Arama


_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
25 Aralık 2014       Mesaj #2
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Enflasyon nedir? Enflasyon türleri ve Türkiye’de hangi türler görülür?

ENFLASYON
Enflasyon deyince akla ilk gelen günlük hayatta çokça kullandığımız mal ve hizmetlerin fiyatlarının artmasıdır. Ancak mal ve hizmetlerin fiyatları zaman içinde artabilir veya azalabilir. Enflasyon sadece belli bir malın veya hizmetin fiyatının tek başına artması değil, fiyatların genel düzeyinin sürekli bir artış göstermesidir. Diğer bir deyişle, sadece bazı malların fiyatlarının sürekli artması ya da tüm malların fiyatlarının bir sefer artması enflasyon değildir. Örneğin aylık enflasyon oranının yüzde 1 olması, o ay içinde fiyatlar genel seviyesinin bir önceki aya göre yüzde 1 oranında arttığını gösterir. Yıllık enflasyonun yüzde 30 olması da, fiyatların bir önceki yıla göre ortalama yüzde 30 oranında arttığını, Örneğin geçen yıl 20 milyon TL’ye alınan bir mal sepetinin bu yıl ancak 26 milyon TL’ye alınabileceğini ifade eder.

Yüksek enflasyon paranın alım gücünü azaltır ve aynı zamanda fiyat değişimlerini anlamayı zorlaştırır. Örneğin, Türkiye’de 1960’lı yıllarda 50-100 bin TL ile ortalama bir ev alınabilirken bugün bu para ile bir ekmek dahi alınamaması, enflasyonun alım gücünü zaman içinde ne denli azalttığının net bir göstergesidir.

Reel bir yaklaşım olarak enflasyon ekonomideki toplam arzın toplam talebi karşılayamaması olarak ortaya çıkan fiyat artışlar olarak tanımlanabilir.

Parasal nedenler: Reel faktör mal ve hizmetler olduğuna göre, toplam arz yetersizliği enflasyona neden olur. Veya toplam arz karşısında aşırı talep fiyatların artmasına yani enflasyona neden olur. Talep yükselmeleri karşısında kısa dönemde arz elastikiyeti zayıf veya yok ise fiyatlar ani sıçramalar gösterir.

Dışsal Nedenler: Dış dünyada meydana gelecek fiyat artışları ithalat yoluyla milli ekonomiye yansır. Dünya petrol fiyatları yükselirse, bunu ithal eden ülke yüksek fiyatı da ithal etmiş olur. Gelişmekte olan ülkelerin ithal etmek zorunda oldukları yatırım malları ve sanayi hammaddelerinde meydana gelen dış fiyat artışları, ithalat yoluyla milli ekonomiye geçer ve fiyatlar genel düzeyi yükselir. Yabancı para birimlerinin değer değişmeleri de milli ekonomideki fiyatlar genel düzeyini olumsuz etkiler.

Yapısal Nedenler: Her ekonominin yapısı farklıdır. Azgelişmiş ekonomilerde geri teknoloji, kötü yönetim, bozuk organizasyon, sermaye yetersizliği, aşırı istihdam, dışa bağımlılık, ölçek ekonomisinde olmayan işletmeler nedeniyle öyle bir iktisadi yapı oluşur ki, bu yapı enflasyon üretir. Bunun yanında fakirlikten kurtulurken kabaran ve körüklenen tüketim arzuları enflasyon üreten ekonomiye ayrıca bir itme sağlar.

Enflasyon Teorileri Klasik Miktar Teorisi


Fiyatlar ile para miktarı arasındaki ilişki Fisher’in Mübadele Denklemi ile açıklanabilir. Mübadele denkleminde, belli bir dönemde harcanan para miktarı satılan malların değerleri toplamına eşittir.

MV=PT (M: para miktarı, V: paranın dönüşüm hızı, P: fiyatlar genel düzeyi, T: toplam mallar)

Fisher parayı iki şekilde meydana getirdiğini söyler,

M=M1+M2

(M1: Dolaşımdaki para, M2: kaydi para - banka parası)

Denklem genişletilirse M1 V1 + M2 V2= PT olur.

V1 ve V2 yine dönüşüm hızlarıdır.

Yukarıdaki denkleme göre, belli bir dönemde dolaşımdaki para miktarının, dolaşım hızı ile çarpımı ve banka parasının dolaşım hızı ile çarpılmasıyla elde edilen toplam, o dönemde satılan mal ve hizmet toplamını verir. Yine formülde görüldüğü gibi, para miktarı ve dolaşım hızının yükselmesi fiyatlar genel düzeyini yükseltir. Toplam mal miktarının artması da fiyatlar genel düzeyini düşürür.

Md= kPT

(Md: para talebi, P: fiyatlar genel düzeyi, T: Toplam mal ve hizmet üretimi, k: bir katsayıyı ifade etmektedir.)

Marshall’a göre toplam para ve mal arzı önemli olmakla birlikte, halkın para talebi de göz önüne alınmalıdır. Para hacmine mal arzı aynı kalmak şartıyla halkın para talebi artarsa (daha çok elde para tutmak isterse) harcamalar azalır ve fiyatlar genel düzeyi düşer. Bu anlamda fiyatlara etki eden daha çok “k” dır.

Enflasyon teorisinin genel ele alış şeklinin ikincisi Gelir-Harcama teorisidir. Gelir teorisine göre, fiyatlar genel düzeyi para miktarına değil, gelir ve diğer bir ifadesi olan harcama miktarına bağlıdır.

Friedman’a göre enflasyonun nedeni piyasa sistemine dıştan yapılan müdahalelerdir. Bu müdahalenin temeldeki aracı da para arzıdır. Para arzı hükümetlerin kararlarıyla arttırılsa sonuç enflasyondur. Elde para tutma ile onun fırsat maliyetini karşılaştıran servet sahibi, para talep miktarını belirler.

Para talebi şu beş faktöre bağlıdır:


1. Fiyatlar genel düzeyi

2. Reel gelir düzeyi

3. Kurumsal faktörler

4. Faiz Oranı

5. Beklenen enflasyon oranı

Para talebi Md = P + Y + L

(Md: para talebi P: Fiyatlar genel düzeyi, Y: Reel gelir düzeyi, L: Faiz oranı, beklenen enflasyon ve kurumsal faktörler.)

Genel denge modeli daha önce açıklandığı gibi mal piyasası ve para piyasası dengesinden oluşur. Mal piyasası dengesi (IS) tasarruf ve yatırımların eşitlenmesi anlamına gelir. (I=S) Parasal denge de (L=M) para arzı ile para talebi dengesini sağlayan faiz oranı ile sağlanır Yatırım faizin bir fonksiyonudur: I= I(i)

Mal piyasası denge şartı: S= I (i)

Para piyasasında denge şartı Md= Ms’dir. Yani para talebi (Md) para arzına (Ms) eşit olmalıdır. Bu para piyasasında para arzı ile para talebini eşitleyen bir denge faiz haddi vardır.

ENFLASYON TÜRLERİ


Talep Enflasyonu:Talep enflasyonu genellikle para arzının artmasının tüketimi artırması sonucu ortaya çıkar. Ekonomideki toplam arzın toplam talebi karşılayamaması sonucu fiyatlar harcadığımız para miktarı, enflasyonu etkiler. Bir malın fiyatının artması, aynı mal için daha fazla para harcamamızı gerektirir. Bu da ancak, ya daha az tasarruf yapmamızla ya da gelirimizin artmasıyla mümkün olabilir. Fiyatlarla beraber gelirler ve harcamalar da artarsa, enflasyon artar. Çünkü ellerinde daha fazla para olunca tüketicilerin mal ve hizmetlere olan talebi artar ve satın almak istedikleri mal için daha fazla fiyat verebilirler. Bu noktada, para arzının paraya olan talepten daha fazla artmasının enflasyona yol açtığı unutulmamalıdır. Karşılıksız para basılması yoluyla piyasadaki para arzının ve bireylerin ellerindeki para miktarının artması tüketim talebini artırırken, üretimin aynı oranda artması o kadar kolay ve çabuk gerçekleşen bir süreç değildir. Para arzının artmasıyla artan talebi karşılamak için firmalar ilk aşamada kapasitelerini artırma yoluna giderler; bu amaçla fazladan işçi alınması, fazla mesai yapılması, yeni makineler alınması firmaların maliyetlerini artırır. Artan maliyeti karşılamak için firmalar fiyatlarını artırırlarsa, enflasyona sebep olurlar. Ekonomist Paul Krugman bu durumu şöyle ifade etmektedir: “Para arzını artırmak çok fazla tatlı yemek gibidir; yerken kendinizi iyi hissedersiniz. Bunun faturası ise sonradan çıkar” (Fortune Dergisi, 2 Şubat 1998). Para arzının artmasıyla başlangıçta azalan işsizlik ve artan kârlarla ekonomide canlanma başlar, ancak bu olumlu etkiler kısa süre sonra yerini artan enflasyona ve getirdiği olumsuzluklara bırakır.

PARA ARZI ARTAR => BANKALARIN BORÇ VEREBİLECEKLERİ MİKTAR ARTAR => TÜKETİCİLER DAHA FAZLA BORÇ ALIR, ELLERİNDEKİ PARA MİKTARI ARTAR => TÜKETİM DAHA FAZLA ARTAR. ÜRETİM BU ARTIŞA AYAK UYDURAMAZ. => ENFLASYON ARTAR.

Maliyet Enflasyonu:Enflasyon sadece talep değil, aynı zamanda arzı da etkiler. Üretimde kullanılan her türlü maddenin ve işgücünün maliyetinin artması sonucunda fiyatların artışa geçmesi enflasyon yaratır. İşçi ücretlerindeki sürekli artışların, firmaların vergi yükünün artmasının, hammadde fiyatlarındaki artışların üretim maliyetlerini artırarak fiyatlar genel seviyesini yükseltmesi maliyet enflasyonuna yol açan etkenlerdendir. Türkiye’de görülen enflasyon tiplerinden biridir.

İŞÇİ ÜCRETLERİ, HAMMADDE FİYATLARI ARTAR. => MALİYETLER ARTAR. => ARTAN MALİYETLER FİYATLARA YANSIR, ENFLASYON ARTAR.

İthal Edilen Enflasyon:Dış ekonomiden milli ekonomiye yansıyan fiyat artışlarına ithal enflasyon denir. İthal yoluyla enflasyon geçişi için dış ülkelerdeki enflasyon oranının milli ekonomideki enflasyon oranından fazla olması şartı gerekmez. Daha düşük iç enflasyon oranına rağmen enflasyon geçişi mümkündür. Enflasyon geçişi için temel şart, dış ticaret bağımlılığıdır.

Yapısal Enflasyon:Yapısal enflasyon ekonominin pazar yapısı ile açıklanır. Enflasyon fiyat artışları olduğuna göre, pazarlardaki anormal fiyat oluşumları da fiyatlar genel düzeyinin yükselmesine yol açar. Fiyat, arz-talep dengesiyle değil, piyasaya hâkim işletmelerce belirlenmektedir. İşletme amaçları yanında arz talep ilişkileri ikinci derece önemdedirler. Bu tür piyasalarda işletmelerin fiyat belirlemeleri enflasyona neden olmaktadır ki, buna da yapısal enflasyon denir.

Açık Enflasyon: ekonomilerde çeşitli yetersizliklerden kaynaklanan fiyat artışları üzerinde, otoritelerin herhangi bir kontrol mekanizması kurmaması veya işletmemesi nedeniyle ortaya çıkan bir enflasyon türüdür. Fiyatlar arz talep mekanizmasıyla piyasa şartları içinde hiçbir yönetsel etkileşim söz konusu olmaksızın oluşmaktadır.

Açık enflasyonda, fiyat yükselişleri aralık kümülatif bir hal alınış ve enflasyon yayılma seyrine girmiştir. Halk fiyatların yükseleceğini ve bunun devamlı olacağı kanaatindedir.
Açık enflasyonda paranın değeri, görülebilir bir şekilde ve kontrolsüz olarak düşer. Paranın değerinin düşmesinin açık baskısı kendisini yükselen fiyatlarda hissettirir. Fiyatların sürekli yükseleceği beklentisi, tüketicilerin aşırı talepleri nedeniyle işletmelerin malları satmayım stoklamalarına neden olur. Malların arzının azlığı ve dolaşım hızının artmasıyla para değer kaybetme süreci içine girer ve satın alma gücündeki azalma enflasyonu hızlandırır.

Gizli Enflasyon: Buna baskı altında tutulan enflasyon da denilmektedir. Bu tip enflasyonlara bilhassa İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki devrede rastlanmıştır. Burada enflasyon alınan tedbirlerle baskı altında tutulur.
Gizli enflasyonlarda şiddetli fiyat artışları ve genel dengesizlik yoktur. Fakat hala talep fazlası vardır. Bu fazla, likit varlıklar ve alacaklar halinde birikmektedir. Burada fiyatların dondurulması, bütçe fazlası oluşturma ve kambiyo kontrolleri ile enflasyon baskı altına girmiştir.

HIZINA GÖRE ENFLASYON ÇEŞİTLERİ

Ilımlı Enflasyon:
Bu enflasyon çeşidine; rahvan enflasyon, sürünen enflasyon veya sinsi enflasyon adları da verilmektedir. Ilımlı enflasyon, fiyat artışlarının oldukça düşük oranlarda olması halinde söz konusudur. Ilımlı enflasyon oranı yıllık olarak tek rakamlı, yani %10’un altında kalan bir enflasyon oranını ifade etmektedir. Ilımlı enflasyonda göreli fiyatlar çizgilerinden çok da ayrılmazlar.
Aşırı Enflasyon: Bu enflasyon çeşidine, yüksek enflasyon da denilmektedir. Aşırı enflasyonda, fiyat artışları iki veya üç rakamlıdır. Bazı iktisatçılara göre %10’la %1000 arası aşırı enflasyon iken bazılarına göre %10’la %200 arası aşırı enflasyondur.
Hiperenflasyon: Bu enflasyon türünde fiyat artışları o kadar büyük ve süratlidir ki fiyat artışları gün aşırı ve hatta aynı gün içinde bile yaşanabilir.
Genelde fiyat artışları aylık %50’ye ulaştığı zaman hiperenflasyon söz konusudur. Bu ölçüdeki bir enflasyon dolaşımdaki parayı tahrip etmekte, yabancı paraların ya da yabancı parayla mevduat hesaplarının yerli paranın yerini almasına neden olmaktadır.
Ülkemizdeki enflasyonun durumunun da hiperenflasyon olarak algılanması yanlıştır. Ülkemizdeki enflasyon da uzun dönemli enflasyon sürecidir. Yani ülkemizdeki enflasyon kronik enflasyondur. Kronik enflasyona sahip ülkeler, bununla yaşamayı öğrenirler. Sözleşmeler, fiyatların gelecek dönemler boyunca belirli bir oranda yükseleceği düşüncesiyle yapılır ve tahmin edilen enflasyon oranı arttıkça sözleşmelerin vadesi kısalır.
Oysa hiperenflasyonist ekonomilerde sözleşmelerin vadesi neredeyse sıfır noktasına yaklaşır ve yerli para birimi bazında sözleşme hazırlama sistemleri tamamen yıkılır. Öyleyse ülkemizdeki enflasyonu hiperenflasyon olarak nitelendirmektense kronik enflasyon olarak nitelendirmek daha doğru olacaktır.


TÜRKİYE’DE ENFLASYON


Türkiye’de yaklaşık otuz yıldan beri devam eden yüksek ve sürekli enflasyonun yarattığı ekonomik istikrarsızlık, büyüme performansının düşmesine, gelir dağılımının bozulmasına yol açmış, refah seviyesini düşürmüş, her alanda istikrarsızlığa sebep olmuştur. Yüksek enflasyonun satın alma gücünü azaltarak geçim sıkıntısı yarattığı bilinen bir gerçektir. Diğer taraftan enflasyon bireylerin yaşam kalitesini de olumsuz etkilemektedir. Enflasyon ve yol açtığı ekonomik istikrarsızlık neticesinde hayat pahalılığı ile başa çıkabilmek için; ülke geleceğinin e n önemli unsuru olan eğitimin ihmal edilmesi, küçük yaşta çalışma hayatına başlanması, sosyal hayata dair kitap, gazete, tatil, eğlence masraflarında kısıntıya gidilmesi, enflasyonun yaşam kalitesini ne denli olumsuz etkilediğine birer örnektir. Bugün Türkiye’nin önündeki birinci ekonomik sorun enflasyondur. Ülkemizin son yirmi beş-otuz yıllık geçmişinde fiyat istikrarının sağlandığı bir dönem olmamıştır. Dolayısıyla; sanayicilerin, ihracatçıların, çalışanların, finans kesiminin ve günlük yaşamın içindeki diğer insanların, kısaca toplumdaki tüm kesimlerin, fiyat istikrarının kendilerine ne şekilde ve ne oranda bir fayda sağlayacağı, yaşam standartlarını ne ölçüde yükselteceği konusunda herhangi bir tecrübeleri yoktur. Enflasyonun ne anlama geldiği, nelerin enflasyona sebep olduğu ve enflasyonla mücadelede para politikasının rolüne dair gerekli ve yeterli bilgi sahibi olmak, enflasyonun ülkemizin ekonomik ve toplumsal hayatında yol açtığı hasarları kavramamıza, enflasyonla mücadelenin neden bu kadar önemli olduğunu anlamamıza ve bugün artık sürdürülebilir ve yüksek büyümenin ancak fiyat istikrarı ile sağlanabileceğine dair ortak bir bilincin oluşmasına büyük ölçüde katkıda bulunacaktır.

Kaynak

Enflasyondan Korunmak İçin Çareler

Enflasyonu ortadan kaldırmak ve durdurmak basit ve tek yönlü önlemlerle mümkün değildir.
Enflasyona karşı uygulanacak politikaların bir bütünlük ve uyum içerisinde olması gerekmektedir. Aksi
takdirde enflasyonla mücadelede başarılı olmak mümkün değildir.
Enflasyonist baskıyı azaltmanın yolu para politikaları (yüksek faiz oranları ve düşük banka kredileri)
ve mali politikalarla (yüksek vergiler ve hükümet harcamalarını azaltmak aracılığıyla ) toplam parasal talebin
düzeyini düşürmektir. Bu dengesizliği ortadan kaldıracak bazı tedbirler içerisinde fiyat artışlarını azaltacak
ve üretimi artıracak kararlar gelir. Bunun amacı, ekonomideki fiyat istikrarını sağlamakla beraber toplum ve
ekonomi üzerindeki enflasyonun meydana getirdiği olumsuzlukları ortadan kaldırmaktır.
Enflasyonla mücadele konusunda uygulanacak tedbirleri şu şekilde sıralamak mümkündür:
a. Tasarrufları artırmak: Devlet tarafından tasarrufları artırıcı ve özendirici tedbirler uygulanabilir.
Örneğin tasarruf mevduatına verilen faizler yükseltilebilir. Tasarruflar her türlü vergiden muaf tutulabilir.
  1. Devlet tahvil çıkararak satın alma gücünü piyasadan çekebilir. Bu şekilde tasarruflar artırılabilir.
  2. Taksitli satışlar kısmak: Toplam talep üzerinde caydırıcı etki meydana getirmek amacıyla
    tüketim kredileri sınırlandırılabilir. Bu sayede halkın tüketim hızı düşürülebilir.
  3. Para arzını Merkez Bankasının aracılığıyla daraltmaya çalışmak: Bunun için piyasaya,
    özellikle de bankalara borçlanır. Reeskont kazançlarını düşürerek bu yoldan para arzını denetler. Bankaların
    kasa ihtiyat oranlarını yükseltir. Banka kredilerini sınırlandırmış olur.
    ç. Reeskont oranlarını belirlemek: Kişi ve firmalar ellerindeki senetlerin karşılığını vadesinden
    önce iskonto ettirir. Bankalar da senedin vadesini faiz oranını göz önüne alarak giderlerini de ekleyerek o
    günkü değerini hesaplar, müşterisine öder. Halk arasında buna senet kırdırma denir. Bankalar kendileri de
    daha sonra bu senetleri Merkez Bankasına kırdırır. Buna reeskont adı verilir.
  4. Maliye politikası çerçevesinde mevcut vergiler artırmak: Kamu harcamaları kısıtlanabilir.
    Bütçe disiplin altına alınarak daraltılabilir. Talebi kısıtlamaya yönelik tedbirler alınabilir.
    Hükümetler doğrudan kontrol ile fiyatların, gelirlerin ve kaynak kullanımının doğrudan denetimini
    yaparlar. Hükümetler bu amaçla yasalar çıkarmakta ödemeler ve fiyatlar üzerinde denetimler oluşturma
    girişimlerinde bulunmaktadır. Aynı zamanda faiz oranını artırarak yatırım ve tüketim harcamalarında
    azalmalara neden olmaktadır. Bu harcamalardaki azalmalar toplam talepte bir azalmaya bu da ekonomi
    üzerindeki enflasyonist baskının azalmasına neden olacaktır. Stagflasyon durumunda para politikası daha
    çok firmaların maliyetlerini azaltıcı ve üretimi artırıcı şekilde olmalıdır. Bu uygulamayla firmalara
    üretimlerini artırmak ve yeni yatırımlar yapmak için düşük faizli krediler sağlanmalıdır. Enflasyonu
    önleyebilmek için öncelikle enflasyona neden olan yapısal sorunların çözülmesi gerekmektedir. Bunun için
    devletin, firmaların ve tüketicilerin üzerlerine düşen görevleri yerine getirmeleri gerekmektedir.