Arama

Stalingrad Muharebesi - Tek Mesaj #1

Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
6 Haziran 2013       Mesaj #1
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye

Stalingrad Çarpışması

Ad:  Stalingrad Muharebesi1.jpg
Gösterim: 1146
Boyut:  74.8 KB

(1942 yazı - 2 Şubat 1943)
II. Dünya Savaşı’nda, Almanların doğu cephesinde, Rus SFSC toprakları içinde ulaştığı en uç nokta olan Stalingrad (bugün Volgograd) kentine yönelttiği başarısız saldırı.

Büyük bir sanayi merkezi olan Stalingrad’ın ele geçirilmesi başlı başına önem taşıyordu. Volga Irmağının denetiminin bu noktada Almanların eline geçmesi Sovyetleri Kafkasya’dan gelecek petrolden yoksun bırakacaktı. Almanlar yaz boyunca Stalingrad’ın kuzey ve güneyinde Volga Irmağını denetim altına aldılar. Ama Friedric Paulus komutasındaki 6. Ordu ile Ewald von Kleist komutasındaki 4. Panzer Ordusu’nun Stalingrad’a üst üste düzenlediği saldırılara karşın Kızıl Ordu’nun kararlı savunması yüzünden kenti ele geçirmeyi başaramadılar. Almanlar, eylülde ulaştıkları kent varoşlarında ve sanayi bölgelerinde savaş birimleri halinde seferber edilmiş işçilerin yoğun direnişiyle karşılaştılar. Ekim ortalarına değin direnişçiler neredeyse Volga kıyılarına kadar geriletildi. Ama bu arada Almanlar da malzeme ve yiyecek sıkıntısı çekmeye başlamıştı. Arahksız süren sokak çarpışmalannda Alman tanklan pek işe yaramadığı gibi kışın yaklaşması da güçlükleri çoğaltıyordu.

Sovyet kuvvetleri, 19 Kasım’da kuzey ve güneyden bir kıskaç harekâtıyla karşı saldırıya geçtiler. 23 Kasım’da Almanların 6. Ordusu ile 4. Panzer Ordusu’nun bir bölümünü kuşattılar. Paulus’un kuşatmayı yarma girişimi başarısızlığa uğradı. Hitler’in emriyle savaşı sürdüren Paulus, Kleist’m kaçmasını sağl adıysa da 31 Ocak 1943’te Hitler’in emrine uymayarak teslim oldu. 2 Şubat’ta da ordusundan artakalan 91 bin asker Sovyet kuvvetlerine teslim oldu. Almanların Stalingrad’da 200 bin dolayında kayıp verdiği tahmin edilmektedir.

Stalinizin, Sovyetler Birliği’nde, Stalin’in özellikle zorla kolektifleştirme ve hızlandırılmış sanayileşme programlanndan başlayarak yaşamı boyunca izlediği politikalar ve oluşturduğu yönetim sistemi. Stalin’in ölümünden (1953) sonra Kruşçev’in düzeltme çabalarına karşın Brejnev-Andropov-Çernenko dönemlerinde de sürdürülmüş, 1980’lerin ortalanna değin SSCB’nin dış politikası aracılığıyla başta Doğu Avrupa’ Sakiler olmak üzere öbür sosyalist rejimleri derinden etkilemiş, “Sovyet modeli” ya da “reel sosyalizm” (gerçekte var olan sosyalizm) deyimleriyle özdeşleşerek sonraki bütün sosyalizm denemelerine yansıyan evrensel bir anlam kazanmıştır. Bürokratizm, yukarıdan aşağı zorlama, tek particilik, kişiye tapma, polis devleti vb öğeleri içerir.

Stalinizm son çözümlemede sosyoekonomik, siyasal ve kültürel gerilik temelinde oluştu. İnsan ilişkilerini şiddet ve tahakkümün belirlediği Rus Çarlığı’nda, maceracılığı ve bireysel terörizmi reddeden Marksist devrimciler bile örgütlenme biçimlerinde sıkı bir disipline ve emir-kumanda anlayışına yer vermek zorunda kaldı. Stalin’in kişiliği ve mücadele koşullan da Stalinizmin biçimlenmesinde rol oynadı. Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin Bolşevikler kanadının önderliği, daha çok yayın organ- lannm yazı kurullannda toplanan aydınlar ile ülkede yeraltı mücadelesini sürdüren örgüt adamlanndan oluşuyordu. Bir görüşe göre bu iki insan tipinin güçlü yanlannı birleştiren Lenin’in ölmesiyle denge bozuldu ve dünya devrimi umudu yok olup Rusya içine kapanırken örgüt yöneticilerinin öne çıkması kaçınılmaz hale geldi.

Stalin, Lenin’in önderlik döneminden hem despotizme açık kuramsal öğeler, hem de gelişmeleri bu yöne zorlayan bir maddi temel devraldı. Marx’m kapitalizmden komünizme (sınıfsız topluma) oldukça hızlı ve kısa bir geçiş dönemi olarak gördüğü proletarya diktatörlüğü artık çok uzun bir tarihsel dönem olarak sosyalizmin tamamı için geçerli kabul edildi. îç savaş koşullarında başka siyasal partilerin ve parti içi hiziplerin yasaklanması önlemi zamanla kabalaştırıldı. Tek parti rejimi “proletarya diktatörlüğü devleti”nin doğal biçimi sayılırken ancak siyasal çoğulculuk durumunda gerçek iktidar ve kitlesel demokrasi organları olabilecek sovyetler işlevsizliğe itildi. Sovyetler Birliği Komünist Partisi (KPSS) ve komutasındaki yaptınm güçleri (ordu, gizli polis) yasaların üzerine çıkarılarak karşıdevrim olarak gördüğü her şeyi dilediği gibi ezmekte serbest bırakıldı. Sovyet Devrimi’nin izlediği özgün çizginin sosyalizme giden tek yol sayılması ve bütün komünist partilerine dayatılması, böylece KPSS’nin III. Enternasyonal (Komintern) içinde egemenlik sağlaması da daha 1920’lerin başlarında görülebilen olumsuz gelişmelerdi. Öte yandan Leninizmle Stalinizm arasında mutlak bir devamlılık olmadığını düşündüren olgular da vardı.

Lenin’in ölümünden sonra çeşitli manevralarla iktidarda kalmayı başaran Stalin daha sonra bütün rakiplerini birer birer yok etti. Bunda dönemin koşullarına uygun, görece gerçekçi bir plan izlemesi de rol oynadı. Örneğin Troçki “dünya devrimi”nde ısrar ederken Stalin daha pragmatik bir tutumla “tek ülkede sosyalizm”i benimsedi. İlkel teknolojiye dayalı bir ülkede bütün yetenekleri merkezde toplayıp katı disiplinli bir devlet-parti aygıtı aracılığıyla büyük zor ve şiddet uygulayarak, ülkeyi hızla kalkındırmaya girişti. Programını birbirini tamamlayan zorla kolektifleştirme ve hızlandırılmış sanayileşme politikalarına dayandırdı. Yaklaşık 25 milyon kırsal hanehalkı birkaç yıl içinde kolhoz ve sov/ıoz’larda birleştirilerek köylünün ürünü devletin saptadığı düşük fiyatlarla alındı. Tarım ürünlerinin önemli bölümü dünya piyasalarına ihraç edilerek döviz karşılığı makine alımına yatırıldı. Sanayide ise işçi sınıfı Stahanovculuk denen “emek rekabeti” aracılığıyla, görece düşük ücretlerle büyük verimlilik artışlarına zorlandı. “Kulaklara karşı sınıf savaşı” adına köylünün tohumluk rezervlerine el konması, 1930’lann başlarında Ukrayna’da 4-10 milyon arasında kişinin ölümüne yol açtığı tahmin edilen (ama o zaman dünya kamuoyundan büyük bir titizlikle gizlenen) bir kıtlığa yol açtı. Bu tür olayların doğurduğu hoşnutsuzluğun yanı sıra sanayide köy kökenli işçilerin vasıfsızlığmdan, teknik bilgi eksikliğinden, aşın çalışmadan vb kaynaklanan her türlü aksama, “sabotaj” sayıldı ve şiddetle cezalandmldı. Sovyet sanayileşmesi birinci olarak köylülerin, ikinci olarak işçilerin sırtından gerçekleştirilen bir sermaye birikimine dayandırıldı.
Ad:  Stalingrad Muharebesi2.jpg
Gösterim: 573
Boyut:  80.5 KB

Normal koşullarda toplumun kabul edemeyeceği zorlamalar siyasete, ideolojiye, kültür ve sanata da yansıdı. Proletarya diktatörlüğünü temsil eden partinin üst yönetiminin saptadığı tek doğru çizgi dışındaki bütün düşünce ve öneriler karşı devrimci sayıldı ve bastırıldı. 1930’lar boyunca her türlü gerçek ya da hayali muhalif yasal temeli olmayan mahkemelerde yargılandı, idam edildi, sürgüne gönderildi ya da Troçki gibi yurtdışında öldürüldü. Bu arada büyük bir kişiye tapma kültü yaratıldı. Marksizm önce Marksizm-Leninizm, sonra Markşizm-Leninizm-Stalinizm diye adlandırıldı. İnsan yaratıcılığı “toplumcu gerçekçilik” dışına çıkamaz oldu. Parti komiserlerinin bilim ve sanat alanlarına müdahaleleri, zaman zaman şarlatanların yüceltilmesine, fizik ya da genetik gibi bilim dallarının, “diyalektiğe aykırı” kuramların yasaklanması sonucu dönemsel geriliklere mahkûm edilmesine yol açtı. Komintern, Sovyet dış politikasımn bir aracı durumuna düştü. “Dünya devriminin merkezi” Sovyetler Birliği’ni ne pahasına olursa olsun savunmak ilkesi, komünist partilerin Moskova’nın talimatlarına kayıtsız şartsız uyması geleneğini doğurdu.

Stalinist sistem Büyük Bunalım yıllarında Sovyetler Birliği’ni başlıca sanayi ülkeleri arasına sokmayı başardı ve özellikle savaş koşullarında bütün kaynaklan yönlendire-bildiği için, Alman faşizminin yenilgisine katkıda bulundu. Bu açıdan bakılırsa Stalinizm, 19-20. yüzyıllardaki otoriter modernleşme denemelerinin en bütüncülü ve en başanlısı oldu. Bununla birlikte, çoğulculuğu öldüren, yerel inisiyatifi ve emekçilerin çahşma coşkusunu yok eden, dolayısıyla yaygın birikimden yoğun birikime geçemeyen bu sistemin sosyoekonomik gelişmeyi engellediğinin ilk belirtileri daha 1950’lerin başlarında görüldü. Sovyetler Birliği Komünist Partisi XX. Kongresi’nde Kruşçev’in başlattığı Stalinizm eleştirisi, daha çok keyfi devlet terörünün kınanması ve bir sosyalist yasalhk sisteminin gereğine işaret edilmesiyle sınırlı kaldı. 1964’te Kruşçev’i düşüren Brejnev-Kosigin ekibinin 20 yıla yaklaşan yönetiminde, aşın ve sürekli devlet terörünün son bulması dışında, Stalinist sistemin bütün iç ve dış yapıları yerinde kaldı. Stalinizm ile sosyalizm arasında kurulan kuramsal özdeşliğin kırılması, ancak 1985’te Gorbaçov’un KPSS yönetimine gelmesinden sonra başlatılan kapsamlı reform hareketi çerçevesinde gerçekleşti. Ama var olan sosyalizmin bu reformlarla yeniden hayat bulamayıp, Stalinizmden arınmadan çöküşü, bu özdeşliği pratikte korumuş oldu.

kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 1 Şubat 2017 00:40
Sen sadece aynasin...