Arama

Yansıma - Tek Mesaj #6

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
18 Haziran 2015       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM
YANSIMA a.
1. Yansımak eylemi.
2. Fiz. Dalgaların, parçacıkların ya da titreşimlerin bir yüzeye çarptıktan sonra yön değiştirmesi.

—Akust. Akustik yansıma, akustik bir dalganın, iki ortamı ayıran bir yüzeye çarptıktan sonra geliş doğrultusunun bu yüzeyin normaline bakışımlı olan başka bir doğrultuda yayılması.

—Denizbil. Soluğan yansıması, soluğanın bir engele çarparak geri dönmesi. || S/s- mik yansıma, sesin yeraltındaki katlan birbirinden ayıran çeşitli yansıtıcılara çarparak yansıması özelliğinden yararlanan sismik sondaj yönetimi.

—Dilbil. Göstereni gerçek dünyadaki canlıların ya da nesnelerin çıkardığı seslerin işitsel algılanışına yakından bağlı olan sözcükler üretmeyi sağlayan süreç. || Bu süreçle oluşturulmuş ve bir gürültüyü, bir hayvanı, bir nesneyi belirtebilen sözlüksel birim.

—Fels. Hegel’de, her gerçek şeyde içsellik ile dışsallığı birbirine yaklaştıran ve böylelikle öz ile belirlenimleri arasındaki özdeşliği kuran hareket. (Yansımanın [alm. Reflexion] hiçbir düşünsel ya da ruhsal anlamı yoktur: yansıma doğrudan doğruya ve her şeyden önce varlıkbilimseldir. Hegel şöyle der: “Üzün olumsuzluğu yan- sıma'dır ve belirlenimler özün kendisi tarafından konulduğu ve kaldırıldıktan sonra da gene özde muhafaza edildikleri için yansımalıdırlar"[VVissenschaft der Logik (Mantık bilimi], “Oz"].)|| Yansıma bilinç kuramı, düşünceyi ve özellikle bilinci, bilincin dışında ve bilinçten bağımsız olarak var olan bir dış dünya tasarımından kaynaklanan şeyler olarak gören maddeci kuram. (Bk. ansikl. böl.)

—Kamu mal. Verginin yansıması, ödenen vergi borucunun bir kişi ya da bir grup üzerine yerleşinceye kadar bir bölümü ya da tümüyle başkasına geçirilmesi. (Bk. ansikl. böl.)

—Müz. Yansımadan halk müziğinde genellikle nakarat olarak, XIV.-XVIII. yy.Tara özgü sanat müziğinde betimleyici amaçlarla (Janequin) ve XX. yy.'a özgü vokal tekniklerde yararlanılır. (Eşanl. ONOMATOPE.)

—Opt. Bileşimindeki monokromatik ışınımların frekansında bir değişiklik olmaksızın bir ışımanın bir yüzeye çarptıktan sonra yön değiştirmesi. (Bk. ansikl. böl.) || Yansıma açısı, yansıyan ışığırt, gelme noktasında yansıtıcı yüzey normaliyle yaptığı açı. || Yansıma eğrisi, gözün belirli konumuna göre, bir yüzeyden yansıyan ışığın meydana getirdiği eğri.

—Tıp. Radyolojide muayene edilen organın ışınlara göre durumu (karşıdan, yandan yansıma).

—ANSİKL. Dilbil. Nedensiz göstergelerden (örn. çocuk, konuşmak) ayn olarak şırıltı, çatırdamak gibi yansımayla yaratılmış sözcükler nedenlidir. Bu yaratıcı süreç, her dilin ses dizgesinde kendine özgü biçimde ortaya çıkar. Her konuşucu, kimileri düzanlamsal bir konuma kavuşmuş (çufçuf, homldamak) sözcük niteliği kazanmış yansımaları kullanabildiği gibi (çat, güm) kendi duyarlığına yaratmak istediği etkiye göre yenilerini de uydurabi- lir. Yansımalar, ünlemlerin tersine; dilsel birimler olarak kullanılır. Bir dağılım ve belirti dizgeleri vardır, türetme işlemine olanak verirler.

—Fels Marxçılığa göre maddi dünya, kendisi üzerine edinilen bilinçten önce de vardır. Maddi dünyanın insan beynindeki yansıması kuramı, Marx ve Engels’te bu düşünceyi belirleyen kuramdır. Marx şöyle der: "Hegel'e göre düşüncenin hareketi [...], ideanın görüngüsel biçiminden başka bir şey olmayan gerçekliğin demiurgo- sudur. Bana göreyse tersine düşüncenin hareketi, insan beynine iletilen ve yerleştirilen gerçek hareketin yansımasından başka bir şey değildir” (Kapital, almanca 2. baskıya sonsöz). Enğels de şöyle yazar: "Tüm çağdaş felsefenin temel sorunu, düşünce ve varlık arasındaki ilişki sorunudur. (...) Bu soruna şu ya da bu biçimde verdikleri yanıta göre filozoflar, iki büyük kampa aynlır: (...) İdealizm kampı (...) ve çeşitli maddecilik okulları. [...] Ancak düşünce ve varlık arasındaki ilişki sorununun bir başka yönü daha vardır: bizi çevreleyen dünya üzerindeki düşüncelerimizle bu dünyanın kendisi arasında nasıl bir bağıntı vardır? Düşüncemiz, gerçek dünyayı bilmeye yetenekli midir? Gerçek dünya üzerindeki tasanm ve görüşlerimizle gerçekliğin sadık bir yansımasını verebilir miytf?" (Ludwig ■Feuerbach ve klasik alman felsefesinin so nu) [Ludwig Feuerbach und der Ausgang der klassischen deutschen Philosophie] Yansıma kuramını banin, manmlığın bilgi kuramı durumuna getirdi: Şöyle yazıyordu: "Maddecilik, ‘kendinde şeylerim ya da zihnin dışında var olan şeylerin varlığını kabul etme/e dayanır Maddeciliğe göre düşünceler ve duyumlar bu şeylerin kopya ya da yansımalarıdır" (Materyalizm ve ampiriyckritisizm, "Giriş”) [Materializm i empirio- kritisizm). Aynca Lenin, şunu da ekliyordu: “Bütün irısanlann pratik yaşamdan kaçınılmaz olarak çıkardıkları ve maddeciliğin kendi bilgi kuramının temeline bilinçli olarak yerleştirdiği tek sonuç şudur ki, bizim dışımızda ve bizden bağımsız nesneler, şeyler, cisimler vardır ve duyumlarımız, dış dünyanın imgelerinden başka bir şey değildir" (ay. ypt., 2).

—Kamu mal. Verginin yansıması birbirine bağlı üç olay halinde gerçekleşir. Bunlar verginin vurgusu, aktarma ve yerleşmesidir. Yükümlü, verginin ilk olumsuz etkisinden sonra, bu vergiyi piyasada değişim ilişkileri içinde başkalarına aktarma yollarını arar Ancak, aktarma bir olanak sorunudur. Burada vergiyi ödeyen yasal yükümlü ile fiili yükümlü ayrımını yapmak gerekir. Yasal yükümlü ödediği vergiyi fiyat mekanizması yoluyla kısmen ya da tamamen başkalarına aktarabiliyorsa yük başkalarına geçer. \fergi yüküne fiilen katlanan bu kimseler de vergiyi aynı mekanizma ile başkalarına aktarma yollarını ararlar. Olay böylece sürer Sonuçta aktarılamayan vergi yükü bililerinin üzerinde kalır Bu kişi ya da gruplar verginin fiili yüklenicisidirler. Yansıma tam ya da kısmi olabilir Yansımanın tam olması verginin tümünün son ödeyici üzerinde kalmasıdır Kısmi olması ise, verginin bir bölümünün ilk ödeyenler üzerinde kalmasına karşılık öteki bölümünün aktarılan kimseler üzerinde kalmasıdır Yansıma ileriye ya da geriye olabilir Piyasa mekanizması içinde oluşan yansımada eğer vergi, satılan malın fiyatını artırmak yoluyla gerçekleşiyorsa ileriye yansıma sözkonusudur; üretimden tüketime, satıcıdan alıcıya, işçiden işverene Piyasa koşullan nedeniyle vergi ileriye: yansılamıyorsa, verginin ilk vurgusunu hisseden yükümlü bu yükü üre tim etmenleri sahiplerine doğru kaydırarak geriye yansıma gerçekleşmiş olur Vargı yükünün işletmeden üreticiye, iş gücüne ya da ödünç verenlere kaydınlması gibi. Ancak geriye yansımanın oldukça güç olduğuna işaret etmek gerekir Ekonominin içinde bulunduğu konjonktürel durum yansımayı zaman içinde değiştirebilir Talebin kuvvetli olduğu enflasyonist dönemlerde yüksek fiyat artışlannı üretici kolaylıkla ileriye, tüketicilerine aktarır. Ekonomik durgunluk dönemlerinde ise zaten zayıf olan talebi daha çok azaflacak fiyat artışlanndan kaçınan üretici vergiyi kısmen ya da tamamen kendisi yüklenir: Bir noktaya daha işaret edilebilir. Genellikle dolaylı vergilerin (tüketim vergisi, KDV vb.) yansıtıldığı, dolaysız vergilerin (gelir vergisi, servet vergisi vb) ödeyenin üzerinde kaldığı görüşü yaygındır.

—Opt. Işık dalgaları, ışığı yayma hızları farklı olan iki ortamın aynlma yüzeyine çarptıklannda, dalgalardan bir bölümü ilk ortama geri döner (yansıyan ışık), bir bölümü de ikinci ortama geçerek iletilen ya da kınlan ışığı oluşturur Fermat ilkesine göre, ışığın bir ışının bir noktasından diğerine geçiş süresi maksimum ya da minimumdur Bu durumda yansıyan dalga, gelen ışının gelen dalgaya dik olması gibi yansıyan ışın da yansıyan dalgaya dik olacak biçimde, yüzeyin aynı yayılma süresine denk düşen farklı noktalarındaki temel dalgaların zarfıdır.
Yansıtıcı bir yüzeyin her noktasında, normal, gelen ışın ve yansıyan ışın hep aynı düzlem içinde yer alır ve gelme açısı yansıma açısına eşittir. iki tip yansıma ayırt edilir. Camsı yansıma denen yansıma iki dielektrik ortamın (bunlardan biri boşluk olabilir) sınırında meydana gelir Yansıma oranı iki ortamın indislerine gelme açısına ve ışığın polarma durumuna bağlıdır. Işığın yayıldığı birinci ortamın kırılma indisi (n,) ikinci ortamın kırılma indisinden (nj büyükse bir sınır gelme açısı vardır ve ou değerin üzerinde hiçbir ışık iletilemez: buna tam yansıma denir Metal yansıması perdahlanmış metallerin yüzeyinde meydana gelir. Yansıtma çarpanı dik gelen ışınlar için bile çok büyüktür ve büyük ölçüde dalga boyuna bağlıdır Perdahlanmış bir yüzeyin yansıtma gücü, bu yüzeyi ince bir ya da birçok dielektrik katmanla (yansıma azaltıcı katmanlar, yansıtma gücü yüksek aynalar, ya- rıyansıtıcı lambalar) kaplayarak değiştirilir Yansıma olayından aynalarda ve tam yansıma biçiminde, prizmalarda, ışık kılavuzlarında (optik lifler) yararlanılır.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.