Arama

Osmanlı'da Eğitim - Tek Mesaj #1

virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
23 Kasım 2006       Mesaj #1
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Aşiret Mektebi

Aşiret Mektebi, Sultan İkinci Abdülhamid Han tarafından, 21 Eylül 1892 tarihinde açılan okul.
Aşiretlerin yoğun ve hakim olduğu bölgeleri muhafaza etmek için, bunların reislerinin ve ağalarının çocuklarını, Osmanlı kültürüyle yetiştirerek devlete ve saltanata bağlamaK amacıyla, açılmıştır.
Mektebe ilk olarak Halep, Bağdat, Suriye, Musul, Basra, Diyarbekir, Trablusgarp vilayetlerinden ve Kudüs, Bingazi ile Zur sancaklarından, kabiliyetli ve muteber ailelerin 12 ile 16 yaş arasındanki çocukları alınmıştır.
Bunlar, özenle yetiştirildiler ve daha sonraki senelerde sayıları arttırıldı. İki yıllık öğretim programı, beş yıla çıkarılan okulda Kuran-ı Kerim, fıkıh, ilmihal gibi din bilgileri yanında, zamanın fen bilgileri, Fransızca, Türkçe, coğrafya, tarih, edebiyat ve askerî dersler okutuldu.
Başlangıçta sadece Arap aşiret reislerinin çocukları alınırken, sonraki yıllarda, Doğu Anadolu ve Arnavutluk bölgelerindeki aşiret çocukları da kabul edilmeye başlandı. Böylece mektep, bütün aşiretlere hitap eder duruma geldi. Aşiret mektebinden mezun olan çocuklar, Harbiye ve Mülkiye mekteplerine gönderildiler.






Darüşşafaka Cemiyeti



1863 30 Mart 1863 tarihinde Padişah fermanı ile "aceze-yi eytam ve etfal-i müslimenin talim ve terbiyeleri için" Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiye (İslam Okutma Kurumu) adlı bir cemiyet kuruldu. Cemiyetin kurucuları; Maliye Nazırı Yusuf Ziya Paşa, Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Vidinli Tevfik Paşa, Hariciye Nazırı Sakızlı Esat Paşa ve Trabzonlu Ali Naki Efendi'dir.
Cemiyetin ilk etkinlikleri ve çabası Kapalıçarşı'daki esnaf çıraklarına boş zamanlarında okuma-yazma ve sosyal bilgiler öğretmekti. Bu amaçla 1865'te Beyazıt'ta Simkeşhane'deki Valide Mektebi (Ümmet-ül Hatun Mektebi) onarılarak öğretime açıldı. Okul esnaf çırakları ile devlet dairelerinde çalışan memur ve katipler arasında ilgi uyandırdı. Öğrenci sayısının çoğalması üzerine Aksaray'da Çakırağa Camii karşısındaki Ebubekir Paşa Mektebi de öğrenime açıldı ve 1873'te Darüşşafaka'nın öğretime başlamasına dek Cevdet Efendi'nin yönetiminde hizmet gördü. 1873'te Maarif Nazırı (Eğitim Bakanı) Münif Paşa'nın emri ile Valide Mektebi'ndeki öğretime son verildi.
1873 Cemiyet kurucuları, yetenekli ve yoksul kız ve erkek Müslüman çocuklarına daha yüksek düzeyde eğitim ve öğretim olanakları sağlayabilmek için çalışıyorlardı. Paris sefaretinden İstanbul'a gelerek cemiyete katılan Sakızlı Esat Paşa, Fransa'da gördüğü asker yetimlerinin eğitimine özel Prytanee Militaire de la Fleche adlı bir okulun planlarını, programını, ders kitaplarını, hatta öğrenci giysilerini örnek olarak getirmişti. Bunlar cemiyet üyelerince benimsenerek Darüşşafakatü'l İslamiye adıyla okulun kuruluşu gerçekleştirildi. Yeni okulun binasının da Yavuz selim ile Fatih Camileri arasında yapılması kararlaştırıldı. Fatih semtinde bulunan arsa devrin Padişahının bağışlarıyla satın alınmış, okul binasının projesi ise Dolmabahçe Sarayı'nın mimarı Balyan Efendi tarafından hazırlanmıştı.
Okul binasının yapımına 14 Ağustos 1868'de başlandı. 17 Haziran 1873'de bitirilen okulda 28 Haziran 1873'de derslere başlandı. Yapım sürerken 3 Ocak 1873'de okulun adı Darüşşafaka olarak değiştirilmişti. Ve Darüşşafaka ilk mezunlarını 1881 yılında verdi.
1903 Okulun giderek mali olanaksızlıklar nedeniyle kötülemesi ve geleneksel disiplin anlayışına tepki gösteren Darüşşafaka öğrencileri, okul müdürü Hüseyin Paşa'yı şikayet amacıyla Babıali'ye yürüdüler. Bu yürüyüşü bir kalkışma olarak yorumlayan 2. Abdülhamit Darüşşafaka'yı Maarif Nezareti'ne (Eğitim Bakanlığı) bağladı.
1908 "Hürriyet"in ilanından kısa bir süre sonra toplanan bir grup Darüşşafaka mezunu 8 Ağustos 1908'de Darüşşafaka Mezunin Cemiyeti (Darüşşafakalılar Cemiyeti) adıyla bir dernek kurdular. Dernek daha sonra Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiye'nin yeniden kuruluşuna öncülük ederek okul yönetimini Maarif Nezareti'nden geri aldı.
1914 Darüşşafaka Terbiye Bedeniye Kulübü (Darüşşafaka Spor Kulübü Derneği) kuruldu. 1935
26 Nisan 1935'te Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiye'nin adı Türk Okutma Kurumu olarak değiştirildi.
1953 3 Ocak 1953'te Türk Okutma Kurumu adı Darüşşafaka Cemiyeti olarak değiştirildi.
1955 1955 - 1956 öğretim yılı, Özel Darüşşafaka Lisesi tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bu öğretim yılında Darüşşafaka Lisesi'nde yabancı dille öğretim hamlesi ile, orta ve lise sınıflarında Fen ve Matematik dersleri İngilizce olarak okutulmaya başlamıştır.
1964 1964-1977 arasında okula sadece yetenekli yetimler değil, analı-babalı yoksul çocuklar da (%50 oranında) alınmış, ancak bu uygulama 1977-78 döneminde kaldırılmıştır.
1971 1971-1972 öğretim yılından itibaren de okula kız öğrenciler alınmaya başlanarak, tarihi binanın yapısında somutlaşan, ancak o günün koşullarında uygulanamayan, hem erkek, hem kız öğrencilerin yatılı eğitim görmesi esasına göre karma eğitim sistemine geçilmiştir.
1993 Darüşşafaka Lisesi'nde 1993-1994 öğrenim yılı Maslak'taki yeni kampüste başladı. Değil lise düzeyinde, yüksek okul düzeyinde bile ülkemizde bir örneği bulunmayan yeni kampüs, eski binanın satışıyla birarada yeni bir dönemin de başlangıcı oldu. Ayrıca Darüşşafaka Çetin Berkmen Sosyal Tesisleri, örnek spor kompleksiyle de Darüşşafaka Spor Kulübü'nün eski başarılı, görkemli günlerine dönüşünün yolunu açtı.
1997 Bağış potansiyelini arttırmak ve mali olanakları yüksek insanlarımıza bağışları karşılığında kaliteli bir yaşam, huzurlu bir birliktelik sağlamak amacıyla Darüşşafaka Yakacık Bağışçılar Sitesi hizmete açıldı.
2003 Darüşşafaka'nın 24 saat bakımı ve tedavisi gerekli hayırsever bağışçıları ve onların yakınlarına çağdaş ve konforlu bir ortamda sürekli ya da geçici olarak sağlıklı bakım hizmeti vermek amacı ile 2003 yılında Maltepe Özel Bakım Ünitesi (Nursing Home) hizmete girdi.
2004 Darüşşafaka, değerli bağışseverlerine ömür boyu konforlu ve sağlıklı bir yaşam olanağı sunduğu Yakacık Bağışçılar Sitesi'ne ek olarak Maltepe Bağışçılar Sitesi'ni de 2004'te hizmete soktu. Onun yanısıra Bağışçıları ile birlikte dışarıdan taleplere de cevap veren beş yıldızlı Ömran ve Yahya Hamuluoğlu Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Ünitesi 'ni de hizmete açarak tarihsel misyonuna yakışır sosyal bir girişim örneği daha vermiş oldu.






Rüşdiye



Rüşdiye kelime anlamı Arapça’da erginliğe giren akli olarak olgunlaşan demektir. Diğer anlamıyla ise eskiden İptidâî ile ‘İdadi arasında üçü ilk ve üçü orta olmak üzere altı sınıflık bir mekteptir1.
II. Mahmut devrinde 1838 yılında sıbyan mekteplerinin üstünde, sınıf-ı sânî okullarının açılmasına karar verilmiş, daha sonra bu okulların adı “Rüşdiye” olarak değiştirilmiştir1.
1846 yılında Mekatip-i Umûmiye Nezâretinin kurulmasıyla da Osmanlı devleti dahilinde Rüşdiyelerin açılmasına başlanacaktır. İlk etapta dört yıllık eğitim ve öğretim programı görülmüşse de, Darü’l-Ma’ârif açılınca altı yıllık bir programa tabi tutulmuşlardır. Rüşdiyelerin ders programına baktığımızda temel olarak Kur’an-ı Kerim, Akaid, Arapça, Hesap ve yazı derslerinin verildiği görülmektedir.
1848 yılında gelindiğinde ise bu derslere ilave olarak Hendese derslerinin de verilmeye başlandığını görmekteyiz. 1869 tarihli Ma’ârif Nizamnâmesinin 23. Maddesine göre Rüşdiyelilerin ders programında şu derslerin mevcudiyeti görülmektedir; Mebadi-i Ulûmu diniye( Din ilimlerine Giriş), Lisân-ı Osmanî Kavaidi( Dilbilgisi), İmla ve inşa, Tertib-i cedid üzere kavaid-i Arabiye ve Farsiye, Tersim-i Hudud, İlm-i Hesap, Defter tutmak usûlu, mebadii hendese, Jimnastik, Rüşdiyelerin bulunduğu bölgede kullanılan ikinci dil, ticaret merkezlerinde isteyen öğrenciye Fransızca.
1869 yılında Adana Vilâyetinde 6 rüşdiye ve bu rüşdiyelerde eğitim öğretim görmekte olan 328 tal****** varlığı görülmektedir. Erkek ve kızlar için ayrı olan rüşdiyeler 11 yaşına gelen çocukları kabul etmektedir. İstanbul’da 1883 tarihinde 15 erkek , 11 kız rüşdiyesi mevcuttur.
1867 yılına kadar rüşdiyelere sadece Müslüman talebe alınmaktaydı. Bu tarihte Osmanlıcılık ideolojisi gereği Hristiyan çocuklarında okullara alınması prensip olarak kabul edilmiştir1.
1869 Ma’ârif-i Umûmiye Nizamnâmesi rüşdiyeler içinde yeni hükümler taşımaktadır. Nizamnâme’nin Rüşdiyelerle ilgili hükümleri şunlardır.
  • Beş yüz haneden fazla her kasabada bir rüşdiye açılacak,
  • Rüşdiyelerin öğretim süresi dört yıl olacak,
  • Her rüşdiyede bir veya iki muallim ayrıca 1 mübaşir ve bir bevvab
(hademe) görevlendirilecek,
  • Rüşdiyelerin masrafı Vilâyet Ma’ârif idaresi sandığından karşılanacak,
  • Bütün rüşdiyeler 1-23 Ağustos arasında tatile girecek.,
  • Rüşdiyeyi bitirenler imtihanla İ’dadilere alınacak148.
1878 yılından itibaren rüşdiyelerin ıslahına ve yenilerinin açılmasına başlanmış ve kısa zamanda rüşdiyeler eski sayısına ulaşmıştır. Osmanlı-Rus Savaşı (1877)nda azalmıştır, fakat 1880’lerden sonra İ’dadilerin önem kazanmasıyla Rüşdiyeler ikinci palan itilmiştir. Bununla birlikte, devrin sonlarına doğru imparatorlukta 619 rüşdiye okulu mevcut olup, toplam 40.000 civarında tal****** devam ettiği anlaşılmaktadır.



Sıbyan Mektepleri

Bu mektepleri ilk defa İstanbul’da Fatih Sultan Mehmet, meşhur cami ve medreselerini tesis ettiği zaman bunların yakınında ve caminin batı tarafında bir de sıbyan mektebi yaptırmıştır.
Sıbyan mektepleri beş ile 10 yaşındaki erkek ve kız çocuklarına dini bilgiler vermek ve okuma yazmayı öğretmeyi amaçlamaktadır. Sıbyan mektepleri, hemen her mahallede bir tane bulunduğundan halk arasında “mahalle mektebi” adıyla anıldığı gibi, çoğu taşla yapılmış binalardan olduğu için “Taş Mektep” ismi de verilirdi. Bu mektepler genellikle camilere bitişik büyük bir odadan ibaretti. Bunları yaptıranlar, başta Osmanlı Padişahları ve kadın sultanlar olmak üzere, derece derece zengin olan bütün hayırsever kişilerdi. Bu kişiler camilerini, medrese ve imaretlerini, mescitlerini yaptırırken yanlarına bir de sıbyan mektebi yaptırmayı, o hayrın ayrılmaz bir gereği saymışlardır.
1824, 1838, 1845 ve daha sonraki tarihlerde sıbyan okullarını ıslah etmek için aynı çizgide çalışmalar yapıldığını görmekteyiz. 1868 yılında Istanbul’da bir “Daru’l-Muallimin-i Sıbyan”ın açılmasıyla ilkokullara yetiştirilecek öğretmen konusunda önemli bir adım atılmıştır.
1869 Maarif-i Umûmiye Nizamnâmesi’nden sonra devlet, ilköğretim alanında mütereddit de olsa, şu siyaseti takip etmiştir;
-Yapılacak yenilikleri kolayca uygulamak için, sıbyan okulları dışında İptidâî okulları açmak,
-Sıbyan okullarını tedricen ve muhafazakar zümrelerin dikkatini çekmeden usûl-ü cedid üzere (yeni usûl) ders veren duruma getirmek.
II. Abdulhamid devrinde hazırlanmış bulunan 1876 Kanun-i Esasi Anayasası’na göre ilköğretim kız ve erkek çocuklarına mecburi hale getirilmiştir. Böylece kız ve erkek çocukların eşit şekilde eğitim imkanlarından yararlanması hukuken temin edilmiştir.
1879’da Ma’ârif teşkilatında yapılan değişiklikte Ma’ârif Nezâreti bünyesinde “Mekatib-i Sıbyaniye Dairesi”nin kurulması, artık devletin ilköğretim meselesini ciddi olarak ele aldığını göstermektedir. Yine bu dönemde, ilköğretim iki kısma ayrılmıştır. Birincisi “mekatib-i sıbyaniye” olup bu okullar, usûl-ü atîka denilen eski, yani geleneksel eğitime devam ediyordu.






İdadi



Kelime anlamı olarak İ’dadi, "hazırlanmaya mahsus yer" demektir. Uygulama da ise; Rüşdiye denilen orta okuldan sonra yüksek okula öğrenci yetiştiren orta dereceli okuldur.
Eskiden tahsil dereceleri sıbyan, rüşdiye, ve darü’l fünun olarak üç derece iken Saffet Paşa'nın Ma’ârif nazırlığı zamanında çıkarılan 1869 tarihli Nizamnâme ile Rüşdiyelerin üstünde olmak üzere İ’dadi mektepleri de oluşturulmuştur. 1869’a kadar İmparatorlukta Rüşdiyelerin sayısı oldukça artmıştır. Buna karşılık, ne Vilâyetlerde rüşdiye üstüne bir okul, ne de İstanbul’da yüksek okullara talebe yetiştirecek rüşdiye dışında bir okul vardı.
1869 Nizamnâmesinde İ’dadiler rüşdiyelerden mezun olan müslim ve gayrı müslim çocukların bir arada eğitim yapacakları yerdir” der. Öğrenim süresi üç yıldır. 1876 yılına kadar taşrada bir İstanbul’da dört veya beş civarında İ’dadi açılabilmiştir.
Taşrada açılan İ’dadiler bir bakıma İmparatorluk dahilinde İstanbul ve Girit dışında kurulamayan Sultaniyelerin işlevini taşrada yerine getiren kurumlar olarak değerlendirilebilir.
İlk açılan i’dadi 1873 yılında “Mülkî İ’dadi” adıyla İ’dadiye çevrilen Dar’ül Ma’arif’tir. 1873 tarihinden itibaren imparatorluk dahilinde açılan bu i’dadilerin ders programları ise şöyledir;
Kavaid-i Osmanîye, Arabi, Farisi, Kıraat ve kitabet-i Türki, Tarihi Umûmiye-i Osmanîye, Jimnastik(bazı yerlerde), Mükemmel hendese, Müsellesat, Resim ve tarama, Fransızca, Almanca, İngilizce okutulmaktadır.
1887 yılında toplanan Ma’ârif komisyonu i’dadilerin o zamana kadar açılmış olanların muhafazası, fakat bundan sonra açılacak olanların durdurulması yolunda bir karar almıştır. Komisyon üç yıl olan İ’dadi tahsilini dört yıla çıkartmıştır. İ’dadi okulları açılmaya başladığından sekiz veya dokuz yıl sonra bütçe yetersizliğinden dolayı leyli ve nehari (gece ve gündüzlü) İ’dadiler açılmaya başlanmıştır. Bunlar paralı ve parasız olabilmektedir. 1895-1896 Öğretim yılında İmparatorlukta birçok leyli ve nehari i’dadiler açılmıştır. Bu dönemde 19 Leyli (Gececi) İ’dadide toplam 3374, 35 nehari (Gündüzlü) İ’dadide ise toplam 4270 talebe mevcuttur. 1887 yılındaki komisyon kararıyla taşrada 3 yıllık rüşdiyeler ile dört yıllık İ’dadiler birleştirilerek 7 yıllık Leyli ve beş yıllık Nehari İ’dadilere dönüştürülmüştür.
1869 tarihli Ma’ârif Nizamnâmesinde, İ’dadilerin ders programları içerisinde İlmi Mevalit, Mantık, İlm-i Servet, Hikmet-i tabiiyye ve kimya dersleri çıkarılarak Arapça, Farsça, İngilizce, Almanca, Jimnastik, ve müsellesat dersleri konulmuş olmasına karşılık, 1898-1899 yılına ait Ma’ârif Salnâmesinde Hüsn-ü Hat, Maa tecvit, Kuran ve Ulûmu Diniye, Ma’lûmât-ı Nâfi’a, Hıfsı Sıhha, Hikmet-i tabiiyye, ve kimya, Kozmoğrafya, makine, Edebiyat, ve Ahlak, Ma’lûmât-ı Fenniye derslerinin tekrardan İ’dadilere alındığı ve bunlara ek olarak Elsine adıyla bazı okulların ders programlarına bulundukları yerdeki azınlık dillerini (Rusca, Bulgarca, Ermenice) içeren, derslerin de konulduğu görülmektedir.