ORUCUN MADDİ VE MANEVİ FAYDALARI
• Oruç Ahlâkımızı Güzelleştirir
Ramazan ayı, müslümanlar için kutsal ve çok mübarek bir aydır. İslâm güneşi bu ayda doğmuş, dünyayı aydınlatan Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim bu ayda inmeye başlamıştır. Bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesi bu ayın içindedir. İçimizi kötü düşüncelerden, dışımızı çirkin davranışlardan temizleyen oruç bu ayda tutulmaktadır.
Yüce Allah şöyle buyuruyor: 'Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Ola ki, korunup sakınırsınız.'
Oruç, bizi dünyada kötülüklerden sakındıran, ahirette cehennemden koruyan ve günahlarımızın bağışlanmasına vesile olan önemli bir ibadettir. Sevgili Peygamberimiz şu müjdeyi veriyor: 'Kim inanarak ve mükâfatını Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.'
Oruç, bize daima Allah'ı hatırlatır, sorumluluk duygusunu geliştirir. Kalbimizi kötü duygu ve düşüncelerden temizler, başkalarına fenalık yapmaktan korur. Oruç, bize en güzel ahlâkî davranışları kazandırarak adeta melekleştirir.
Orucun farz olmasındaki hikmet, Allah'a karşı kulluk görevini yerine getirmek ve kötülüklerden sakınmaktır.
b) Oruç; Birlik, Beraberlik, Merhamet ve Yardımlaşma Duygularını Geliştirir
Hayatında açlık nedir bilmeyen varlıklı bir kimse, yoksulların çektiği açlık ve sıkıntıyı gereği gibi anlayamaz. Fakat bu kişi oruç tutarsa açlığın ne olduğunu anlar ve yoksulların sıkıntılarını yüreğinde daha iyi hisseder, onlara karşı şefkat ve merhamet duyguları uyanır. Bunun sonucu olarak da yoksullara yardım elini uzatır, sıkıntılarını gidermeye çalışır. Oruç ayı sayesinde müslümanlar birbirlerine fitre, zekat, sadaka, iftar ve sahur daveti verirler. Bu ayda insanlar birlikte oruç tutma, iftar açma , ibadet etme firsatlarını bulurlar. Ayrıca ticaret canlanır.
c) Oruç Tutmak İnsanı Sağlıklı Yapar
Bu konuda Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: ‘Oruç tutunuz, sıhhat bulursunuz.’
Senenin onbir ayında yorulan sindirim organları oruç sayesinde dinlenir. Bilim adamları, orucun sağlık yönünden vücudumuza bir çok faydaları olduğunu belirtmişlerdir.
d) Oruç İnsana Sabırlı Olmayı Öğretir
Oruç tutmakla, belirli bir zaman yeme, içme arzusuna karşı koyan kişi, hayatta karşısına çıkabilecek güçlüklere kolaylıkla sabreder, acılarave sıkıntılara dayanır, iradesi güç kazanır. Gerektiğinde düşmanla savaşmaktan yılmaz, bu uğurda karşısına çıkabilecek zorluklara dayanmasını bilir.
BİR AYET BİR YORUM
Âyet:
“Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi sakınasınız diye sizin üzerinize de oruç farz kılındı.” (Bakara Suresi, 183.ayet).
Arapça’da “Savm”kelimesinin dini literatürdeki anlamı: Allah`ın emrini yerine getirmek ve Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için ibadet niyetiyle mü’minin, belli süre zarfında her türlü yemeyi, içmeyi ve cinsi ilişkiyi terketmesidir. Yukarıdaki ayette Allah Teala; oruç ibadetinin sadece Muhammed(a.s) ümmetine has bir ibadet olmadığını, bu ibadetin “Sizden öncekilere....” ifadesiyle, bizden önce yaşamış ümmetlerde de var olduğunu belirtmektedir. Oruç, Hz. Âdem’ den son peygambere ve bu peygamberlere uyan toplumlara farz kılınmıştır. Eski Mısırlılarda, Greklerde, Romalılarda orucun varlığı bilinmektedir. Günümüzde Hindular oruç tutmaktadırlar. Örneğin; Yahudiler, Ekim ayına rastlayan yılbaşlarından on gün sonra, gün batımından ertesi günün gün batımına kadar oruç tutarlar, günahların bağışlandığı gün olarak kabul ettikleri bu farz kılınmış oruç gününe “kipur” adını verirler. Ayrıca yılın farklı günlerinde tuttukları başka farz ve nafile oruçları da vardır. Yine Müslümanlar Mekke’den Medine’ye hicret ettiklerinde orada bulunan Yahudilerin oruç tuttuklarını müşahede etmişlerdi. Hıristiyan şeriatında – Tevrat’ta olandan başka- bir oruç yoktur. Hz. İsa kendisine peygamberlik gelmeden önce kırk gün oruç tuttuğu için Hıristiyan din adamları bunu da ibadet olarak telakki etmişlerdir. Kısaca bu örnekler bize oruç ibadetinin –ayette belirtildiği gibi- bizden önceki ümmetlerde de olduğu ve uygulandığını göstermektedir.
Ayette geçen “Sakınasınız diye......” ifadesi ise, oruç ibadetinin bir başka yönünü ortaya koymaktadır. Dinde sakınmak(takva) günahlarla ilgili bir sakınmadır, günahlardan uzak durmak, günaha girmemek için çaba göstermektir. Allah Teâla bu söz ile orucun şehveti kırdığı ve nefsin isteklerini yapmaktan alıkoyduğu için takvayı doğurduğunu açıklamıştır. Oruç, sadece insanın bazı isteklerini frenlemesini istemez; aynı zamanda bu ibadetle inananlar, kendilerini bir eğitim sürecinden geçiriyor olmalarıdır. Bu eğitim insana, içten gelen her isteğe boyun eğmeyerek iradesinin gücünü sergilemesini öğretmektedir. Bütün bunlar bir arada düşünüldüğünde, oruç ibadetinin insana maddi-manevi birçok faydalar sağladığı şüphe götürmez bir gerçektir.
RAMAZAN NÜKTELERİ
Sağ elinin verdiğini sol eline duyurmayanlar...
Ramazan günlerinde çoğunlukla zenginler tebdil-i kıyafetle hiç tanımadıkları mıntıkalara giderler, tenha zamanları kollayarak bakkal, manav dükkanlara girer ve sorarlarmış:
'Zimem defteriniz (veresiye defteri) var mı?'
Esnaf bu defteri çıkarınca gelen şöyle dermiş:
'Lütfen baştan sondan veya ortadan şu kadar sahifenin yekününü yapınız.'
Esnaf söyleneni yapar, gelen de kesesini çıkarır ve hesabı ödermiş. Ardından da:
'Silin borçlarını... Allah kabul etsin!' der ve çeker gidermiş.
Borcu ödenen, borcu ödeyenin kim olduğunu, borcu sildiren de kimi borçtan kurtardığını bilmezmiş. Çünkü hepsi sadece ve yalnız Allah rızası içinmiş...
Anladık Ramazan başlamış!?Ramazan hilali görülmeyince oruç tutmanın caiz olmayacağını bilen bir tiryaki, hilali görmemek için evinin pencerelerini kapayıp perdeleri de sımsıkı örter: geceleri mahalle kahvesine giderken de başını önüne eğermiş, nasılsa bir su birikintisi içinde hilalin aksini görünce ürkerek şöyle demiş:
- Hey mübarek! Gözüme mi gireceksin, anladık işte ramazan başlamış!..
Ramazanda Akşam Namazı
Sultan II. Mahmud Han asr-ı ricalinden bir zât, Ramazanda bazı ahbab ve tanıdıklarını iftara davet etmiş. Meşhur şair İzzet Molla da davetliler arasındaymış.
Akşam ezanı okunmuş, cemaatle namaza başlamışlar. İmamlık eden zât, namazı neredeyse iki secdeyi bir edecek kadar acele kıldırıyormuş. Çok kısa zamanda sonuncu rekatın tahıyyatına gelmişler. O aralık dışarıdan bir adam gelip namaz kıldıklarını görünce:
"Hazır abdestim varken ben de cemaate yetişeyim" diye düşünüp safa dahil olacağı sırada cemaat selam vermiş. İzzet Molla dönüp adama şöyle demiş: "Be adam! Biz içinde iken yetişemiyoruz, sen dışarıdan gelip nasıl yetişeceksin?"