Arama


Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
3 Ekim 2015       Mesaj #7
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye

EDEBİYAT


Klasik üslubu benimseyen


(Oda al malestuoso rio Paranâ) şair Manuel Josö de Lavarden (1754-1809), tam anlamıyla Amerika’ya özgü ilk tiyatro yapıtını (Siripo, 1789) bağımsızlık arifesinde kaleme aldı. Arjantin'de romantizm, Rosas’ın diktatörlük yıllarına ve zorba yönetime karşı çıkan yazarların sürgünde oldukları döneme rastlar. “Sürgünler” adıyla anılan bu yazarlar arasında Chateaubriand'dan etkilenmiş olan Esteban Echeverrla (1805 -1851), Arjantin'de yazılan ilk romanın (Amalia, 1851-1855) yazarı Josö Mârmol (1818-1871), şair ve denemeci Juan Mana Gutierrez (1809-1878) ile, yazıları ulusal bilincin oluşmasına güçlü biçimde katkıda bulunan üç siyaset adamı,Juan Bautista Alberdi (1810-1884), Bartolomö Mitre (1821-1906) ve "sürgünler"in en ünlüsü Domingo Faustino Sarmiento (1811 -1888) anılabilir.
Ad:  arjantin7.jpg
Gösterim: 1106
Boyut:  62.0 KB

Şiirde, Hugo'dan izler taşıyan Olegario V Andrade (1839-1882) ve zarif dizeleriyle Carlos Guido y Spano (1827-1918) ön plana çıktılar. Aynı dönemde, La Plata yöresinde önce sözlü olarak başlayan, sonra yazılı olarak gelişen. goşo tipini işleyen ve goşoların renkli, canlı diliyle yazılmış, tadına doyum olmaz bir halk şiiri doğdu. Santos Vega adlı yapıtını yayımlamadan önce diktatör Rosas'a karşı acımasız yergiler yazan Hılarıo Ascâsubi'nın (1807-1875) başlattığı goşo şiirinin, aynı güzellikte bir örneğini de Estanislao del Campo (1834 1880) verdi: Fausto( 1866). Hiç kuşkusuz, türün en büyük ustası Jose Hernandez'dır (1834-1886); onun Martin Fıerro adlı şiiri, Pampa yı öven uzun bir destandır. Goşo türü daha sonra, şiirde Rafael Oblıga-do (1851-1920), romandaysa Eduardo Gutierrez (1853-1890) ile doruk noktasına ulaştı.

"1880 kuşağı" diye anılan yazarlar arasında (1880'de Arjantin federal bir devlet, Buenos Aires de bu devletin başkenti oldu), Miguel Canâ’yi (1851-1905), renkli konuşmalarla süslü uzun hikâyelerin yazarı Fray Mocho’yu (1858-1903), Arjantin edebiyatına natüralist romanı (Sin rumba) ve büyük kent temasını getiren Eugenio Cambaceres'in (1843-1888) yanı sıra, La gran aldea (1884) adlı yapıtıyla aynı temayı işleyen Lucio Vicente Lpez’i de (1848-1894) anmak gerekir. Fransız kökenli Paul Groussac (1848 -1929), yapıtlarında ruhsal çözümlemelere ağırlık verdi.

XX. yy.’ın başlarında, mizah dolu pikaresk romanlarıyla Roberto J. Payro (1867 -1928) öne çıkarken, natüralist tiyatro, amerikan oyun yazarlarının en büyüklerinden biri olan Uruguay asıllı Florencio Sânchez'in (1875-1910), ibsen tarzında yazdığı oyunlarla büyük başarı kazandı. Hızlı ekonomik gelişmenin ve Avrupa kaynaklı yoğun bir göç hareketinin gözlendiği bu dönemde Arjantin'de, Ruben Darto’nun da katıldığı, çağdaşçı akım (1893-1898) gelişti. Çağdaşçı akımın başlıca temsilcileri, bir parnasçı olarak kalan Leopoldo Dı'az (1862-1947) ve özellikle, şiir ve romanlarıyla etkisi büyük olan Leopoldo Lugones (1874-1938) oldu.

Enrique Rodriguez Larreta (1875- 1961), La gloria de Don RaPniro (1908) adlı yapıtıyla romana çağdaşçıların estetik anlayışını getirdi. Larreta, Felipe II dönemini canlandıran bu romandan sonra Zogoibı (1926) ile goşo temasına döndü. Los gauchos judios'da bir çiftçi yahudi topluluğunun yaşamını gerçekçi bir dille anlatan Alberto Gerchunoff ve El ingtes de los güesos’da (1924) yerel yaşamı büyük bir incelikle yakalayan romancı Benito Lynch (1880-1951), konu olarak kırsal kesimi ele aldılar. Buna karşılık, kent yaşamı Manuel Gâlvez (1882-1962) tarafından, döneminin toplumunu inceleyen bir yapıtla gözler önüne serildi. XX. yy. başlarının Buenos Aires'ine mizahçı bir gözle bakan Arturo Cancela'nın (1892 -1959) da konusu kent yaşamıydı; popüler yazar Hugo Wast (1883-1962) Arjantin’deki yaşamın değişik yönlerini ele aldı.

Çağdaşçı akıma karşı çıkan yeni şairler, şiiri daha yalın biçimlere yönelttiler. Bu yönelime uygun olarak, konuşma diliyle yazılmış güftelerden oluşan halk şarkısı tango yaygınlaştı. Buenos Aires'in yoksul kenar mahallelerinin duygusal ozanı ve Borges'in sonradan yaşamöyküsünü yazdığı Evaristo Carriego (1883-1912) [La canciön del barrio, 1913] çağdaşçılık akımından ilk uzaklaşanlardan biriydi. Onun gibi, Baldomero Fernândez Moreno (1886-1950) da yapmacıksız bir dille, başkentin günlük yaşamını, sokaklarını ve sıradan insanları anlattı. Enrique Banchs da (1888-1968) yalın ve süssüz bir dil kullanır ve klasiklerin üslubunu yeğlerken, onun gibi tarihçi ve denemeci olan Arturo Capdevila (1889-1967), bir dize ustası olarak hüzünlü bir şiir anlayışı geliştirdi (Melpömene, 1912). Alfonsina Storni (1892-1938), kadın şairler arasında seçkin bir yer edindi.

1920'ye doğru Arjantin edebiyatı, genç şairlerin öncüsü olarak benimsenen Jorge Luis Borges'in (1899-1986) ispanya' dan getirdiği ultraismo gibi öncü Avrupa akımlarının etkisiyle bir yenilenme dönemine girdi. Buenos Aires bu dönemde, Boedo adı verilen gruba bağlı yazarlarla, Martın Fierro dergisi (1924-1927) çevresinde toplanan ve estetik kaygılara öncelik veren Florida grubundan şairleri karşı karşıya getiren bir çatışma alanı durumuna geldi. Serbest şiiri ve eğretilemeyi öven martin lierrocular, aşırıcılık akımını hemen benimsediler. Aynı zamanda hem karamsar, hem mizahi yapıtlar veren Macedonia Fernândez (1874-1952) bir grup öncü şaire önderlik etti: Oliverio Girondo (1891-1967), RicardoE. Molinari (doğm. 1898), Eduardo Gonzâlez Lanuza (doğm. 1900), katoliklikten esinlenen Luıs Bernârdez (doğm. 1900), Carlos Mastronardi (1901 1976), Luis L. Franco (doğm. 1898), Roberto Ledesma (1901-1966) Norah Lange (doğm. 1906) ve eğretilemelerle yüklü lirik şiirleriyle belki de hepsinden usta olan Leopoldo Marechal (1900-1970). Şairler arasında, özellikle oyun yazarı olarak tanınan Conrado Nale Roxlo (1898-1971) ve kendisini ulusal gerçekliğin en bilinçli çözümleyicileri arasına sokan Radiografıa de la pampa (1932) adlı yapıtıyla güçlü bir denemeci olduğunu da kanıtlayan Ezequıel Martınez Estrada'nın da(1875-1965) adını anmak gerekir. Tanınmış bir yazarlar çevresinin en önemli kişisi olan ve kurduğu Sur (1931) adlı dergiyle yurttaşlarına dünya edebiyatını tanıtmaya çalışan yazar Victoria Ocampo (1893-1979), Arjantin' de düşünsel yaşamı canlandırdı.

Sonunda bir mit kahramanı haline gelen goşo, Ricardo Güiraldes'in (1886 -1927) Don Segundo Sombra (1926) adlı yapıtıyla romanda yeniden belirdi. Ama, köyden kente göçün doğurduğu ahlaki ve toplumsal sorunlardan ve şaşırtıcı bir büyüme gösteren kentlerde yalnız başına yaşayan insanın trajedisinden esinlenen romanların çerçevesini genellikle kentler, özellikle de Buenos Aires oluşturdu. Toplumsal içerikli bu kent edebiyatı, özellikle Boedo grubunun üyeleri tarafından işlendi: lumpen-proletaryanın romancısı Elıas Castelnuovo (doğm. 1893), yoksul çocukların yaşam koşullarını ele alan Alvaro Yunque (doğm. 1890), Leonidas Barletta (doğm. 1902) ve Dostoyevskiy'i anımsatan Roberto Arlt (1900-1942). Edebi bölgecilik akımının birçok yandaşı arasında, yapıtlarında ülkenin kuzeyini işleyen Juan Carlos Dâvalos (1887-1959) ve konusu Patagonya bölgesinde geçen Lago argentino (1948) adlı romanıyla Juan Goyanarte (1900-1967) yer aldı. Tiyatro alanında ise, özellikle, gerçekçi oyunlar yazan Samuel Eichelbaum (1894-1967) ön plana çıktı.

Perönculuk dönemine (1943-1955) damgasını vuran olay, rejim karşıtı yazarların ülke dışına göç etmeleridir. Bununla birlikte, edebiyat verimliliğini korudu. "1940 kuşağı”, kimi zaman da “yeniro- mantikler kuşağı" adı verilen genç şairler, biçime büyük önem verdiler: Vicente Barbieri (1903-1956), Mario Binetti (doğm. 1916), Daniel Devoto (doğm. 1916), Juan Rodolfo VVilcock (doğm. 1919), Câsar Fernândez Moreno (doğm. 1919), kuşağının en yetenekli şairlerinden biri olan Alberto Girri (doğm. 1918) gibi çok yalın bir üslupla yazan Eduardo Jonquiâres (doğm. 1918). Buna karşılık, zengin imgelerle dolu şatafatlı bir üsluba sahip Enrique Molina (doğm. 1910), en önemli arjantinli gerçeküstücüdür. Öte yandan, kentlerdeki sefalet, Buenos Aires'in orta sınıf mahalleleriyle gecekondu semtlerini konu edinen Bernardo Verbitsky'nin (doğm. 1907) [Villa miseria es tambiĞn America, 1957] ya da Roger Pla'nın (doğm. 1912) yazdığı türden nitelikli röportaj-romanları konu bakımından besledi.

Şair Leopoldo Marechal’in 1948'de yayımlanan büyük romanı Âdân Buenosayres, James Joyce'un Ulysses' iyle eşit değerde sayıldı. Fransız varoluşçuluğundan etkilenmiş üstün yetenekli iki yazarın, Eduardo Mallea (doğm. 1903) ile Ernesto Sâbato’nın (doğm. 1911) yapıtlarının çerçevesini yine kentler ve kent yaşamının sıkıntıları oluştururken, Manuel Mujica Laynez de (doğm. 1910) Proust’ un yapıtlarını andıran romanlarında soyluların Arjantin'ini yansıttı.

Fakat çağdaş Arjantin edebiyatının en özgün yanı, bilgiyi, hayali ve kendi kendini yıkan bir alayı büyüleyici bir biçimde birbirine karıştıran ve tümüyle kendisinemın gerçekleşmesini sağladı. Gerçeküstücülük, Mario Trejo ve Francisco Josâ Madariaga'nın yapıtlarıyla sürdürülürken, 1930 dolaylarında doğan genç kuşak yazarların birçoğu, örneğin Francisco Urondo. Alberto Vanasco, Julio Llinas, Roberto Juarroz, Juan Gelmân, aynı zamanda bir öykücü olan Juan Jos6 Hernândez, Noâ Jitrik ve çok tutulah şarkı ve çocuk kitapları yazan Elena Walsh gibi şairler, halk kültürüne, tangoya, Buenos Aires argosu "lunfardo' ya ve folklora derin bir ilgi duydular. Büyük bir canlılık görülen tiyatro alanında Osvaldo Dragün’u (doğm. 1929) anmak gerekir.
Romanda ise, büyük bir çeşitlilik göze çarpar. Hâctor A. Murena (1924-1975) kapalı ve kasvetli ve bir evren kurarken; Humberto Costantini, Dalmiro Sâenz, Pedro Orgambıde ve özellikle günümüz Arjantin gerçeği üzerine şiddet dolu romanların yazarı Davit Vinas (doğm. 1929) gibi yazarlar da çağlarının tanığı olmaya özen gösterdiler. Kimi yazarlar(Rodolfo Walsh, Juan Josâ Saer) toplumsal eleştiriye yönelirken, kimileri de (Antonio Di Benedetto) belirli bir nesnelciliği benimsedi. Höctor Biancotti (doğm. 1930) ise, fantastik edebiyatı sürdürdü. Bu dönemde, roman alanının ve üslubunun yeniden tanımlanmasına girişildi, Daniel Moyano ilk gençlik çağının romancısı olarak ortaya çıkarken Nestor Sânchez (doğm. 1935) romanlarında, daha çok iletişimsizliği işledi ve geleneksel anlatı dilini köktenci bir yaklaşımla eleştirdi. Manuel Puig (doğm. 1932) ise yadırgatıcı başlıklarla sunduğu romanlarında (Örümcek kadının öpücüğü) [El besode la mujer arana, 1979), iletişim araçlarının yarattığı ve tefrika romanların diliyle ya da sıradan piyasa filmlerinin diyaloglarıyla alay eden bir dünyanın karikatürünü çizdi.

ARKEOLOJİ VE GÜZEL SANATLAR


Arkeoloji.


Arjantin toprakları altı arkeolojik bölgeye ayrılabilir: Kuzey-Batı, Chaco-santiagueno, Orta-Batı, Orta Sı- erralar, Chaco'nun kıyı kesimi ve Pampa -Patagonya-Ateş ülkesi.
Ülkenin güneyinde ve doğusunda göçebe ve yarı göçebe kabileler üstünlük kurdular. Bunların bir bölümü XVI. yy.’da İspanyolların gelişleri sırasında bile avcılık ve balıkçılık yaparak geçiniyorlardı.
Kolomböncesi Arjantin el sanatlarının en dikkat çekici yapıtları Kuzey-Batı'da, sıradağlarının eteklerinde bulundu. Buna karşılık, burada Perü'daki saray ve tapınaklara benzer anıtsal yapılara rastlanılamadı.
Kuzey-Batı'nın ilk sakinleri, o sırada Arjantin topraklarının büyük bir bölümünde yaşayan öteki topluluklar gibi, teknik gelişim düzeyleri, özellikle taştan ve kemikten yaptıkları araç-gereçten anlaşılan, avcı ve toplayıcılardı. İntihuasi mağarasında bulunan Ayampita türü taş aletler çağımızdan altı bin yıl öncesine tarihlenmiştir.

İ.Û. 500 - İ.S. 650 yılları arasında, Con- dorhuası, CiOnaga, Alamito, T afi, Candelaria gibi, birçok kültür gelişti. Bu kültürlerde tarım ve hayvancılık uygulanıyor, keramik, dokuma ve maden kullanılıyordu. Alamito ve Tafı kültürleri, çok güzel bir taş heykel sanatı ortaya çıkardılar. Bu tür kırsal yerleşim alanlarında ölüler evlere, avlulara ya da büyük mezarlıklara gömülürdü. Çocuk ölüler çoğunlukla pişmiş toprak çömlekler içinde toprağa verilirdi.

Aguada- kültürü İ.S. 605-850 arasında gelişti.


850-1480 arasında kalan sürenin en belirgin özelliği, birbirinden değişik birçok bölgenin orlaya çıkışıdır. En iyi bilinen kültürler, Santa Mana ve Beldn kültürleridir. Bu dönemin sonuna doğru, çoğunlukla, surlarla koruma altına alınmış önemli yarı kentsel yerleşim merkezleri kuruldu. Surların yapılış tarzı ve mezarlarda bulunan ganimetlerin çokluğu, bu toplumlarda savaşa verilen önemi gösterir. 1480’e doğru, Tüpaç Yupanqui kuzey-batı bölgesini inka imparatorluğu'na kattı. Bu egemenlik, çok geçmeden ispanyollar' ın gelişiyle sona ermekle birlikte, bölgenin mimarlığı, keramikçiliği ve madenciliğinde derin izler bıraktı.

Mimarlık


ispanyollar'ın gelişinin ardından, Cizvitler Roma’daki Gesü kilisesi’nin üslubunu Paraguay sınırlarına değin yaydılar (S.lğnacio kilisesi nin kalıntıları). Andrea Blanqui ve Johann Krauss, bu dönemin en önemli mimarları olarak anılır. XX. yy. başlarında Buenos Aires'le yapılan Kongre sarayı ve Colön tiyatrosu, İtalyan Victor Meano’nun (1866-1927) yapıtlarıdır.

Heykel.


Heykel, her şeyden önce İspanyol din adamlarının yönetimi altındaki kızılderili sanatçıların uğraşı oldu: kızılderili Josö, Buenos Aires'teki Merced katedralinde bulunan Alçakgönüllülük ve sabrın İsa'sı (1780) adlı heykeli yaptı. XIX. yy.'da Manuel Aguirre'nin Düşünen adam'ı ve Lola Mora'nın çeşmesi gibi halka açık anıtlar çoğaldı Bunların en ünlülerini transız sanatçılar gerçekleştirdi: Rodin, başkan Sarmiento’nun, Bourdelle ise Alvear'ın heykellerini yaptı. XX yy.'ın başında iki gelenekçi sanatçı yetişti: Rogelio Yrurtia (1879-1950) ve Antonio Sibellino (1891-1960). Pablo Curatella Manes (1891-1962) ve Sesostris Vitullo adlı iki heykelci Bourdelle'in atölyesinde eğitim gördü. Madf (1946) adlı öncü topluluğun kurucularından olan Gyula Kosice (doğm. 1924) "hidrolik" heykellerin yaratıcısıdır Alicia Penalba 1948'de Paris'e yerleşti.

Resim.


XIX. yy.'da resim, İtalyan Carlos Enrlque Pellegrini (1800-1875), transız Jean-Philippe Goulu (1795-1855) ve Jean-Löon Palliöre (1823-1887) gibi çoğu yabancı sanatçılar tarafından geliştirildi. ilk gerçek arjantinli ressamlar portreci Carlos Morel (1813-1894) ile goşo tipini yücelten Prilidiano Pueyrredön’dur (1823-1870). XIX. yy.'ın sonunda Lucio Correa Morales (1852-1923) ve Martin Malharro (1865-1911) gibi bazı sanatçılar Avrupa'ya yerleştiler.

XX. yy.’ın en büyük ressamı Emilio Pettoruti'dir. Eugenio Daneri ve Miguel Victorica da (1884-1955)anılmalıdır. Aquiles Badı (1894), Höctor Basaldüa (1894). Lino E. Spilimbergo (1896-1964), Horacio Butler (1897), Râul Soldi (1905), Antonio Berni, Römulo Macciö (1931) ve kendini kinetik araştırmalara veren Julio Le Pare Avrupa’da yetiştiler ve değişik uluslararası öncü hareketlere bağlandılar. İnce bir işçiliği olan figüratif ressam Sergio de Castro (1922) da Paris'e yerleşti (1949)

Müzik.


Bölgelere göre büyük değişiklikler gösteren zengin folklorun temeli tüm Latin Amerika'da karşılaşılan belli başlı verilere dayanır: kızılderili katkısı (inkalar), İspanyol etkisi (XVI. yy.),zenci kölelerin (Arjantin tangolarını oluşturan elemanlar) ve avrupalı göçmenlerin gelişi. Tüm bu öğelere, lirizmi, çok sayıda şarkı ve dansın (tonada, gato, milonga, chamamf) kökeni olan, goşoların ilginç repertuvarını da katmak gerekir Bu şarkı ve danslara günümüzde bile çoğunlukla caja (davul), tinya (trampet),erke (bir tür dilli kaval),quena (kemik flüt), antara (panflüt) gibi yerli çalgılar eşlik eder.

Sömürge döneminde, Cizvitler sayesinde, dinsel anlayışta bir yüksek müzik gelişti (Louis Berge'r ve Joannes Vasaeusadlı rahipler, yerlilere gitar ve lavta çalmayı öğrettiler). XVII. yy.’da etkin olan Belçikalılar’dan sonra İtalyan klavsene! Domenico Zipoli (1688-1726), Arjantin müzik yaşamını canlandıran en önemli sanatçı oldu. Arjantin okulu, XIX. yy.’da Müzik akademisi'nin kurucusu Juan Pedro Esnaola (1808-1878) ve Alberlo Williams (1862-1952) sayesinde gelişmeye başladı. Besteci ve kuramcı olan Alberto Williams, 1893’te kuruluşundan başlayarak Buenos Aires konservatuvarı'nı yönetti, folklordan yararlanarak ulusal bir anlatım amaçlayan birçok öğrenci yetiştirdi. Böylece, yeniklasik anlayışta Celestiano Piaggio (1886-1931), Arturo Berutti (1862 1938), Ângel Lasala (doğm. 1914), yeniromantik anlayışta Juan Josö Castro (1895-1968), Costantino Gaito (1878 -1945), Juliân Aguirre (1868-1924) ya da izlenimci akımdan Carlos Löpez Buchardo (1881-1948) gibi besteciler ülkelerinin müziğini çeşitlendirdiler Günümüzde dünyanın sayılı merkezlerinden biri haline gelen Colön tiyatrosu' nun kuruluşuna (1908) kadar opera sanatı yalnızca gezici İtalyan topluluklarının gösterileriyle biliniyordu.

Ulusal müzik kurumu'nun kurulmasıyla (1915) başlayan, Renovaciön topluluğuyla (1929) hız kazanan bir gelişim sonucunda, çağdaş repertuvarın büyük bir bölümü Arjantin'e girdi ve besteciler yeni teknikler geliştirmek zorunda kaldılar. Müzik alanındaki etkinliklerin çeşitlilik gösterdiği Arjantin'de (çok sayıda senfoni orkestrası, müzikbilim araştırmaları bölümünün kurulması, Buenos Aires musical dergisi gibi yayınlar, folklor araştırmaları vb ), günümüzün en önde gelen müzikçileri Juan Carlos Paz, Alberto Ginastera ve Mauricio Kagel”dir.

Kaynak: MsXLabs.org & Büyük L.
Son düzenleyen Safi; 8 Temmuz 2016 01:35
🌘 🚀