Arama


Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
10 Haziran 2015       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
ZİMBABVE, esk. Güney Rodezya, sonra Rodezya, Afrika'nın G.'inde devlet: 390 000 km2; 9 500 000 nüf. (1989). Başkenti Harare. Resmi dili İngilizce.
COĞRAFYA
• Garip bir yazgı. Salt sömürge koşullarına bağlı olarak biçimlenen bu devlet, yer şekilleri nedeniyle merkezileşmeye pek az elverişlidir. Geleneksel olarak, yükseltiye göre üç kata ayrılır: Yüksek Veld (1 400 m'nin üstünde), Harare ve Bulavayo çevresindeki orta sırtın tümünü kaplar; Bu- lavayo'nun bir kolu, bu kesimi, Mozambik kıyı ovasının üstünde 2 600 m'ye kadar ulaşan doğudaki yüksek topraklara bağlar. K.-B. ve G.-B.'daki Orta Veld 700-1 400 m arasındaki yükselti diliminde yer alır; Alçak Veld ise Limpopo ve Zambezi vadileri boyunca uzanır. Ülke doğanın verilerine hiç denk düşmediği gibi etnik zorunluluklara da uygun düşmemektedir: zenci nüfusun % 18'ini oluşturan Ndebeleler'in toprağı olan Ma- tabele’deki ayaklanmanın da gösterdiği gibi, egemen etnide yönlendirici güç yoktur: öte yandan büyük Şona topluluğu (% 75) birçok altgruplara bölünmüş durumdadır; bu da milliyetçi hareketin birleşmesini uzun süre engellemiştir.

Sömürgeciliğin kaynağı altın damarının bulunmasıdır; altın madeninin işletilmesine kapitalist bir şirket olan Brıtısh South Africa Chartered Company nın yönetiminde başlandı; şirket 1889-1923 arasında ülkeyi yönetti, bir demiryolu ağı döşeyerek (1897 de Kımberley-Bulavayo, 1902'de Sa- lisbury [günümüzde Harare]- Beira, 1904' te Bulavayo-Vıctorıa Falls) ülkeyi kapalılıktan kurtardı; demiryolu ağı ancak 1955'te Lourenço Marçues'e (günümüzde Mapu- to) ulaşan bir hattın yapımıyla tamamlandı. 1890'da, Salisbury altın bölgesinin tam ortasında kurulmuştu, ama yeraltında daha birçok maden bulunmaktadır: özellik le bazalt kayaçların çıkıntı şeklinde yeryu züne fırladığı o tuhaf görünümlü Great Dyke’ı belirtmek gerekir; ülkeyi hemen hemen tam ortasından kuzey-güney doğrultusunda, yaklaşık 480 m uzunlukta ve 5-10 km genişlikte geçen Great Dyketa kromit, platin ve nikel yatakları bulunmuştur. Amyant, bakır ve itabirit (% 61-72’si demir) bakımından zengin olan billurlu sert taban, K.-B.'da Wankie kömür havzasını içine alan Karoo tortullarıyla düzensiz biçimde örtülmüştür.

1907'den itibaren avrupalı kolonların çoğunun yerleşmesini sağlayan tarımdır. Yer biçiminin ve iklimin gerekleri bu yerleşmenin Yüksek Veld'de, özellikle Bulawayo-Harare ekseninin iki yanında, elli kilometre kadar genişlikte bir şerit üstünde gerçekleşmesini zorunlu kıldı; bu bölge sağlığa elverişli serin sıcaklıklardan yararlandığı gibi, kuru tarım için yeterli yağışı da almaktadır. Kalabalık afrı- kalı nüfusun bu beyaz yerleşmeye başlangıçta karşı koymamasına karşın beyazların gerçekleştirdiği bu soygun bütün Rodezya tarihi boyunca kuvvetle hissedilmiştir.

• Ekonomik ikilik. Zimbabve sömürge döneminden, ayrı, ama birbirini tamamlayan iki ekonomi devraldı. Sistemin köşe taşı, toprakların otoriter bir anlayışla yeniden dağıtılmasıydı. 1908’de Afrika derebeylik topraklarının (rezervler) yasal bir.statüye kavuşmasından sonra toprak ayrımcılığı yönündeki ilk adım 1930 da Land Appor tionment Açt ın kabul edilmesiyle atılmış oldu, 1969'da bu Act’ı tamamlayan Land Tenure Açt ın uygulanması nüfusun yer değiştirmesine yol açtı. Gerçek bir yaz -boz görünümündeki toprak dağılım haritası iki bileşeni bir araya getiriyordu: tüm afrikalı nüfusun °/o 60'ını 176 000 km2Tik bir alanda barındıran Trıbal Trust Lands (TTL), buna karşılık 168 000 km2 genişliğindeki toprakları aralarında bölüşen 6 000 avrupalı çiftliği, TTL’ler içinde, geleneksel kiralama rejimine bağlı toprakların yanında özel mülkiyet alanlarının (14 000 km2’nin üstünde) açılması ya da 1977 de her afrikalıya, o tarihe kadar yalnızca beyaz işletmelere ayrılmış olan bölgelerde mülkiyet edinme hakkının verilmesi, gerekli sermaye olmadığı için sonuçları alınamayan hukuksal kolaylıklardı. ‘'Rezervlerdeki şiddetli demografik baskı sonucunda kişi başına yararlanılabilen alan 1890'da 78 ha iken 1977'de 8 ha'a düştü; 1960 ta "rezervler", afrikalı nüfusun temel besin maddesi olan mısırı dışardan almaya başladılar. Üstelik ilkel bir işletme biçiminin aşırılıklarından da (otlakların aşırı bir biçimde kullanılması ve yeterince nadasa bırakmadan yapılan besin bitkileri tarımı) zarar görmektedir Özellikle Limpo- po'nun K.'inde. Sabi ırmağının alçak vadisinin iki yanında sulanan alanların düzenlenmesi "kabile arazileri "ndeki toprakların açlığını yatıştırmadı; bu yedek işgücü olarak yaşayan 4,5 milyon kişiden 2,6 milyonunun nüfus fazlası olduğu hesaplanmıştır. Toprağın bölünmesi, böylece yerli halkın kendilerine zorla kabul ettirilen, işte çalışmasına ve bu nedenle göç etmesine yol açtı; TTL'lerde yaşayan afri kalı ailelerin yandan fazlasının gelirleri çoğunlukla "beyazlar"ın ekonomisinde kullanılan aile reisinin ücretine bağlıdır.

AvrupalI kolonların ortalama yüzölçümü 2 150 ha olan çiftlikleri, 1975'te, 350 000 afrikalı ücretli kullanmaktaydı. Dış ticaret gelirlerinin yarısını karşılayan, bu modern tarım kesimi, öncelikle ticaret amaçlı tarım ürünlerine dayanıyordu. 1965'te, Birleşmiş milletler tarafından kararlaştırılan uluslararası yaptırımların şokunu kaldıran ve üretim kalemlerini konjonktüre göre hızla değiştirmek zorunda kalan da aynı kesim oldu: tütün üretimine fazlaca bağlı üretimin çeşitlenmesi “beyazlar"ın tarımını daha dayanıklı bir duruma getirdi, hatta besin ürünleri dışsatımı (öncelikle sığır eti, mısır ve şeker) 1966 ile uluslararası ambargonun son yılı olan 1978 arasında 3,5 kat arttı.

60 000 maden işçisine 140 000 sanayi işçisi eklenir. Ekonomik yaptırımlar Rodezya ekonomisini, dışalımın yerini alabilecek imalat kollarını geliştirmek zorunda bırakınca, sanayi üretimi hacmi 1965-1974 arasında % 142 oranında artmıştır (özellikle üretimin üçte birini karşılayan ve sanayi kesiminde istihdamın dörtte birini kapsayan metal ve metalürji sanayileri). Sömürgenin Güney Afrika ve Portekiz'in (Mozambik'in kurtuluşundan önce) yardımından yararlandığını kabul etmek gerekir; böylece Rodezya, uluslararası ablukayı kısmen etkisizleştirebilme olanağını el
de etmiştir: bunun sonucunda petrol dışalımı, 1976'da, Beira-Umtali boruhattının kapanmasına karşın 1966-1978 arasında beş kat artarken aynı sürede maden filizi ve işlenmiş ürün dışalımı 4 katına çıktı. Bununla birlikte, sanayi kesimi yavaş yavaş üretim araçlarının kötüleşmesi, nitelikli işgücü eksikliği (% 80'i beyaz üreticiler) ve iç pazarın darlığı (ücretlerin düşüklüğü ve mali kesimin sınırları) sorunuyla karşılaştı. Böylece, 1965'te 109’dan 1974'te 231'e çıkan sanayi üretimi göstergesi daha sonra 1974-1978 arasında yaklaşık % 20 oranında geriledi. “Beyazların ekonomisi af- rikalı işgücü artışını istihdam etme güçlüğüyle karşılaşınca, bunalım özellikle 1976'dan başlayarak gerilla hareketinin yayılmasını kolaylaştırdı; savaşın ocak 1980 ateşkesine kadar sürmesi ekonomik güçlükleri artırdı.

• Geleceğe yönelik belirsizlikler. Bağımsız Zimbabve yöneticilerinin önündeki manevra alanı dardır: ülkelerinin ekonomik çıkarlarına zarar vermeden, eşitsizliklerin hızla düzeltilmesini isteyen halklarının özlemlerini karşılamak zorundadırlar, çünkü halkın °/o 3,5'i ulusal gelirin üçte ikisini almaktadır.
Yeni iktidar, öncelikle topraksız köylülerin (16-30 yaş grubundaki erkek nüfusun % 40’ı) sabırsızlığını göğüslemek zorundadır. Oysa her radikal çözüm avrupalı çiftçilerin başlamış olan göçünü hızlandıracak, tarımsal üretimin (1980'de % 80'i “beyazlar''ın çiftliklerinden geliyordu) çökmesine ve kırsal işsizliğin tırmanmasına (bu tarım kesimi afrikalı işgücünün °/o 38’ini istihdam etmektedir) yol açabilecektir. Bunun sonucunda Harare hükümeti zorla kamulaştırmalara girişmedi, ama kullanılmayan ya da az kullanılan Avrupa- lılar’a ait toprakların 4,5 milyon hektarının afrikalı köylülere verilmesinin olanaklı olduğu görüldü: bir başlangıç programı (1980-1983) 1 milyon hektar toprağın 18 000 aileye dağıtılmasını öngörüyordu. Aynı zamanda İngiliz yardımının bir bölümü toprakların geri alınmasında kullanıldı.

Yeni yöneticilerinin pragmacılığına karşın, Zimbabve yüksek bir hızla süren Avrupalılaşın göçü (% 8'i kentliler) sorunuyla karşılaştı: son göçmen akını yılı 1975'ti (2 000 kişi gelmişti) ve o tarihten beri bu eğilim tersine döndü. 1976'da 275 000 olan beyaz topluluğun nüfusu artık 150 000'den fazla değildi ve nitelikli işgücünün üçte birinden fazlası da yakın bir tarihte ülkeden ayrılmayı yeğledi. Kamu hizmetlerine Afcikalılar'ın yerleştirilmesine karşılık aynı durum sanayi için geçerli değildi; bu kesimde işyerleri üstündeki ırk ayrımcılığı işgücünün nitelikli duruma gelmesini uzun süre yavaşlattı. Sanayiye, maden çıkarımı (altın [13 t], amyant [250 000 t], krom, nikel vb.) ve tarım üretiminin değerlendirilmesi (şeker, pamuk) egemendir, bununla birlikte, tütünün büyük bölümü (90 000 t) işlenmeden dışa satılır. Ticaret dengesi, az bir farkla açık verir. Coğrafi ve tarihi konumu nedeniyle Güney Afrika, Zambiya ve Büyük Britanya ülkenin başlıca ticari muhataplarıdır.
Zimbabve, aynı zamanda güney afrikalı komşusuna bağımlılıktan da kurtulmak zorundadır: Mozambik'le demiryolu bağlantılarının yeniden kurulmasına karşın Zimbabve'nin satın aldığı ya da sattığı malların % 80’inin taşımacılığı güney Afrika limanlarından yapılır; madenlerin % 90’ı ve sanayinin % 80’i güney afrika ağırlıklı yabancı çıkarların denetimindedir. Pretoria hükümeti 1978-1981 arasında 20 000 zimbabveli maden işçisini ülkelerine geri göndererek her yıl 60 000 kişinin iş pazarına girdiği Limpopo'nun K.'inde gizli işsizliği artırdı.
Yeni devlet, Afrikalıların yaşadığı kırsal bölgeleri kasıp kavuran bir savaşın yol açtığı zararları da ortadan kaldırmak zorundadır; bu bölgelerde yaklaşık 1 milyon kişi "stratejik köycükler"de toplanmış, 250 000 kişi de kentsel merkezlere sığınmıştır, ayrıca bir o kadarı da yabancı ülkelere iltica etmektedir.
Bununla birlikte, Zimbabve’nin ekonomik gelişimini düze çıkarmak için birtakım üstünlükleri (toprak ve yeraltı zenginlikleri, ulaşım yolları altyapısı, imalat sanayisi) vardır.
TARİH
Buraya III. yy.’a doğru geldikleri sanılan ve ateşi kullanmasını bilen topluluklar, büyük bir olasılıkla Boşimanlar’a yakın taş- çağı topluluklarıydı (Gokomere, Ziwa sit- leri). X.-XI. yy.’a tarihlenen, ülkenin güneyinde ve Güney Afrika’da, Leopard’s Kop- je I adıyla bilinen sitler bütünü, Zimbabve sitinde görüldüğü gibi, altın işletmeciliğine de yabancı olmayan bir kırsal kültürün varlığını ortaya koyar. Bu kültürün en parlak zamanı ünlü akropolisin (Great Zimbabwe) taştan yapıldığı dönem olan 1350-1450 dönemidir. Rodezya platosunda altın üretimi (sömürge dönemine kadar 570-700 t) ve dışsatımı bir lüks madde ticaretinin (çin porselenleri ve İran fayansları) gelişmesini sağladı. Limpopo vadisindeki Mapungubwe ile Zambezi vadisindeki ingombe ilede’de birçok altın eşya bulundu. Bu Monomotapa imparatorluğunun siyasal ve dinsel örgütlenmesinde kıyı kesimindeki müslüman topluluklardan fazla etkilenmediği sanılır Belki yabancı kökenli olmayan, ama halk gibi o da şona ırkından olan bir aristokrasinin elinde güçlü bir hiyerarşik yapıya sahip bir devletti. Portekizliler gelince iktidar merkezi platonun kuzey kenarına doğru (Ta- vara) yer değiştirdi. Monomotapa sülalesinin burada XV. yy. ortasında kendini kabul ettirdiği sanılır. Chidzungwe’nın bakır ve Orta Zambezi vadisinin fildişi zenginliğinin işletilmesiyle zenginleşen sülale, Ma- tope zamanında İktidarını Tavara'dan Hint okyanusu’na doğru genişletti. Kıyı kesiminde (Manekweni), Porteklzliler’in karşılaştıkları Kitewe krgllığı’ndan önce kurulduğu sanılan, hayvan yetiştiricilerinin egemenliğinde bulunan aynı kültüre sahip olan bir krallığın yaşadığı biliniyor.
Portekizlilerle şona krallıkları arasındaki ilişkiler, altmış yıl kadar dostça sürdü. Bir serüvenci olan Antönio Fernandes, 1512 -1516 arasında bütün bu Kitewe, Manica, Tavara ve G.-B.’da, bugünkü Matabele’de- ki Butwa krallıklarını gezdi, ilk olaylar, bir cizvitin Monomotapa’yı hıristlyanlaştırma girişimi sırasında patlak verdi Bu Cizvit, 1561’de müslümanların kışkırtması sonucunda öldürüldü. 1568’de, altın üretim bölgesini denetim altına almak amacıyla Francisco Barreto yönetiminde bir birlik hastalıktan kırıldı. Portekizli tüccarlar, kılıçtan geçirilen araplaşmış Suahililer’ in ve onların soyundan gelen melezleşmiş toplulukların yerini aldılar, Zambezi’ nin alçak vadisinde yarıbağımsız prazei ro'lar, Tete ve Sena’da da garnizonlar kuruldu. XVII. yy. boyunca Monomotapa, yavaş yavaş öbür şonalı devletlerin deni- timini yitirdi. Bunun üzerine başkanlarına changamira unvanı verilen Rozwi sülalesi, Butwa krallığı’™ yönetmeye başladı. Platonun güneyinde Great Zimbabwe gibi yığma taştan kentler kuruldu. Portekizlilerle oldukça canlı bir ticaret başladı. Monomotapa Mukombwe 1684’te changamira Dombo’ya yenildi ve 1693’te de öldü. Veraset kavgaları sırasında, Dombo Portekizlileri kovdu, 1695’te altın üreticisi Manica’yı işgal etti ve Portekizlilerin platoya her türlü müdahalesine karşı çıktı. Portekizlilerle ticaret Zumbo (Zambezi ve Luangva ırmaklarının kavşağı) üzerinden yapıldı ve kervanlar, yalnızca onların hizmetindeki Afrikalılardan oluşturuldu. But wa’nın egemenliği tüm XVIII. yy. boyunca, daha sonra Malavi’ye geçen Zwan- gendaba’nın yönetimindeki bir grup jere (Ngoniler) tarafından yıkılana kadar sürdü. 1837’de Pretoria yakınında Boerler’e yenilen Ndebeleler ya da Mzılikazı’nın Matabeleler’i (Ngoniler’in kuzey kolu), Limpopo’yu aştılar ve yerle bir edilmiş Zimbabve platosunun batı bölümüne (Matabele) yerleştiler Şonalar’a haraç ver diler ve Bulavayo kralının çevresinde toplanan zulu tipinde bir toplum oluşturdular.
1885’te Cecil Rhodes, Bechuanaland üstünde koruma yönetimi kurma konusunda Londra’yı ikna etti. 1889’da kurulan British South Africa Chartered Com- pany (BSAC) artık kuzeye yönelmek için serbestti. 1888’de Mzilikazi’nin oğlu Lo- bengula, gülünç bir para karşılığında madenler üstündeki tüm haklarını BSAC’a (British South Africa Company) devretti. 1890’da Matabele’yi geçerek Mashona- land’a yerleşen bir kol, Salisbury’yi kurdu. Lobengula’nın esneklik göstermemesi üzerine bir İngiliz kolu 3 kasım 1893’te Bu- lavayo’yu ele geçirdi. Lobengula kısa bir süre sonra öldü. Ndebeleler, arkasından Şonalar ayaklandı. Rhodes, Ndebeleler’i silahlarını bırakmaya ikna etti. 1897 başına kadar süren polis operasyonları da ötekileri bastırdı. Toplumsal yapıları parçalanmış bu iki topluluk, çoğu kez hayvanları ellerinden alınmış olarak kapalı bölgelere atıldılar. Ülkeyi 1923’e kadar yöneten BSAC’ın ağırlığına karşın, 1898’de bir Yasama konseyi kuruldu. Güney Afrika birliği’ nin kurulduğu 1910’da beyaz kolonlar, Boerler’in denetimi altında bu örgüte girmekten çekindiler.

Bu seçenek kasım 1912 tarihli bir referandumla reddedildi. 1911’de eski Zlm- babve platosu ve çevresindeki alanlar, Kuzey Rodezya’dan (-* ZAMBİYA) ayrılan Güney Rodezya’yı oluşturdu. 1923’te ülke, Büyük Britanya krallığı’nın sömürgesi oldu; Londra tarafından bir vali atandı, ancak ülke beyaz kolonların elindeki bir yürütme konseyiyle iç özerkliğe sahipti. Anayasa, Afrikalılar a karşı ayrımcı önlemler öngörüyordu. Hem ekonomik, hem ideolojik planda Güney Afrika’nın güçlü etkisi görülmekteydi.

1940 savaşının yol açtığı ekonomik patlama beyaz göçü hızlandırdı. Özellikle Sa- lisbury ve Bulavayo ya yerleşen beyaz topluluğun nüfusu 1954 te 80 000 iken 1960'ta 222 000’e çıktı. Toprakların yarıdan fazlası kolonlara verildi. 1953’te, ezici çoğunluğu oluşturan yerli halkla kaynaşmamak için Kuzeyle birleşmeyi kabul etmeyen bu kolonlar yönetimin zencilere geçmemesi için Kuzey Rodezya ve Nyas- saland’la birleşmek istediler. Referandum sonucunda onaylanan Federasyon,_ 1 ağustos 1953’te ilan edildi. Federal hükümete, Başbakanı çıkaran güneyli kolonlar egemendi; 1953-1956 arasında sir Godf- rey Huggins (1955’te lord Malvern oldu), sonra sir Roy VVelensky, 1962 sonunda Nyassaland, mart 1963’te de Kuzey Rodezya Federasyondan ayrıldılar. Federasyon 31 aralık 1963’te ortadan kalktı. 1964’te Zambiya adını alan Kuzey Rodezya’nın bağımsızlığıyla birlikte Rodezya adı artık, yalnızca eski Güney Rodezya’yı belirtmekteydi.
1965’te, 1962’den beri iktidarda olan Rodezya cephesinin lideri ian Smith seçimleri kazandı ve tek yanlı olarak bağım sizliğini ilan etti. Büyük Britanya ise bağımsızlık koşulları olarak seçim yasasının zenciler yararına gözden geçirilmesini ve her tür ırk ayrımının kaldırılmasını öne sürmüştü. İngiliz hükümeti oldubittiye, BM’ye çağrıda bulunarak ve başta petrol ambargosu (BM tarafından da 1966’da onayla nan yaptırım) olmak üzere ekonomik yaptırımlarla karşılık verdi; BM üyelerini yeni yönetimi tanımamaya çağırdı. Rodezya Cumhuriyeti mart 1970’te ilan edildi ve o tarihten başlayarak bütünüyle güney af rika modelini izledi. Ama 1945’e doğru, sendika yöneticisi Joshua Nkomo’nun girişimiyle bir halk hareketi doğmuştu; J. Nkomo demiryolu işçileri grevi ile 1951 ’de genel grev düzenledi. Barışçı yöntemler kullanan Güney Afrika African National Congress’ı (ANC) örnek alan ve yine Nkomo’nun öncülüğünde benzer bir hareket 1957’de ortaya çıktı Bu hareket 1960'ta National Democratlc Party (NDP) ve 1962’de hemen yasaklanan Zimbabwe African Popular Union (ZAPU) adını aldı. Rahip Sithole’nin Zimbabwe African National Union’u ise (ZANU) 1963’te kuruldu. Piskopos Muzorewa da 1971’de yeni bir ANC kurdu; bu örgüt Lusaka anlaşmasından sonra öbür afrikalı kuruluşları bir araya getirdi. Yapılan görüşmeler (Nkomo ve Smith arasında) sonuç vermedi. 1976’ da Smith ingilizler’in çözüm planını, birkaç ay sonra ekonomik yaptırımların kaldırılması karşılığında genel oyla seçimler yapılmasını öngören Kissinger planını kabul etme pahasına reddetti. Bu arada, 1972’de başlayan gerilla hareketinin yanı sıra beyaz kolonların girişi ve sermayenin kaçışı yoğunlaştı. Ekim-aralık 1976’da Cenevre’de toplanan konferans bir sonuca ulaşmadı. Ağustos 1977’de yapılan seçimler, Smith’in Rodezya cephesi’ne parlak bir zafer sağladı. Mart 1978’de Smith ve ılımlı yöneticiler (Sithole, Muzorewa) tarafından İmzalanan anlaşmanın hiç bir etkisi olmadı. Ama fazlasıyla kaygı verici ekonomik durum karşısında Owen-Young çözüm planı kabul edildi; bu plan her zamanki gibi beyazlara üstünlük sağlıyordu. 1979 seçimleri, Şonalar tarafından seçilen ve başbakan ilan edilen Monsenyör Mu- zorewa’yı iktidara getirdi; buna Nkomo ve Sosyalist parti’nin lideri Robert Mugabe şiddetle karşı çıktılar. Yıl sonunda, Londra’da, Rodezya sorununa toptan bir çözüm getirmek amacıyla toplanan bir konferans 21 aralıkta Muzorewa, Nkomo ve Mugabe’nin anlaşmasıyla sonuçlandı. 12 aralıkta İngiliz hükümeti lord Soames’i vali olarak atadı. Şubat 1980 seçimlerini şona bölgesinden seçilen R. Mugabe’nin partisi Zimbabwe African National Union -Patriotic Front (ZANU-PF) kazandı, Nkomo da, Matabele’deki seçimlerde başarı sağladı. Lord Soames tarafından Başbakanlığa getirilen Mugabe, Nkomo’nun içişleri bakanı olduğu bir hükümet kurdu. 13 nisan 1980’de Commonwealth içinde Zimbabve’nin bağımsızlığı İlan edildi. Başkent Salisbury, 1982’de Harare adını aldı. Tam bir ekonomik bunalım içine giren ülke, hem iç güçlüklerle hem de dünya bunalımıyla karşı karşıya kaldı. Şubat 1983’te Nkomo, ZANU’nun merkezine düzenlenen bir suikast ve özellikle Ncte- bele bölgesinde başlayan bir dizi olay üzerine hükümetten uzaklaştırıldı, ilk kongresi ağustos 1984’te bağımsızlıktan bu yana toplanan ZANU, ülkeyi “sosyalist devrim"e yöneltti ve tek partili bir rejimin kurulmasına çalıştı; ZAPU bu projeye şiddetle karşı çıktı. Ama Zimbabve, ekonomik alanda Güney Afrika'ya bağlı kaldı ve bu ülkeyle ticari anlaşmalarını sürdürdü. 1985 seçimlerinde ZANU'nun başarısı sosyalist siyasetin benimsenmesi olarak değerlendirildi. 1987 ekiminde anayasa değişikliği yapılarak başkanlık rejimine geçildi. 30 aralıktaki Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan Mugabe’nin isteği doğrultusunda ZAPU, ZANU ile birleşti (1987). Mugabe, yeni partinin başkanı ve genel sekreteri seçildi. Rejim karşıtları için genel af çıkarıldı (1989). Mart 1990'da yapılan seçimlerde ZANU oyların çoğunluğunu topladı. Mugabe, rakibi Edgar Tekere karşısında % 80'e yakın oy alarak yeniden başkan seçildi. Temmuz ayında 25 yıldır süren olağanüstü hal yürürlükten kaldırıldı. Afrika’nın güneyindeki birçok ülkeyi uzun süredir etkileyen kuraklık, 1992'de Zimbabve için de ciddi sorunlar yarattı: 4,5 milyondan fazla insan açlıkla karşı karşıya kaldı.
ARKEOLOJİ VE SANAT
Afrikalıların yaptığı en eski yapıtlardan olan bazı taştan heykeller (XV. yy.'dan kalma kuş insanlar, yılan taşına oyulmuş kuşlar) Zimbabve kaynaklıdır. Bu heykeller, 1868-1871 arşsında ortaya çıkarılan Zimbabve akropolisi yıkıntıları arasında, steatitten küçük heykel ve çanak çömlek parçalarıyla birlikte bulunmuş, ama kesin tarihleri henüz saptanamamıştır. Bu bütünün, Monomotapa hükümdarlarının yapıtı olduğu sanılır.

Kaynak: Büyük Larousse