumu çağrıştıran bir yan anlama sahiptir. Tefsir Kurarı yorumu alanının ya da daha özelde metnin dili, dilbilgisi, ifa¬deleri ve çokanlamlılıklarına ilişkin çalışma alanının bütünü için genel bir terim oluşturur. Yorumun bu ikinci biçimi için her ne kadar spesifik kelime, kelime öbeği vb.'nin anlamlarının farklı anlayışları olsa da bü¬yük bir anlaşmazlık bulunmaktadır. Özellikle Şii ve Sünni Müslümanlar arasında anlaşmazlık ve mezhepçiliğe neden olan şey, sembolik ve bati¬ni anlamların keşfedildiği tevil düzeyidir. En dikkat çekici olanı, altıncı Şia İmamı Cafer-i Sadık'ın Kurana yalnızca manevi seçkinlerce (evliya) ulaşılır olan batini bir anlam da dahil çeşitli anlamların bir hiyerarşisine sahip olduğunu kabul etmesidir. Bununla birlikte, zaman geçtikçe günü¬müzde tüm âlimlerce öğrenilen ve tefsir-i mesur (geleneksel tefsir ya da daha literal olarak "devredilen tefsir") olarak atıfta bulunan genelgeçer bir tefsir biçimi oluşmuştur. Bunun en büyük destekçisi Zemahşeri'nin selefi Taberi'dir. Taberi yalnızca bir fıkıh ve tefsir âlimi olmayıp ayrıca büyük bir tarihçidir ve farklı alanlardaki engin bilgisini Kuranı bağ¬daştırmada birleştirebilmiştir. Hz. Peygamberin ölümünden neredeyse iki yüzyıl sonra yazsa da, kendi dönemine kadar gelen tefsirlerin büyük bölümünü yeniden üretmiştir. Aksi takdirde bu tefsirler yok olacaktır.

Diğer bir tefsir türü de tefsir bi'r-Rey (bireysel muhakemeye dayalı tefsir) olarak bilinir. Bu sorgulama yöntemi ve biçimi daha spekülatif ve felsefidir. Bir Mutezili akılcı olan Zemahşeri bu tefsir akımına girer. Bu tefsir biçimi rasyonel analiz ve spekülasyondan çokça yararlandığı için bunu oldukça sübjektif olarak gören daha Ortodokslarca kuşkulu kabul edilmiştir. Bu, daha muhafazakâr unsurlarca (bu tartışmanın arka planı için bkz. El-Eşari) bir bütün olarak ortaya konan Mutezili akılcı¬lığa yönelik genel düşmanlığa benzer. Bununla birlikte Zemahşeri'nin tefsirinin filolojik özellikleri ve ünü, onun tarzının görüş ayrılığına sa¬hip âlimler arasında kabul görmesini pekiştirmiştir. "Karşı tefsirler" de olmuş ve bunların en ünlüsü Keşşaftan çokça malzeme içeren ancak Ortodoksları küstürmemek için uyarlanıp düzenlenen (Mutezili unsur¬lar ayıklanarak) Beydavi'nin (Ö.1286) tefsiridir. Sonuç, kendine özgü asli bir "kitabi" statü elde ettiği ölçüde kısa ancak Sünni İslam'da yoğun bir şekilde popüler olan tefsirdir. Ancak birçok âlim, halen Zemahşeri'nin eserindeki dehaya sarılmaktadır. Ortodoks ve yetkin bir âlim olan İbni Haldun (ö. 1406) bu eseri diğer tüm tefsirlerden üstün olarak kabul eder.

Yetkin Ortodoks âlimler onun (Zemahşeri'nin) eserini küçümsemekte ve herkesi ondaki yanlışlıklara karşı uyarmaktadırlar. Ancak onun dil ve bela- gate ilişkin her şeyde sağlam bir duruşa sahip olduğunu kabul ederler. Eğer bu eserin talebesi Ortodoks dogmalarla aşılanmış ve savunulmaması için gereken delilleri biliyorsa, kuşkusuz yanlışlıklarından korunmuş olacaktır. Dolayısıyla onun üzerine çalışma fırsatını yakalamalıdır çünkü çarpıcı ve çeşitli dilbilimsel bilgiler içerir/
Zemahşeri'nin bir müfessir olarak becerilerini ifade etmeye yönelik kaçınılmaz olarak herhangi bir girişim, onun Arapça ve bu dilin incelik¬lerine ilişkin ayrıntılı bir bilgi olmaksızın tam olarak takdir edilemeye¬ceği gerçeğiyle renklenir. Bununla birlikte eğer çevirisi iyi yapılabilirse bir örnek, okur için gerçek olacaktır. Aşağıda Zemahşeri, (36:69) ayeti¬nin bir tefsirini sunmaktadır:
Bazıları Allah Resulünü bir şair olarak kabul ettiler. Açıkçası (Mekkeli) Ukbe ibn Ebi Mueyd'in bunu yapanlardan birisi olduğu söylenir. Bunun üzerine (Allah tarafından) şöyle buyrulmuştur: Biz ona şiir öğretmedik; yani ona Kuran öğretirken şiir öğretmedik. Bu, Kuranın ne şiir olduğu ne de onunla alakalı olduğu, aksine şiirden uzak olduğu anlamında anlaşılmalıdır. Şiir hem ölçü hem kafiye (mukaffa) yoluyla anlam taşıyan ifadeleri ihtiva eder. Peki (Kuranda) kafiye ve ölçü nerededir? Şairlerin kendilerini hasrettikleri temalar (maani) ne ölçüde Kuranın temalarıdır? Ayrıca Kuranın yapı ve üslubuna şairin ilavelerinin yapısı (nazım) ne kadar uzaktır? Dolayısıyla ya¬kından bir inceleme, Kuran ve şiir arasındaki ilişkinin sadece Arap dilinde yazılmaları olduğunu gösterir."
Bu tür bir tefsir, teknik terimlerin sofistçe bir anlayışını gerektirir. Böylece müfessir bunları parantez içinde kullanır. Zemahşeri'nin yönte¬mi felsefi, filolojik ve lügat yeteneklerine olan hâkimiyetini kullanarak Kurandaki her bir ifadeyi sırasıyla tefsir etmektir. Onun yöntemi olduk¬ça titizdir. Çok kısa bir süre içinde tefsirini tamamlaması da eseri daha çarpıcı kılmaktadır. Mutezili dayanaklarında sübjektif unsur açıktır. Bu nedenle tefsirinden akılla bağdaşmayan herhangi bir yorum izinin yanı sıra herhangi bir batıl ya da antropomoifizm önerisini elimine etmek¬te dikkatlidir. Kuşkusuz kimi selefileri düş kırıklığına uğratacak şekilde ayetlerin literal tefsiri kokan görüşlere ilişkin alaycı ya da ironik olabilir. Örneğin, İbni Hanbel gibi selefi destekleyen âlimler, Kuranın Tanrının âlemi elleriyle yarattığını söylediğini öne sürmüşlerdir. O halde bu me- taforik olarak değil lafzi olarak ek alınmalıdır. Tanrı âlemi elleriyle ya¬ratmıştır. Oysa birçok Mutezili erleri Tanrının "lütfü" anlamında tefsir etmişlerdir.

Zemahşeri'nin Kurana yaklaşımıyla Ortodoks Beyzavi'nin yaklaşımı arasındaki daha önce zikredilen fark, aşağıdaki ayetin tefsirinde ortaya konur: "Biz, (kendilerine) bir elçi göndermeden (yaptığı haksızlıklardan ötürü hiçbir topluma) azap etmeyiz." (17:15) Mutezililer doğru ya da yanlışın ne olduğunu aklın kullanımıyla tespit edebileceğimize inanır¬lar. Tanrı daima yarattıkları için hayrı irade ederken, insanlar hür ira¬deye sahiptir ve şerri de seçebilir. Bu durumda sorumluluk insanındır. Onlara göre Tanrı zorunlu olarak şerri cezalandırmayla yükümlüdür; bu nedenle aksini yapamaz. Tanrının fiilleri yalnızca O, onları irade et¬tiği için hayr (iyi) değildir. Tanrı yalnızca adil ve hayr olan şeyleri irade eder. Akıl kendi payına bu külli ve tabii olan hayr ve şerrin ne olduğu¬nu belirleyebilir. Sonuçta Mutezililer vahiy olmadan bile günahkârları cezalandırabileceğimize inanırlar. Buna mukabil Beyzavi Tanrının il-minin akılla herhangi bir ilişkisi olduğunu reddeder ve bu ayeti İlahi Kanun ayetinden önce cezalandırma imkânını reddetme şeklinde tefsir eder. Çünkü ilahi ilim, insana akıl yoluyla değil sadece vahiy yoluyla yaptırıma dönüşür.

Zemahşeri'nin yaklaşık yarısı günümüze ulaşan Keşşafı dışında elli kadar eseri bulunmaktadır. Bunlardan en iyi bilineni Arap dilbilgisi üzerine büyük bir eser olan el-Mufassal adlı eserdir. Eser, dört bölüm şeklinde düzenlenmiştir. Bölümler; isimler, fiiller, edatlar ve nihayet fo¬noloji üzerinedir. Keşşaf gibi Mufassal da ayrıntılı, geniş ve özlülüğüyle çabucak saygınlık kazanmış, M. S. Howeir tarafından kaleme alınan Batılı bir Arapça grameri için çerçeve sunma yanında birçok şerh ve taklidi yapılmıştır. Zemahşeri bu eserin daha kısa bir versiyonu olan el-Enmuzec ve kelimelerin metaforik ve uzamsal anlamlarını gösterme amacıyla Esasu'l Belaga'yı kaleme almıştır. Diğer bir eseri de eski atasöz¬lerini içeren bir derlemedir; Makamat adlı bir dizi ahlaki sohbet, bir de Divan kaleme almıştır.

Zemahşeri'nin Arap gramerine katkısının kendi içinde sınırlı ol¬duğu öne sürülse de, Arap düşüncesine olan en büyük katkısı, ayetle¬ri açıklamak için kullandığı keskin filolojik becerilerinde yatar. Sonuç olarak akılcı eğilimlere rağmen Zemahşeri'ye yüzyıllarca büyük saygı gösterilmiştir.



kaynak: İslamda 50 önemli isim