Arama

Sanat Tarihi ve Arkeoloji - Tek Mesaj #3

_AERYU_ - avatarı
_AERYU_
Ziyaretçi
1 Haziran 2015       Mesaj #3
_AERYU_ - avatarı
Ziyaretçi
Arkeoloji ve Sanat
MsXLabs & Büyük L.


Tarih öncesi dönem, Dere-i kür (orta yont mataş), Ak Kupruk (üst yontmataş) ve Gar-i Mar'da (burada daha VII. binyılda tarımla uğraşılıyordu) yapılan kazılarla belgelenmiştir. Eski İran kültürleri etkilerinin Kandahar ovası üzerinden Güney Belucistan’a ulaştığı sanılmaktadır. Mün- digek kazılarından anlaşıldığına göre ilk sürekli yerleşimler IV. binyılın sonlarına doğru başlamış, konutlar ve ardından şehircilik III. binyıl boyunca gelişmiş ve bu dönemin sonunda, yeni bir kültür (Şortu- gay) yerleşmiştir, i.O. VIII. yy.'dan başlayarak (Mündigek, Nad-i Ali), Kafkas bölgeleriyle bir araç -gereç benzerliği göz- lemlenebilmektedir. Önceleri yunanbaktria krallarının varlığıyla (İ.Ö. 250- 130’a doğr.), Ay-Hanum örneğinde de görülebileceği gibi, yunan uygarlığının izlerini taşıyan sanat, ardından Part İmparatorluğu geleneklerinin etkisi altında kalır: kuşani kralları, yerel sanatçılara hiç kuşkusuz kendi görünümlerini yansıtan büyük heykeller ısmarlamışlardı. Daha önceleri Begram'da da gözlenen baktria sonrası ve kuşan dönemleri sanatının bu resmi görünümü, kuşan heykelciliği örneklerinin bulunduğu Surh Kotel ve Şu- torek'te daha da belirgindir.
III. yy.'da Sasani ve belki de IV. yy.’dan başlayarak Hindistan'daki Gupta dönemi etkileri, I. yy.’ın sonunda oluştuğu sanılan buddhacı dinsel sanatın gelişimi üzerinde rol oynar. Tacirlerle birlikte, “ipek yolu”nu izleyen batı ve Hint modellerinden etkilenen birçok zengin kişiden sipariş alan sanatçılar, tapınak ve manastırları (Hadda, Bâmiyan) heykel ve resimlerle donatırlar. Yöresel olmakla birlikte gerçekçi bir dehaya, canlı hayal gücüne ve süsleme sanatı ustalığına sahip oldukları yadsınamaz. Öte yandan da oluşturdukları süsleme biçimleriyle Sovyet Tür- kistanı’nda.ÇinTürkistanı'nda (Tarim) Çin ve hatta Japonya'da ipek yolu sanatçılarını büyük ölçüde etkilediler. Ne Eftalit Hunları’nın (V. yy.'ın ilk yarısı), ne Türk- ler'in (V. ve VI. yy. sonu), ne de Araplar’ ın akınları (VIII. yy.'ın başı), Fundukistan’ da olduğu gibi Gazne ve Kunduz' da da buddhacı topluluklarının oluşmasını, bir süre için dağılsalar da yeniden canlanmalarını kesintiye uğratamamıştır. Bunun gibi (VII. ve X. yy.'lar arasında Kabil’deki Turkişahiler'in koruduğu) Hindistan dinlerinin yarattığı tasvirlere Hayır Hane’de, Şiga - Saray ve Tepeyi - İskender’ de rastlanmıştır.

İslam mimarisi her yerde olduğundan daha fazla, XIII. yy. Moğol istilalarından etkilenmiş ve eski anıtlar yıkılmıştır (Şerir - i Gulgule). Ancak bir tanesi, bir bölümü bugün de ayakta kalmış olan, Belh'teki küçük Hacı Piyad camisi, islamın ilk dönemlerinin etkinliğine tanıklık eder ve bak- tria sanatının samarra sanatından belki de daha eski olup olmadığı sorununu ortaya koyar. Gazneliler döneminde durum daha açıktır. Yıkılmış Gazne’de günümüze XII. yy.'dan iki tuğla minare ve Mahmut'un harap olmuş mezarı kalmıştır. Ama, büyük önem taşıyan Leşker-i Bazar sit alanında Fransızlar'ın elde ettiği buluntular, İtalyan kazılarıyla daha da zenginleşmiştir. Bunlar en azından üç olgunun saptanmasını sağladı: saraylarda, daha önce yalnızca medreselerde kullanıldığı sanılan, dört eyvanlı haç biçimindeki plan uygulanması; IX. yy.'dan sonra unutulduğu sanılan büyük bir duvar resmi geleneğinin varlığı; Anadolu'da ya da Dağıstan' dakini andıran mermer levhalar üzerine yapılan bir heykelciliğin varlığı. Buna karşılık Guriler döneminden bir tek ama çok önemli bir yapı kalmıştır. Bu, 1957'de bulunan 60 m yüksekliğindeki Câm minaresidir. XV. yy.'da Herat, Behzat Usta ile en büyük minyatür merkezi oldu ve burada "Timur dönemi rönesansı" gelişti (musalla, el-Ansari’nin mezarı [1425]; 1200’de yapılan,ancak çok değişikliğe uğrayan Büyük cami). Bu rönesans Mezar-ı Şerif te de etkisini gösterdi ve burada, Hz. Ali’ ye ait olduğu varsayılan mezarın üzerinde kurulmuş olan külliye Herat'ın Büyük cami’siyle karşılaştırılabilecek bir güzelliğe ulaştı. Her iki yapıtta da çok kubbelilik görülür; kobalt ve firuze renklerinin egemen olduğu sırlı çini süslemeler göz alır. XVI. yy.’dan başlayarak doğu bölgeleri Hint-Moğol sanatının etkisinde kaldı (Kâbil'de Babür'ün mezarı, cami ve bahçesi). Ama yine Kâbil'deki Timur Şah anıt kabrinin de kanıtladığı gibi, ülke genelde,yani İslam etkisi altındaki durumda olduğu gibi, İran sanatının bir taşra ili durumunda kalmıştır.