Arama

Yemin Nedir? - Tek Mesaj #2

Bachata - avatarı
Bachata
Ziyaretçi
6 Haziran 2013       Mesaj #2
Bachata - avatarı
Ziyaretçi
Yemin Nedir?
MsXLabs & Dini Kavramlar Sözlüğü


Sözlükte "kuvvet, sağ taraf, sağ el, and içmek, kasem" gibi anlamlara gelen yemîn, dinî bir kavram olarak, bir kimsenin Allah'ın adını veya sıfatını zikrederek sözünü kuvvetlendirmesi demektir.

Yemîn, sözü kuvvetlendirmesi ve yalan yere yemînin büyük günah olması sebebiyle mahkemelerde başka bir delil bulunmadığında delil olarak kabul edilmiştir. (bk. Nükûl) Bunun dışında köle azât etme ve boşamaya bağlı olarak yapılan ve bazı fıkhî sonuçlar doğuran sözlere de yemîn denilmiştir.

Sözün kuvvetlendirilmesi için Allah'ın adı veya sıfatı anılarak yapılan yemin üç çeşittir: Yemîn-i lağv, yemîn-i gamûs ve yemîn-i mün'akide. Yemîn-i lağv; bir şeyin öyle olduğu zannedilerek veya ağız alışkanlığıyla yapılan yemîndir. Kişinin birini görmediği halde gördüğünü zannederek "vallahi gördüm" demesi böyledir. Ayrıca sözünü kuvvetlendirme niyeti bulunmaksızın, yemîn kastı olmaksızın yemîn sözlerini söylemek de yemîn-i lağv olarak kabul edilmiştir. Bu şekilde yapılan yeminden dolayı keffaret gerekmez. Kur'ân-ı Kerîm'de, kasıtsız olarak ağızdan çıkıveren yeminlerden dolayı sorumlu tutulmayacağı bildirilmiştir (Bakara, 2/225; Mâide, 5/89). Bununla birlikte, ağız alışkanlığıyla konuşurken ikide bir yemîn edenlerin bu alışkanlıklarından vaz geçmek için çalışmaları gerekir. Yemîn-i gamûs; geçmiş zamanda meydana gelmeyen bir işin olduğuna veya yapılan bir şeyin olmadığına bilerek yalan yere yemîn etmektir. Bu yemîn büyük günah olup, sahibini günaha daldırdığı için bu isim verilmiştir. Bilerek ve Allah'ın adını anarak yalan yere yapılan yemînin bağışlanması için keffaret yeterli olmadığından; keffâret vacip kılınmamıştır. Gamûs yemîni yapan kimsenin gerçekten pişman olarak ve bir daha böyle bir hataya düşmemek üzere Allah'tan af dilemesi gerekir. Yalan yere yaptığı yemîn sebebiyle başkasının hakkının zayi olmasına sebep oldu ise, bu zararı tazmîn edip onlardan helâllik istemelidir. Yemîn-i mün'akide; mümkün olan ve geleceğe ait bir şeyi yapmak veya yapmamak üzere yapılan yemîndir. Bir kimsenin şu işi yapacağım veya "yapmayacağım" diye yemîn etmesi böyledir. Yemînin sahih olması için yemîn edenin akıllı, buluğ çağına erişmiş ve Müslüman olması gerekir. Ayrıca bu sözüyle yemîni kastetmiş olmalıdır. Bunun yanında yemînin Allah'ın isimlerinden biriyle veya O'nun sıfatlarıyla yapılmış olması gerekir. Allah ve sıfatları dışında başka şeylere yapılan yemîn, bu yemîn kapsamına girmez. Bu yemîn ileride yapılacak bir işe Allah'ın şahit tutulması olduğundan, yerine getirilmelidir. Yerine getirilmemesi halinde yemîn bozulmuş olur; keffâret ödenmesi gerekir. Yemînin keffâreti ise, on fakiri doyurmak veya giydirmek ya da köle azât etmektir. Buna gücü yetmeyen kimse üç gün peşpeşe oruç tutar. Yüce Allah, "Allah sizi kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yemînlerinizden dolayı değil, fakat kalplerinizin kastettiği yemînlerden dolayı sorumlu tutar. Yemînin keffâreti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on fakiri yedirmek yahut giydirmek ya da bir köle azât etmektir. Bulamayan üç gün oruç tutmalıdır; yemîninizin keffâreti budur. Yemîn ettiğinizde yemînlerinizi tutun. Şükredesiniz diye Allah size böylece âyetlerini açıklıyor." buyurmaktadır (Mâide, 5/89). Farz veya vacip olan bir şeyi yapmamaya; haram ve günah olan bir şeyi yapmaya edilen yemînin yerine getirilmeyip keffâret verilmesi gerekir. Mendûb olan bir şeyi yapmamaya veya mekrûh olan bir şeyi yapmaya yemîn eden kimsenin yemînini bozup keffâret vermesi daha uygundur. Mubah konularda yapılan yemînlerde ise, yemînin bozulmaması gerekir. Şayet yemînini bozar ise keffâret vermesi gerekir. Yeminin bilerek veya unutarak ya da baskı altında bozulması arasında fark yoktur; keffâret verilmesi gerekir.