Arama

Yaşar Kemal - Tek Mesaj #4

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
20 Haziran 2015       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  YaşarKemal3.JPG
Gösterim: 1211
Boyut:  40.3 KB

YAŞAR KEMAL

, asıl adı Kemal Sadık Göğcell, türk romancı (Osmaniye, Adana, 1922). Beş yaşındayken kan davası yüzünden gözünün önünde babası öldürüldü. Gene o yıllarda kurban kesilirken meydana gelen kazada sağ gözünü yitirdi. Ortaokul son sınıfa kadar okuduktan sonra yaşamını tarlalarda, bir çiftlikte, genel kitaplıkta çalışarak, arzuhalcilik, köy ilkokulunda vekil öğretmenlik yaparak sürdürdü. Türk ceza yasası'nın 142. maddesi kapsamına giren siyasal bir suç nedeniyle Kozan cezaevi'nde yattı. İstanbul'da bir süre Havagazı şirketi'nde kontrolörlük yaptı. 1951 yılında Cumhuriyet gazetesi' ne girdikten sonra hikâye (Sarı sıcak, 1952), roman (Teneke, 1955; inceMemed I., 1955, Varlık roman armağanı) gibi türlerde ilk yapıtlarının yanı sıra dizi röpor tajları (Yanan ormanlarda elli gün, 1955, İstanbul Gazeteciler cemiyeti armağanı; Çukurova yana yana, 1955; Peri bacaları, 1957), onu geniş çevrelere tanıttı. Röportajları özellikle, Çukurova'da pamuk, çeltik işçilerinin yaşamını, topraksız köylüleri, makineli tarımın doğurduğu işsizliği, yakıcı güneşi, susuzluğu, geniş bataklıklar; çeltik tarlaları yüzünden yoğunlaşan sıtmayı gerçekçi bir biçimde konu edinirken doğayı, ovayı, Toroslar'ın görüntülerini, bitki örtüsünü, hayvanları, renkleri, ışıkları şiirsel bir anlatımla canlandırıyordu. Çukurova’nın yakın tarihinin, göçebe Türkmenler'in yaşamının, gelenek-göre- neklerin, el sanatlarının, nakışların, türkülerin, destanların beslediği bu yazılar romanlarında derinleştirerek işleyeceği bazı temaların genel çerçevesini çiziyordu, işsizliği, güç işlerde çalıştırılan çocukları, ezilen kadınları, acımasız doğa koşullarını ele alan ilk öyküleri gösterişsiz, sade bir anlatımda kaleme alınmıştı. Yöresel sözcükler, deyimler bol bol kullanılıyordu, ilk yapıtlarda konuların basit çizgilerine karşılık gitgide karmaşık olaylar, çağrışımlar kahramanların bilinçaltı dünyası iç içe verilmeye başladı. Sonraki romanlar gerçekte olanlarla akıldan geçenleri, düşleri birbiri üzerine yığmaya koyuldu. Bu değişme ilk ve son ciltleri arasında uzun zaman farkı bulunan ince Memed (I. -IV, 1955 -1987 (III., 1985, Sedat Simavi ödülü]) dizisinde açık olarak görülür. Yazarın bu en ünlü yapıtı, 1933-1938 döneminde Toroslar'da ağanın baskısı sonucu dağa çıkmak zorunda kalan bir köylü delikanlının serüvenini anlatır. Kahramanın başkaldırması başlangıçta bireysel bir karşı koyma iken ilerleyen ciltler boyunca toprak ağalarının temsil ettiği düzeni, onlara destek olan yönetim organını hedef alır; dönemin ideolojik yapısına eleştiriler yöneltir. Me- med'in eşkıyalığı bırakma, halkın arasında yaşama girişimi eşkıyalığın toplumsal, ruhsal bir çözümlemesini getirir. Metnin halk edebiyatından, halk inançlarından beslenen anlatımına kişilerin iç dünyalarına yönelik çözümlemeler ve yer yer kara mizah eşlik eder, insanı kuşatan doğa, zengin görüntülerle yansıtılır.
Çeltik ekimi yapan büyük toprak sahipleriyle sıtmadan kırılan köylülerin çıkan çatışmasını ve yönetimin ağalara yenilişini yansıtan Teneke, hızlı akışlı bir eylem romanıdır. Gene ilk yapıtlardan olduğu halde çok sonraları yayımlanan Höyükteki nar ağacı (1982) doğa-insan ilişkisini, tarımda makineleşmenin doğurduğu işsizliği, sıtmayı, halkın batıl inançlarını, boşa çıkan umutlarını yalın bir anlatımla sergiler. "Dağın öte yüzü” genel başlığını taşıyan üçleme (Ortadirek, 1960; Yer demir gök bakır, 1977'de Fransız eleştirmenler birliği’nce yılın en iyi yabancı romanı seçildi), Toroslar'daki yoksul bir dağ köyünün insanlarına ait bir serüven dizisine dayanır Köylülerin mevsimlik tarım işçiliği için Çukurova'ya yaptıkları zahmetli destansı yolculuk, doğayla savaş, güçlüklere direniş, umarsız halkın dayanak ararken kendine mit yaratması (köyden birinin evliya olduğuna inanılması), açlık korkusu yenilince bu efsanenin yıkılmasını anlatan bu diziyle yazar, başlangıçtaki anlatım sadeliğinden gerçeklerle düşleri, günlük alelade olaylarla korkulan, karabasanları iç içe veren çözümleyici bir anlatıma geçer. Ancak, akıcı bir dil, ağıt, masal, destan gibi geleneksel ürünlerle beslenen şiirsellik kendini daima belli eder.
Yazarın yaşamında trajik yeri olan kan davası, cinayet konulan yapıtlarında türlü yörleriyle işlenmiş bir temadır. "Akçasaz’ın ağalan" genel başlığını taşıyan Demirci
ler çarşısı cinayeti (1973 Madaralı roman ödülü), Yusufçuk Yusuf (1975) romanları bu konuyla yakından ilgilidir. Öte yandan doğanın değiştirilmesi (bataklığın kurutulması) sırasında eski toplum düzeninin, türkmen geleneklerinin, üretim biçiminin de nasıl değiştiği, yeni koşullara uyabilen, fırsatlardan yararlanmayı beceren ailelerin nasıl yükseldiği gösterilir. "Kimsecik" genel başlığını taşıyan yarı özyaşamöyküsel Yağmurcuk kuşu (1980), Kale kapısı (1985, Orhan Kemal roman armağanı) romanları, çocuk kahramanların dünyasını, cinayet, korku temalarını derinleştirir.
İlk yapıtı Ağıtlar (1943) adlı derleme olan yazar, halk edebiyatıyla, efsanelerie ilişkisini daima sürdürdü. Efsaneleri (Üç Anadolu efsanesi, -Köroğlu'nun meydana çıkışı, Karacaoğlan, Alageyik-, 1967); halk kahramanları çevresinde oluşan destanları yeniden işledi. Göçebelerin gelenek -göreneklerini, töreye bağlılıklarını, toplumsal gelişmelerle törenin çatışmasını, aşiretlerin iskânından doğan toplumsal -ekonomik sorunları efsanelerden yola çıkarak konu edindi (Ağrı dağı efsanesi, 1970; Binboğalar efsanesi, 1971). Sömürenle sömürülen çelişkisi, kurtuluş ve bağımsızlık savaşları gibi çağdaş bir temayı ele alırken de hayvan masallarından yararlandı (Filler sultanı ile kırmızı sakallı topal karınca, 1977). İstanbul'la ilgili gözlemlerine dayanan romanları (Al gözüm sey- reyle Salih, 1976; Deniz küstü, 1978; Kuşlar da gitti, 1978), doğal çevrenin (deniz, balıklar, kuşlar) bozulup yok edilmesi, içki, sigara, silah kaçakçılığı, karaborsacılık, bu dönemde anarşi olaylannın tırmanması gibi olayları konu edinir. Romanlarında çocukların dünyasını yansıtan, çocuk kahramanların doğayla (kuşlar, böcekler) ilişkisini, korkularını, düşlerini, sokağa düşmelerini, suça yönelmelerini ele alan bölümlere ek olarak kahramanları çocuklar olan bir röportaj-öykü kitabının (Allah'ın askerleri. Çocuklar insandır 1, 1978) da sahibidir.
12 yıl gazetecilik yapan (1951-1963), Türkiye işçi partisi merkez komitesi'nde görev alan (1962) yazarın toplumsal sorunlarla ilgili yazıları Taş çatlasa (1961), Baldaki tuz (1974), Ağacın çürüğü (1980) kitaplarındadır.
Bazı romanlan oyun biçimine getirilerek sahnelendi: Yer demir gök bakır (Uzunde- re adıyla 1965 Uluslararası Nancy şenliği' n- de dünya birinciliği), Teneke (1965 Ilhan İskender ve Ankara Sanatseverler demeği armağanları; Göteburg tiyatrosu'rıda [İsveç] oynandı, 1975), Ağndağı efsanesi (1974), Yılanı öldürseler (Stel üniversitesi tiyatrosu’rv da [İsveç] oynandı, 1975), Binboğalar efsanesi (Châne noir tiyatrosu [Avignon, Fransa]). Birçok yapıtı sinemaya uyarlandı: Beyaz mendil (L. Akad, 1955), Namus düşmanı (Z. Metin, 1957), Alageyik (A. Yılmaz, 1959), Karacaoğlan'ın kara sevdası (A. Yılmaz, 1959), Ölüm tarlası (1966 A. Yılmaz), Yılanı öldürseler (T. Şoray, 1981), ince Memed (P Ustinov, 1984), Ağndağı efsanesi (M. Ün, 1975), Yer demir gök bakır (Z. U- vaneli, 1988). Yapıtlan ülkesinde en çok satan kitaplar arasında yer alan Yaşar Kemal (ince Memed in satışı 300 000'in üzerindedir), başka dillere en çok yapıtı çevrilen türk romancıdır Fransa’da Uluslararası O no del Dunca ödülü'nü (1982), Legion d'Honneur nişanını (1984) aldı. 1993'te Mitterrand tarafından kurulacak Dünya Kültür akademisi'nin 42 kurucu üyesinden biri oldu. Aynı yıl Adana’da doğduğu köye (Osmaniye ilçesine bağlı Gökçe- dam [Hemite]) büstü dikildi (Kayn. -»).


Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 16 Kasım 2016 02:51