Şu günlerde yeniden yüzünü göstermesiyle üzerinde tekrar düşünmeye gerek duyduğumuz bir konu güneş ışınları ve sağlıkla olan ilişkileri. Baharın gelmesiyle, soğuk havaların etkisinden kurtulup kendimizi sokaklara atarken en çok dikkat etmemiz gereken konulardan bir tanesi.
Yaşamla olan ilişkisi nedeniyle varlığına muhtaç olduğumuzu ancak maruziyetinin muhtemel zararları nedeniyle korunmanında öneminin arttığını hepimiz biliyoruz. Peki nasıl?
Güneşten yayılan ışınlar ve bu ışınlarla taşınan ısı enerjisinin % 50’si yeryüzüne ulaşır. Güneşten yayılan ultraviyole (UV) ışınlar 3’e ayrılır ve herbirinin farklı etkileri vardır:UV Işınlar
Ultraviyole C
Tamamına yakını ozon tabakası tarafından tutulan en zararlı ışın türüdür. Ameliyathaneler de sterilizasyon amaçlı kullanılır.
UVB
Yeni melaninin yapımını uyarır ve cilde salınımını sağlar.
DNA bantlarına ciddi hasar verir.
Ben oluşmasına ve bazı cilt kanseri tiplerine (melenoma hariç) neden olur.
Cildin yaşlanmasına neden olur (UVA'den çok daha az olmak üzere).
D Vitamininin oluşumunu uyararak, hastalıklara ve ironik olarak cilt ve diğer kanserlere karşı korur.
UVA'dan daha kolay güneş yanığına yol açar, ancak ölçülü dozu sağlıklı olabilir.
Hemen hemen tüm güneş koruyucuları (Güneşten Koruyucuların Kullanımı için tıklayın) ile engellenir.
UVA
Melanositlerde daha önceden üretilmiş olan melaninin salınımını sağlar.
Cildin hızlı yaşlanmasına neden olur.
UVB'ye kıyasla daha az kansere neden olduğu düşünülmekle birlikte diğer cilt kanserlerinden daha tehlikeli olan melanoma neden olur.
Birçok güneş koruyucu tarafından engellenememektedir ancak giysi ile bir miktar engellenebilir.
UVB'ye kıyasla sezon ve gün boyu daha istikrarlı bir seviyede bulunur.
Güneş Işınlarının Sağlığa Zararlı Etkileri Nelerdir?
UV ışınlar insan sağlığı üzerine olan zararlı etkilerini daha çok deri hücrelerini ve göz dokusunu etkileyerek gösterirler. Deri üzerine olan etkilerini cildin alt katmanlarına dek nüfuz ederek gösterirler. Kök hücreleri etkilerler ki, bu zararlı cilt yapısının oluşmasına neden olur ve cildin genetik yapısına (DNA) zarar verir. Bu süreçte, vücuttaki kollajen proteini azalmakta ve cilt daha ince güçsüz, pürüzlü ve kırışıklıklarla dolu olmaya başlamaktadır. Aşırı güneş ışığında sadece birkaç dakika kalmak bile kollajen üretimini zarara uğratmaktadır.
Cilt rengi de güneş kaynaklı hastalıklar için bir faktör olarak kabul edilebilir. Çünkü cilt rengine göre güneşten etkilenme oranı değişmektedir. Cildin güneşten ten rengine göre etkilenmesine ‘’fototip’’ denir. Açık tenlilerin cilt kanserine yakalanma ihtimalleri daha yüksektir.
Güneşin UV ışınlarına fazlaca maruziyet yaşla ilintili katarakt, pterygium (iyi huylu konjunktiva büyümesi), fotokeratit ve korneada yıkıcı değişiklikler gibi bir takım göz sorunlarına sebebiyet verebilir.
Bu sorunlar bulanık görmeye, gözde tahrişe, kızarıklığa, yaşarmaya, geçici görme kaybına ve bazı vakalarda körlüğe yol açabilir.
Amerikan Optometrik Birliği kısa adıyla AOA’da komisyon üyesi olan Dr. Gregory Good’a göre:
“UV radyasyonuyla derinin yanması gibi, gözler de bu ışınlardan zarar görebilirler. Özellikle genç insanların gözlerini korumaya ihtiyaçları var. Kenarlı bir şapka giymek, UV radyasyonunu absorbe eden bir güneş gözlüğü takmak gibi basit, güvenli ve pahalı olmayan yöntemlerle bu korunma sağlanabilir.”
Cilt ayrıca mevcut benlerde görülen değişikliklerde cilt kanseri habercisi olabilir. Ben sayısı fazla (50’den yüksek) olan kişilerin de cilt kanserine yakalanma ihtimalinin yüksek olduğu bilinmektedir.
Bende görülen değişikliklere örnek olarak bende asimetri olması, dış kenarlarının girintili çıkıntılı şekil alması, renginin kısmen veya tamamen siyah, kahverengi, mavi, kırmızıya dönüşmesi veya etrafında beyaz renk değişiklikleri göstermesi, en uzun çapının 6 milimetreden daha fazla olması veya büyümesi, normal cilt seviyesinden kabarması veya yükselmesi, üzerinde yara açılması ve zaman zaman kanaması verilebilir.
Güneş ışınları melanin pigmenti birikimine neden olarak çil oluşumuna da yol açabilir.