Arama

Yapısalcılık - Tek Mesaj #7

bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
4 Nisan 2013       Mesaj #7
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
Yapısalcılık (sturcturalisme) nedir?

Yirminci yüzyılın başında yapı kavramı,dil bilimde “yapısalcılık” adını alan bir öğretinin kurulmasını sağlamıştı. Bu öğreti içinde iki akım vardı. Biri,dilin genel yapısını ,dilin öğeleri üzerine baskı yaptığını ve başka toplumsal olguların ve toplumsal değişmelerin,dilin genel yapısını değiştiremeyeceğini ileri sürüyordu. Öbürü,dilde sesin bölümlenme sınıflarının yapılar meydana getirdiğini ve dilin bir davranış oluğunu savunuyordu.
Sosyolojide yapısalcılık akımının başında,Fransız Antropolog,sosyolog ve etnologu,Claude Levi –Strauss (doğumu:1908) görülmektedir. Şunu önce belirtmek gerekir ki,yapı fikri, özellikle etnologlar arasında yandaş bulmuştur. Etnolog,her şeyden önce artakalanı,eski grupları inceler. Ve genel olarak eski olanı inceleyen etnologlar,evrim ve hareketi,gereği gibi dikkate almazlar. Başta şu Levi –Strauss olmak üzere,onların birçoğu için yapısalcılık bir tutum,yani bir yöntemdir. Çünkü ,çok sayıda ve değişik bilgiler toplayan etnologlar için bunları karşılaştırmak ve sınıflandırmak ve özellikle bunlar bir ortak payda bulmak önemlidir.
Sosyolojide tarihselliğe ya da tarihsel yaklaşımı karşı çıkan ve tarihin bilim olduğuna inanmayan Levi –Strauss’un düşüncesinde yapıların araştırılması,(örneğin,aile yapıları ) zaman içinde değişmeyen yasaların araştırılmasıyla birbirine karışır. Levi –Strauss’a göre bu yasalar,”düşüncenin bilinçsiz etkinliği”nin sonuçları olarak doğal bir öze biçimler verirler;başa bir deyişle,”toplumsal yapılar, insan düşüncesindeki anlamsal yada kavramsal yapıların yankısıdırlar.” Ve bu yasalar ,”eski ve yeni,ilkel ve uygar bütün düşünceler için esas olarak aynıdırlar.” Şu halde yapısal bir çözümleme,her kurumun,her adetin altındaki bilinçsiz yapıyı bulabilir. Böylece, “kesin özelliği bütün değişkenler arasında korunan” başka kurumlar,başka adetler için geçerli bir yorum ilkesi elde eder. Yasaların öve ilkelerin araştırılması önceden duygulardan ve iradelerden,bireysel olan her şeyden arınmayı,kopmayı gerektirir. “Gerçeğe varmak için yaşanılmışı (yani tarihi) bir yana ayırmak gerekir,”önermesi Levi –Strauss’a aittir. Ona göre ,gerçek ve anlaşılır şey tastamam yapılarda rastlaşır; hısımlık yapılarında,deyişlerin yapılarında,mitlerin yapılarında. Yapılar,şeylere anlamlar vererek insanın düşüncesinde anlamlaşır. Tarihe gelince,yapısalcılığa göre,tarih,evrensel ve değişmez yasaların yaşanmasını geçici özelliklerine indirgenir. Ayrıca yapısalcı yöntem, dilin yapısı ile antropoloji ve sosyolojinin incelediği sistemlerin yapısı arasında kesin bir uygunluk arar. Hem gerçek olarak, hem anlaşılırlığın temeli olarak tasarlanan bu uygunluk, yapısalcılığa göre , toplumsal grupların bağlantısını , bütünlüğünü sağlar. Uygunluk ve iç denge kavramlarına bağlanan sistem kavramı, birinci plana gelir ve kurumlar , adetler , bütünlük ve değişmez denge ile tanımlanır. Levi –Strauss’a göre her kültür, ilk sırasında dilin, evlenme kurallarının, ekonomik ilişkilerin, sanatın, bilimin , dinin, yer aldığı bir simgesel sistemler bütünü olarak düşünülebilir.
Levi –Strauss yapısalcılığı doğrultusunda ilerleyen ve çalışmalarının amacı, özellikle Marksist düşünceye karşı bir seçenek(alternatif) geliştirmek olan yapısalcılığın yaklaşımları, aşağı yukarı şöyle özetlenebilir: özellikle ekonomik alt yapı tarafından yönetilen toplum tarihinden, bir başka alt yapı olan bilinç dışının yönettiği bireysel tarihe geçmek gerekir böylece, “anlam üreticisi insan her şeyden önce anlam içinde insan olarak ele alınmaktadır.” Bu tür yapısalcılara göre insan gerçeği, bireyin yalnız ailesi ile ve toplumuyla ilişkileri içinde açıklanacak bir şey değildir. İnsan gerçeği kültürler içinde tasarlanarak açıklanmalıdır. Bu yeni açıklama yöntemine göre, “bilinç-bilinç dışı , bireysel-toplumsal, altyapı-üstyapı karşıtları, araştırmanın bütün düzeylerini birleştirecek olan mantıklı bir uygunluk uruna diğerlerini (daha doğrusu uygunluklarını) yitirmektedir.”
Marksis düşünceye karşı bir seçenek olarak geliştirilmek istenen yapısalcılık , Marksizmi toplumsal olayların bütünleştirici bir kuramı olarak tanımlarken, kendini “insan olgularının anlaşılırlığını ortaya çıkaracak bir yöntem olarak” görmektedir.
Bir olayı açıklamaya çalışan yapısalcı çözümlemenin , olayın yapısını, yani bir bütünün öğelerinin birleştiren bağlarının biçimini ve niteliğini, ve özellikle bu bütünün kuruluşunu hazırlayan , yöneten başlıca ilkeyi (anlamı) aradığı görülmektedir. Ve böylece, yapısalcılık için her hangi bir olayın yada her hangi bir gerçeğin “ortaya çıkış ve kayboluşundan yani oluş ve tarihinden çok, bu gerçeğin içinde bulunduğu bütün, kapalı sistem, çerçeve ve yapı önemlidir.” Bir gerçeği açıklamaya bilmek için diyalektik yöntemin bütünlük yasasını gözden kaçırmamak, evrenin hiçbir nesnesini , hiçbir olayını kendisini çevreleyen nesnelerden, olaylardan ayrı olarak düşünmemek demektir. Ama diyalektik mantık , bir gerçeği ortaya çıkaran, oluşturan ve ortadan kaldıran güçleri, başka bir deyişle bu gerçeğin aşılmasını, belli yanlarıyla ve nitelik değişimine uğrayarak daha yüksek bir düzeyde , yeniden ortaya çıkmasını da göz önünde tutar. Bu da diyalektiğin en temel ilkelerinden biridir, yani değişme ve oluş ilkesidir. Yapısalcılıkla maddeci diyalektik arasındaki temel fark, birinci görüşün oluş, tarihsel ve aşma ilkesine önem vermeyişidir.
Toplumsal yapıya kesin öncelik ve aşırı bir ayrıcalık veren yapısalcılara göre , toplumsal yapı , dondurulmuş bir iz yada bir kemik çatısıdır.
Yapısalcılığın düşünce ve önermelerinin genel olarak şunlar olduğunu söyleyebiliriz: toplum öyle bir duruma ulaşmış olarak görünmektedir ki, artık ahenkli olarak büyüyebilir, bu büyüme, düzeni ve öğelerin bir araya gelmesini bozmaz. Tarihin yönü de anlamı da yoktur, ya da anlamı teknikçi bir ussallıkla ulaşılmıştır. Her devirde, insanlığın düşünme ve yaşama tarzları kuramsal bir yapının etkisi altındadır, bir devrin ve bir dilin düşüncesi olan , bilinmeyen ve zorlayan bir düşüncenin içinde düşünülür. Bir toplumdaki bütün kurallar bütün kurumlar , ancak yapısal bir inceleme ile açıklanır, toplumun işlemesi (fonksiyon) ve tarihide önemli değildir. Yapısalcı çözümleme, hareketliliği parça parça , an an, yer yer, durum durum çözmeye çalışır ve tarihteki hareketi tanımaz.


kaynak: 100 soruda sosyoloji
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.