Arama

Mutlak

Güncelleme: 16 Kasım 2006 Gösterim: 2.316 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Kasım 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Mutlak, felsefî bir kavram olarak, şeylerin, keşfedilmiş olsun olmasın, bütününü, tamamını tanımlar. Felsefenin farklı konularında ve farklı felsefî metinlerde, Mutlak nihai varlığı tanımlamak için de kullanılabilir; bu kullanımda fâni ve varlığı zorunlu olmayanın tersi olan yani mutlak olan varlık anlamındadır.
Hiç bir şeye bağlı olmaksızın varolan, bağımsız ve koşulsuz olan anlamında felsefi terim.Genel geçer anlamı bakımından hiç bir şey ile sınırlandırılamaksızın varolan şey anlamındadır.Felsefe tarihinde her zaman mevcut olmuş, üzerinde en çok tartışılmış kavramlardan birdir. Metafizikte, mantıkta, epistemolojide, estetikte, bilimde bu kavramın değerlendirilmesi ve üzerinden süregelen tartışmalar sözkonusudur. Sınırsız, sonsuz, koşulsuz, değişmez, zorunlu olduğu varsayılanı anlatan felsefe terimidir mutlak.
Sponsorlu Bağlantılar
Felsefi anlamda mutlak kavramı, bu bilinen genel anlamıyla eş fakat kısmen daha kompleks bir anlaman katmanına sahiptir. Buna göre, mutlak, her şeyi kuşatan, en temel gerçeklik anlamındaki felsefi ilkedir. Göreli kavramının karşıtı olarak, mutlak, hiç bir koşula bağlı değildir ve hiç bir şey tarafından koşullanmamış olanı, kendinde varolanı, varlığının koşulu ya da nedeni kendinde içkin olanı belirtmek üzere kullanılır. Mutlak kavramı bu anlamda felsefenin en çok eleştirilen kavramlarından birisidir, ancak buna rağmen vazgecilemez bir kavram olarak varlığını sürdürmektedir.
Mutlak kavramının bir terim olarak ortaya çıkış ve süregeliş tarihi cok eski olmakla birlikte, Aydınlanma Çağı'nda ortaya çıkışı ve yer alışı dikkat çekici görünmektedir. Bir yanda Spinoza'nın tümtanrıcı felsefesinde ve bundan kaynaklı tartışmalarda belirgin bir yer tutar mutlak kavramı, bir yanda da Friedrich Schelling ve Hegel gibi Alman idealizminin önemli isimlerinde tartışmasız önecelikli bir yere sahip olarak belirir.

Hegel'in Mutlak zihin kavramı
Hegel felsefesinde mutlak kavramının özel bir yere sahip olduğu bilinmektedir.Mutlak tin ya da mutlak zihin kavramı Hegel'de vazgecilmez kavramlardır. Hegel'in tin, geist, idea, mutlak kavramlarıyla anlatmak istediği, her şeyi varkılan tinsel bir varlık, tüm insan bireylerinin dışında varolan nesenl bir varlıktır, ki bu Tanrı'dan başka bir şey değildir.

Hegel, esas olarak insanın kendisinin dışında olan, kendisinin yaratmadığı ve insandan bağımsız olan bir dünyayı deneyimlediğini ve bilgi olarak bu dünyanın bilgisini edindiğini kabul eder. Bu doğal dünya yine de bütünüyle zihnin eseridir, fakat burada sözedilen zihin insanların zihinleri değil, insandan başka bir zihindir.Bilginin nesneleri insan zihini tarafından yaratılmamıştır. Sonlu ve sınırlı bir birey olarak insanın zihni, dünyayı meydana getiren ve bilginin konusu olan nesneleri/gerçekliği meydana getiremez, bunlar başka bir zihnin eseri olabilirdir ancak; ki bu Hegel'e göre mutlak bir özne, mutlak bir zihin ya da akıl ya da tin'dir. Gerçeklik ve onu varkılan mutlak zihin, insan bireylerin zihninden bağımsız olarak vardırlar; ancak insan zihni, bu mutlak zihni gene de kısmen kavrayabilir. Mutlak zihin, insan zihinlerinde ve doğada tezahür eder ve gerçekleşir. Bu gerçekleşme diyalektik yoluyla meydan gelir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Kasım 2006       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Mutlak Öncelik
İçindekiler
Sponsorlu Bağlantılar
1.1. Mutlak Önceliğin Kullanımı
Her sürecin bir mutlak önceliği vardır ve bir sayı ile ifade edilir. Daha yüksek sayı daha yüksek mutlak öncelik demektir.
Geçmişteki bazı sistemlerde ve günümüzde çoğu sistemde, tüm süreçlerin mutlak önceliği 0'dır ve bu bölümün konusu dışındadır. Bu durumla ilgili olarak, Geleneksel Zamanlama bölümüne bakınız. Mutlak öncelikler, belli süreçlerin dış olaylara yanıt vermesinin hayati önemde olduğu gerçek zamanlı sistemler için tasarlanmıştır. Bu sistemlerde çalışmak isteyen süreçler işlemciyi tutarken çalışması gereken süreçleri bekletmemesi amaçlanmıştır.
İşlemciyi herhangi bir anda kullanmaya çalışacak iki süreçten daha yüksek önceliği olan onu alır. Bunlardan biri işlemciyi zaten kullanmaktaysa ve önceliği düşükse önceliği yüksek olan işlemciyi yine alacaktır (yani, zamanlama ayrıcalıklıdır). Şüphesiz, burada bahsettiğimiz süreçler zaten başlatılmış yani çalışabilir olan ya da o an komutlarını çalıştırmaya hazır olmak anlamında "çalışmaya hazır" süreçlerdir. Bir süreç G/Ç işlemi gibi bir işlem nedeniyle beklemedeyse, onun önceliği konumuzun dışındadır.
noteNot"çalışabilir olmak" ile "çalışmaya hazır olmak" aynı anlamda kullanılmıştır.

İki süreç de çalışabilir durumdaysa ya da çalışmaya hazırsa ve ikisinin de mutlak önceliği aynıysa, bu daha ilginçtir. Bu durumda işlemciyi hangisinin alacağını zamanlama kuralları belirler. Eğer süreçlerin mutlak öncelikleri 0 ise, Geleneksel Zamanlama bölümünde anlatılan geleneksel zamanlama kurallarına göre bu saptanır. Aksi takdirde Anlık Zamanlama bölümünde anlatılan kurallar uygulanır..
Normalde 0'ın üstünde bir mutlak önceliği, işlemciyi etkisiz bırakmayacağından emin olduğunuz bir sürece verirsiniz. Böyle süreçler kısa bir işlemci kullanımından sonra beklemeye geçmek ya da sonlanmak üzere tasarlanır.
Bir süreç, kendini başlatan süreç ile aynı mutlak öncelikle oluşturulur. Bu durumu değiştirebilen işlevler Temel Zamanlama İşlevleri bölümünde açıklanmıştır.
Sadece ayrıcalıklı bir süreç kendi mutlak önceliğini 0'dan farklı bir değere ayarlayabilir. Sadece ayrıcalıklı bir süreç ya da hedef sürecin sahibi mutlak önceliği değiştirebilir.
POSIX, gerçekzamanlı zamanlama kuralları ile kullanılan mutlak öncelik değerlerinin 32'den başlayan ve ardışık sıralanan değerler olmasını gerektirir. Linux'ta 1 ile 99 arasındadır. Taşınabilirlik açısından, sched_get_priority_max ve sched_set_priority_min işlevleri belli bir sistem üzerinde geçerli aralığın ne olduğunu söyler.

Benzer Konular

27 Aralık 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
6 Haziran 2013 / ahmetseydi Matematik
17 Ağustos 2010 / RivaN Matematik
25 Ocak 2016 / ThinkerBeLL X-Sözlük
26 Ocak 2016 / Mira Kimya