YATIŞMAK gçz f.
1. Hızı, etkisi, şiddeti azalmak, sakin, durgun bir duruma gelmek, sakinleşmek; Fırtına bir türlü yatışmak bilmiyordu.
2. Sözkonusu bir kimseyse, gerginliği, heyecanı, rahatsızlığı azalmak, geçmek, sakinleşmek, coşku, sinir, öfke vb. ise, etkisi azalmak, geçmek: Bir süre sonra yatıştı, durumu serinkanlılıkla düşünmeye başladı. Yatışmak bilmeyen bir öfke.
3. Bir toplulukta huzursuzluk yaratan olaylardan, kargaşa içindeki bir ortamdan söz ederken, olağan düzenine kavuşmak; sakinleşmek: Bölgede durum giderek yatışıyor. Polisler gelince ortalık yatıştı.
♦
yatıştırmak ettirg. f.
1. Bir kimseyi, kızgınlığını, sinirini vb. yatıştırmak, kızmış, hiddetlenmiş, heyecanlanmış bir kimsenin ölçülü, ılımlı, sakin davranmasını sağlamak, sakinleştirmek: Yalvarıyor, yakarıyor ama onu, sinirini bir türlü yatıştıramıyorlardı.
2. Tedirgin, olaylı bir ortamı, sakinleştirmek, kargaşalık doğuran bir olayı bastırmak: Olayları, ortalığı yatıştırmak.
Kaynak: Büyük Larousse