Padişahın hazinesi nasıl oluşmuştur?
Hazine-i Hassa (ya da İç Hazine veya Enderun Hazinesi) da padişahın kişisel serveti sayılan "geçmiş padişahların mühür¬lü sandıklarda korunan gümüş ve altın sikkeleri, altın ve gü¬müş murassâ evâni, cevâhir, her türlü takıları; kürkler, şallar, değerli kumaşlar, halılar, mücevher işlemeli eyerler, serâsere kaplı ve altın düğmeli kapaniçeler gibi maddî ve manevî de¬ğerli eşya saklanırdı. Aslında başlangıçta yalnızca Saray har¬camalarını karşılamak için kurulan İç Hazine, Enderun'un Ha¬zine Koğuşu ile birlikte üç bölümden oluşan birimdir. Bu bö¬lümleri "serhazîn-i Enderun" (hazinedarbaşı), Hazine kethü¬dası ile hasodabaşı yönetmektedir. Ancak aralarında Hazine ket¬hüdası hepsinin âmiridir.
Hazine, eski bir an'aneye uyularak son zamanlara kadar Ya¬vuz Sultan Selim'in mühürü ile mühürlenmiştir. Rivayete göre, Sultan Selim: "Benim altınla doldurduğum Hazine'yi ha-leflerimden, her kim, mangırla doldurursa Hazine onun Mü¬hürü ile mühürlensin ve illâ benim mühürümle mühürlenmekde devam olunsun" vasiyetinde bulunmuştur.
Birinci Hazine, nakid ve nadir eşyalarla dolu dört odadan ibârettir. Birinci Oda pek çok miktarda yaylar, oklar, zenberekli yaylar, türlü türlü tüfenkler, kılmçlar ve aynı neviden diğer si¬lahlarla doludur. Birer şaheser olan bu silahlar, muhtelif za¬manlarda Padişahlara hediye edilmiştir.
İkinci Oda'da her birinde "on iki ayak uzunluğunda, altı ayak genişliğinde altı ayak derinliğinde" altı büyük sandık var¬dır. Anbar denilen bu sandıklar, Padişahın şahsına ait esvaplar, kıymetli kürkler, muhteşem sarıklar ve inci işlemeli yastıklar gibi türlü eşya ile doludur. Mücevheratla doldurulmuş diz¬gin ve eyerler ise, duvara tesbit edilmiş sırıklar üzerine ko¬nulmuştur.
Üçüncü Odada göze çarpan şey büyük bir sandıktır. San¬dığın alt kısmında Padişah tahtının muhteşem örtüleri konul¬muştur. Orta kısmında, güzel işlemeli biniş takımları saklan¬mıştır. Bunların bazıları inci ve kıymetli taşlarla tezyin edilmiş olup büyük merasim günlerinde kullanılır. Üst bölümde elmas, yakut, zümrüt, inci ile müzeyyen dizginler, göğüslükler, kolanlar ve üzengiler muhafaza edilirler.
Yeni tahta geçen Padişah, cülüsun on beşinci günü Hazine'yi teftiş ve Hırka-i Saadet Dairesi'ni de ziyaret ederdi. Hazine'nin değerli kumaşlar, halılar, mücevher işlemeli eyerler, serâsere kaplı ve altın düğmeli kapaniçeler gibi maddî ve manevî de¬ğerli eşya saklanırdı. Aslında başlangıçta yalnızca Saray har¬camalarını karşılamak için kurulan Iç Hazine, Enderun'un Ha¬zine Koğuşu ile birlikte üç bölümden oluşan birimdir. Bu bö¬lümleri "serhazîn-i Enderun" (hazinedarbaşı), Hazine kethü¬dası ile hasodabaşı yönetmektedir. Ancak aralarında Hazine ket¬hüdası hepsinin âmiridir.
Hazine, eski bir an'aneye uyularak son zamanlara kadar Ya¬vuz Sultan Selim'in mühürü ile mühürlenmiştir. Rivayete göre, Sultan Selim: "Benim altınla doldurduğum Hazine'vi ha-leflerimden, her kim, mangırla doldurursa Hazine onun Mü¬hürü ile mühürlensin ve illâ benim mühürümle mühürlenmekde devam olunsun" vasiyetinde bulunmuştur.
Birinci Hazine, nakid ve nadir eşyalarla dolu dört odadan ibarettir. Birinci Oda pek çok miktarda yaylar, oklar, zenberekli yaylar, türlü türlü tüfenkler, kılmçlar ve aynı neviden diğer si¬lahlarla doludur. Birer şaheser olan bu silahlar, muhtelif za¬manlarda Padişahlara hediye edilmiştir.
İkinci Oda'da her birinde "on iki ayak uzunluğunda, altı ayak genişliğinde altı ayak derinliğinde" altı büyük sandık var¬dır. Anbar denilen bu sandıklar, Padişahın şahsına ait esvaplar, kıymetli kürkler, muhteşem sarıklar ve inci işlemeli yastıklar gibi türlü eşya ile doludur. Mücevheratla doldurulmuş diz¬gin ve eyerler ise, duvara tesbit edilmiş sırıklar üzerine ko¬nulmuştur.
Üçüncü Odada göze çarpan şey büyük bir sandıktır. San¬dığın alt kısmında Padişah tahtının muhteşem örtüleri konul¬muştur. Orta kısmında, güzel işlemeli biniş takımları saklan¬mıştır. Bunların bazıları inci ve kıymetli taşlarla tezvin edilmiş olup büyük merasim günlerinde kullanılır. Üst bölümde elmas, yakut, zümrüt, inci ile müzeyyen dizginler, göğüslükler, kolanlar ve özengiler muhafaza edilirler.
Yeni tahta geçen Padişah, cülûsun on beşinci günü Hazine'yi teftiş ve Hırka-i Saadet Dairesi'ni de ziyaret ederdi. Hazine'nin
Sultan Selim 'in mühürü ile mühürlenmiş kapısı özel bir törenle açılıp içeri girilir, Hazine baş yazıcısının getirdiği "müfredat¬lı defter" yeni Padişah tarafından gözden geçirilirdi.
Padişah Hazine'nin her tarafını gezdikten sonra Sultan Selim'in Mısır'dan getirdiği altın kaplı tahta oturur, defterde dik¬katini çeken şeyleri getirterek inceler, gerekli izahatı alırdı. Pa¬dişah ayrıldıktan sonra Hazine'nin kapısı yine mutad törenle ve yine Sultan Selim'in mührüyle mühürlenirdi.
Herhangi bir sebeple Hazine'nin açılması lâzım geldiği za¬man, Hazine kethüdası Sultan Selim'in mühürünü, baş yazıcı da anahtarı alarak gelirler, kapının iki tarafına Hazine ve Se- ferli koğuşları hademesi dizilir, önce kapı üzerindeki mühür muayene edilir, sonra kapı açılırdı. Yirmi, otuz kişi olarak içe¬ri girenler, ne kadar gerekli olsa da ellerini ceblerine ya da ku¬şaklarının arasına sokamazlar.
kaynak: 99 soruda Osmanlı