Arama

Mutlak - Tek Mesaj #1

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Kasım 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Mutlak, felsefî bir kavram olarak, şeylerin, keşfedilmiş olsun olmasın, bütününü, tamamını tanımlar. Felsefenin farklı konularında ve farklı felsefî metinlerde, Mutlak nihai varlığı tanımlamak için de kullanılabilir; bu kullanımda fâni ve varlığı zorunlu olmayanın tersi olan yani mutlak olan varlık anlamındadır.
Hiç bir şeye bağlı olmaksızın varolan, bağımsız ve koşulsuz olan anlamında felsefi terim.Genel geçer anlamı bakımından hiç bir şey ile sınırlandırılamaksızın varolan şey anlamındadır.Felsefe tarihinde her zaman mevcut olmuş, üzerinde en çok tartışılmış kavramlardan birdir. Metafizikte, mantıkta, epistemolojide, estetikte, bilimde bu kavramın değerlendirilmesi ve üzerinden süregelen tartışmalar sözkonusudur. Sınırsız, sonsuz, koşulsuz, değişmez, zorunlu olduğu varsayılanı anlatan felsefe terimidir mutlak.
Felsefi anlamda mutlak kavramı, bu bilinen genel anlamıyla eş fakat kısmen daha kompleks bir anlaman katmanına sahiptir. Buna göre, mutlak, her şeyi kuşatan, en temel gerçeklik anlamındaki felsefi ilkedir. Göreli kavramının karşıtı olarak, mutlak, hiç bir koşula bağlı değildir ve hiç bir şey tarafından koşullanmamış olanı, kendinde varolanı, varlığının koşulu ya da nedeni kendinde içkin olanı belirtmek üzere kullanılır. Mutlak kavramı bu anlamda felsefenin en çok eleştirilen kavramlarından birisidir, ancak buna rağmen vazgecilemez bir kavram olarak varlığını sürdürmektedir.
Mutlak kavramının bir terim olarak ortaya çıkış ve süregeliş tarihi cok eski olmakla birlikte, Aydınlanma Çağı'nda ortaya çıkışı ve yer alışı dikkat çekici görünmektedir. Bir yanda Spinoza'nın tümtanrıcı felsefesinde ve bundan kaynaklı tartışmalarda belirgin bir yer tutar mutlak kavramı, bir yanda da Friedrich Schelling ve Hegel gibi Alman idealizminin önemli isimlerinde tartışmasız önecelikli bir yere sahip olarak belirir.

Hegel'in Mutlak zihin kavramı
Hegel felsefesinde mutlak kavramının özel bir yere sahip olduğu bilinmektedir.Mutlak tin ya da mutlak zihin kavramı Hegel'de vazgecilmez kavramlardır. Hegel'in tin, geist, idea, mutlak kavramlarıyla anlatmak istediği, her şeyi varkılan tinsel bir varlık, tüm insan bireylerinin dışında varolan nesenl bir varlıktır, ki bu Tanrı'dan başka bir şey değildir.

Hegel, esas olarak insanın kendisinin dışında olan, kendisinin yaratmadığı ve insandan bağımsız olan bir dünyayı deneyimlediğini ve bilgi olarak bu dünyanın bilgisini edindiğini kabul eder. Bu doğal dünya yine de bütünüyle zihnin eseridir, fakat burada sözedilen zihin insanların zihinleri değil, insandan başka bir zihindir.Bilginin nesneleri insan zihini tarafından yaratılmamıştır. Sonlu ve sınırlı bir birey olarak insanın zihni, dünyayı meydana getiren ve bilginin konusu olan nesneleri/gerçekliği meydana getiremez, bunlar başka bir zihnin eseri olabilirdir ancak; ki bu Hegel'e göre mutlak bir özne, mutlak bir zihin ya da akıl ya da tin'dir. Gerçeklik ve onu varkılan mutlak zihin, insan bireylerin zihninden bağımsız olarak vardırlar; ancak insan zihni, bu mutlak zihni gene de kısmen kavrayabilir. Mutlak zihin, insan zihinlerinde ve doğada tezahür eder ve gerçekleşir. Bu gerçekleşme diyalektik yoluyla meydan gelir.