Arama


Hera - avatarı
Hera
VIP A'mour
25 Temmuz 2015       Mesaj #4
Hera - avatarı
VIP A'mour
AKKOYUNLULAR, Doğu Anadolu ve Batı İran'da imparatorluk kurmuş bir Türk oymağı (1403 -1508). Akkoyunlu oymağı, başta Bayındır olmak üzere, Bayat, Döğer, Çepni vb. boylardan oluşuyordu. Dede Korkut hikâyelerine de yansıyan Bayındır ya da Bayındur adına ilk kez Bizans kaynaklarında rastlanır (1352). Bu oymak, islamiyetin sûnni mezhebini benimsedi ve birçok kez, Trabzon Rum imparatorluğu’na saldırıda bulundu. Bunlardan Tur Ali Bey'in oğlu Kutlu Bey, imparatorun kızıyla evlendi, bu evlilikten Karayülük Osman dünyaya geldi. Kutlu Bey’in ölümünden sonra yerine oğullarından Ahmet Bey geçti. Ahmet Bey Eretnaoğulları’ndan Erzincan emiri Mutahharten'e saldırdıysa da, ağır bir yenilgiye uğradı, Kadı Burhanettin'e sığındı. Kadı Burhanettin, Erzincan'ın yönetimini, kentin alınışında kendisine yardım eden Ahmet Bey'e verdi. Ahmet Bey'in kardeşi Karayülük OsmarTda Kadı Burhanettin’in hizmetine girdi ve onun buyruğuyla Şebinkarahisar’ı zapt etti. Ancak, sonradan Kadı Burhanettin ile arası açıldı ve onu öldürttü (1398). Arkasından Sivas'ı kuşattıysa da, Osmanlılar’a yenildi; önceleri düşmanı olduğu Mutahharten’e sığındı. Arkasından Timur’a bağlandı, onun Anadolu seferine katıldı. Hizmetlerine karşılık kendisine Malatya verildi. Timur'un yanında Ankara savaşı'na (1402) katıldıktan sonra bütün Diyarbakır yöresi ona bırakıldı. Burada Akkoyunlu devletini kurdu (1403). Zamanla, Mezopotamya, Doğu Anadolu, Irakı arap ve Irak-ı acem'le Horasan dışında İran Akkoyunlu egemenliğine girdi.
Karayülük Osman, 1435’e kadar önce Timur’a, sonra da onun oğlu Şahruh’a bağlı kaldı. Bu arada Mısır Memluk hükümdarlarını da metbu tanıdı ve OsmanlIlarla iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. Ölümünden sonra (1435), yerine geçen Ali Bey, yine Timurlular ve Memiuklar’a bağlı olarak devleti yönetti, ancak dönemi karışıklık içinde geçti. Karakoyunlular'a ve Mardin valisi olan kardeşi Hamza Bey’e yenildi; önce Osmanlılar’a sonra Memluklar’a sığındı. Yerine geçen Hamza Bey, ülkenin birliğini sağladı. Ölümünden sonra yerine, Ali Bey'in oğlu Cihangir geçmek istediyse de, başarılı Olamadı ve küçük kardeşi Uzun Haşan yönetimi ele geçirdi. Batıda, Osmanlılar'a yenilen (Otlukbeli* savaşı, 1473) Uzun Haşan, Gürcistan ve İran’da yaptığı savaşlarla ülkesini imparatorluk haline getirmeyi başardı. Devletinin başkentini Diyarbakır’ dan Tebriz’e taşıdı. Ülkesinin her yanında görev verdiği şehzadelerine adeta bağımsız beylik hakkı tanıması, dolayısıyla devletinin kabile ve aşiret devleti olması, imparatorluğunun ilerdeki çöküşünü hazırladı. Uzun Haşan ölünce (1478) yerine geçmek isteyen oğulları arasındaki savaşı Sultan Yakup kazandı. Onun döneminde, şiiler arasında huzursuzluk arttı; Safeviler'den Şeyh Haydar ayaklandı. Sultan Yakup, bu ayaklanmayı bastırdı ve Haydar öldürüldü. Sultan Yakup'un ölümünü izleyen dönemde sırasıyla Baysungur (1491-1492), Uzun Hasan’ın torunu Rüstem (1492-1497), Bayezit ll’nin damadı olup, ufak tefek olduğundan ötürü gölde denilen Ahmet (1497), Elvent (Azerbaycan'da: 1497-1504), Muhammet Mirza (Yezd’de: 1497-1499), Murat (Şirvan’ da: 1497-1508) hükümdar oldular. Ancak bunların hemen hepsi, kendi yakınlarıyla savaştı; ülkede dirlik düzenlik kalmadı. Sonunda Safevi hükümdarı Şah İsmail, Akkoyunlu devletine son verdi. Ele geçirdiği Akkoyunlular’ı öldürdü. Şah İsmail’in elinden kurtulanlar osmanlı ülkesine sığındılar. Bunlar Osmanlılar’ın İran’ la yaptığı savaşlara katıldılar. Göçebe oldukları için de zaman zaman Osmanlı devletine karşı ayaklandılar.
Moğol saldırısının neden olduğu korkunç yıkımdan yararlanan Akkoyunlu beyleri uzun süre etraflarına topladıkları kimseleri geçindirebilmek ya da bir yurt elde etmek amacıyla türlü yollara başvurdular. Kimi devletlerin buyruğunda para ya da ganimet karşılığı çalıştılar. Katıldıkları savaşlarda, acımasızca etrafı yağmalamaktan çekinmediler.
Akkoyunlu devleti ancak Uzun Haşan yönetiminde gerçek bir devlet niteliği kazandı. Uzun Haşan, kendinden önce bu bölgelerde egemen olan Karakoyunlu, Celayir ve Timur devletlerinin yönetim biçimini benimsedi, askeri örgütlenmede ise Osmanlılar’ı örnek aldı. Bunun yanında göçebe unsurları yerleşik duruma getirmek için sonradan "Haşan Bey kanunları" adı da verilen arazi kanunlarını çıkarttı.-Bu kanunlar Doğu Anadolu’da OsmanlIlar tarafından da uygulandı. •SANAT. Doğu ve Güney-Doğu Anadolu'da XIV. ve XV. yy.'larda egemen olan Akkoyunlular'ın sanat ve mimarlık yapıtları çok çeşitli özellikler gösterir. Yöresel coğrafya ve iklim koşulları, yaşama biçimi ve değerler, İran ve Mezopotamya ile siyasal, toplumsal, ekonomik ve kültürel ilişkiler, sanat ve mimarlığı biçimlendiren önemli etmenlerdir. Akkoyunlular’ın Anadolu ve Anadolu dışında egemen oldukları yerleşme merkezlerindeki yapılar incelendiğinde, yapı üretiminin önemli boyutlara ulaştığı görülür. Bunlar da zorunlu etkinlikleri karşılayıcı niteliktedir. Doğudan ve güneyden gelenlerle Anadolulu sanatçılar bir arada yapı üretmiş, geleneklerini kaynaştırmışlardır. Buna karşılık bölgesel gereçlerin yeğlendiği, Selçuklu ve Artukoğutları dönemlerinden beri geliştirilen eski tasarımların kullanıldığı örnekler de vardır. Gene bu dönemde, yer yer Anadolu-Türk mimarlığının gelişim çizgisi içinde, tasarım ve bezeme açısından özgün örneklere de rastlanmaktadır.
Saray çevresi dışında değişik yörelerde egemen olan akkoyunlu soyundan beylerin, bulundukları yörelerde güçleri oranında, başta mimarlık olmak üzere çeşitli sanatsal etkinlikleri destekledikleri görülmektedir. Dönemin önemli merkezlerinden biri, bir süre başkent olan Diyarbakır, diğeri ise Mardin’dir. Bunlara aynı yoğunlukta olmamakla birlikte Hasankeyf, Urfa, Ahlat, Harput, Çemişkezek, Erzurum, Bayburt vb. eklenebilir. Uzun Haşan döneminde başkentin Diyarbakır’dan Tebriz’e taşınması yapı üretimini de etkilemiş, önemli merkezler dışında Anadolu’daki akkoyunlu yapıları azalmıştır.
Akkoyunlu sanatının bir başka özelliği, XV.ve XVI. yy.'larda gelişen osmanlı mimarlığıyla, özellikle dinsel yapılarda, biçimsel açıdan koşutluklar göstermesidir Buna bağlı olarak, değişik bölgelerde gelişen iki sanat arasında yakın ilişkiler bulunduğu söylenebilir. Osmanlı belgelerin de akkoyunlu yapıtlarını açıklığa kavuşturacak çok zengin bilgiler bulunmaktadır. Başta Diyarbakır ve Mardin’de olmak üzere zengin vakıfları bulunan birçok akkoyunlu yapıtının geçirdiği aşamalar be- lirlenebilmektedir. Bu belgelerde dikkati çeken bir nokta yapıların işlevlerine ilişkindir. Belgelerde yapılardan "zaviye ve mescit", "zaviye ve türbe”, vb. biçiminde söz edilmesi, bunların birbirine yakın işlevleri üstlendiklerini ortaya koymaktadır. Bu arada değişik işlevlerde yapılardan oluşan külliyeler de vardır.
Devletin ilk merkezi olan Diyarbakır’daki camiler, küçük, gösterişli, plan, bezeme ve taş işçilikleriyle önemli örneklerdir. Ayniminare camisi (1489), yan mekânlı ilk osmanlı camileri planında yalın bir yapıdır. Şeyhmatar camisi (1500), yöresel özellikte ak-kara taştan bir yapıdır. Minaresi, 4 sütuna oturan gövdesiyle bu türde tektir. Nebi (Peygamber) camisi (XV. yy.) yanlara doğru genişletilmiş tek kubbeli yapılara ilginç bir örnektir. Burada kubbe, yanlarda beşik tonozlarla genişletilmiştir. Yanlara doğru genişletilmiş planın daha gelişmiş bir örneği Safa (Iparlı) camisi'nde görülmektedir (XV. yy. ortaları). Burada sekiz ayağa oturan merkezi kubbe, yanlara doğru ortada tonoz, köşelerde küçük kubbelerle genişletilmiştir. Bu durum OsmanlIlarla da koşutluklar gösterir. Şeyhsafa medresesi (Muslihittin- lari medresesi) [yaklş. XV. yy. ortası) tüm birimlerin ince, uzun bir dikdörtgen plan üzerinde toplanmasıyla, klasik medrese örneklerinden ayrılır. Safa camisi’ndeki çiniler ve taş işçiliği ise, Akkoyunlular’ın bu sanatlardaki yetkinliğini gösterir. Bunların yanı sıra Diyarbakır surlarındaki yazıtlar da Akkoyunlu dönemine ilişkin önemli örneklerdir.
Kaynak: Büyük Larousse