Arama

Hatay Sorunu - Tek Mesaj #1

virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
2 Aralık 2006       Mesaj #1
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi

Hatay Sorunu

Ad:  Hatay Sorunu1.jpg
Gösterim: 4278
Boyut:  36.9 KB

I. Dünya Savaşı’nın sonunda, Fransızların bugünkü Hatay topraklarını işgal etmesiyle başlayan ve yörenin 1939’da Türkiye’ye katılmasıyla sonuçlanan uluslararası siyasal ve diplomatik sorun.

Musul petrol bölgesinin Akdeniz’e açılan kapısı olarak değerlendirilen İskenderun ve Antakya, Osmanlı Devleti’nin son yıllarında İngiltere ile Fransa arasında yoğun bir paylaşım mücadelesine konu oldu. Fransa, 1912’de İngiltere ile yaptığı bir antlaşma sonucunda, bu yöreyi de kapsayan tüm Suriye topraklan üzerinde söz sahibi olduysa da, İngiltere daha sonra bu çözümü kabullenmeyerek başka çözüm arayışlanna yöneldi. Ocak ve Mayıs 1916’da yapılan Sykes-Picot görüşmelerinde, Fransa’nın söz konusu bölgedeki nüfuz hakkını onaylamakla birlikte, Mekke şerifi Şeyh Hüseyin’ in oğlu Faysal’ın Ekim 1918’de Halep’te, Aralık 1918’de de Antakya’da yönetimi ele geçirmesine ön ayak oldu. Ama I. Dünya Savaşı sonrasında İtilaf Devletleri’yle OsmanlI Devleti arasında Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) imzalanınca, Franşızlar bu mütareke hükümlerine dayanarak İskenderun’a asker çıkardılar ve Aralık 1918 sonuna değin, Antakya da içinde olmak üzere tüm Hatay yöresini işgal ettiler. Fransız kuvvetleri, sonraki iki yıl içinde bütün çabalarına karşın bölgede tam bir denetim sağlayamadı. 20 Ekim 1921’de imzalanan Ankara Antlaşmasıyla Türkiye ve Fransa arasındaki savaş durumuna son verildi.

İskenderun sancağı. Ankara Antlaşması, Hatay yöresinin siyasal statüsüne ve geleceğine ilişkin önemli hükümler içeriyordu. Antlaşmaya göre Türkiye’nin güneydoğu sının, Payas’ın (bugün Yakacık) hemen güneyinden başlayarak Meydanı Ekbez’e uzanıyor, oradan güneydoğuya yönelerek Kilis’i de içine alıyor ve Çobanbey’de sona eriyordu. Daha güneyde kalan ve günümüzde Hatay il sınırlan içinde yer alan Antakya, İskenderun, Kırıkhan, Reyhanlı, Altınözü ve Samandağı ise “İskenderun sancağı” adıyla, özerk bir yönetsel yapı içinde birleştirilerek, Fransız mandası altındaki Suriye’ ye bağlanıyordu. Sancakta resmî dil olarak Arapçanm yanı sıra Türkçe kullanılacaktı. Suriye’deki Fransız mandası, Milletler Cemiyeti sınıflamasına göre “A” tipi bir mandaydı. Buna göre mandater devlet olan Fransa’ya verilen görev, “siyasal bakımdan yeterince olgunlaşmadığı” kabul edilen yöre halkını “bağımsızlığa hazırlamak”tı. İskenderun sancağı, Ankara Antlaşmasının imzalandığı dönemde doğrudan, Franız mandası altındaki Suriye hükümetine bağlıydı.

1922’de Suriye Devletleri Federasyonu kurulunca, federasyona bağlı Halep Devleti içinde yer aldı. Sancakta yönetsel yetki mutasarrıftaydı, ama yüksek komiserler kurulunun görevlendirdiği Fransız delegesi de yönetimde söz sahibiydi. Halep Devleti’nce atanan mutasarrıfın kaza kaymakamları ile nahiye müdürlerini atamak, yasa ve yönetmeliklerin uygulanmasını sağlamak, vergi toplamak, sancak bütçesini hazırlamak gibi yetkileri vardı. Fransız manda yönetimi sancak yönetiminin belirlenmesinde, eğitim ve sağlık hizmetlerinin sağlanmasında Arapları ve Hıristiyanları kayıran ayrımcı bir çizgi izledi. Bu tutum Türk nüfus arasında yoğun bir huzursuzluğa neden oldu. Fransızlar farklı etnik kökenlerdeki halkı kaynaştırmak ve denetim altında tutmak için Türk, Arap ve Ermeni nüfusun yer aldığı örgütler oluşturmaya yöneldi. İskenderun sancağındaki Türk eşraf ise buna karşılık, Antakya-İskenderun Yurdu derneğini kurdu. Örgüt, çalışmalarına uygulanacak olası baskılara karşı önlem olarak Adana’yı merkez seçti. Başkanlığa Tayfur Bey (Sökmen) getirildi ve dernek, Türkiye ile birleşme doğrultusunda propaganda yapmak amacıyla Altınözü gazetesini yayımlamaya başladı. Bir süre sonra Antakya Halk Fırkası adıyla bir de parti kuruldu, ama ömrü kısa oldu. Antakya-İskenderun Yurdu yöneticileri sürekli Milletler Cemiyeti’ne başvuruyor, İskenderun sorununun Türkiye ile birleşmek dışında bir çözümünün olmadığını savunuyorlardı.

İskenderun hükümeti. Yöredeki huzursuzluğun giderek büyümesi ve Antakya-İskenderun Yurdu derneğinin sürdürdüğü propagandanın Milletler Cemiyeti’nde yankı uyandırmaya başlaması üzerine, Suriye’deki Fransız yüksek komiseri De Jouvenel 1926’da bir kararname yayımlayarak İskenderun sancağı sınırları içinde, merkezi İskenderun olan bir hükümet kurulacağını ve bu hükümetin doğrudan, Beyrut’taki yüksek komiserliğe bağlı olacağını duyurdu. Bu hükümetin kendi anayasası, meclisi ve seçilmiş bir hükümet başkanı olacaktı. Kararname uyarınca seçimler yapıldı. Arapların çoğunlukta bulunduğu bir meclis oluşturuldu ve anayasanın hazırlanmasından sonra, Fransız mandası altında bir “Bağımsız İskenderun Hükümeti”nin kurulduğu ilan edildi. Hükümet başkanlığına da İskenderun’daki Fransız delegesi Derieux getirildi. Ama bu sınırlı değişiklik bile Şam’daki Suriye yönetimince tepkiyle karşılandı; böylece, kurulduğu ilan edilen hükümetin adı, iki gün sonra “Kuzey Suriye Hükümeti” olarak değiştirildi. Milletvekillerinin büyük çoğunluğu da birkaç gün sonra, hükümetin Şam’daki merkezî Suriye hükümetine bağlanmasını kararlaştırdı.

Manda döneminin sona ermesi. 9 Eylül 1936’da Fransa ile Suriye arasında yapılan antlaşma \ıyarınca, Fransa’nın bu ülke üzerindeki pandası sona erdi. Bu durum, İskenderun sancağının statüsünü yeniden gündeme getirdi. Türkiye, sancağın sorumluluğunu tümüyle Suriye’ye bırakan antlaşmaya tepki gösterdi ve Fransa’daki Leon Blum hükümetine bir nota vererek İskenderun sancağına ilişkin antlaşma hükümlerini tanımayacağını bildirdi. Aynı günlerde Atatürk’ün buyruğu üzerine Antakya-İskenderun Yurdu derneği yöneticileriyle yapılan bir görüşme sonunda, Antakya-İskenderun yöresine “Hatay” adının verilmesi kararlaştırıldı. Derneğin adı da Hatay Egemenlik Cemiyeti oldu. Merkezi İstanbul’a taşman örgütün başkanlığına İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, genel sekreterliğine de Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmensüer getirildi. Örgütün çalışmalarının yoğunlaşacağı Dörtyol şubesi başkanlığını ise önce Abdurrahman Melek, daha sonra da Tayfur Sökmen üstlendi. Örgüt, Suriye hükümetinin 14-15 Kasım 1936’da yapılmasını kararlaştırdığı genel seçimleri boykot etti. Bunun sonucunda, İskenderun sancağında seçimlere katılma oranı çok düşük oldu. Böylece yörede yeni bir gerginlik dönemi başladı; gerek Suriye yöneticileriyle, gerekse henüz Suriye’ de bulunan Fransızlarla çatışma boyutlarına varan huzursuzluklar yaşandı. Sorun Ocak 1937’de Milletler Cemiyeti gündemine geldi ve yörede bir halkoylaması yapılması kararlaştırıldı. Ama Türkiye, halkoylamasını denetlemek üzere gönderilen Milletler Cemiyeti gözlemci kurulunun tarafsız davranmadığını öne sürerek oylamanın durdurulmasını istedi. Kurul üyeleri de bir süre sonra oylamayı yanda bırakarak Cenevre’ye döndüler.

Bu dönemde uluslararası plandaki bazı gelişmeler sonucunda, Fransa’nın tutumunda Türkiye’yle uzlaşmaya yönelik köklü değişiklikler gerçekleşti. Hitler Almanyası, Avrupa üzerinde gittikçe daha güçlü bir tehdit oluşturuyor, bu durum öteki Avrupa ülkelerini birleşerek Nazi tehdidine karşı ortak tavır almaya zorluyordu. Ayrıca Balkanlar ve Ortadoğu’daki konumundan ötürü, Türkiye’yle gerginliği sürdürmek hem Fransa’ya, hem de İngiltere’ye zarar getirecekti. Sonuçta Fransa, İskenderun sancağının ayrı bir yönetime kavuşturulmasını kabul etti.

Hatay Cumhuriyeti. 1937’de Milletler Cemiyeti gündemine artık iyice yerleşen Hatay Sorunu’nun çözümü için bir uzmanlar komitesi oluşturuldu ve komite bir anayasa taslağı hazırlamakla görevlendirildi. Taslak, Milletler Cemiyeti’nde 29 Mayıs 1937’de kabul edildi. Kabul edilen anayasa metniyle sancağın içişlerinde bağımsız; dışişleri, mali ilişkiler ve gümrük açısında Suriye’ye bağlı olması öngörülüyordu. Suriye ile sancak arasında sınır bulunmayacak, sancağın toprak bütünlüğü Türkiye ve Fransa’nın ortak güvencesi altında olacaktı. Ama bu, seçimlerde halkın kendi parlamentosunu kuracağı güne değin geçerli olacak geçici bir statüydü. Türkiye bu yeni statünün ardından Hatay yöresiyle ekonomik ilişkilerini geliştirdi. Ekim 1937’de Antakya ve İskenderun’ da Türk konsoloslukları açıldı, Türk bankaları açtıkları şubeler aracılığıyla tüccar ve köylüye çok uygun koşullarda kredi vermeye başladı. Türk nüfus arasındaki bu çalışma ve örgütlenme üzerine Suriye de etkinliklerini artırdı. Bu arada Milletler Cemiyeti gözlemcilerinin seçmen yazımlarında Arap nüfusu kollayan bir tutum takındığı iddiaları nedeniyle yeniden çatışmalar başladı. Bunun üzerine Fransa bir dizi önlem aldı: İçişleri müdürlüğü statüsündeki sancak valiliğine getirilen Abdurrahman Melek görevden alındı, bütün sivil yöneticilerin yerine askerler getirildi ve sancakta sıkıyönetim ilan edildi.

Bu arada Ankara’da, Türk ve Fransız askeri yetkilileri arasında görüşmeler sürüyordu. Haziran 1938’de Antakya’da sonuçlanan görüşmelerin ardından, 4 Temmuz’da, sancağın toprak bütünlüğünü sağlamak amacıyla 2.500 Türk ve 2.500 Fransız askerinin gönderilmesine ilişkin bir antlaşma imzalandı. 5 Temmuz’da ilk Türk birliklerinin yöreye gelmesiyle birlikte Fransızların ilan ettiği sıkıyönetim kaldırıldı ve ilişkileri normalleştirme yönünde çabalar başladı. Milletler Cemiyeti’nin gözlemci kurulunun yerini Türk ve Fransızlardan oluşan yeni bir kurul aldı. Sekreterliğini Abdurrahman Melek’in yaptığı kurul, seçmen yazımı çalışmalarını yeniden başlattı. 1 Ağustos 1938’de sonuçlanan yazımın ortaya koyduğu oranlara göre Hatay Millet Meclisi’ne 22 Türk, dokuz Alevi Arap, beş Ermeni, iki Sünni Arap ve iki Ortodoks Rum milletvekili girecekti. Türk tarafı, Ankara’nın da onayını alarak milletvekili adaylarını belirledi. Adayların sayısı seçilecek milletvekili sayısına eşit olduğundan ayrıca seçim yapılmadı ve Türk adayların tümü seçilmiş milletvekili kabul edildi.

Öteki etnik ve dinsel toplulukların da seçimini tamamlamasından sonra, Hatay Millet Meclisi 2 Eylül 1938’de toplanarak Hatay Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilan etti. Meclis, cumhurbaşkanlığına Tayfur Sökmen’i seçti. Meclis başkanlığına da Ab- dülgani Türkmen getirildi. Abdurrahman Melek başkanlığındaki Bakanlar Kurulu beş kişiden oluşuyordu. Hatay Cumhuriyeti’nin bayrağı biçim olarak Türk bayrağı ile hemen hemen aynıydı; tek farklılık, yıldızın içinin kırmızı olmasıydı. Devlet, yönetsel olarak önce Antakya, İskenderun ve Kırıkhan ilçelerine bölündü; daha sonra Reyhanlı ve Ordu (Yayladağı) adında iki ilçe daha oluşturuldu. Ayrıca 1.500 kişilik bir jandarma gücü olacak, gümrükler Suriye ile ortaklaşa yönetilecek, para birimi olarak Suriye lirası kullanılacak, devleti dışta Suriye devlet başkanı temsil edecekti.

Hatay’ın Türkiye’ye katılması. Hatay Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte, devletin anayasası ile bu anayasaya göre oluşan yapı arasında uyumsuzluk ortaya çıktı. Bütün karar ve yürütme organlarının Türk nüfusun denetiminde olmasına karşın Hatay Cumhuriyeti, statü gereği Suriye ile iç içe bir konumdaydı. Bu durum uzun sürmedi. Bakanlar Kurulu öncelikle, manda döneminden beri işbaşında bulunan Fransız ve Suriyelilerin tümünü görevden uzaklaştırdı. Ardından Suriye hükümetinin Hatay’a pul vermekte zorluk çıkarması üzerine, Türk posta sistemine bağlanmayı kararlaştırdı. Bunu Hatay gümrük yönetiminin kurulması ve Türkiye ile Hatay arasındaki gümrük duvarının kaldırılması izledi. Hatay Cumhuriyeti’nin para birimi de değiştirildi; Türk Lirası geçerli para birimi kabul edilerek Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın İskenderun’da şube açmasına izin verildi. Ocak 1939’da artık, sürecin son aşaması olan Türkiye’ye katılma konusunda engel kalmamış gibiydi. Nazi tehdidinin iyice artması, genel bir savaşın eşiğine gelinmesi nedeniyle Fransa’nın bu konuda Türkiye’ye karşı çıkması söz konusu değildi. Böylece, 23 Haziran 1939’da Fransa ile Türkiye arasında Ankara’da imzalanan bir antlaşmayla Hatay’ın Türkiye’ye katılması kesinleşti. Hatay Millet Meclisi de 29 Haziran’da toplanarak Türkiye’ye katılma kararı aldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) 30 Haziran’da bu karan onaylamasıyla, Hatay Bakanlar Kurulu, yönetimle ilgili yetkilerini Türkiye’nin Hatay Olağanüstü Temsilcisi Cevat Açıkalın’a devrederek varlığını sona erdirdi.

Son Fransız askerleri de antlaşma gereğince, 7 Temmuz günü Antakya kışlasında yapılan törenden sonra Hatay’ dan aynldılar. Türkiye hükümeti Fransızlara bağlı Suriye ve Lübnan Bankası, Tütün İdaresi, Elektrik Şirketi, İskenderun Liman Şirketi gibi kuruluşları, bütün mal varlıklarıyla satın aldı. Hatay Cumhuriyeti yurttaşlarına, Türkiye ya da Suriye uyrukluklarından birini seçmeleri için süre tanındı. Suriye uyruğuna geçmek isteyenler bu ülkeye göç ettiler. Suriye ve Türkiye temsilcilerinden oluşan bir komisyon da bugünkü Suriye-Türkiye sınırım belirledi.
7 Temmuz 1939 tarihli ve 3711 sayılı yasayla Hatay ili oluşturuldu. Emniyet Genel Müdürü ve Hatay Egemenlik Cemiyeti Genel Sekreteri Şükrü Sökmensüer, ilin ilk valisi oldu.

kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 22 Haziran 2016 04:15 Sebep: Bilgi Eklendi